Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/1375 E. 2021/1326 K. 22.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/1375
KARAR NO : 2021/1326

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/24
KARAR NO : 2021/491
DAVA TARİHİ : 03.10.2017
KARAR TARİHİ : 04.06.2021
DAVANIN KONUSU : Şahsi Hakka Dayalı Elatmanın Önlenmesi
KARAR TARİHİ : 22.10.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 22.10.2021

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04.06.2021 tarih 2019/24 E – 2021/491 K sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili şirketin İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’nın ….’ta yapmaya karar verdiği “Kültür Merkezi Yeşil Alan Düzenlemesi ve Yeraltı Otopark Yapılması İşi”ni ihale ile kazandığını, yer tesliminin yapıldığını, ihale kapsamındaki alanın kenar sınırlarını koruma altına almak için şartnameye uygun olarak demir panolarla sınır korkuluklarını çaktığını, rüzgar ve fırtınalı havalarda çevreye zarar vermemesi için de kaynak ve montaj işlerini yaptığını, bu işlerin yapımı devam ederken yakında inşaat yapan davalı tarafından önce müvekkili şirketçe yapılan ve sabitlenerek rüzgardan ve fırtınadan etkilenmeyecek hale getirilen korkulukların kesilerek ve müvekkili şirketin sorumluluk alanına da müdahale edilerek bu korkulukların geri çekildiğini, daha sonra davalının kazı ve hafriyat taşıma işini yapan firmaya ait kamyon, eskavatör ve kırıcının müvekkilinin şantiye alanı içerisine sokularak kazı yapmasının engellendiğini, aynı zaman dilimi içerisinde ayrıca davalı tarafından yine müvekkili şirketin sorumluluk alanına girilerek ve koruma ve sınır panolarına müdahale edilerek müvekkiline ait şantiye alanı içerisine inşaat demirleri konulmak suretiyle müvekkiline ait şantiye alanı ve inşaat alanının fiilen davalı yanca kullanılmaya başlanıldığını, adeta müvekkilinin şantiyesinin içine şantiye kurulduğunu, müvekkili tarafından yapılacak yeşil alan düzenlemesine dahil sevgi yolundaki bir kısım çiçeklik ve peyzaj unsurunun kırılarak davalı tarafından kendisine yer açılmaya kalkıldığını, bu şekilde müdahale edilen alanın müvekkilinin ihale ile aldığı işin yapılacağı alan olduğunu, davalının kamyonları ve eskavatörü nedeniyle kazı yapılamadığını, bunların bulunduğu yer dışında kazı yapılmaya çalışıldığını, müvekkilinin şantiye alanına davalının işçilerinin kontrolsüz ve izinsiz biçimde girip çıktığını, iş kazası meydana gelmesi durumunda kimin işçisi olduğu belli olmayan kişilerden dolayı müvekkilinin sorumluluğunun doğmasının söz konusu olacağını, sık sık müvekkili şirkete ait sınır koruma panolarına müdahale edildiğinden vatandaşların da şantiye alanına girdiğini, davalının eylemleri nedeniyle güvenli çalışma koşullarının müvekkili şirketçe sağlanamadığını, müvekkili şirketçe ihalesi alınan işin büyüklüğü, yapım süresi ve yer altı otoparkı için 17 metrelere varan derin kazı yapılacak olması nedeniyle şantiye alanına hiç kimsenin izinsiz girmemesi gerektiğini ileri sürerek, davalının “İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’nın …. Kültür Merkezi Yeşil Alan Düzenlemesi ve Yeraltı Otopark Yapım İşi” sahasına ve şantiye alanına davalının yaptığı müdahalenin önlenmesine, bu kapsamda şantiye alanına koyduğu inşaat demirlerinin kaldırılmasına, müvekkili şirkete ait sorumluluk alanı sınırlarına konulan koruma korkuluk ve demir panolarına vaki müdahalenin menine, davalı yanca yerleri değiştirilen pano ve korkulukların müvekkiline devredilen sorumluluk sahası sınırlarına çekilmesine, bu sağlandıktan sonra davalının korkuluk ve panolara bir daha müdahale etmemesi yönünde karar verilmesine, davalının ve işçilerinin müvekkiline ait sınırları belirlenen şantiye alanına girmelerinin engellenmesine ve davalının aksi davranışı halinde bunun da men edilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, müvekkilinin …. Belediyesi’nin …. numaralı ve 20.09.2017 onay tarihli inşaat ruhsatı ile …. Mahallesi …. Caddesi No: …. …./İzmir adresinde inşaat faaliyetine başladığını, müvekkilinin inşaat faaliyetine başladığında davacının henüz dava konusu şantiye alanında çalışmalarına başlamadığını, müvekkilinin şantiyesinde gerekli çalışma koşullarını sağlayabilmek için şantiye sahası ve şantiye önündeki yolun dar olması sebebiyle inşaat ruhsatını almadan önce İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden şantiye genişliği ile sınırlı olmak üzere yolu kullanma izni aldığını, karşılığında 23.01.2017 tarihinde 10.000,00 TL teminat yatırdığını, teminat karşılığı yol kullanım izni verilmesinin temelinde davacının şantiye alanı olduğunu iddia ettiği bölgenin müvekkilinin kullanımına açık olduğu saikinin yattığını, davacı tarafça müvekkili şantiye personeline şifahi olarak şantiye alanı ile ilgili uyarı yapıldıktan sonra müvekkiline ait tüm araçların ve malzemelerin davacının şantiye alanı olduğunu iddia ettiği bölgeden çıkarıldığını, davacının şantiye alanından işçi geçişinin de yapılmadığını, tüm bunların davacının ihtarnamesinden önce gerçekleştiğini, dava konusu edilen 26 ton demirin de davacının şantiye güvenliğini ve iş akışını etkilemediği halde vinç kiralanarak taşındığını, 27.09.2017 tarihinde davacı şirketin müstahdemleri tarafından sac bariyerlerin kurulumu esnasında müvekkilinin şantiye alanını çeviren ve davacının şantiye çalışmaları henüz başlamamışken kurulmuş olan sac bariyerlerin sökülerek atıldığını, muhit esnafının iş alanına yayılan davacıya ait sac bariyerlerden rahatsız olunması üzerine 29.09.2017 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden yetkili personel geldiğini, davacının sac panellerinin geriye çekilmesi gerektiği yönünde tespitte bulunduğunu, bu tespit üzerine davacının sac panellerini geriye çektiğini ve müvekkilinin de şantiye çalışmalarını sürdürebilir duruma geldiğini, şu an müvekkilinin uyuşmazlık konusu şantiye çalışmasını bitirdiğini, oturma ruhsatını aldığını, davacının da bildikleri kadarıyla ihale ile yüklendiği işi yarım bıraktığını, ihale konusu şantiyeyi şu anda farklı bir firmanın sürdürdüğünü, dolayısıyla davanın konusuz kaldığını, davacının bu davayı açmasının nedeninin ihale ile üstlendiği işi zamanında bitirememesinin sebebi olarak sorumluluğu müvekkilinin üstüne atmak, cezai şart ve sair tazminat durumunda kalır ise müvekkilini kusurlu tutarak rücu talep etmek olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirketin İzmir Büyükşehir Belediyesi ile imzaladığı 17.08.2017 tarihli sözleşme gereğince …. İlçesi …. Mahallesi’nde bulunan …. ada …. ve …. numaralı parsellerin tamamı ile bu parsellerin güneyindeki …. Caddesinin yeşil alan ve yürüyüş yolu olarak düzenlenmesi işini yüklendiği, sözleşmenin 33.7 maddesi çerçevesinde bu alanın yani şantiye sahasının etrafının davacı tarafça güvenlik panolarıyla kapatıldığı, yolun kapatılması ile aynı tarihte davalı şirketin inşaat ve kazı çalışması yaptığı …. ada …. numaralı parselin ön kısmındaki geçiş yolunun yaklaşık 6 metreye düştüğü, dava konusu alanda davalı tarafça yapıldığı ileri sürülen müdahalenin 24.07.2019 tarihli keşif sırasında “sona erdirilmiş olduğunun” belirlendiği, davalı vekilinin “müdahalenin en geç cevabi ihtarname tarihinde sona erdirildiğini” ileri sürdüğü, bu savunmaya itibar edildiğinde dahi dava tarihinin 03.10.2017, cevabi ihtarname tarihinin ise 06.10.2017 olduğu dikkate alındığında dava konusu yere el atmanın dava tarihinden sonra sona erdirildiğinin kabulü gerektiği, davanın konusuz kaldığı ancak bu noktada davanın açılmasına hangi tarafın sebebiyet verdiği hususunun önem taşıdığı, davacı tarafça inşaat alanına çekilen çelik güvenlik panolarının düz bir hat olarak çekildiği, davalının ise, bu sınıra müdahale ederek U şeklinde bir girinti oluşturduğu, nitekim; davalı tanıklarından …’un “Benim dükkânımın üzerinden geçen paravan yani davacı tarafın koyduğu paravan düz olarak geçen bir paravandı. O yol giriş çıkışlı olduğu için davacının koyduğu paravan ile davalının koyduğu paravan bir noktada çakışır hale geldi. Çakışır hale geldikten sonra davalının paravanları sökülüp atıldı.” şeklinde beyanda bulunduğu, davalı tarafça yapılan el atmanın dava konusu alanı demir stok alanı olarak ve araç park ve manevra alanı olarak kullanmak suretiyle gerçekleştirildiği, kaldı ki alanın bu amaçla kullanıldığı konusunda davalı tarafın itirazının da bulunmadığı, davalı şirketin, davacının çalışma alanı içerisine araç, makine ve demir koyma yetki ve izninin bulunmadığı, davalının aldığı iznin sadece kendi parseli için kazı ve hafriyat taşıma izni olduğu, dava konusu alana malzeme koyma ve alanın kullanılmasına dair izin belgesinin dosyaya sunulmadığı, davalı tarafça dava karara bağlandıktan sonra 15.06.2021 havale tarihli dilekçesi ekinde sunulan kazı ruhsatı belgesi yasal süre içerisinde sunulmuş bir belge olmadığı gibi dava konusu alanın kullanılmasına ilişkin bir izni de içermediği, davanın açılmasına davalı tarafın sebebiyet verdiği gerekçesiyle, konusuz kalan dava nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davanın açılmasına sebebiyet veren davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; aşamalardaki beyanları tekrarla, gerekçeli kararda tüm diğer deliller bertaraf edilerek aleyhe kabul anlamına gelmemek kaydıyla yalnızca dava konusu alanın kullanılmasına ilişkin izni içeren belge sunulmadığından davanın açılmasına davalı müvekkilinin sebebiyet verdiği sonucuna varıldığını, davacı tarafından gelen ihtarname ile müvekkilinin el attıkları bir alan olmamasına rağmen davacıya ait alanda yer almadıklarını gösterir şekilde fotoğraflar çekilerek böyle bir durumun olmadığını cevabi ihtarname ile beyan ve ispat ettiğini, nitekim aleyhe kabul anlamına gelmemek kaydıyla en geç cevab-i ihtarnamenin gönderildiği tarihte el atmanın sonlandığını, zira el atmanın dava açılış tarihinde olmadığının ortada olduğunu, davacının inşaata başlamadan ilk iş olarak davalı müvekkiline ait olan yere çakılı panoları kaldırmak suretiyle kendi panolarını yerleştirdiğini, böylece davalı müvekkilinin davacının alanına müdahale edeceği bir alanın hiçbir zaman olmadığını, davacının inşaat alanının kavisli olarak çevrelenen bir alan olduğunu, ancak davacının bu kavisli alanın tam düz bir şerit şeklinde kendilerine ait olduğunu iddia ederek işbu davayı haksız olarak ikâme ettiğini, mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunun yalnızca tanık beyanlarının çarpıtılarak aktarılmasından ibaret olduğunu, verilen kararın hukuka aykırı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalının, dava konusu alanda el atmasına esas olabilecek hiçbir hukuki hakkı bulunmadığını, krokiden de anlaşılacağı üzere sorumluluğu müvekkili şirkete bırakılan ve yaşanacak risklerden müvekkilinin sorumlu olduğu alana davalının usulsüz yasa dışı şekilde müdahale ettiğini, gene krokiden de anlaşılacağı üzere davalının inşaatın önünde, kamyon ve malzeme getiren araçların manevra yapmasına uygun bir alan olmadığı halde bu alana izinsiz ve harç ve giderleri ödenmeksizin davalı tarafından usulsüz şekilde müdahale edilerek panolar sökülerek ve cep teşkil eden yer açılarak haksız müdahalede bulunulduğunu, mahkemeye sunulan kadastro mühendisi onaylı ve büyükşehir belediyesine verilen şantiye yerleşim planı ve krokisinde de görüldüğü üzere müvekkilinin şantiye alanının sevgi yolu dahil alan olduğunu, dava konusu yerde davalının müdaahalesi ile davalının inşaat alanının önünde bulunan ve 15-16 metre derinlikte ve 20 metre eninde olan, müvekkilinin paravan-panolarına müdahale edilerek ve bu şekilde 15-16 metre geriye çekilmesine neden olunarak oluşturulan alanın bu alan olduğunu, zaten davalının savunması ve ihtara cevabında da müdahalesinin var olduğu ve fakat sonradan müdahaleden geri durulduğunun iddia edilmiş olması karşısında, davalının müvekkilinin şantiye alanına müdahalesinin varlığı konusunda tartışma kalmadığını, Büyükşehir Belediyesi cevabi yazısı ile de davalının yol kullanım hakkının bulunmadığı tespit edilmiş olup, davalının davanın açılmasına sebebiyet vermesi nedeni ile sayın mahkemece usul ve yasaya uygun şekilde karar verildiğini belirterek, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, davacının dava dışı iş sahibi ile yaptığı eser sözleşmesine konu taşınmaza davalı şirket tarafından yapılan el atmanın önlenmesi ve kal isteğine ilişkindir.
Mahkemece, dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinden davalının sorumlu tutulmasına yönelik karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından vekalet ücreti ile yargılama giderlerine hasren istinaf edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlığını taşıyan 331. maddesinin 1. fıkrası “davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerine takdir ve hükmetmesi gerekir.” hükmünü haizdir. Maddeden de anlaşıldığı üzere, davanın konusuz kalması halinde davalının yargılama giderinden sorumlu tutulmaması ve vekalet ücretine hak kazanabilmesi için davanın açılmasına sebebiyet vermemiş olması; davacının yaptığı masrafların davalıya yüklenebilmesi için ise, dava açmakta haklı olması gerekmektedir. Davanın konusuz kalması halinde, mahkemenin yargılamaya devam ederek davanın açıldığı tarih itibarıyla hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve dava açılmasına sebebiyet veren tarafı yargılama giderine mahkum etmesi gerekir.
Somut olayda; davacı şirketin İzmir Büyükşehir Belediyesi ile imzaladıkları 17.08.2017 tarihli sözleşme kapsamında yapılması kararlaştırılan “…. Kültür Merkezi, Yeşil Alan Düzenlemesi, Yer Altı Otoparkı Yapımı”na ait inşaatın yerinin …. ili …. ilçesi …. Mahallesi …. ada …. ve …. numaralı parseller ile bu kısmın önündeki …. Caddesi …. Yolu olduğu, davalı tarafça davacının şantiye alanı olarak kullanılan sevgi yolunun demir stok alanı, araç park ve manevra alanı olarak kullanıldığı sabit olmakla bu müdahalenin derhal engellenmesi talebi ile davacı tarafından davalı şirkete 02.10.2017 tarihinde çekilen ihtarnameden bir gün sonra davanın açıldığı, davalı şirket tarafından keşide edilen 06.10.2017 tarihli cevabi ihtarnamede müdahalenin sona erdirildiğinin bildirildiği, davalı vekilinin müdahalenin en geç cevabi ihtarname tarihinde sona erdirildiğine dair beyanı da dikkate alındığında davanın açıldığı tarih itibarıyla davacının dava açmakta haklı olduğunun ve davanın açılmasına davalının sebebiyet verdiğinin kabulü ile vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden davalının sorumlu tutulmasında dairemizce bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1. maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yargılama giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olan kararın dairemiz yazı işleri müdürlüğü tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere 22.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.