Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/1125 E. 2023/2047 K. 03.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1125
KARAR NO: 2023/2047

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/412
KARAR NO : 2021/350
DAVA TARİHİ : 05.08.2020
KARAR TARİHİ : 06.04.2021

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesine Dayalı Alacak
KARAR TARİHİ : 03.11.2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 03.11.2023

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.04.2021 tarihli, 2020/412 Esas ve 2021/350 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, davacının uzun yıllardır İzmir ili ve civarında tarım ürünleri baharat üretimi ve ihracatı işi yaptığını davacının özellikle faaliyet gösterdiği baharat alanında ihtiyaç duyduğu otomatik baharat dolum makinası üretim ve kurulumu hususunda davalı 23.09.2019 tarihinde davacıya bir teklif sunduğunu söz konusu teklifi davacının kabul ettiğini, davalının sunduğu teklife göre davacı iş bedelinin %50 ‘sini peşinat olarak davalıya ödeyeceğini, bu hususta … ıban nolu hesaba dava tarafından 25.09.2019 tarihinde 35.000,00TL ödeme yapıldığını, süresi içinde taahhüdün yerine getirilmemiş olması nedeniyle İzmir 10. Noterliğinin 10.01.2020 tarihli ve 00605 yevmiye numarası ile projenin en kısa sürede tamamlanıp teslim edilmesi yahut peşinat ödemesinin karşı tarafa ödendiği tarihten itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davacıya iade edilmesi talebini içerir ihtar çekildiğini, sürekli olarak oyaladığını, bunun üzerine ücretin kendisine iadesini talep ettiğini, 06.11.2019 tarihinde teslim edilmesi gereken otomatik baharat dolum makinesini aradan 1 yıl geçmesine rağmen tamamlamadığını, şipariş edilen işin tamamlanmasına dair davalının en ufak bir somut adım atmadığını ileri sürerek, davalıya peşinat olarak ödenen 35.000,00 TL ödemenin yapıldığı 25.09.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, müvekkilinin baharat dolum cihazı konusunda davacıya 23.09.2020 tarihinde teklif verdiğini, karşılıklı teklifin onaylandığını ve müvekkiline 35.000,00 TL ödeme yapıldığını, 10.01.2020 tarihinde davacı şirket tarafından müvekkiline ihtarname gönderildiğini, ihtarname gelmeden önce müvekkiline ihtardan bahsedildiğini ancak avukata daha önceden bildirdik dikkate almayın sizinle mutabıkız denildiğini, çalışmaya devam edeceklerini belirttikleri proje ile ilgili yazışmaya ve bilgi alışverişine devam edildiğini, davacının bir önceki mailde anlaşılan sistemden daha farklı bir sistem talep ettiğini, ilave olarak sistem tanıtım bankeri ve otomatik sıkıştırma sistemi ilave edildiğini ayrıca, helezon sistem ilave edildiğini, 10.02.2020 tarihinde anlaşılan miktar üzerinden 10 kat daha büyük hacim alan sistem istendiğini, 09.03.2020 tarihinde yapılan tüm değişiklikleri ve ek maliyetleri iptal ederek ilk teklifin yapılması için mail atıldığını, müvekkilinin bu süreçte yorulduğunu, davacının 25.03.2020 tarihinde projeyi iptal ettiğini beyan ettiğini, müvekkil devamlı olarak değiştirilen sistemlere proje hazırlamak zorunda kaldığını, hal böyle iken müvekkilinin ilk proje onaylandıktan 1 gün sonra davacı şirket tarafından iptal işlemi yapıldığını, müvekkilinin sözleşmede yer alan siparişin iptali maddesi gereğince sipariş bedelinin %50 sini haklı olarak iade etmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu ve sözleşmeye konu eserin yapılarak davacıya teslim edilmediği hususunda taraflar arasında bir tartışma bulunmadığı, davacının 09.03.2020 tarihinde ilk projeye göre imalat yapılmasını talep etse de, davalının projeyi 16.03.2020 tarihinde onaylanmasına rağmen davalının geri dönüşünün 24.03.2020 tarihinde olup bu geri bildirimde 40 gün içinde ürünün teslim edileceğini bildirdiği, taraflar arasında yapılan yazışmalarda yeni bir sürenin belirlenmediği, davacı tarafta sözleşmenin davalı tarafından eksiksiz yerine getirileceğine dair güvenin ortadan kalmasında ve dolayısıyla davacının sözleşmeyi feshetmekte haklı olduğu, haklı nedenle fesih yapılmış olduğundan dolayı tarafların feshedilen sözleşmeden kaynaklı olarak almış olduklarını geri vermekle mükellef olduğu, sözleşmenin haklı nedenle feshedilmiş olması nedeniyle teknik formda siparişin iptali başlıklı maddedeki siparişin iptali halinde sipariş bedelinin %50’sinin müşteri tarafından ödeneceğine ilişkin hükmün uygulanma olanağı bulunmadığı, 35.000,00 TL’nin sözleşmenin davacı tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması nedeniyle iadesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin gerekçeli kararda olay örgüsünü güzel anlattığını, fakat sonuç kısmında yanılgıya düştüğünü, davacı firmanın ilk sözleşmeye göre projenin yapılmasını istediğini, müvekkilinin ilk sistem üzerinden istenilen baharatlardan verim alınamayacağını beyan ettiğini, mail ekinde gönderdiği ilk sözleşme şartları onaylandığı taktirde ilk sözleşme şartlarına göre projeye başladığını bildirdiğini, 16.03.2020 tarihinde davacı firmanın ilk sözleşme sartlarına göre sözleşmeyi onayladığını, müvekkilinin 24.03.2020 tarihinde çalışmaya başladığını, onaylanan ilk sözleşme şartlarına göre onay tarihinden itibaren 40 gün içerisinde proje ürünü teslim edeceğini beyan ettiğini, mahkemeyle bu konuda gerekçeli kararda hem fikir olduklarını, ancak mahkemenin son durumda davacı firmanın ilk sözleşmeye göre projeyi onayladığını göz ardı ederek yeni bir sürenin belirlenmediğinden bahisle davayı aleyhlerine karara bağladığını, mahkemenin bu konuda açıkça yanılgıya düştüğünü, sözleşmede teslim süresinin 40 gün olarak kararlaştırıldığını, davacı firma tarafından da bu durumun onaylandığını, ancak mahkemenin yeni bir teslim süresinin belirlenmediğinden bahisle karar verdiğini, projenin basit bir proje olmadığını, söz konusu ürünlerin gramajı ile dahi milimetrik oynamalarda sistemin baştan proje çizimin yapılması gerektiği düşünüldüğünde davacı taraf tarafından 16.03.2020 tarihinde onaylanan proje müvekkili tarafından 24.03.2020 tarihinde projesinin çizildiği yapımına başlanıldığının bilgisinin verilmesi üzerine 1 gün sonra 25.03.2020 tarihinde iptal edilmesinin iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığını, ayrıca söz konusu davanın ön inceleme duruşmasında karara bağlandığını, projenin teknik bir konu olduğundan bu duruma ilişkin tanık dinletme taleplerinin mahkemece reddedildiğini ileri sürerek, haksız ve yasal dayanaktan yoksun olan kararın istinaf incelemesi neticesinde bozularak davanın tümden reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın projenin teslim süresine dair yeterli ve tatmin edici bir açıklama yapmaması ve sonuca yönelik bir adım atmaması üzerine sözleşmenin sona erdirildiğini, teklifin onaylandığı 23.09.2019 tarihi üzerinden 6 ayı aşkın süre geçmesine rağmen teklif metinleri dışında en ufak bir üretim görmediğinden sözleşmeyi haklı nedenle feshettiklerini belirtip istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesine dayalı alacak isteğine ilişkindir.
İddia olunan sözleşme ilişkisinin kurulduğu tarih ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan, 6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.

TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
TBK’nun 480. maddesinde;”Bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana getirmekle yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez.Ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar,taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse yüklenici,hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.”
TBK’nun 481. maddesinde;”Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.”
Hükümleri düzenlenmiştir.
Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen 23.09.2019 tarihli teklif formu incelendiğinde, baharat dolum sistemi revizyonu ve devreye alma işlemi için 65.000,00 TL+ KDV bedel kararlaştırıldığı, teklif onayında 35.000,00 TL peşin, kalan 30.000,00 TL ve KDV’nin iş teslimi fatura tarihinde nakit olarak yapılacacağı, teklif onay tarihini müteakip 40 iş günü içerisinde çalışır vaziyette teslim edileceği, siparişin kesinleşmesinden sonraki dönemde müşteri tarafından tarafların karşılıklı anlaştığı durumda iptalinde müşteri toplam sipariş bedelinin %50 sini ödemekle yükümlü olduğu kararlaştırılmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi, eserin tesliminin sözleşmede kararlaştırılan tarihlerde ifa edilmemesi nedeniyle davacı iş sahibi tarafından İzmir 10. Noterliği’nin 25.03.2020 tarih ve 00605 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile feshedilmiştir.
Nakit bedel karşılığı eser sözleşmeleri yönünden sınırlayıcı istisnai bir kural bulunmadığından mahkeme kararına gerek olmaksızın tek taraflı irade beyanı ile sözleşmeden dönme mümkündür. Hukuk Genel Kurulu’nun 08.11.2006 tarih 2006/15-702 Esas, 2006/691 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 15.H.D.’nin 04.06.1998 tarih 1998/513 Esas, 1998/2377 Karar sayılı kararında da bedel karşılığı eser sözleşmesinden dönme için tek taraflı irade beyanının yeterli olduğu benimsenmiştir.
Eser sözleşmelerinde sona erme üzerine, her iki tarafın da talep edebileceği tasfiyenin dayanağı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125/III. maddesidir. Bu maddeye göre sözleşmeden dönme halinde taraflar karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulur ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Sözleşmenin fesih ya da dönme suretiyle sona ermesi halinde geriye etkili sonuç doğuracağı yani, sözleşme hiç yapılmamış gibi başa dönüleceğinden, taraflar sözleşme ile üstlendikleri borçlarını ifa etme yükümlülüğünden kurtulacakları gibi, daha önce ifa ettikleri edimleri, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteyebileceklerdir. Davacı iş sahibi, sözleşmeden dönmede haksız olsa dahi, fazla ödenen iş bedelinin iadesini yükleniciden isteyebilir. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 15.06.2020 tarih, 2019/3463 esas ve 2020/1571 karar sayılı ilamı)
Taraflar arasında peşinat olarak kabul edilen bedelin 25.09.2019 tarihinde davacı tarafından havale yolu ile gönderildiği, bu tarih itibari ile teklifin kesinleştiği ve teslim süresi olarak kararlaştırılan 40 iş gününün başlangıç tarihi olduğu, sözleşmenin feshedildiği tarih olan 25.03.2020 tarihine kadar davalının işin teslimi hususunda bir girişimde bulunmadığı dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmakla, davacı sözleşmeyi feshetmekte haklı olduğu gibi sözleşme başlangıcında ödenen 35.000,00 TL’nin iadesini de isteyebileceğinden mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Bu durumda, istinaf edenin sıfatı ve istinaf nedenleri dikkate alındığında istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 2.390,85 TL’den peşin alınan toplam 597,72 TL’nin mahsubu ile kalan 1.793,13 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 03.11.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.