Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/941 E. 2021/1505 K. 19.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/941
KARAR NO : 2021/1505

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/208
KARAR NO : 2019/182
DAVA TARİHİ : 06.04.2015
KARAR TARİHİ : 29.03.2019
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 19.11.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 19.11.2021

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29.03.2019 tarih 2015/208 E – 2019/182 K sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkinin uzun yıllar devam ettiğini, müvekkilinin davalı şirketin aldığı ihalelerde sulama hatlarında meydana gelen arızaların tamir işlerini yüklendiğini, fatura alacağında belirtilen malzeme ve işçiliğin ise davalı şirketin … ili … ilçesi … Belediyesi’nde arıtma tesisinin sulama hattına bağlanan borulardaki arızanın tamiri işleminden kaynaklandığını, faturada belirtilen malzemelerin şirket çalışanlarının imzaları karşılığında sevk irsaliyeleri ile teslim edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, temerrüt ihtarının varlığı kanıtlanmadığı halde işlemiş faiz talebinin ve alacak likit olmadığından icra inkar tazminat talebinin doğru olmadığını, davacının teslim ettiğini iddia ettiği mallara ilişkin irsaliyelerde davalı veya onun adına mal teslim almaya yetkili bir şahsa ait imza bulunmadığını, müvekkilinin davacıya borcu olmadığını, ispat yükünün davacıda olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalının yükleniminde olan … hattına bağlanan borulardaki çatlak tamir işini yaptığı, fatura alacağının davalı tarafça ödenmediği, davacının fatura alacağını icra takibi koymakta haklı olduğu gerekçesiyle, davanın 5.245,10 TL üzerinden kabulüne,davalının Karşıyaka 2. İcra Müdürlüğü’nün 2014/7266 Esas sayılı icra takibine itirazının iptaline, takibin bu miktar üzerinden talepnamedeki şartlarla devamına, davacı yararına %20 (1.049,02 TL) tazminat verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; faturanın müvekkili şirket kayıtlarına işlenmediğini, faturanın müvekkiline ya da yetkili kişiye tebliğ edilmediğini, sadece bir kişinin imzalı beyanı ile illiyet bağı kurarak müvekkilinin alacaklı olduğu yorumunun hukukla bağdaşmayacağını, teslim olgusunun belgeleri ile ispatlanması gerektiğini, taraf sıfatı itirazlarının ve borca itirazlarının Tebligat Kanunu hükümleri dikkate alınmadan karar verildiğini, tebligatın usulsüz olduğunu, taşeron tarafından garantili iş kapsamında arızanın giderildiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı vekilinin taşeron tarafından garantili iş kapsamında arızanın giderildiğini belirttiğini, ancak hangi taşeron tarafından giderildiğini belirtmediğini, belirtmemesinin nedeninin ise söz konusu taşeronun müvekkili olduğunu, davalının işin müvekkili tarafından yapılmadığını ileri sürmüş ise de kimin tarafından yapıldığını ortaya koyamadığını, yapılan işin müvekkilinin faaliyet alanına girdiğini, … Bankası cevap yazısı, yapılan iş, teslim belgesi ve faturada yer alan malzeme ve işçilik birlikte değerlendirildiğinde söz konusu işin müvekkili tarafından yapıldığının ortaya çıktığını belirterek, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın, İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali isteğine ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
Kural olarak, eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yok ise de davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiği takdirde yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 200. maddesine göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan davalının veya onun adına hareket eden kişinin imzasını taşıyan teslim belgesi, irsaliyeli fatura, ile de sözleşme ilişkisinin ispatı mümkündür. Yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ticari defterler, ikrar veya yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir.
Tüm bu delillerle de sözleşme ilişkisi ispatlanmış değilse HMK 200. maddedeki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Açık muvafakat olmazsa tanıkla sözleşme ilişkisi ispatlanamaz. Bunun da istisnası olan HMK 202. maddeye göre senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir. HMK 222. maddeye göre ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Yemin delili 6100 sayılı HMK’nın 225 ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Yemin kesin delillerdendir. Yemin deliline dayanan taraf, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması nedeniyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlüdür. Şu durumda kural olarak, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemez.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
Faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1978/11-1147).
Somut olaya gelince; taraflar arasında yazılı bir eser sözleşmesi bulunmamaktadır. Davalı tarafından davacı ile aralarında ticari ilişki bulunmadığı iddia edilmektedir.
Bu aşamada niteliği itibarıyla kurulduğu iddia edilen temel hukuksal ilişki dava ve fatura tarihinde yürürlükte olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. maddesinde tanımlanan eser sözleşmesidir. Kural olarak, eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Ancak, sözlü yapılan sözleşme inkâr edildiği takdirde yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesi gerekir.
Fatura düzenlenip davacının ticari defterlerine kaydedilmiş olması doğrudan akdi ilişkinin kanıtı değildir.
Davacı 026257 numaralı sevk irsaliyesi ile dava konusu işte kullanılan malzemelerin davalıya teslim edildiğini, bu sevk irsaliyesinde teslim alan şahsın adı, soyadı ile imzasının olduğunu, bu sevk irsaliyesine dayalı olarak da takip konusu 16.05.2014 tarih ve 070225 numaralı faturanın düzenlendiğini ileri sürmekte, davalı tarafından ise akdi ilişki inkar edilmekte, dava konusu işin başka bir taşeron şirkete yaptırıldığı savunmasında bulunulmaktadır. Tanzim edilen fatura ve sevk irsaliyesindeki malzemeler aynı olmakla sevk irsaliyesinde teslim alan hanesinde … isim ve imzası bulunmakta olup davalı tarafından …’in şirket çalışanı olmadığı savunulmaktadır.
Aynı şekilde davacı tarafından delil olarak dayanılan 06.05.2014 tarihli “06.05.2014 tarihinde …’a ait … firmasında çalışan personel deşarj hattındaki çatlak boruyu 450’lik ilgal feeyi tamir ettiler.” ifadesinin bulunduğu belgedeki imza sahibi olan …’ın da 04.07.2014 tarihi itibarıyla …’nde çalışmaya başladığı, öncesinde davalı şirket çalışanı olduğu iddia edilmekte, davalı tarafından ise … isminde müvekkili şirket ortağı, yetkilisi ya da SGK çalışanı bulunmadığı savunmasında bulunulmaktadır.
Davalı şirket tarafından akdi ilişki kabul edilmemektedir. Davacı iddiasını müddeabihin miktarına göre 6100 sayılı HMK’nın 200. madde hükmü gereği senetle ispat etmek zorundadır. Taraflar arasında akdi ilişkinin kurulduğunu ispat açısından davacı tarafından dosyaya sunulan sevk irsaliyesi ve 06.05.2014 tarihli belgenin HMK’nın 202. maddesinde ifadesini bulan yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge niteliğinde olup olmadığının mahkemece tartışılması gerekmektedir.
Sevk irsaliyesinde ismi ve imzası bulunan … ve 06.05.2014 tarihli belgede imzası bulunan …’ın, belgelerin tanzim tarihinde davalının çalışanı olup olmadığının Sosyal Güvenlik Kurumu ve ilgili kurumlardan sorulması, sevk irsaliyesi ve 06.05.2014 tarihli belgenin yazılı delil başlangıcı olarak kabulü halinde davacı tanıkları da dinlenmek suretiyle taraflar arasındaki akdi ilişkinin ispatlanması halinde taraf delilleri değerlendirilerek davanın esası hakkında hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ve değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29.03.2019 tarih 2015/208 E – 2019/182 K sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan 89,58 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 19.11.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.