Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/921
KARAR NO : 2021/1565
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/50
KARAR NO : 2019/141
DAVA TARİHİ : 25.01.2018
KARAR TARİHİ : 18.03.2019
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 29.11.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 03.12.2021
Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.03.2019 tarih ve 2018/50 Esas, 2019/141 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında davalı …’ne ait mamul madde deposu tadilat işlerinin müvekkili yüklenici firma tarafından yapılması hususunda sözlü anlaşma yapıldığını, nitekim davaya konu 29.09.2017 tarihli fatura açıklama kısmında da işin nitelendirilmesinin “Mamul madde deposu mevcut kaplamanın sökülmesi, aşıklardaki cıvata temizliği, yan ve üst aksesuarların malzeme ve montaj bedeli” olarak belirtildiğini, söz konusu işin yapımına müvekkili firma tarafından 14.08.2017 tarihinde başlanıldığını ve bu iş sebebiyle 31.08.2017 tarihli ve 29.09.2017 tarihli iki adet fatura tanzim edildiğini, 31.08.2017 tarihli faturanın davalı tarafça işin yapımı sırasında ödendiğini, davaya konu 29.09.2017 tarihli faturanın müvekkili şirket tarafından davalı firmaya teslim edildiğini, 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddesi uyarınca “bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır” hükmü uyarınca ve faturanın davalı tarafa tebliğ ve teslim edilmiş olmasına rağmen yasal 8 günlük süre içinde itirazda bulunmadığından fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılacağının sabit olduğunu, işin tamamen yapılıp teslim edilmesi sonrasında davalı firma tarafından ödemeden kaçınmak amacıyla İzmir 21. Noterliği’nin 11.10.2017 tarihli 34345 yevmiye nolu ihtarnamesi ile … A.Ş. fabrika sahasında yer alan mamul ve hammadde depoların çatı tamirleri ve yenilenmesi, yağmur oluklarının tamir ve yenilenmesi işlerinin müteahhit firma olarak müvekkili firmaya verildiği, ancak bu işlerin tamamlanmamasına rağmen 29.09.2017 tarih ve 000783 sayılı bir fatura tanzim edilerek gönderildiğinden faturaya itiraz ettikleri ve kalan işlerin 7 gün içinde tamamlanarak iş bitirme tutanağının imzalanması, tüm işler tamamlandıktan sonra yapılacak kontrol sonrasında eksik bulunmaması halinde ödeme yapılacağının tebliğ edildiğini, bu ihtarnamede de işin kapsamı belirtilirken mamul ve hammadde depo çatı tadilatından bahsedildiğini, oysa müvekkili firmanın mamul deponun tadilat işini üstlendiğini ancak hammadde depo tadilatı işini üstlenmediğini, mamul deponun alanı ve hammadde deposunun alanları ve yapılacak işlerin de birbirinden farklı olduğunu, müvekkili firmanın yapımını üstlendiği işi yaptığını, tam olarak eksiksiz teslim ettiğini, mahkemece yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile yapılan işlerin, iş miktarlarının ve birim fiyatlarının tespit edildiğinde davalarında haklı olduklarının sübuta ereceğini, yine yapılan iş ile ilgili bizzat işin yapımında çalışan işçiler ve müvekkili şirketin personelinin de tanık olarak yargılama aşamasında dinletileceğini, müvekkili şirketin yapmış olduğu işlerin bedelini talep ettiklerini, herhangi bir hukuki dayanağı olmadığı halde kötü niyetli olarak müvekkili tarafından yapılmış olan işlerin şarta bağlanması veya ödemeyi geciktirici gerekçeler ileri sürülmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili firmanın mamul depo tadilat işini bitirip teslim ettikten sonra 02.10.2017 tarihinde davalı … nezdinde bulunan hammadde deposunun çatısının tadilatı için çıkarılan işçilerden birinin düştüğünü ve hayatını kaybettiğini, bu iş kazası sonrasında davalı tarafın iş kazasından kaynaklı hukuki ve cezai sorumluluğu müvekkili firmaya yüklemek amacıyla aradan 12 gün geçtikten sonra 11.10.2017 tarihinde ihtarname gönderdiğini, Aliağa 2. Noterliği’nin 16.10.2017 tarih ve 10012 yevmiye nolu ihtarnamesi ile verilen cevap üzerine faturanın ödenmesinin davalı firmaya ihtar edildiğini, bu defa yine davalı firma tarafından İzmir 21. Noterliği’nin 26.10.2017 tarihli 36087 yevmiye nolu ihtarnameye cevaba gönderildiğini, son olarak taraflarına Aliağa 2. Noterliği’nin 06.11.2017 tarihli ve 10704 yevmiye nolu ihtarnameye cevap ile faturanın ödenmesinin davalı firmaya ihtar edildiğini, ancak bu ihtarlarının da sonuçsuz kaldığını ve işin teslim edilmiş olmasına ve fatura iade edilmemiş olmasına rağmen 29.09.2017 tarihli fatura bedelinin taraflarına ödenmediğini, taraflarınca fatura bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine davalı tarafın yapmış olduğu itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek, Aliağa İcra Müdürlüğü’nün 2017/4830 Esas sayılı dosyası ile yapılan icra takibine itirazın iptali ile icra takibinin devamına ve en az % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP:
Davalı vekili, eser sözleşmesinden doğan davalarda Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğunu, davacının davasının haksız ve yersiz olduğunu, davacı ile davalı taraf arasında uzun yıllara dayanan bir hukuk bulunduğunu, bu doğrultuda davalı tarafın fabrika bina ve depoları ile sair taşınmazların tüm tamir ve tadilat işlerini bu alanda uzman ve ehil olduğuna inandığı, tecrübesine güvendiği inşaat firması olan davacı … Şti’ne vermekte olduğunu, davacı tarafın bu ilişki gereğince işi yüklenmekte olup, müvekkili ile davacı şirket arasında iş hukuku anlamında asıl işveren-alt işveren gibi herhangi bir ilişki bulunmadığını, davacı tarafın yüklediği işin, her zaman olduğu gibi şirket fabrika sahasında bir kısım taşınmazda inşaat konulu tamir ve tadilat ile hammadde depo çatısında tadilat olarak belirlendiğini, bu doğrultuda davacının başka firmalardan vinç kiraladığını ve kendi elemanları ile işin yapımına giriştiğini, davacının yüklendiği edimlerin belli olup, bu edimlerden bir kısmını yerine getirdiğini ve bu doğrultuda yaptığı işleri içeren, kontrolü yapılan 31.08.2017 tarihli fatura bedelinin kendilerine defaten ödendiğini, davacı şirketin çatı tadilatını içeren ikinci kısım işlerini ifa ederken uzun süredir kendi sigortalı çalışanlarından biri olan müteveffa … isimli elemanın 02.10.2017 tarihinde çatıda çalışırken ayağının kayması neticesinde oluşan elim bir kaza neticesinde hayatını kaybettiğini, bu aşamadan itibaren anılan işçi ile ilgili olarak kendi aleyhinde ciddi hukuki ve cezai sorumluluklar doğacağını bilen davacı şirketin birden bire muhtelif senaryolar yazmaya başlayarak, söz konusu işin davalı … ile işçi arasındaki işçi-işveren ilişkisinden doğduğu iddiasında bulunduğunu, dava konusu icra takibi ile ilgili 29.09.2017 tarihli faturanın taraflarına 04.10.2017 günü ulaştığını, iş tamamlanmadan fatura gönderilerek ödeme talebinde bulunulmasının haklı olmadığını, davalı şirketin TTK 21/2 madde dairesinde fatura ve muhtevasına 8 günlük yasal süre içinde itiraz ettiğini, müvekkilinin bu iradesinin İzmir 21. Noterliği’nin 11.10.2017 tarih 34345 sayılı ihtarnamesi ile karşı yana bildirildiğini, davacının vekili aracılığı ile ihtarnameye verilen cevapla bu konudaki ısrarını sürdürerek Aliağa 2. Noterliğinden 16.10.2017 tarihli ve 10012 yevmiye nolu ihtar ile sözde alacağın yeniden talep edildiğini, söz konusu ihtarda davacı tarafın fatura dayanağı işin “mamul ve hammade depolarının çatı tamir ve tadilatı yenilenmesi, yağmur oluklarının tamir ve yenilenmesi” olmadığını, bilakis “mamul madde deposu mevcut kaplamanın sökülmesi, aşıklardaki cıvata temizliği, yan ve üst aksesuarların malzeme ve montaj bedelinden ibaret olduğunu” ısrarla beyan ettiklerini ancak ihtarın ikinci paragrafında “… Müvekkil firma ile mamul depo çatı tadilatı sebebi ile anlaşıldığı…” gibi kendi savunmasına tezat teşkil eden beyanda bulunulduğunu, yine bu konuda müteveffanın yakınları tarafından açılan Aliağa İş Mahkemesi’nin 2017/718 Esas sayılı tazminat içerikli dava dosyasına delil olarak sunduğu bir evrakta şirketlerinin üstlendiği bir işi şirketin bilgisi dışında aralarında müteveffanın da bulunduğu bir başka gruba devrettiğini beyan ettiğini ve o grupla olan ilişkisini parasal yönü ile kendince sonlandıran imzalı evrakta “çatı tadilatı” işini üstlendiğini açık ve net olarak kabul ettiğini, oysa davacının tanzim ettiği dava konusu 29.09.2017 tarihli faturada “çatı tadilatı” ibaresinin yer almadığını, davacının bu ihtarına karşı müvekkili şirketi tarafından İzmir 21. Noterliği 26.10.2017 tarih ve 26087 sayılı ihtarı ile beyanda bulunularak konunun bir kez daha izah edildiğini ve davacının yüklendiği işin tamamlanmadığından bahisle ödeme yapılamayacağı hususunun açıkça ifade edildiğini, ancak davacının bu ihtara cevaben keşide ettiği Aliağa 2. Noterliği 06.11.2017 tarih ve 10704 sayılı üçüncü ihtarında işin çatı tadilatına ilişkin kısmının olmadığını, fatura kaynağı işin daha önce ısrarla belirtildiği üzere “mamul madde deposu mevcut kaplamanın sökülmesi, aşıklardaki cıvata temizliği, yan ve üst aksesuarların malzeme ve montaj bedelinden ibaret” olduğunun tekrarlandığını, hepsinden önemlisi dava konusu fatura alacağının tahsili için yazılan ihtarlara bakarak kabul anlamına gelmemek üzere bir an için, işin gerçekten “mamul madde deposu mevcut kaplamanın sökülmesi, aşıklardaki cıvata temizliği, yan ve üst aksesuarların malzeme ve montaj bedelinden ibaret olduğu” iddiasının kabul edilse dahi buna dair faturanın 31.08.2017 tarihli olup, bedelinin davacıya defaten ve tamamen ödendiğini, davacı yanca yapılan icra takibi ve bağlı dava konusu olan 29.09.2017 tarihli fatura içeriğine bakıldığında ise bunun açıklamasında “fabrika sahası mamul depo montaj bedeli” gibi tamamen bambaşka bir işi kapsamakta olduğunun beyan edildiğini, davacı tarafın fatura alacağına dair kendi ihtarları ile olan bu tezatları da açıklaması gerektiğini, bu son ihtara da davalı şirketçe 20.11.2017 tarih 38614 sayılı İzmir 21. Noterliği ihtarı ile verilen cevapta, davacının yüklendiği edimden ari olarak salt kendi iddiasına göre doldurduğu bir fatura ile borç doğmayacağı tekrarlanarak haksız taleplerinin son kez reddedildiğini, bunun üzerine davacı tarafça icra takibine başvurulduğundan Aliağa İcra Müdürlüğü’nün 2017/4830 Esas sayılı dosyadan gönderilen ödeme emrine karşı haklı olarak ve yasal süresi dahilinde itiraz edildiğini, takibin durması üzerine davacının haksız ve yersiz olarak huzurdaki davayı ikame ettiğini, davacının dava dışı bir firmadan bu işlerin ifası için kiralamış olduğu ve kaza tarihi olan 02.10.2017 tarihinde dahi … fabrika sahasında bulunan, müteveffa işçisine kullandırmadığı vincin imzalı çalışma programına bakıldığında işlerin 22.09.2017 tarihinde bitmediğinin yazılı belge ile sabit olduğunu, davacı tarafın, işlerin 22.09.2017 tarihinde bittiğini iddia etmesine rağmen neden çatıda güvenli çalışmaya yarayan bu vincin Eylül ayı sonu dahil … fabrika sahasında çalışmaya devam ettiğini ve müteveffa dahil kendi sigortalı elemanlarının … sahasında 22.09.2017 tarihinden sonra çalışmayı sürdürdüklerini izahla mükellef olduğunu, bu konuda gerek vinç firmasının yetkilileri gerekse iş bilgilerinin haricinde davacıdan aldığı iddia edilen kişilerin de tanıklıklarının gerçek sorumlunun davacı olduğunu ve esasen işin bitmediğinin ayrı bir kanıtı olduğunu, davacı tarafın 02.10.2017 tarihinde ölüm vukuu bulunca, üzerlerinde doğacak açık hukuki ve cezai mesuliyetten kurtulmak gayesi ile bu yolda hareket ettiklerini, davacının söz konusu faturaya süresinde itiraz edilmediği iddiasının tamamen kendi soyut iddiasından ibaret olduğunu, sözde 22.09.2017’de bitmiş bir işin faturasının 02.10.2017 de davalıya gönderilmiş olduğunun iddia edildiğini, öte yandan dava dilekçesi sonundaki delillere bakıldığında davacı tarafın bu faturanın hangi tarihte müvekkili şirkete tebliğ edildiğini gösteren bir delil ibraz etmediği halde, itirazın 12 gün geçtikten sonra yapıldığı gibi bir beyanının bulunduğunu, davacının öncelikle basiretli bir tacir gibi faturanın hangi tarihte davalı şirkete yazılı olarak tebliğ edildiğinin ispatı ile mükellef olduğunu, şu hale göre itirazlarının süresinde olduğunu ve içeriğinin yasal prosedür dairesinde izahat yapılarak kabul edilmediğini, bu itibarla itiraz edilen bir faturaya karşı icra takibi yoluna başvurulmasının haksız ve yersiz olduğundan davacı tarafın alacağın % 20’sinden az olmamak üzere haksız icra tazminatına mahkumiyetine, davacı tarafın alacağın likit olduğu yolundaki iddiasının da yerinde olmadığını, zira likit bir alacaktan söz edilebilmesinin koşullarının yasada açıkça tarif edilmekte olup bunların hiçbirinin mevcut olayda var olmadığı gibi alacağın varlığının yargılamayı gerektirdiğini, davanın görev yönünden işbölümü itirazları dairesinde reddi ile görevli Aliağa Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, haksız ve yersiz açılan davanın reddine, haksız icra takibi nedeniyle davacı tarafın alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra tazminatına mahkumiyetine, yargı giderleri ve vekalet ücretinin de davacıya yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “…gerçeğe ve hukuka uygun görülerek hükme esas alınan bilirkişi raporuyla da görüleceği üzere, taraflar arasındaki sözleşmeye konu olan işin yapımının davacı tarafından üstlenildiği, işin davalıya ait mamul madde deposu mevcut kaplamanın sökülmesi, aşıklardaki civata temizliği, yan ve üst aksesuarların malzeme ve montajı ile fabrika sahası mamul madde depo montajına ilişkin olduğu, davalının bu işlerin bir bölümüne ilişkin olan 31/08/2017 tarihli faturayı ödediği, 29/09/2017 tarihli faturanın ödenmediği, iş bedeline ilişkin yazılı bir sözleşme olmadığı, işin yapıldığının bilirkişi raporuyla belirlenmiş olması karşısında yine bilirkişi raporuyla belirlendiği gibi yapılan iş bedelinin rayiç fiyatlarla tespitinin olaya ve hakkaniyete uygun olacağı, bu miktarın da 63.187,90-TL olduğu sonucuna varılmış, davalının 63.187,90-TL (KDV’siz) üzerinden yapmış olduğu itirazın iptali ve takibin bu miktar üzerinden devam etmesi gerektiği, iptal edilen miktar üzerinden alacak likit olduğundan İİK.nun 67.maddesi uyarınca % 20 tazminat verilmesi gerektiği sonucuna varılmış…” şeklindeki gerekçe ile davanın 63.187,90-TL (KDV’siz) üzerinden kabulüne, davalının Aliağa İcra Müdürlüğü’nün 2017/4830 Esas sayılı icra takip dosyasında bu miktara yapmış olduğu itirazın iptaline, davacı yararına %20 (12.637,58 TL) tazminat verilmesine, fazlaya ilişkin 18.036,10 TL istemin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaya konu faturaya davalı tarafından itiraz edilmediğini, ticari defter ve kayıtlarına da işlendiğini, 6102 sayılı TTK m.21/2 uyarınca, fatura davalı tarafa tebliğ ve teslim edilmiş olmasına rağmen yasal 8 günlük süre içinde itirazda bulunulmadığından fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılacağının sabit olduğunu, bilirkişilerce söz konusu faturaya konu işin yapıldığı yerde ayrıca yerinde inceleme yapıldığını, nihayetinde müvekkili şirketin muavin defter kaydında 30.09.2017 tarihinde … A.Ş. açıklaması ile 81.224,00 TL borç kaydı oluşturulduğu, yine davalı … ‘nin defterlerinde yapılan incelemede de davacı tarafından davalıya düzenlenen 29.09.2017 tarihli 783 nolu KDV Dahil 81.224,00 TL tutarındaki faturanın davacı hesabına alacak kaydının yapılarak 31.12.2017 sonu itibariyle 81.224,00-TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, raporun sonuç kısmında davacı ve davalı tarafın resmi defterlerinde davacının davalıdan 31.12.2017 sonu itibariyle 81.224,00-TL alacaklı olduğu sonuç ve kanaatine varıldığının yazılı olduğunu, ayrıca davaya konu faturanın “29.09.2017 tarihinde davalı … tarafından …- 000783 FTR- Depo çatı montajı ” açıklaması ile davalı tarafça ticari defterlerine kaydedildiğini, bu nedenle alacağın davalı tarafça bilindiği ve kendi defterlerine de açıkça işlendiğini, davanın bu nedenle tamamının kabulünün gerektiğini, HMK’nın 222/1. maddesinin 2 nolu bendi uyarınca “(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.” hükmü uyarınca ve dosya kapsamı itibariyle yapılan incelemede defter kayıtlarının birbirini doğruladığı ve bu hali ile davacı müvekkili lehine delil teşkil edecek nitelikte olduğunu, ancak mahkemece kararın gerekçesinde bilirkişi raporunda yapılan işin bedelinin rayiç bedelinin piyasa fiyatlarıyla da ayrıca tespit edildiğini ve yapılan iş miktarının 63.187,90 TL ( KDV’siz ) olduğu şeklinde kabul ile karar verilmiş olduğunu, oysa faturaya konu bir alacak davasında faturanın kabul edilmesi halinde artık fatura içeriğinin tartışılmasının mümkün olmadığını, zira müvekkili şirketin piyasa fiyatlarının üzerinde bir bedel ile iş yapmış olabileceğini, sözleşme serbestisi ilkesi uyarınca buna hiçbir engel bulunmadığını, davanın KDV’siz bedel üzerinden kabulünün de doğru olmadığını, müvekkili ile davalı arasında yapılan iş, işin miktarı ve fatura içerikleri konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığını, ancak iş yerinde 02.10.2017 tarihinde ölümlü bir iş kazası meydana geldiğini, davacı müvekkili ile davalı tarafın bu kaza sonrasında kusur ve sorumlukluluklarının tespiti noktasında uyuşmazlık yaşadıklarını, bu nedenle de davalı tarafça müvekkiline işbu kaza sorumluluğunun kendilerince üstlenilmesi aksi halde fatura bedelinin ödenmeyeceği şeklinde söylemlerde bulunulduğunu, kabul edilmediği için bu şekilde bir uyuşmazlık doğduğunu, davalı tarafın icra takibine yapmış olduğu itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu, belirterek, ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece likit bir alacak bulunmadığı halde tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığını, fatura içeriğinin yeterli açıklığı içermediğini, hangi iş için ne kadar bedel istendiğinin sabit olmadığını, bu nedenle alacağın belirlenebilir de olmadığını, alacağın mahkemece de bilirkişi incelemesi ile belirlenebildiğini, davacı ile davalı şirket arasında çeşitli zamanlarda kurulan sözleşme-iş ilişkisi bulunduğunu, müvekkili şirketin hiç bir zaman borcunu inkar etmediğini ancak davacı şirketin kendi işçisinin depo çatısından düşerek ölmesi üzerine kendisine hukuk ve cezai sorumluluklar yükleneceği endişesi ile iş bitmiş gibi fatura düzenlediğini, işin biten kısmına ilişkin 31.09.2017 tarihli faturaya konu işin kontrolünün yapılarak bedelin ödendiğini, dava konusu faturanın müvekkiline 04.10.2017 tarihinde teslim edildiğini, 11.10.2017 tarihinde yapılan itirazın 8 günlük süre içerisinde olduğunu, yapılan takibin ve verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili istemi ile yapılan icra takibine itirazın iptali isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm her iki taraf vekili tarafından yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf edilmiştir.
Taraflar arasında dava konusu faturaya konu işe ilişkin yazılı bir eser sözleşmesi bulunmamakta ise de davalı iş sahibine ait iş yerinde bulunan depolar ile bir kısım işlerin yapılması konusunda sözlü eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, sözleşmenin kapsamına mamül depo tadilatının yanında hammadde deposunun çatısının onarılması işinin dahil olup olmadığı, bir başka anlatımla işin tamamlanıp tamamlanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Fatura işin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir.
Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir (Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Sh 111 vd.).
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Bu nedenle mahkemece Fatura borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, fatura tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturanın içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir.
Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Somut olayda; davacı üstlendiği edimini 29.09.2017 tarihinde tamamladığını, işe ilişkin düzenlediği 29.09.2017 tarihli faturanın, 02.10.2017 tarihinde davalı şirket yetkilisine teslim edildiğini, bu nedenle 11.10.2017 tarihinde yapılan itirazın, 8 günlük yasal süreden sonra yapılmış olduğunu, davalının faturayı ticari defterlerine kaydettiğini, faturalara süresinde itiraz ettiğinin kabul edilemeyeceğini iddia etmiş, davalı ise davacının yüklendiği işi tamamlamadan fatura düzenlediğini, bu faturaya itirazın da süresinde yapılmış olduğunu savunmuş olup, ispat külfetinin taraflardan hangisine ait olduğu hususunun belirlenmesi için takibe konu faturanın davalıya iddia edildiği gibi 02.10.2017 tarihinde teslim edilip edilmediğinin ispatı önem taşımakta, dosya kapsamı ile de takibe konu faturanın davalı yana 02.10.2017 tarihinde tebliğ edilip edilmediği anlaşılamamaktadır. Eğer fatura bu tarihte tebliğ edilmiş ve yasal süre içerisinde (davalı 04.10.2017 tarihinde tebliğ edildiğini savunmuştur.) itiraz edilmemiş ise taraflar arasında kurulan sözlü eser sözleşmesinde bedelde anlaşma yok ise yüklenici tarafından yapılan işler ile ilgili fatura düzenlenip iş sahibine tebliğ edilip iş sahibinin 6102 sayılı TTK 21/2 maddesi gereğince 8 gün içinde itiraz edilmemesi halinde içeriği ve fatura içeriğine dahil bedel kesinleşeceğinden ayrıca mahalli piyasa rayiçleri ile iş bedeli tespitine gerek bulunmayacaktır. (Yargıtay 15 HD. 04.05.2017 2017-140 Esas 2017/1900 Karar Sayılı İlamı). Faturaya süresi içerisinde itiraz edilmiş ise itirazın niteliğine göre fatura konusu işin yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, yapıldığı kanıtlanan işlerin bedeli, taraflar arasında bedel belirlenmemiş olduğundan vekâletsiz iş görme hükümlerine göre yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçlerinde göre, yüklenici karı ve KDV hariç olmak üzere bedeli belirlenip, yapılan ödemeler de düşürülerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, öncelikle takibe konu faturanın davalı yana iddia edildiği gibi 02.10.2010 tarihinde tebliğ edilip edilmediği, eğer fatura tebliğ edilmiş ve süresinde itiraza uğramamış ise fatura içeriğine dahil bedel kesinleşeceğinden bu miktar üzerinden, bu tarihte tebliğ edilmemiş bir başka anlatımla süresinde itiraza uğramış ise itirazın niteliği ve kapsamı da gözetilerek ve özellikle yapılan iş ile ilgili olarak 31.08.2017 tarihinde düzenlenen ve ödendiği uyuşmazlık konusu olmayan faturaya konu iş ile dava konusu faturaya konu işin davacının iddiası gibi sadece mamul depo tadilatına ilişin bedeli kapsayıp kapsamadağı, düzenlenen her iki faturada belirtilen bedelin yapılan iş ile (mamul deposu tadilatına ilişkin olup olmadığı) uyumlu olup olmadığı, hammadde deposuna ilişkin tadilatın davacının yükümlülüğünde olup olmadığına ilişkin savunmada geçen Aliağa İş Mahkemesi’nin 2017/718 Esas sayılı dosyası kapsamı ve tarafların tüm delilleri toplanıp değerlendirilmek suretiyle, davacının faturada belirtilen iş bedeline hak kazanıp kazanmadığının tespiti gerekirken bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması dairemizce doğru görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesinde de; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde, HMK’nın 353/(1)-a bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi uyarınca taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE,
2-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.03.2019 tarih ve 2018/50 Esas, 2019/141 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı vekili tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davacıya iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-İstinaf yoluna başvuran davalı vekili tarafından yatırılan 1.079,10 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davalıya iadesine,
7-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
8-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 29.11.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.