Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/907 E. 2021/1391 K. 05.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/907
KARAR NO : 2021/1391

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/1416
KARAR NO : 2019/306
DAVA TARİHİ : 11.11.2014
KARAR TARİHİ : 09.04.2019

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 05.11.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 05.11.2021

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09.04.2019 tarih 2014/1416 E – 2019/306 K sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, taraflar arasında hayvan kulak küpeleri üretimi konusunda ticari ilişki bulunduğunu, hayvan küpesi üretiminin yapılabilmesi için gerekli olan ekipmanın temelinde bu küpeyi basmayı sağlayan kalıpların yer aldığını, bu kalıpların üretiminin müvekkilinin uzmanlık alanına girdiğini, bu kalıplar olmadan davalı şirketçe kulak küpesi üretiminin mümkün olmadığını, davalı şirket ile müvekkili şirket arasında son dönemde yaşanan anlaşmazlıklar sonucu müvekkili şirketin içini boşaltmak amacından kaynaklanan şirket çalışanları ile kurulan ticaret, vergi ve rekabet hukukuna aykırı ilişkilerin müvekkiline zarar verdiğini, belirtilen kaygılar nedeniyle İzmir Noterliği nezdinde şirketin yasal merkezinde bulunan kalıp ve emtianın tespitinin yaptırıldığını, tespitin yaptırılmasını müteakip davalı şirketin müvekkili şirket içinden kişilerin de yardımıyla 19.06.2013 günü asıl amacı olan müvekkili şirketin içinin boşaltılması amacını hayata geçirdiğini, kendi şirketi adına kayıtlı aracı ile şirket çalışanlarını ve şirket yöneticisi … isimli kişiyi müvekkili şirkete gönderdiğini ve kalıpları kendi aracına yüklettiğini, yükleme sırasında müvekkili şirketin ortaklarından olan … engel olmaya çalışmışsa da önceden planlanan bu duruma engel olamadığını, çıkan arbede de …, … ve …’ın tehdit edildiğini ve üzerlerine saldırıldığını, kalıpların çalındığını, davalı şirketin uyuşmazlığa konu kalıpların kendisine ait olan kalıplar olduğunu iddia ettiğini, ancak davalının itirazlarına bakıldığında hem müvekkili şirketten alınan bir kalıbın olmadığını hem de alınan kalıpların kendilerine ait olduğunu belirttiklerini, kalıplar üzerinde mülkiyet iddia edilebilmesi için fatura veya sevk irsaliyesi gibi taşımaya ait bir belge gösterilmesi gerektiğini, davalının müvekkili şirkete ait olan kalıpları götürmesinde haklılığını ortaya koyan bir gerekçe bulunmadığını, kalıpların davalı şirketçe alınması sonucu müvekkili şirketin faaliyetinin durduğunu, işçilerin işi bıraktığını, kalıpların müvekkilinin üretime esas ekipmanı olup müvekkili şirketin faaliyetini durdurduğunu, şirketin bu nedenle icra tehditi altında olduğunu, müvekkili şirketin kamu borçları bakımından da ödeme yapmasının mümkün olmadığını, tüm gelişmeler neticesinde müvekkilinin zor duruma düştüğünü ve İzmir 19. İcra Dairesi nezdinde icra takibi yaptığını, davalı şirketin ödeme emrine itiraz ettiğini, itirazın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, söz konusu malların müvekkiline ait olduğunu ileri sürerek, davalı şirketin yaptığı itirazın şimdilik 1.000,00 TL’lik kısmının iptaline, müvekkili şirketin davalı şirketten olan alacağının şimdilik 1.000,00 TL’lik alacağının tahsiline ve %20’den az olmamak üzere tazminata karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, davanın süresinde açılmadığını, davacının müvekkili şirketten bahsedildiği gibi bir cari alacağı olmadığını, bilakis müvekkili şirketin alacaklı olduğunu, ayrıca icra takibinde talep edilen kalıp bedeli gibi bir borcun da söz konusu olmadığını, davacı şirketin müvekkiline çeşitli tür ve ölçüde hayvan küpesi imal ettiğini, bunların müvekkili tarafından tedarik edilen kalıplarla yapıldığını, müvekkilinin bedelini talep ettiği kalıpların müvekkili şirketin kendi kalıpları olduğunu, üretim için kendilerine bırakılan ve ticari ilişkinin devam etmeyeceği anlaşıldığında geri alınan kalıplar olduğunu, müvekkilinin bunun dışında başka birçok imalatçı firma ile bu işi böyle yaptığını, zira şekli ve türü müvekkili şirkete has ürünlerin kalıplarının başkasının olmasının piyasada taklide sebep olacağı gibi davacı gibi imalatçı ile problem yaşandığında doğacak sıkıntılara karşı kendi kalıbı ile imalat yaptırmanın ticari aklın gereği olduğunu, davacının mülkiyet iddia ettiği kalıplar için tek bir yasal belge, fatura sunmadığını, ticari kayıtlarında böyle bir malın mülkiyet kaydının bulunmadığını, buna karşın bahse konu kalıpların tamamının ve onun birkaç katının şirketlerinin envanterinde kayıtlı olduğunu, davacı şirket tarafından düzenlenmiş 05.07.2012 tarihli belge ile 20 çeşitte toplam 24 kalıbın müvekkili şirkete aidiyetinin kabul edildiğini, suç duyurusunun da takipsizlikle sonuçlandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, makina bilirkişisi ile mali müşavir bilirkişinin 22.03.2018 tarihli rapora göre kalıpların davacı uhtesinde iken rızası dışında alındığı, hazırlık dosyası kapsamından ve taraf beyanlarından anlaşıldığından zilliyetlik karinesinin dikkate alınması gerekeceği kanaatine varılarak rapor doğrultusunda cari hesap alacağı bulunmadığı, kalıp bedelleri yönünden davanın kabulü gerekeceği gerekçesiyle, davanın kabulü ile İzmir 19. İcra Dairesi’nin 2013/8118 Esas sayılı dosyasına yapılan takibin 39.700,00 TL üzerinden davamına, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin dava kapsamında davalı taraftan kararda yer alanın üstünde alacaklı konumda olduğunu, 18.01.2018 bilirkişi rapornun beşinci sayfasında “Büyük ve küçükbaş hayvanların işaretlenmesi ve numalandırılarak tanımlandırılması için kullanılacak plastik malzemeden kulak küpelerinin imalinde kullanılan enjeksiyon kalıpları”denilerek müvekkili tarafından takibe konu kalıpların imal edildiğini ortaya koyduğunu, 18.01.2018 tarihli bilirkişi raporunun 10’ncu sayfasında davanın başından beri ileri sürdükleri haksız ve hukuka aykırı olarak malların alındığı hususunun açıkça ortaya konulduğunu, dolayısıyla müvekkilinin işbu mallar bedeli olan 286.500,00 TL (2. El Rayiç Değeri 143.250,00 TL) davalı taraftan alacaklı olduğunu, ancak istinaf konusu kararda 39.700,00 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilerek açıkça dosya kapsamındaki mevcut delil ve raporların göz ardı edildiğini, dava konusu alacağın konusu olan kalıpların, müvekkil şirketin zilyetliğinde ve dolayısıyla mülkiyetinde bulunan kalıplar olup müvekkilinin zilyetliğinden haksız ve hukuka aykırı olarak alındığını, sonuç itibarıyla müvekkilinin takip talebi kapsamında alacaklı konumda olduğunu, yapılan noter tespitlerinin de söz konusu kalıpların müvekkili şirkete ait kalıplar olduğunu gösterdiğini, bu kalıpların davalı tarafça haksız ve hukuka aykırı olarak müvekkili şirketin iş yerinden alındığını, davalının söz konusu kalıpların alındığını ikrar ettiğini, dolayısıyla kalıp bedellerinin müvekkiline iadesi gerektiğinin açık olduğunu, davalı defter ve belgelerinin bu dava bakımından dikkate alınamayacağını, davalının süresinde defterlerini sunmadığını, dolayısıyla davalının defter ve belge deliline dayanmaktan vazgeçtiğini, söz konusu imalatın müvekkil şirketin maliki olduğu kalıplarla gerçekleştirildiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın takipsizlik kararını tebellüğ ettiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında bir yıllık yasal sürenin geçtiğini, mahkemenin iş bu savcılık dosyasının celbi ile bu hususu araştırmaksızın taraflarınca yapılan itirazın davacıya tebliğ edilmediğinden öğrenme ile süresinde dava açtığını kabul ettiğini, davacının itiraz üzerine durdurulmuş olan icra takibine karşı fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak 1.000,00 TL’lik kısmı için itirazın iptali davası açtığını, iptal davasının hak düşürücü süresi olan bir yıllık süre dolduktan üç yıl sonra ıslah ile dava değerini bilirkişi raporu doğrultusunda arttırdığını, mahkemenin de bu talebin kabulü ile ıslah edilen miktar üzerinden davanın kabulüne karar verdiğini, bu hususun hatalı olduğunu, müvekkiline ait defterlerde davaya konu kalıplar ve onların dışında birkaç kat fazlası ile kalıp kayıtlı iken, davalı kayıtlarında davaya konu kalıpların tespit edilemediğini, çünkü bu kalıpların kendilerine fason kalıp imalatı yapan davacıya kendi ürünlerinin basımı için taraflarınca temin edilen kalıplar olduğunu, nitekim davacı ile olan çalışmalarının, bilirkişi raporunda dahi ortaya çıkan cari alacaklarının ödenmemesi nedeniyle sonlandırılması sonrası kendilerine olan kalıpların geri alındığını, bu husus dikkate alınmaksızın mülkiyeti ticari kayıtlarla taraflarına ait olduğu sabit olan, kendi işlerini yapmak için davacıya verilen ve sonra geri alınan kalıpların sadece iş için zilliyetliğinde bulunmasına rağmen davacının kabul edilerek karar kurulmasının kabul edilemeyeceğini, bir an için davaya konu kalıpların davacıya ait olduğu kabul edilse dahi, toplanan delillerle müvekkilinin davacıya borçlu değil alacaklı olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin cari hesapta 87.530,33 TL alacağı varken ve kalıp bedellerinden dolayı 39.700,00 TL borcu olduğu kabul edilse dahi, neticeten müvekkilinin cari hesap ile kalıp bedeli arasındaki fark olan 47.830,33 TL alacaklı olduğu basit bir matematik hesabı ile ortada iken, alacaklarının yok sayılıp kalıp bedelleri olarak tespit edilen 39.700 TL alacak için itirazın iptaline karar verilmesinin kabul edilemeyeceğini istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili ve davalı vekili istinafa cevap dilekçesi sunmamıştır.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, taraflar arasında eser ilişkisine dayalı cari alacak ve kalıp bedellerine ilişkin yapılan icra takibine itirazın, İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali isteğine ilişkindir.
Mahkemece; takip konusu yapılan cari alacak isteminin reddine, kalıp bedelinin ise kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş olup karara karşı taraf vekilleri tarafından yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, aralarındaki cari ilişki nedeniyle takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı ve bedeli talep edilen plastik enjeksiyon kalıpların mülkiyetinin davacıya ait olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Tarafların yevmiye, kebir ve envanter defterlerinin incelenmesiyle hazırlanan 09.02.2017 tarihli bilirkişi raporunda takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan cari alacağının bulunmadığı, davacının davalıya 87.530,33 TL borçlu olduğu tespitinde bulunulmuştur. Ticari defterlerin sahibi yararına delil olmasının HMK m. 222’nin aradığı koşulların gerçekleşmesine bağlı olmasına, bu şartların tümü gerçekleşmedikçe ticari defterlerin sahibi yararına delil olma niteliği ve dolayısıyla hükme dayanak teşkil etme gücünü kazanamamasına, ayrıca tarafların ticari defterlerini, yasaya uygun tutmuş olsalar bile, iki tarafın defterleri birbirine aykırı ise ticari defterlerin yine delil olamamasına, (Gençtürk Muharrem, Ticari Defterlerin Delil Niteliği, Sayfa 112, 1997 bası). bunun yanında sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamayacak olmasına göre, somut olayda tarafların ticari defter kayıtları ile sonuca gitmek üzere davacının cari alacak isteminde bulunmasının haksız olduğuna ilişkin mahkeme kararı yerindedir.
Takip konusu yapılan kalıpların bedeline ilişkin istem yönünden ise; davacı tarafça Bornova 3. Noterliği’nin 13.06.2013 tarihli “Düzenleme Şeklinde Tespit Tutanağı” ile tespiti yapılan ve takip talebine konu edilen kalıpların davalı tarafça götürüldüğü iddia olunarak bu kalıpların bedelleri talep edilmiş; davalı vekili tarafından ise 05.07.2012 tarihli belgede yer alan kalıpların kendilerine ait olduğundan bahisle mülkiyet iddiasını ispatlayamadığından istemin reddine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
Her ne kadar davalı vekili alacaklı olduklarının sabit olduğundan bahisle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu istinaf nedeni olarak ileri sürmekte ise de; davalı tarafın açık bir şekilde takas mahsup talebi bulunmadığından bu yöndeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir.
Mahkemece gerçekleştirilen yargılama, toplanılan deliller ve hükme esas alınan 22.03.2018 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; davacının takibe konu ettiği kalıplardan davalının kendisine ait olduğunu iddia ettiği 05.07.2012 tarihli tutanakta belirtilen kalıplar çıkartılarak bakiye kalan kalıpların takip tarihi itibarıyla 2. el piyasa değeri üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, bedeline hükmedilen kalıpların davacının envanterinde bulunup bulunmadığı, 09.02.2017 tarihli bilirkişi raporunun 16. sayfasında ve 22.03.2018 tarihli raporun 8. sayfasında yer verilen 2012 yılı yevmiye defterindeki envanter bilgileri ile bedeline hükmedilen kalıpların aynı olup olmadığı ve bedeline hükmedilen kalıpların 13.06.2013 tarihli noter tespitinde yer alan makineler ile uyuşup uyuşmadığı, bedeline hükmedilen kalıplar ile ilgili davalı şirket tarafından da mülkiyet iddasında bulunulduğundan bu kalıpların davalının envanterinde bulunup bulunmadığı hususunda inceleme ve bir değerlendirme yapılmadan hüküm kurulması hatalıdır. Bu nedenle bilirkişi heyetinden bu hususlarda ek rapor alınması gerekmektedir.
Ayrıca; itirazın iptali davası, borçlunun itirazına uğramış olan alacak için, takip alacaklısı tarafından takip borçlusuna karşı açılan alacak davası ile aynı mahiyette bir eda davası türüdür. Davacının, itirazın iptali davasına konu icra takibindeki talep miktarını aşmamak kaydıyla, ıslah yolu ile talebini artırması mümkündür. İİK’nın 67/1. maddesi uyarınca itirazın iptali davasının, borçlunun itirazının alacaklıya tebliği tarihinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekmektedir.
Somut olayda; davalı, itirazın iptali davasına konu icra dosyasına 08.07.2013 tarihli itiraz dilekçesi ile süresinde itiraz etmiş, davacı tarafından 11.11.2014 tarihinde takibin 1.000 TL’lik kısmı yönünden itirazın iptali davası açılmıştır. Davacının en geç dava tarihinde davalının itirazını tebliğ aldığının kabul edilmesi gerektiğinden, dava tarihinden itibaren 1 yıllık süre geçtikten sonra 24.04.2018 tarihinde yapılan ıslah ile artırılan talebin dikkate alınması mümkün değildir. Bu süre hak düşürücü süre olup re’sen gözetilmelidir. Mahkemece, davacının itirazın iptali davasında yapılan ıslahı değinilen gerekçe ile değerlendirerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 11.02.2021 tarih, 2020/7412 esas ve 2021/1279 karar sayılı ilamı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 13.12.2018 tarih, 2016/4520 esas ve 2018/5810 karar sayılı ilamı)
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09.04.2019 tarih 2014/1416 E – 2019/306 K sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davacıya iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 678,00 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davalıya iadesine,
6-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
7-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 05.11.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.