Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/856 E. 2021/1299 K. 18.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/856
KARAR NO : 2021/1299

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/61
KARAR NO : 2018/1216
DAVA TARİHİ : 18.01.2016
KARAR TARİHİ : 01.11.2018
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 18.10.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 26.10.2021
İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01.11.2018 tarih ve 2016/61 Esas, 2018/1216 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı yanın 01.09.2011 tarihli sözleşme ile …. projesi kapsamında yapılacak mimari membran taşıyıcı sisteminin tasarımı, statik hesabı, detay tasarımı, membran sisteminin imalat, nakliyat ve montaj işlerinin yapılması konusunda anlaştığını, müvekkili şirketin üstlendiği iş karşılığında davalı şirketin 50.907,00. Euro + KDV ödeme yapmayı taahhüt ettiğini, sözleşmenin imzalanmasının ardından sözleşme gereği …. ait 29.06.2012 tarih …. seri nolu, 40.000 Euro bedelli ve 31.12.2011 tarih …. seri nolu 5.000 Euro bedelli iki adet avans teminat çekinin müvekkili şirket tarafından, davalı şirkete teslim edildiğini, yapılacak işe istinaden projenin hazırlandığını, 4.720,00 ve 3.540,00 TL bedelli iki adet faturanın davalı şirkete teslim edildiğini, anılan sözleşme çerçevesinde müvekkili şirketin üzerine düşen tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, 25.12.2012 tarihinde işi teslim ettiğini, bugüne kadar da işin eksik veya ayıplı olduğuna dair bir itirazın da söz konusu olmadığını, davalı tarafın hak ediş raporu düzenlediğini, 47.188,20 Euro ve 10.333.53 Euro bedelinin, faturalandırılarak davalı şirkete teslim edildiğini, ancak davalı şirketin cari hesaba konu 10.586,79 Euro’yu haksız olarak ödemediğini, buna istinaden Büyükçekmece 6. Noterliği aracılığı ile ihtar edildiğini, davalı şirketin cevabi ihtarnamesinde damga vergisi ödeme makbuzu ve garanti süresi teminatı olarak 5.000 Euro +KDV’lik teminat mektubu verilmesini talep ettiklerini, Uzman Ekip Ana Sözleşmesi’nin 10.4 maddesinde “Uzman Ekip geçici kabulden garanti süresi sonuna kadar 5.000.EURO+ KDV, gayri kabulü rücu şirket ortaklarının müşterek ve müteselsil oldukları bir teminat senedini veya teminat çekini iş sahibine verecektir” hükmü yer alırken davalı yanın haksız olarak ve müvekkilinin hiçbir yükümlülüğü olmadığı halde ödemeyi geciktirmek kastıyla teminat mektubu verilmesini talep ettiğini, gönderilen ihtarname ile daha önce verilen toplam 54.000,00 Euro bedelli avans teminat çeklerinin verilmesi halinde teminat senedinin verilebileceğinin bildirildiğini, ancak davalının bu çeklerin teminat senedi verilmesi halinde verilebileceğinin bildirildiğini, borcunu ifa etmeyen davalı yan aleyhine İzmir 12. İcra Müdürlüğü’nün 10.03.2015 tarih ve 2015/3227 Esas sayılı takip talebi ile, cari hesap alacağından kaynaklandığı anlaşılan toplam 10.586,79. Euro asıl alacak üzerinden icra takip işlemlerine başladığını, davalı tarafın bu takibe itiraz ettiğini, itirazın sözleşmenin 41.maddesindeki düzenleme ile 28.10. Maddesi ve 10.4. Madde düzenlemelerine aykırı olduğunu belirterek, takibe yapılan itirazın tamamen iptaline ve icra takibinin devamına, borçlunun % 20 icra-inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, davacı ile davalı şirketler arasında düzenlenmiş olan 01.09.2011 tarihli Uzman Ekip Sözleşmesi gereğince davacının üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmediğini, Uzman Ekip Sözleşmesi’nin 41. maddesi gereğince damga vergisinin davacı tarafından ödenmesinin gerektiği, davacının Büyükçekmece 6. Noterliği’nden gönderdiği ihtarnameye cevaben gönderilen ihtarnamede belirtildiği üzere davacının damga vergisini ödediğine dair gönderilen herhangi bir ödeme makbuzunun bulunmadığını, sözleşmenin 28.10. maddesi uyarınca davacı şirketçe ödenmesi gerektiği halde ödenmeyen her türlü vergi, sosyal sigortalar primlerinin davacının hak edişinden kesilmek suretiyle doğrudan alacaklı kişi ve kuruluşlara davalı şirket tarafından ödenebileceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin 41. maddesinde belirtilen damga vergisinin sözleşmenin noter onaylı olup olmaması hususu değil vergi dairesince tahakkuk ettirilecek ve sözleşme gereği davacının ödemekle yükümlü olduğu vergi olduğunu, bunun yanında davacının SSK borcu olmadığını ve sözleşme konusu yükümlülükleri yerine getirdiğine dair yazıları da davalıya teslim etmesinin gerektiğini, sözleşmenin Garanti Süresi Teminatı başlıklı 10.4. maddesine göre, davacının geçici kabulden garanti süresi sonuna kadar 5.000 Euro+KDV tutarında gayri kabili rücu bir teminat senedini veya teminat çekini müvekkiline vermeyi üstlendiği ve sözleşmenin 11. maddesine göre garanti süresi beş yıl olduğundan geçici kabul tarihi olan 25.12.2012 tarihinden itibaren beş yıl süre ile 25.12.2017 tarihine kadar geçerli bir teminat senedi veya çekini vermesi gerektiği halde, bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacının talep ettiği faiz oranının da yerinde olmadığı, kabul anlamına gelmemek kaydıyla yabancı paraya uygulanabilecek faiz oranının devlet bankalarında o yabancı para ile açılmış olan bir yıl vadeli mevduata uygulanan faiz oranını aşamayacağını savunarak, davanın reddi ile davacı aleyhine % 20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “…taraflar arasında 01.09.2011 tarihli uzman ekip sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşme kapsamında asıl yüklenici konumunda olan davalı şirketin bazı işlerin yapımını alt yüklenici olarak davacı yana verdiği, davacı yanın sözleşme kapsamındaki işleri süresinde tamamladığı, geçici kabul tutanağının imzalandığı, bu tutanağa göre son hakediş bedelinin 47.188,20 Euro olduğu, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarına göre davacının davalıdan 10.586,79 Euro alacaklı olduğu anlaşılmış, davalı davacının sözleşmenin 41.maddesine göre ödemesi gereken sözleşmeye ait damga vergisini ödememiş olmasından dolayı bakiye alacağını talep edemeyeceğini ileri sürmüşse de taraflar arasında akdedilen 01.09.2011 tarihli Uzman Ekip Sözleşmesi’nin 28.10.maddesine göre davacı şirket tarafından ödenmesi gerektiği halde ödenmeyen her türlü vergi, sigorta primleri ve benzer tutarlarının ödenmemesi durumunda bu ödemelerin davacının hakkedişinden kesileceği belirtilmiş olmakla birlikte, sözleşmenin 41.maddesinde; “Noterden onaylatmak ister ise” sözleşmeye ilişkin damga vergisinin davacıya ait olacağının kararlaştırıldığı yani ancak sözleşmenin noterce onaylattırılması şartıyla davacının damga vergisinin tamamını ödemeyi üstlenmiş olduğu ve sözleşmenin notere onaylattırılmamış olması nedeniyle davacının davalıya karşı böyle bir yükümlülüğünün olmadığı, davalının davacı tarafından damga vergisinin ödenmediği gerekçesiyle bakiye borcunu ödemekten kaçınmasının ve ayrıca damga vergisinin davacının hakkedişinden kesilmesinin söz konusu olmadığı anlaşılmıştır. Yine davalı davacının sözleşmenin 11.maddesine göre geçici kabul tarihinden itibaren beş yıllık (sözleşmenin 32.1 maddesi) garanti süresini kapsayacak şekilde vermesi gereken 5.000 Euro + KDV bedelli teminat senedi veya çekini davalıya vermemesinden ötürü davacının davalıdan bakiye bedeli talep hakkının olmadığını ileri sürmüşse de davacının geçici kabul tarihi olan 25.12.2012 tarihinden itibaren beş yıllık garanti süresinin sonu olan 25.12.2017 tarihine (yargılama sırasında süre sona ermiş olmakla) kadar tahsili kabil bir bono ya da çeki teminat olarak davalıya vermekle yükümlü olduğu ve davacı tarafından böyle bir teminat senedi ya da çekinin davalıya verilmemiş olduğu anlaşılmakta ise de, davacı şirketin davalıya gönderdiği 16.12.2013 tarihli ihtarnamesinde de belirtildiği üzere davacı tarafından davalıya daha önce teminat amacıyla verilen ve tarafların arasında düzenlenen protokolde de bu husus belirtildiği üzere 29.06.2012 vadeli 40.000 Euro bedelli ve 31.12.2011 vadeli 5.000 Euro bedelli iki adet teminat çekinin iadesi halinde 5.000 Euro bedelli teminat senedini düzenlemeye hazır oldukları hususu davalıya bildirilmekle ancak davalı tarafından bahsi geçen çeklerin de sözleşmeye göre ancak garanti süresi sonunda iade edilebileceği iddia edildiği görülmekle taraflar arasındaki sözleşmenin “Teminat İadesi” başlıklı 11.maddesine göre, sözleşmeye göre alınan ayni teminatlar ve yerine alınmış olan teminat senetleri veya çeklerinin garanti süresinin sonunda iade edileceği belirtilmiş ise de, aynı maddenin son fıkrasına göre, davacının davalıya verdiği avans teminat mektubu veya yerine alınan çekin, davacının hak edişlerinden yapılacak avans kesintisinin tamamlanmasından sonra iade edileceği kararlaştırılmış olup, davacının garanti için 5.000 Euro bedelli teminat senedi verilmesi için geri verilmesini şart koştuğu 29.06.2012 vadeli 40.000 Euro bedelli ve 31.12.2011 vadeli 5.000 Euro bedelli iki adet çekin, taraflarca imzalanan Protokole istinaden verilen “avans teminat çekleri” olduğu ve dolayısıyla sözleşmenin 11.maddesinin son fıkrasına göre davalının bu çekleri davacının hak edişinden kesintilerini yaptıktan sonra iade etmesinin gerektiği, dava tarafları arasında Geçici Kabul Tutanağı yapılarak işin tamamlandığı, davacının hak edişinden yapılacak bir kesinti kalmadığından davalının bahsi geçen avans teminat çeklerini davacıya iade etmesinin gerektiği, dolayısıyla davalı tarafından bahsi geçen 29.06.2012 vadeli 40.000 Euro bedelli ve 31.12.2011 vadeli 5.000 Euro bedelli iki adet çek davacıya iade edilmediği sürece davacının sözleşmenin 10.4.maddesine göre garanti süresi 5.000 Euro + KDV bedelli teminat senedi veya çeki verme yükümlülüğünün de doğmayacağı ve dolayısıyla davalının bahsi geçen teminat senedi veya çekinin verilmemesini gerekçe göstermek suretiyle yukarıda tespit edilen takibe konu 10.586,79 Euro bakiye alacağını ödemekten kaçınmasının mümkün olamayacağı anlaşılmakla davacının davasında haklı olduğu kanaatine varılarak davanın kabulü…” şeklindeki gerekçe ile davacının açtığı davanın kabulü ile; İzmir 12. İcra Müdürlüğü’nün 2015/3227 Esas sayılı takip dosyasında takibe yapılan itirazın iptali ile takibin 10.586,79 Euro üzerinden devamına, asıl alacağı takipten itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca hesaplanacak bir yıllık Euro mevduat hesabına devlet bankalarınca uygulanan en yüksek faiz ile birlikte fiili ödeme tarihindeki TL karşılığının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, İİK’nın 67 maddesi gereği yabancı paranın icra takip tarihi itibariyle geçerli olan TL karşılığının %20’sine tekabül eden 6.003,98 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında düzenlenen 01.09.2011 tarihli uzman ekip ana sözleşmesinin tarafları bağlayıcı olmasına rağmen davacının sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmediğini, sözleşmenin 41. maddesinin; “…noterden onaylatmak ister ise damga vergisi Uzman Ekip’e aittir…” şeklinde olup açıkça damga vergisinin davacıya ait olduğunun belirtilmiş olduğunu, madde gereğince sözleşmenin müvekkili tarafından onaylatılması halinde de damga vergisinin davacı tarafından ödenmesi gerektiğini, sözleşmenin 28.10. maddesi gereğince sözleşmeden kaynaklanan her türlü vergi, SGK primleri, iş sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili ödemelerin davacıya ait olmasına rağmen davacının müvekkiline bu konular ile ilgili borcu bulunmadığına dair yazı getirmediğini, mahkemenin, sözleşmenin 10.4. maddesinde belirtilen garanti süresi için belirlenen teminat senedine ilişkin olarak, işin başında davacı tarafından verilen iki adet ve toplam 45.000,00 Euro bedelli çeklerin davacıya iadesi halinde istenebileceği yorumunun da kabul edilemeyeceğini, 11. maddesi gereğince alınan teminat senedi veya çeklerinin garanti süresi sonunda iade edilebileceğini, mahkemece verilen kararın sözleşme hükümlerine aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesi gereğince, cari hesap ilişkisinden kaynaklanan alacağın tahsili istemi ile yapılan icra takibine itirazın iptali isteğine ilişkindir.

Davacı-yüklenici vekili, müvekkilinin 01.09.2011 tarihli sözleşme ile üstlendiği edimleri yerine getirdiğini, iş bedeli karşılığı olarak düzenlenen faturaların davalıya gönderildiğini ancak davalı iş sahibinin iş bedelini eksik ödediğini, kalan iş bedelinin tahsili için yapılan icra takibine itirazın haksız olduğunu belirterek eldeki davayı açmıştır.
Davalı vekili, davacının sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmediğini, garanti süresine ilişkin teminat mektubunu vermediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf edilmiştir.
Taraflar arasında 01.09.2011 tarihli eser sözleşmesinin düzenlendiği, işin 31.12.2011 tarihinde teslim edildiği, geçici kabul tutanağının düzenlendiği, son hak ediş miktarının 47.188,20 Euro olduğu, davacının eser sözleşmesi gereğince alacaklarının tahsili istemi ile 31.12.2012 tarihinde bu bedel için ve 31.05.2013 tarihinde de 10.333,53 Euro’nun tahsili için düzenlediği faturaları davalıya gönderdiği, sözleşmeye konu işin yapılıp teslim edildiği konusunda bir uyuşmazlık olmadığı gibi işin eksik veya ayıplı yapıldığı iddiası da bulunmamaktadır. Uyuşmazlık dava konusu bakiye bedelin ödenmesi için davacının öncelikle, davalı iş sahibine sözleşmenin 10.4. maddesinde belirtilen garanti süresine ilişkin olarak 5.000,00 Euro+KDV tutarında teminat mektubu veya senedi vermekle yükümlü olup olmadığı, 41. maddede belirtilen damga vergisinin davalı tarafından sözleşmenin 28.10. maddesi gereğince ödenmesi gerekip gerekmediği ve davacının sözleşme konusu işin yapılıp SSK borcu olmadığına ilişkin belgeyi davalıya sunması gerekip gerekmediği, sözleşmenin 11. maddesinin son fıkrasına göre avans teminatı olarak verilen bedeli (çekleri) iade etmeyen davalının garanti süresine ilişkin teminatı istemekte haklı olup olmadığının ve bu nedenle bakiye borcu ödemekten kaçınıp kaçınamayacağına ilişkindir.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme ile davalıya ait ticari defterlerin incelenmesi sonucu düzenlenen rapor ile; kur farkı kayıtları dikkate alınmadan tutulan kayıtlara göre davacının davalıdan 10.586,79 Euro alacaklı olduğunun belirlendiği, HMK’nın 223/2. maddesi gereğince davalı kayıtlarının aleyhine delil oluşturduğu, sözleşmenin 41. maddesinde belirtilen damga vergisinin sözleşmenin noterde onaylatılması şartına bağlı kılındığı, bu nedenle sözleşmenin 28.10. maddesi kapsamında bir ödeme talep edilemeyeceği, 11. madde kapsamında talep edilen 5.000,00 Euro+KDV tutarında teminat mektubu veya senedinin verilmediği gerekçesi ile ödeme yapılmamasının ise sözleşmenin 11.maddesinin son fıkrasına göre davacı tarafından verilen toplam 45.000,00 Euroluk teminat çeklerinin avans teminatı olup hak ediş kesintilerinden sonra davalının davacıya iade etmesi gerektiği, geçici kabulün 25.12.2012 tarihinde yapıldığı, buna göre davacının hak edişinden yapılacak bir kesinti bulunmadığı nedeniyle bu çeklerin iade edilmemesi halinde sözleşmenin 10.4. maddesinde belirtilen garanti süresi için 5.000,00 Euro+KDV bedelli teminat senedi verme yükümlülüğünün bulunmadığı, davalının bakiye borcu ödemekle yükümlü olduğunun belirtildiği, itiraz üzerine alınan ek rapor ile de bu husus teyit edilmiş olduğu anlaşılmış, HMK’nın 222/3 hükmüne göre, davalının ticari defterlerinin davalı aleyhine delil oluşturduğu ve bu defterlerde yer alan davalının aleyhindeki kayıtların dikkate alınması gerektiği, yine davalı, davacının sözleşmenin 41. maddesine göre ödenmesi gereken damga vergisini ödememiş olması nedeniyle bakiye alacağı talep edemeyeceğini ileri sürmüş ise de 01.09.2011 tarihli Uzman Ekip Sözleşmesinin 28.10. maddesine göre, davacı şirket tarafından ödenmesi gerektiği halde ödenmeyen her türlü vergi, sigorta primleri ve benzer tutarlarının ödenmemesi durumunda bu ödemelerin davacının hakedişinden kesileceği belirtilmiş olmakla birlikte, sözleşmenin 41. maddesinde: “Noterden onaylatmak ister ise” ibaresine göre sözleşmenin davacı tarafından noterden onaylatılması durumunda davacının damga vergisinin tamamını ödemeyi üstlenmiş olduğu ve sözleşmenin notere onaylattırılmamış olması nedeniyle davacının davalıya karşı böyle bir yükümlülüğünün olmadığı, bu nedenle davalının borcunu ödemekten kaçınmasının sözleşme hükümlerine uygun olmadığı, yine davalının cevaplarında, davacının sözleşmenin 11. maddesine göre geçici kabul tarihinden itibaren beş yıllık garanti süresini kapsayacak şekilde vermesi gereken 5.000 Euro + KDV bedelli teminat senedi veya çekini davalıya vermediği ve bu sebeple de davacının davalıdan bakiye bedeli talep hakkının olmadığı ileri sürülmüş olup, sözleşmenin “Garanti Süresi Teminatı” başlıklı 10.4. maddesinde, davacının geçici kabulden garanti süresi (beş yıl) sonuna kadar 5.000 Euro + KDV bedelli bir teminat senedini veya teminat çekini davalıya vereceği kararlaştırılmış olup, buna göre, davacının geçici kabul tarihi olan 31.12.2012 tarihinden itibaren beş yıllık garanti süresinin sonu olan 31.12.2017 tarihine kadar tahsili kabil bir bono ya da çeki teminat olarak davalıya verme yükümlü olduğu ve davacı tarafından böyle bir teminat senedi ya da çekin davalıya verilmemiş olduğu anlaşılmakta ise de, davacı şirketin davalıya gönderdiği Büyükçekmece 6. Noterliği’nin 65860 yevmiye sayılı ve 16.12.2013 tarihli ihtarnamesi ile, davacıya daha önce verilen 29.06.2012 vadeli 40.000 Euro bedelli ve 31.12.2011 vadeli 5,000 Euro bedelli iki adet çekin iadesi halinde 5.000 Euro bedelli teminat senedini düzenlemeye hazır oldukları hususunu davalıya bildirdiği, ancak davalı tarafından bahsi geçen çeklerin de sözleşmeye göre ancak garanti süresi sonunda (31.12.2017) iade edilebileceğinin iddia edildiği, ancak sözleşmenin “Teminat İadesi” başlıklı ll.maddesine göre, sözleşmeye göre alınan ayni teminatlar ve yerine alınmış olan teminat senetleri veya çeklerinin garanti süresinin sonunda iade edileceği belirtilmiş ise de, aynı maddenin son fıkrasına göre, davacının davalıya verdiği avans teminat mektubu veya yerine alınan çekin, davacının hak edişlerinden yapılacak avans kesintisinin tamamlanmasından sonra iade edileceği kararlaştırılmış olup, davacının garanti için 5,000 Euro bedelli teminat senedi verilmesi için geri verilmesini şart koştuğu 29.06.2012 vadeli 40,000 Euro bedelli ve 31.12.2011 vadeli 5.000 Euro bedelli iki adet çekin, taraflarca imzalanan Protokole istinaden verilen “avans teminat çekleri” olduğu ve dolayısıyla sözleşmenin 11.maddesinin son fıkrasına göre davalının bu çekleri davacının hak edişinden kesintilerini yaptıktan sonra iade etmesinin gerektiği ve bu durumda taraflar arasında geçici kabul tutanağı yapılarak işin tamamlandığı anlaşılmakla, davacının hak edişinden yapılacak bir kesinti kalmadığından davalının bahsi gecen avans teminat çeklerini davacıya iade etmesinin gerektiği, dolayısıyla davalı tarafından bahsi geçen 29.06.2012 vadeli 40.000 Euro bedelli ve 31.12.2011 vadeli 5.000 Euro bedelli iki adet çek davacıya iade edilmediği sürece davacının sözleşmenin 10.4. maddesi ne göre garanti süresi için 5.000 Euro+ KDV bedelli teminat senedi veva çeki verme yükümlülüğünün de doğmayacağı, dolayısıyla davalının bahsi gecen teminat senedi veva çekin verilmemesini gerekçe göstermek suretiyle takibe konu 10.586,79 Euro bakiye alacağı ödemekten kaçınmasının mümkün olamayacağı yönündeki bilirkişi raporu ile yapılan saptamalar dairemizce de benimsenmiştir.
Her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi raporunda sadece davalı defterleri incelenmiş ise de, taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bulunduğu, işin yapıldığı ve bedelin miktarı konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığı, tarafların tacir ve davacı tarafından düzenlenen faturaların da davalı defterine kayıtlı olması nedeniyle davalının ticari defter kayıtlarının aleyhine delil teşkil edeceği, ödememe gerekçesi olarak ileri sürülen hususların bilirkişi heyeti raporunda belirtildiği gibi davacı aleyhine yorumlanmayacağından verilen kararda dairemizce de bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1. maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 2.055,28 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 513,82 TL harcın mahsubu ile kalan 1.541,46 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/(4). maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 18.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.