Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/854 E. 2021/1239 K. 08.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/854
KARAR NO : 2021/1239

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/177
KARAR NO : 2019/218
DAVA TARİHİ : 29.12.2015
KARAR TARİHİ :12.03.2019
DAVANIN KONUSU: Feshin Haksız Olduğunun Tespiti ile Muarazanın Giderilmesi ve Teminat Bedelinin İadesi
KARAR TARİHİ : 08.10.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 20.10.2021

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12.03.2019 tarih ve 2017/177 Esas, 2019/218 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili şirketin, …. tarafından yapılan 15.09.2014 tarih 2014/100431 ihale kayıt numaralı vana kilitleme aparatları alımı işini üstlendiğini, müvekkili tarafından teknik şartnameye uygun olarak işin gerçekleştirilip mal tesliminin yapılmasına rağmen, müvekkili şirkete idare tarafından gönderilen 26.10.2015 tarihli yazı ile ihaleye konu malların, sözleşmenin 34. maddesi gereğince verilen 10 günlük ek süreye rağmen, süresi içerisinde ve teknik şartnameye uygun olarak tedarikinin sağlanamadığı gerekçesi ile sözleşmenin feshedildiğinin ve kesin teminatın gelir kaydedildiğinin bildirildiğini, müvekkilinin teslim ettiği malların sözleşmeye uygunluğu yönünden Dokuz Eylül Üniversitesi’nden alınan rapora bu kurumun ihaleye konu malların incelemesini yapma yönünden akredite olmadığı gerekçesi ile itiraz üzerine İTÜ Kimya ve Metalürji Mühendisliği Fakültesi’nden alınan 27.07.2015 tarihli rapor ile teslim edilen malların teknik şartnameye uygunluğunun tespit edilmiş olmasına rağmen idare tarafından aynı bilirkişilerden iki ayrı rapor alınarak haksız olarak yaptırım uygulandığını, aynı bilirkişilerin aynı konuda farklı rapor düzenlemelerinin anlaşılamaz olduğunu, 15.09.2015 tarihli raporda 16.06.2015 tarihli raporun aksine teknik ölçüm bilgilerinin verilmediğini, incelemenin neye göre yapıldığının belirli olmadığını, malın en önemli bileşeni olan “Fe” değerinin her iki raporda da uygun olduğunun saptandığını, “Si” nin sapma değeri konusunda değerlendirme yapılmadığını, bu tür ürünlerin tesliminde tek tek aparatların değil ortalamanın şartnameye uygunluğunun önemli olduğunu, Gaus değerlerinde istenilen değerin 5600 olduğunu, mıknatısların birinde 6025 ölçülürken diğerinde 5580 ölçülmesinin taşıma sırasındaki kayıplardan da doğabileceğini, bu hususunda tartışmalı olduğunu, idare tarafından raporlar arasındaki çelişki giderilmeden haksız fesih eylemi nedeniyle müvekkilinin teminatının irat kaydedilmesinin yanı sıra müvekkilinin ihale bedelinden ve sair ticari kazanımlarından yoksun kaldığını, zarara uğradığını, ayrıca ticari itibarının da bu nedenle zedelendiğini ileri sürerek, müvekkili tarafından temin edilen 66.000 adet aynı nitelikteki ürünün … tarafından sorunsuz olarak kullanıldığını belirterek idarenin haksız ve hatalı fesih işleminin geçersizliğinin tespitine, muarazının önlenmesine, haksız olarak irat kaydedilen 5.475,00 TL teminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, öncelikle görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davacının davalı idareye teslimini yüklendiği ürünlerin taraflar arasındaki sözleşme ve eki teknik şartnamede belirtilen şartlara uygun olmadığı gibi verilen ek süre içerisinde de ürün teslimi yapılmadığından sözleşmenin fesih edilerek teminatın irat kaydedilmesinin usul ve yasaya uygun olduğunu, teslim edilen ürünler arasından seçilen numuneler üzerinde usulüne uygun olarak yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporlar ile de bu durumun tespit edildiğini, davacı yanın itirazlarının yerinde olmadığını, davacının müvekkili idare ile imzaladığı sözleşme hükümlerine uymadığından ve taahhüdünü sözleşmeye uygun olarak yerine getirmediğinden, sözleşmenin ihale mevzuatı hükümlerine uygun olarak feshedildiğini, müvekkili idarenin yaptığı işlemin yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “…4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 19. Maddesi uyarınca açık ihale usulüne göre 15/09/2014 tarihinde davalı tarafından “Vana Kilitleme Alım İşi”nin KDV hariç 91.200.00-TL bedelle davacı şirkete ihale edildiği, 13/11/2014 tarihinde ise söz konusu ihaleye dair taraflar arasında sözleşme imzalandığı, toplam 24.000- adet olan malın üç eşit parti halinde 90 takvim günü içinde olacak şekilde tesliminin ve birinci parti malın sözleşmenin imzalanmasından itibaren en çok 30 takvim gününde, ikinci parti malın sözleşmenin imzalanmasından itibaren en çok 60 takvim gününde, üçüncü parti malın ise sözleşmenin imzalanmasından itibaren en çok 90 takvim gününde tesliminin kararlaştırıldığı, birinci parti malın (8000 adet) 16/12/2014 tarihinde davalıya tesliminin yapıldığı, davalı tarafça birinci parti malların numunesinin DEÜ Mühendislik Fakültesi Metalürji ve Malzeme Mühendisliği Bölümüne analizinin yapılmak üzere gönderildiği, anılan fakültenin 29/01/2015 tarih ve 9395 sayılı raporuna göre söz konusu numunelerin teknik şartnameye uygun olmadığının belirlendiği, bunun üzerine 8000 adet malın davalı tarafça kabulünün yapılmadığı, davacıya 10 günlük ek süre verilerek birinci parti malın teknik şartnameye uygun olan yenisi ile değiştirilmesinin istendiği, davacının ayıplı aparatları 20/02/2015 tarihinde teslim aldığı, ancak 24.000 adet vana kilitleme aparatlarını sözleşme hükümlerine aykırı olarak bir defada olmak üzere davalıya teslim ettiği, ayrıca teslim etmesi gereken 200 adet mıknatıs yerine 6 adet numune mıknatısın davacı tarafından davalıya teslim edildiği, davalı tarafça söz konusu aparatlara ilişkin numunelerin yeniden DEÜ Mühendislik Fakültesi Metalürji ve Malzeme Mühendisliği Bölümüne analizlerinin yapılmak üzere gönderildiği, anılan fakülte tarafından düzenlenen analiz raporuna göre numunelerin teknik şartnameye uygun olmadığının bildirildiği, bu nedenle davalı idare tarafından malların kabulünün yapılmadığı, davacı tarafından DEÜ Mühendislik Fakültesi Metalürji ve Malzeme Mühendisliği Bölümünün 29/01/2015 tarih ve 9395 sayılı raporuna itiraz edildiğinden, davalı idarece söz konusu numunelerden dokuz adedinin İTÜ Kimya Metalürji Fakültesine gönderilerek analizinin yapılmasının istendiği, anılan fakülte tarafından düzenlenen 15/09/2015 tarih ve 497 sayılı rapora göre ise numunelerin dört adedinin teknik şartnameye uygun olmadığının bildirildiği, bu duruma istinaden davacı tarafından 08/10/2015 tarihinde aparatların kabulünün yapılmayarak davalı tarafça taraflar arasındaki 13/11/2014 tarihli sözleşmenin, aynı sözleşmenin 35.1.1.a bendi uyarınca feshedilerek davacıdan teminat olarak alınan 5.475.00-TL nin irat olarak kaydedildiği, mahkememizce alınan her iki bilirkişi heyeti raporuna göre ihaleye konu vana kilitleme aparatlarının ayıplı olduğu ve ihale teknik şartnamesindeki özellikleri taşımadığı hususunun belirlendiği, bu nedenle davalının taraflar arasındaki sözleşmenin 35.1.1.a ve 35.1.1.b bendleri uyarınca sözleşmeyi feshinin ve sözleşme uyarınca davacı taraftan alınan teminatı irat kaydının haklı ve yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü, davacının iş bu davayı açmakta haklı olmadığı anlaşıldığından, davanın reddine…” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olmadığını, hükme esas alınan 12.11.2018 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında “DEÜ ve hakem olarak seçilen İTÜ Metalurji & Malzeme Mühendisliği tarafından yapılan tespit sonuçlarına göre vana kilitleme aparatının alüminyum gövdesinin Etial-141 standartlarına sahip olmadığı; kilitleme pim kaplama kalınlığının ve mafsal içindeki pim çapı kalınlığının uygun olmadığı, dolayısıyla malzemenin şartnameye aykırı olduğu…” tespitine yer verildiğini, oysa müvekkili şirket tarafından tedarik edilen malların 2014/100431 ihale kayıt numaralı sözleşmenin 3. Maddesinde yer alan teknik özellikler ile 4. Maddesinde yer alan özel şartlara uygun nitelikte olduğunu, ancak ihale mercii tarafından, müvekkili şirketçe ihale uyarınca idareye teslim edilen malların ihale sözleşmesine uygun nitelikte olup olmadığının tespiti amacı ile Dokuz Eylül Üniversitesi’nden rapor aldırılmış ise de; bu kurumun ihaleye konu malların niteliğini inceleme konusunda akredite olmadığı yönündeki müvekkili şirketin itirazı üzerine, İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Metalurji Fakültesi’nden rapor alındığını, İTÜ Kimya Metalurji bölümünün 27.07.2015 tarihli raporunda tüm ürünlerin teknik şartnameye uygun olduğunun belirtildiğini, dosya kapsamında tanzim olunan gerek 29.11.2017 tarihli gerekse 12.11.2018 tarihli bilirkişi raporlarında, İTÜ tarafından tanzim edilen 27.07.2015 tarihli raporun bir adet numuneye dayalı olarak düzenlendiği, … tarafından 9 adet numuneye test yapılması talep edilmesine rağmen 1 adet numuneye test yapılarak hazırlanan raporun 24.000 adet numuneyi temsil etmediği ve gerçeklikten uzak olduğu, yalnızca 1 adet numuneye analiz yapılması nedeniyle hakem olarak seçilen İTÜ Matelurji & Malzeme Mühendisliği nin raporundaki sonuçların sağlıklı olmadığı belirtilmiş ise de, anılan raporun tek bir numuneye dayalı olarak düzenlenmiş olmadığını, bilirkişi heyetinin bu yöndeki değerlendirmeye nasıl ulaştığının açıklanamadığını, İTÜ
tarafından düzenlenen, 27.07.2015 tarihli raporda da belirtildiği üzere, … ‘nün 24.06.2015 tarih ve 26217329.010.19731 sayılı yazısında sözü edilen örneklere (9 adet vana kilitleme aparatı ve 2 adet mıknastıs) ilişkin raporun son derece açık ve anlaşılır bir şekilde olduğunu, ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında; “..her iki bilirkişi heyet raporuna göre ihaleye konu vana kilitleme aparatlarının ayıplı olduğu ve ihale teknik şartnamesindeki özellikleri taşımadığı hususunun belirlendiği…” şeklinde değerlendirme yapıldığını, oysa 29.11.2017 tarihli bilirkişi raporunun hatalı ve eksik incelemeye dayalı olduğunu, bilirkişi heyet raporunun sonuç kısmında; ”…Yüklenici ürettiği aparatların gerek Dokuz Eylül Üniversitesi’nin her iki raporu, gerekse İstanbul Teknik Üniversitesi’nin (İTÜ) 15.09.2015 tarih ve 77872523.27/415 sayılı 2. raporu dikkate alındığında, Yüklenicinin Teknik Şartnamaye uymadığı görüşüne oybirliği ile varılmıştır” şeklindeki yargısına katılmanın mümkün olmadığını, bilirkişi heyeti tarafından davalı …’nun … ‘nda bulunan ve müvekkili şirket tarafından davalıya teslim edilen numunelerin incelenmesi yerine, işbu davanın açılmasından önce alınan raporlar arasında kıyaslama yoluna gidilmesi sureti ile görüş ve değerlendirmeye vardığını, davanın açılmasından önce alınan raporlar arasında çelişki olduğu için, çelişkilerin giderilerek davalı idare tarafından uygulanan yaptırımların haksızlığının tespiti için bu davanın açıldığını, talep üzerine davalı idare tarafından 9 adet numunenin incelenmesi talep edildiğini ve İTÜ tarafından tanzim edilen 27.07.2015 tarihli raporda 9 adet numune üzerinde inceleme yapıldığını, bu raporun pek çok kısmında, ”örnek” kelimesinin yerine çoğul bir ifade olan ”örnekler” kelimesinin kullanılmış olmasının dahi, tek bir numune üzerine inceleme yapılmadığını açıklamaya yeterli olduğunu, idare tarafından İTÜ nezdinde yaptırılan teknik incelemenin, raporun son derece olumlu olmasına rağmen; ihaleye konu olan malların onayının haksız olarak yapılmadığını, müvekkili şirketin bilgisi dışında Kamu İhale Mevzuatı’na aykırı biçimde ve keyfi ve gerekçesiz olarak aynı fakülteden yeniden -ikinci- rapor aldırıldığını, anılan ilk raporda örnekler üzerinde yapılan inceleme neticesinde ortalama kimyasal analiz sonuçlarının gereklilikleri karşıladığı belirtilmiş iken, yeniden keyfi olarak rapor talep edilmiş olmasının kabul edilebilir olmadığını, aynı öğretim üyelerince hazırlanan ikinci raporda ise gövde malzemelerinin bir kısmının standarttan farklı olduğu ve mıknatıs No:2’nin başvuru yazısında belirtilen değeri karşılamadığının belirtildiğini, aynı fakültede aynı bilirkişiler tarafından hazırlanan iki rapor arasında açık şekilde farklılık olmasına rağmen bu çelişkiler giderilmeksizin idare tarafından müvekkili aleyhine yaptırımlar uygulanarak ihalenin haksız bir şekilde feshedilmiş olduğunu, şirket tarafından idareye verilmiş olan teminat mektubunun paraya çevrilerek gelir olarak kaydedildiğini, haksız ve yasaya aykırı bir şekilde alınan ikinci raporun müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, anılan raporun müvekkili şirkete tebliğ edilmiş olması halinde, “Mal Alımları Denetim Muayene Ve Kabul İşlemlerine Dair Yönetmelik” in 18. maddesine göre hakem laboratuvar olarak seçilecek olan yeni bir laboratuvar (KOSGEB veya teknik üniversitelerdeki kimya metalürji fakülteleri metalürji ve malzeme mühendisliği bölümlerinden biri) seçilerek ve ücreti müvekkili tarafından yatırılmak suretiyle İdarenin ambarlarındaki aparatlardan seçilerek yeniden analize gönderilmesi ve gelecek rapora göre kabullerinin yapılmasının talep edilebilecek iken itiraz edilmiş olmasına rağmen bu hususa değinilmediğini, söz konusu ihale sözleşmesinin feshi ile sonuçlanan kararı veren kabul komisyonunun 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 6/1. maddesine aykırı olarak ehil olmayan kişilerden oluştuğunu, belirterek, ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacının imzalanan sözleşmeye uygun davranmadığının bilirkişi raporu ile saptanmış olması nedeniyle mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davacı vekilinin istinafının reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava eser sözleşmesinin haksız olarak fesih edildiğini tespiti ve teminat bedelinin iadesi isteğine ilişkindir.
Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Davacı yüklenici, davalı … tarafından yapılan 15.09.2014 tarih 2014/100431 sayılı ihale sonucunda, “Vana Kilitleme Aparatları Alımı” işini üstlendiğini, 13.11.2014 tarihinde imzalanan sözleşmenin idare tarafından gönderilen 26.10.2015 tarihli yazı ile ihaleye konu malların sözleşme ve eki teknik şartnameye uygun olarak süresi içerisinde teslim edilmediği gerekçesi ile fesh edilerek, teminatın paraya çevrildiğini belirterek eldeki davayı açmıştır.
Her ne kadar dava dilekçesinde sözleşmenin idare tarafından haksız olarak fesih edildiğinin tespiti, muarazanın giderilmesi ve teminat bedelinin iadesi isteminde bulunulmuş ise de HMK’nın 33. maddesi gereğince dava dilekçesinde dayanılan hukuki sebeplere davayı nitelendirmek hakime aittir.
Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere dava, taraflar arasındaki sözleşmenin idare tarafından yapılan feshinin haksız olduğu gerekçesi ile teminat bedelinin iadesi istemine ilişkindir.
Taraflar arasında 13.11.2014 tarihinde imzalanan ve “Vana Kilitleme Aparatı Mal Alımına Ait sözleşme” işini konu alan bu sözleşme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Uyuşmazlığın, eser sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirilip çözülmesi gerekli ve zorunludur.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Somut olaya gelince; taraflar arasında 13.11.2014 tarihinde, vana kilitleme aparatı mal alımına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu, daha sonra davalı iş sahibi … tarafından yüklenicinin taahhüdünü sözleşmeye uygun olarak yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin feshedildiği ve teminat mektubunun paraya çevrilerek irat kaydedildiği anlaşılmaktadır.
Sözleşmenin nakit bedelli eser sözleşmesi olması nedeniyle iş sahibi tek taraflı irade beyanı ile sözleşmeyi feshedebilir, yüklenicinin ise bu durumda feshin iptali ve tespit edilen menkulleri teslime hazır olduğu, yine teslim edilecek menkullerin sözleşme ekindeki teknik şartnameye uygun olduğunun tespiti şeklinde dava açması mümkün değildir, böyle bir dava açmasında hukuki yarar da bulunmamaktadır. Ancak feshin haksız olduğunun tespitine bağlı olarak yüklenici şartları var ise ancak menfi ya da müspet zararlarının tazminini isteyebilir.
Mahkemece de bu kapsamda yapılan araştırma ve inceleme ile sözleşmeye konu olup davalı iş sahibine teslim edilen ürünler arasından teknik şartnameye uygun adette seçilen numuneler üzerinde konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınmış ve nihayet alınan tüm raporlar arasındaki çelişkileri giderecek şekilde alınan raporda değerlendirilmek suretiyle davalı iş sahibinin fesihte haklı olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Her ne kadar davacı vekili anılan kararı yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf etmiş ise de; yüklenici üstlendiği edimleri, işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sözleşme ve eki teknik şartnameye uygun olarak, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Eldeki davada da sözleşme konusu ürünlerin nitelikleri açıkça belirlenmiş olup, teslim edilen ilk malların istenilen özellikleri taşımadığının belirlenmesi üzerine, davalı idare tarafından ayıpsız ifanın temini yönünden ek süre verilmiş ancak sözleşme şartlarına uygun ürün teslimi yapıldığı kanıtlanamamıştır.
Davacı 27.07.2015 tarihli raporda malzemelerin teknik şartnameye uygun olduğunun tespit edilmiş olmasına rağmen aynı yerden alınan diğer raporlarda aksi yönde yapılan tespitin kabul edilemeyeceğini savunmuş ise de 27.07.2015 tarihli raporda yapılan incelemenin teknik şartnamede belirtilen şekilde alınan tüm numuler üzerinde yapılmadığı, dosyaya sunulan 29.11.2017 ve 12.11.2018 tarihli heyet raporlarında da vana kilitleme aparatının alüminyum gövdesinin Etial-141 standartına sahip olmadığı, kilitleme pim kaplama kalınlığının ve mafsal içindeki pim çapı kalınlığının uygun olmadığı, malzemenin şartnameye aykırı olduğu belirtilmiş olup mahkemece verilen kararda dairemizce de bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1. maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile kalan 14,90 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/(4). maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 08.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.