Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/851 E. 2021/1251 K. 11.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/851
KARAR NO : 2021/1251

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/136
KARAR NO : 2018/770
DAVA TARİHİ : 04.08.2015
KARAR TARİHİ : 19.06.2018
DAVANIN KONUSU : Tapu İptali ve Tescil
KARAR TARİHİ : 11.10.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 11.10.2021

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19.06.2018 tarih 2016/136 E – 2018/770 K sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkilinin 76 yaşında olup uzun zamandır alzheimer hastası olduğunu, ayırtım gücüne sahip olmayan bir çocuktan farksız olduğunu, 11.04.2013 tarihinde … isimli şahsın (davacının oğlu …’ün arkadaşı) davalı kooperatiften 160.000,00 TL tutarında kredi aldığını, 17.04.2013 tarihinde … ve annesinin …’nin bu borcu için kefil olduğunu, aynı zamanda müvekkiline ait olan… ili … ilçesi … Mahallesi … ada … parselde kayıtlı taşınmaz üzerine borçlu …’ın kullandığı ve kullanacağı tüm krediler için 80.000,00 TL ipotek hakkı tesis edildiğini, …’ın kredi borcunu ödememesi üzerine 05.12.2013 tarihinde İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün 2013/14344 esas sayılı dosyasıyla ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, müvekkiline ait olan taşınmazın alacaklı tarafından icradan satın alındığını, ileri derecede alzheimer hastası olan müvekkilinin ipotek sözleşmesi yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, TMK’nın 15. maddesi gereğince kısıtlının yaptığı ipotek sözleşmesinin geçersiz olduğunu, müteselsil kefalet için kefaletin sorumlu olduğu azami miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefalet ibaresinin mutlaka kefilin el yazısı ile belirtilmesi gerektiğini, bu unsurların bulunmadığını ileri sürerek, hukuka aykırı olarak ipotek tesis edilen ve sonrasında icra takibi ile paraya çevrilerek satılan taşınmaza ait tapu kaydının iptal edilerek müvekkili adına tesciline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, …nin kullandırmış olduğu kredilerde 1163 sayılı kanunun 99. maddesi gereğince davaların ticari dava olduğunu, ticari davaların Ticaret Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini, kooperatifin … nolu ortağı …’ın davalı kooperatife müracaat ederek 80.000,00 TL işletme kredisi talebinde bulunduğunu, … ve davacının kefil olarak gösterildiğini, davacının ayrıca taşınmazını ipotek ettirerek teminat olarak sunduğunu, bunun üzerine … ili … ilçesi … Mahallesi … ada .. parsel sayılı “bir katlı kargir ev” vasfındaki taşınmazın üzerinde davalı kooperatif lehine 16.04.2013 tarihinde 160.000,00 TL bedelle 1. derece ipotek tesis edildiğini, … tarafından kullanılan kredi taksitleri ödenmeyince T.Halk Bankası’nın borçlunun taksitlerini davalı kooperatif hesaplarından çekerek ortağı takibe düşürdüğünü, davalı kooperatifin de alacaklarını tahsil etmek için İzmir 27. İcra Dairesi’nin 2013/14344 esas sayılı dosyasında yasal takibe başladığını, taşınmazın 07.07.2014 tarihinde satışa çıkarıldığını, davalı kooperatifin alacağına mahsuben taşınmazı ihalede 80.000,00 TL bedelle aldığını, ihalenin kesinleşerek taşınmazın 22.08.2014 tarihinde davalı adına tescil edildiğini, 17.04.2013 tarihinde verilen kredi işleminden yaklaşık 28 ay sonra açılan davanın kötüniyetli olduğunu, ipotek işlemi sırasında akli dengesi yerine olan davacının sağlığı ile ilgili hiçbir şüphe duyulmadığından Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından ipotek işleminin yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, Adli Tıp Kurumu Dördüncü Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 10.05.2017 tarih 2017/1918 karar sayılı oybirliği ile tesis edilen raporu ve tüm dosya kapsamından davacı murisin taşınmazında ipotek tesis işleminin yapılmasına dayanak kredi sözleşmesine kefil olduğu ve taşınmazda ipotek tesis edildiği tarihte fiil ehliyetine haiz olmadığı, murise ait taşınmazın satışına dayanak ipoteğin ve murisin kefaletinin hükümsüz olduğuna yönelik iddiaların ispatlandığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile … ili … ilçesi … Mahallesi … ada .. parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan 2/3 hissesinin iptali ile davacılar … ve … adına İzmir 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/766 – 808 sayılı veraset ilamındaki payları oranında yani ayrı ayrı 1/3 oranında olmak üzere davacı … ve … adlarına tesciline geriye kalan 1/3 hissenin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; delil listesinde iki tanık bildirdikleri ve celsede dinletme istekleri bulunduğu halde bu taleplerinin mahkemece dikkate alınmadığını, tanıklarının murisin Adli Tıp raporunun aksine sağlıklı olduğu, akli dengesinin yerinde olduğu hususlarında tanık olarak dinletileceğini, mahkemenin kararında davalı vekili yararına vekalet ücretine hükmetmeyi unuttuğunu, harca tabi değerin 230.000,00 TL olduğunu, kabul edilen 2/3 hisse karşılığı 153.333,00 TL üzerinden davacı vekili lehine vekalet ücretine hükmedildiğini, ret edilen 1/3 hisse karşılığı 76.666,00 TL üzerinden davalı vekili yararına vekalet ücretine hükmedilmediğini, Adli Tıp Kurulu’nun muayene tarihi olan 05.06.2016 tarihinden üç yıl önceki 16.04.2013 işlem tarihindeki halihazır durumu tespit ederek ve yorum yaparak fiili ehliyeti kaybı tanısı koymasının tıbben hatalı olduğunu, yargılama esnasında Adli Tıp Kurulu raporuna itiraz edildiğini, yerel mahkemece itirazlarının değerlendirilmediğini, Nöroloji Anabilim Dalı uzmanlarından yeniden rapor alınmasının mevcut Adli Tıp raporunun hatalı yorumunu göstereceğini, TMK’nın 2. maddesine göre kişilerin menfaatlerine yapılan işlemlerden sonra ifa zamanı geldiğinde ehliyetsiz olduğunu ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğunu, bu nedenle davanın reddi gerektiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili tarafından istinafa cevap dilekçesi sunulmamıştır.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava; ipotek işleminin tesis tarihi itibarıyla ehliyetsizlik iddiasında bulunulması nedeniyle tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın 1/(1) maddesinde “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 114/(1)-c maddesine göre, görev hususu dava şartlarından olup, aynı kanunun, 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılması ve gözetilmesi gerekmektedir.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra, 04.08.2015 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunun veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Diğer taraftan, 6102 sayılı TTK’nın 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri içinde ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, 6102 sayılı TTK, nun gereği ticari dava sayılan davalar dışında, ticari davayı ticari iş esasına göre değil ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 Sayılı Kanunu’nun 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı TTK’nın 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleriyle diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunununda ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 Sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca, kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve istinaf aşamasında Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 Sayılı Kanununun 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/(4). maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre yargı çevresinde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde, Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, Asliye Hukuk Mahkemesinin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olması kararın kaldırılmasını gerektirecek bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.
Bu durumda eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur.
Dava; davacı kefil tarafından davalı kooperatife karşı dava dışı kooperatif üyesi tarafından çekilen kredinin teminatı olarak taşınmazı üzerine tesis edilen ipoteğin, tesis tarihi itibarıyla ehliyetsiz olduğu ileri sürülerek açılan tapu iptal ve tescil davasıdır. Davacı, davalı kooperatifin üyesi değildir. Dava kooperatif ve üyesi arasındaki uyuşmazlığa yönelik olmadığından somut olayda 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 99. maddesi uygulanamaz. Bu nedenle ehliyetsizlik iddiasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasında uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın ve istinaf sebeplerinin niteliğine göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinafının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-3. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının resen kaldırılmasına, kaldırma kararının sebep ve şekline göre davalı vekilinin esasa yönelik istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASA İLİŞKİN İSTİNAF NEDENLERİ İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19.06.2018 tarih 2016/136 E – 2018/770 K sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince RESEN KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince, dosyanın görevli İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Dosya esası kapatılmak ve İzmir Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMEK ÜZERE dosyanın kararı veren mahkemeye İADE EDİLMESİNE,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan 2.618,55 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
6-İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan 98,10 TL istinaf başvuru harcı ile diğer istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
7-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 11.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.