Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/786 E. 2021/915 K. 13.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/786
KARAR NO : 2021/915
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/286
KARAR NO : 2019/45
KARAR TARİHİ : 05.02.2019
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Bedelin İadesi ve Tazminat
KARAR TARİHİ : 13.07.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 13.07.2021
Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05.02.2019 tarih ve 2018/286 Esas, 2019/45 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye ….. tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili şirketin …..’nde bulunan iş yerine alınacak hidrolik yükleme platformu ve montajı için davalı şirket tarafından verilen 29.09.2017 tarihli teklif sonrasında tarafların “1500 kg hidrolik yükleme platformu montajının-üzeri 1 metre yüksekliğinde 3 taraf tel kafes korkuluk dahil 32.000,00-TL+KDV bedeli karşılığında yapılması” konusunda anlaşmaya vardığını, platformun 30.10.2017 tarihli sevk irsaliyesi ile davacı şirkete getirildiğini, montajının yapıldığını, 30.10.2017 tarih, 84310 no’lu, 37.760,00 TL bedelli fatura düzenlendiğini, müvekkilinin 32,000,00 TL+KDV toplamı 37.760,00 TL ödemesini zamanında ve tam olarak gerçekleştirdiğini, montajın ardından platformun hiçbir şekilde çalıştırılamadığını, davalıya haber verilerek gerekli kontrollerin yapılmasının talep edildiğini, arızanın giderilmesi ve aktif hale getirilmesi için davalının gönderdiği kişiden arızanın giderilemeyecek durumda olduğunun öğrenildiğini, mağduriyet giderilemediğinden davalıya keşide edilen Karşıyaka ….. Noterliği’nin 03.01.2018 tarih 00244 Y.s. ihtarnamesi ile ayıp bildirimi yapıldığını, 18.01.2018 tarihinde gelindiğini ancak arızanın giderilemediğini, hidrolik yükleme platformunun çalıştırılamadığını, ihtarnameden olumlu sonuç alınamadığını, Menemen Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/11 D.İş sayılı tespit dosyasında düzenlenen bilirkişi raporunda 20.09.2017 tarihinde teklif verildiği halde hidrolik ünitenin 08.03.2016 tarihinde üretildiğinin ve eski olduğunun, teklifin 1500 kg’a göre yapıldığı halde hidrolik platformun 1200 kg’a göre imal edildiğinin, platform ağırlığının yük ağırlığı ve emniyet kasası düşünüldüğünde hidrolik kapasitenin 2000 kg olması, 50 mm çapında olan pistonun 80 mm olması, hidrolik ünitenin değişimi için işçilik dahil 20,000,00 TL harcama yapılması gerektiğinin, tel kafesin sadece 2 yanda olduğunun 3. kenara tel kafes yapılmadığının saptandığını, bilirkişi raporu davalıya gönderilerek yapılması gerekenlerin tespit ettirildiğinin bildirilmesine rağmen durumun telafisi ve mağduriyetin giderilmesi için hiçbir girişimde bulunulmadığını, işlerin devam etmesi, üretimin aksamaması, siparişlerin zamanında teslimi ve ticari kayba uğramamak için davacının başka bir şirketten yaptığı kiralama karşılığında 18,762,00 TL kira ödemek zorunda kaldığını, kiralamanın devam ettiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin satıcının ayıplı mal teslimi sebebiyle davacı tarafça haklı sebeple ve tek taraflı olarak feshedildiğini ileri sürerek, davacı şirketin davalıya peşin ödediği 37.760,00 TL hidrolik yükleme platform ücreti, 18,762,00 TL kiralama ücreti, 110,00 TL ihtarname gideri ve 949,80 TL yargılama gideri olarak Sulh Hukuk Mahkemesince yapılan tespit dosyası gideri toplamı 57.581,80 TL tutarın ödeme tarihinden itibaren yürütülecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, yetkili mahkemenin davalının ticari işlem merkezinin bulunduğu Urla mahkemeleri olduğunu ileri sürerek mahkememizin yetkisine itirazda bulunmuş, davacının ayıptan kaynaklı ihbarı TTK.’nun 23/c maddesinde öngörülen süre içerisinde yapmadığını, asansörün 30.10.2017 tarihinde sevk edildiğini ve montajının yapıldığını, uzun süre kullanıldığını, 03.01.2018 tarihinde bildirimin yapıldığını, müvekkiline karşı ayıptan kaynaklı olarak TBK’nın 227. maddesinde gösterilen seçimlik hakların kullanılması mümkün olmayacağı gibi, 229 maddesi gereği de tazminat talep edilemeyeceğini, teslim edilen asansörden kaynaklı davacı tarafın ancak garanti kapsamında varsa arızasının giderilmesini talep etmek hakkı bulunduğunu, arızanın giderilmesi talep edilen her seferde müvekkilince ekip gönderildiğini ve asansörün çalıştırıldığını, bakım sözleşmesi yapılması gerektiği, asansörün periyodik bakımları yapılmadığında çalışmasında sorun yaşanacağı açık olarak belirtilmesine rağmen davacı tarafın bakım sözleşmesi yapmaya yanaşmadığını, çalışmakta olan ve itirazı kayıt ileri sürmeksizin teslim alınan asansörün ayıplı olduğunu aylar sonra iddia etmenin hakkın kötüye kullanılması olacağı gibi TTK’nın 23/c maddesi gereği de mümkün olmayacağını, uzun zaman kullanılan asansöre bakım yaptırmadığı için çalışmasında sıkıntılar yaşandığını, müvekkilinin garanti kapsamında servis hizmeti verdiğini, pistonları değiştirdiğini, tespitte belirlenen çift piston yapılması konusunda bir anlaşmaya varılmadığını, davacının basiretli bir tacir gibi davranıp montajın hemen akabinde makine mühendisleri odasına müracaat ile kendisine yüklenmiş olan onayı almış olsa bu durumların ortaya çıkmayacağını, tespiti kabul etmediklerini, davacının yükün başkaca araçlar ile taşındığı iddiasını da süresinde ayıp ihbarı bulunmamasından kaynaklı ve fahiş olmasından dolayı kabul etmediklerini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “…Toplanan deliller, dosya kapsamından davaya konu yük asansörünün davalı şirket tarafından sözleşmesine uygun imal edilmemiş olduğu, ayıplı olduğu, 30.10.2017 tarihinde fatura edilen yük platformunda meydana gelen arızanın davalı satıcı firmaya bildirildiği ancak, olumlu bir sonuç alınamadığı ve Karşıyaka ….. Noterliği’nin 03.01.2015 tarih ve 00244 Y.s. ihtarname ile ayıp ihbarının zamanında yapılmış olduğu anlaşılmıştır.
Satıcının alıcıya karşı satılanda bildirdiği nitelikler ile satılanın kullanım amacı bakımından değerini veya ondan beklenen faydalan ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan niteliklerin bulunmamasından doğan sorumluluğuna, ayıptan sorumluluk denir. Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen, niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. 6098 s. TBK.’nun 223/2. md. uyarınca alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak satılanda olağan bir gözden geçirme ile ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa hemen satıcıya bildirilmelidir, bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. 6102 s. TTK’nun 18/3 md. göre tacirler arasında diğer tarafı temerrüte düşürmeye, sözleşmeyi feshe dair ihbar veya ihtarların noter aracılığı ile taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.
Bir sözleşmede ayıbın şartları mevcut ise ve alıcı da kendisinden beklenen külfetleri yerine getirmişse, TBK.’nun 227. maddesinde kendisine tanınan haklardan birini kullanabilir. Bu haklar sözleşmeden dönme, bedelde indirim talebi, satılanın ücretsiz onarımı, imkan varsa ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesi talebidir. Davalı tarafından ayıplı malın satılmış olması sözleşmeye aykırılık halidir. Davacı, satış sözleşmesinden dönme hakkını kullandığından geriye etkili olarak sözleşme ortadan kalktığı için hukuken geçerli olmayan bir borç ilişkisinin geçerli olduğuna güvenmekten doğan zararlar istenebilir. Sözleşmeden dönme hakkı kullanıldığında, sözleşme feshedildiğinde menfi zararlar istenebilir, sözleşmeden dönen tarafın müspet zararı istemesi mümkün değildir. Sözleşmeden dönen davacı şirketin, müspet zarar niteliğinde olan 18.762,00-TL vinç kiralama bedeli talep etmesinin mümkün olmadığı sonuç ve kanaatine varılmış, davanın asansörü davalı şirkete iade etmek koşuluyla ödediği 37.760,00-TL emtia bedeli üzerinden kabulüne, 37.760,00-TL bedele ihtarnamenin 04.01.2018 tarihinde tebliği ile tanınan 3 gün süre nazara alınarak 07.01.2018 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi yürütülmesine, 18.762,00-TL olan vinç kiralama bedeli talebinin reddine, Menemen Sulh Hukuk Hukuk Mahkemesi’nin 2018/11 D.İş s. delil tespit dosyasında sarf edilen 949,80-TL ile ihtarname gideri 110,00-TL talebin yargılama gideri kapsamında değerlendirilmek üzere reddine…” şeklindeki gerekçe ile davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile; dava konusu asansörün davacı tarafın adresinden teslim alınması şeklinde davalı şirkete iade edilmesi koşulu ile, davacının ödediği 37.760,00 TL bedelin 07.01.2018 tarihinden itibaren değişen oranlarda yürütülecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının vinç kiralama bedeli 18.762,00-TL isteminin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; sözleşmeye konu malın ayıplı olduğunun sabit olduğunu, bilirkişi tarafından HMK’nın 279. maddesine aykırı olarak hukuki değerlendirmede bulunulduğunu, 282, madde gereğince hakimin bilirkişi raporu ile bağlı olmadığını, bilirkişinin teknik bilirkişi olması nedeniyle sadece alanı ile ilgili olarak değerlendirme yapması gerektiğini, davalının ayıplı mal teslimi nedeniyle borcun ifasındaki menfaatin gerçekleşmediğini, eserin çalışmamasından dolayı müvekkili şirketin ek külfete katlanmak zorunda kaldığını, ticari faaliyetin devamı için kiralama yapmak zorunda kalması nedeniyle kira bedelinin ödenmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece sözleşmeye konu malın iadesi koşuluyla bedelin iadesine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığını, ancak faizin mal teslim olmadan temerrüt oluşmayacağı gözetilmeksizin ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 07.01.2018 tarihinden başlatılmasının yerinde olmadığını belirterek kararı sadece bu nedenle istinaf etmiş, ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin iadesi ve tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı iş sahibi, davalı yüklenici ile yapılan eser sözleşmesine konu imalatın beklenen amaca uygun olarak yapılmamış olması nedeniyle iş bedelinin iadesi ve eksik ve ayıplı ifa nedeniyle ödediği kira bedelinin tazmini isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece işin sözleşemeye uygun olarak yapılmaması nedeniyle dava konusu asansörün davalıya iadesi ile 07.01.2018 tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline, vinç kiralama bedelinin müspet zarar kapsamında olduğundan reddine karar karar verilmiş, hüküm her iki taraf vekili tarafından yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf edilmiştir.
Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içerir bir iş görme akdidir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise, teslim edilen eserin bedelini ödemektir.
Kural olarak, eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yok ise de davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiği takdirde yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesi gerekir.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi, “Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
Taraflar arasında, davanın dayanağını oluşturan 29.09.2017 tarihli teklife uygun olarak sözleşme ilişkisinin kurulduğu tarih itibarıyla yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisi bulunmakta olup, iş sahibinin borcu iş bedelini ödemek (TBK’nın 479/1.md.), yüklenicinin borcu ise, eseri iş sahibinin amacına uygun, haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmektir (TBK’nın 471/1).
Ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumluluğunu düzenleyen TBK’nın 474. maddesi uyarınca açık ayıplar yönünden iş sahibi imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıplar varsa, bunu uygun bir süre içinde, gizli ayıplar yönünden ise, TBK’nın 477/son maddesi uyarınca, ortaya çıkar çıkmaz gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır. Ayıbın bildirilmemesi halinde eser kabul edilmiş sayılır. Ayıp ihbarı yapılmadığının defi olarak ileri sürülmesi halinde, bu vakıadan lehine sonuç çıkaracak olan iş sahibi olduğundan ayıp ihbarı yapıldığını, HMK 190 ve TMK 6. madde gereğince iş sahibi ispatlamalıdır.
Eksik işler yönünden ise ihbar yapılmasına gerek olmayıp, zamanaşımı süresi içerisinde eksikler yönünden istemde bulunulması mümkündür.
Eksik iş ise sözleşme ve eklerine göre yapılması gerektiği halde yapılmayan (noksan bırakılan) işleri ifade eder. Eksik işler bedelinin istenebilmesi için teslim sırasında ihtirazi kayıt konulmasına ya da ihtar çekilmesine gerek yoktur. Eksik işler yönünden TBK’nın 474 ve 477. maddesindeki hükümler uygulanmaz.
İş sahibinin seçimlik hakkını düzenleyen 6098 sayılı TBK’nın 475/. Maddesi; “Eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hâllerde işsahibi, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1. Eser işsahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme.
2. Eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme.
3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme.
İşsahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.
Eser, işsahibinin taşınmazı üzerinde yapılmış olup, sökülüp kaldırılması aşırı zarar doğuracaksa işsahibi, sözleşmeden dönme hakkını kullanamaz.” şeklindedir.
Somut olaya gelince; taraflar arasındaki sözleşme gereğince davalı yüklenicinin imalat ve montajını üstlendiği 1.500 Kg kapasiteli hidrolik yük liftinin, gerek Menemen Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/11 Değişik İş sayılı dosyasına Makine mühendisi bilirkişi tarafından sunulan 23.02.2018 tarihli bilirkişi raporunda ve gerekse dosyaya sunulan 07.11.2018 tarihli bilirkişi raporuna göre 1.500 Kg kapasitede olması gerekirken 1.200 Kg’a göre imal edildiği, yük ile kullanımı sırasında işlevsel olmadığı, hidrolik ünitenin, sözleşme tarihinden önce, 08.03.2016 tarihinde imal edildiği, eski olduğu, değişim için gereken bedelin 20.000,00 TL harcama gerektirdiği, davalının kusurunun bulunmadığı, süresinde ayıp ihbarında bulunulduğu, davalının bekleyen acil işlerin giderilmesi amacıyla, 25.01.2018, 25.02.12018,07.03.2018, 25.03.2018, 25.04.2018 tarihlerinde kiraladığı vinç nedeniyle 18.762,00 TL kira bedelinin müspet zarar olduğu, sözleşmenin feshi nedeniyle davacının bu bedeli isteyemeyeceği belirtilmiş, mahkemece de bilirkişi raporundaki saptamalara değer verilerek hüküm kurulmuştur.
Ayıp ihbarının, işin teslimine göre makul sürede yapıldığı dosya kapsamı ile sabit olduğu gibi davaya konu asansörün, (yük liftinin) sözleşmede belirtilen niteliklere aykırı olarak 1.500 Kg kapasite yerine 1.200 Kg kapasiteli olarak yapılmış olması, eksik ifa olarak kabulü gerektiğinden ihbara gerek olmaksızın zamanaşımı süresi içerisinde her zaman yasal haklar kullanılabilir. Nitekim eserde ortaya çıkan ayıbın niteliğine göre bedel iadesine karar verilmiş olması davalının istinaf nedenleri arasında yer almadığından bu aşamada uyuşmazlık konusu da değildir.
Davacı vekilinin istinafı yönünden; Menfi zarar uygulanacağına ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin yerine getirilmemesi sonucu güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Olumsuz zararın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 125/III., BK’nın 106/II. maddesindeki genel düzenlemelerdir. Yargıtay içtihatları ve doktrinde eser sözleşmesinden dönülmesi nedeniyle uğranılan ve giderilmesi talep edilen olumsuz zararların sınırlı sayıda olmadığı kabul edilmekte; sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler, harçlar, posta giderleri, noter ücreti ve yapılmış bulunan imalâtın bedeli de menfi zarar kapsamında değerlendirilmektedir.
Belirtilen nedenle davacı iş sahibi açtığı dava ile sözleşmeden dönme hakkını kullanmış olduğundan, sözleşme yapılmasaydı dahi vinç kiralamak durumunda olacağından ödediği kira bedelinin mahkemece müspet zarara olarak değişik gerekçe ile hüküm altına alınmamasında dairemizce de bir isabetsizlik görülmemiş ise de davacının istinafının gerekçe yönünden kabulü gerekmiştir.
Davalı vekilinin istinafı yönünden; sözleşmeye konu eserin niteliklerine , imal eden yük liftinin talebe uygun olmamasına göre mahkemece eser sözleşmesine konu işin ayıplı olduğu kabul edilerek davacının bedel iadesi isteğine karar verilmiş olmasında, davalının istinaf nedenleri de gözetilerek bir isabetsizlik bulunmamakta ise de hükümde; faizin, dava konusu asansörün davacıya teslim tarihinden itibaren başlamak üzere hüküm altına alınması gerekirken, “… dava konusu asansörün davacı tarafın adresinden teslim alınması şeklinde davalı şirkete iade edilmesi koşulu ile, davacının ödediği 37.760,00 TL bedelin 07.01.2018 tarihinden itibaren değişen oranlarda yürütülecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,..” şeklinde infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmadığından davalının istinafının bu nedenle kabulüne, teslimin davacı adresinden davalı tarafından alınarak yapılacağı konusunda istinaf olmaması ve özellikle davalı vekilinin istinaf dilekçesinde “…mevcut asansör müvekkil tarafından alınacaktır. Bu konuda verilen karar yerinde olması…” şeklindeki beyanı ile de bu hususu doğrulamış olması nedeniyle dairemizce de teslimin davalı yükümünde olduğu yönünde hüküm kurumuştur.
HMK’nın 353/(1)-b-2 maddesinde, “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise, düzelterek yeniden esas hakkında…” duruşma yapılmadan karar verileceği hükmü düzenlenmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, talebin ve istinaf sebeplerinin niteliğine göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-2. maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, yeniden talep hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf kanun yoluna başvurusunun KABULÜNE,
2-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05.02.2019 tarih ve 2018/286 Esas, 2019/45 Karar sayılı kararının, 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
-Davanın kısmen kabulü ile; dava konusu asansörün, (hidrolik yükleme platformu) davacı tarafın adresinden davalı şirket tarafından teslim alınmasına, davacının ödediği 37.760,00 TL bedelin, asansörün davalı tarafından teslim alındığı tarihten itibaren değişen oranlarda yürütülecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Davacının vinç kiralama bedeli olarak talep ettiği 18.762,00 TL bedele yönelik isteminin REDDİNE,
3-Verilen karar gereğince alınması gerekli 2.579,38 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 983,36 TL harcın mahsubu ile kalan 1.596,02 TL harcın (ilk derece mahkemesi tarafından bakiye harcın tahsili için müzekkere yazılmış ise mükerrer tahsilata neden olmamak üzere) davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan ve hüküm altına alınan karar ve ilam harcından mahsup edilen 983,36 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yargılama aşamasında yapılan 35,90 TL başvurma harcı, 5,20 TL vekalet harcı, 455,00 TL bilirkişi ücreti, 70,00 TL tebligat gideri, 110,00 TL ihtarname gideri ve 949,80 TL tespit gideri olmak üzere toplam 1.625,90 TL yargılama giderinden kabul ve red oranlarına göre 1.086,10 davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yargılama aşamasında yapılan 5,20 TL vekalet harcı, 28,00 TL tebligat giderinden oluşan toplam 33,20 TL yargılama giderinden, kabul ve red oranlarına göre 22,04 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince belirlenen 5.664,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince belirlenen 4.080,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabul edilmiş olması sebebiyle davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf peşin karar harcının istek halinde davacıya iadesine,
10-Davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun kabul edilmiş olması sebebiyle, davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve 17,63 TL dosyanın istinafa gidiş-dönüş ücretinden oluşan toplam 138,93 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabul edilmiş olması sebebiyle davalı tarafından yatırılan 644,85 TL istinaf peşin karar harcının istek halinde davalıya iadesine,
12-Davalı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun kabul edilmiş olması sebebiyle, davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 28,00 tebligat gideri, 9,00 TL elektronik tebligat giderinden oluşan toplam 158,30 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
13-HMK’nın 333/(1) maddesi uyarınca, davacı tarafından yatırılan artan gider avansının davacıya; artan delil-gider avansının davalıya geri verilmesine,
14-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 13.07.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.