Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/771 E. 2022/635 K. 01.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/771
KARAR NO : 2022/635

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/457
KARAR NO : 2018/893
DAVA TARİHİ : 26.04.2017
KARAR TARİHİ : 19.07.2018
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 01.04.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 01.04.2022

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.07.2018 tarih ve 2017/457 Esas, 2018/893 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, davacı müvekkil ile davalı şirketin Tambur revizyonu hizmeti hususunda anlaştıklarını, bunun üzerine davacı tarafından 29.05.2010 tarihli 008003 nolu 16.177,80 TL bedelli irsaliyeli fatura tanzim edildiğini, davacı müvekkilinin faturaya konu işin tamamını yerine getirmiş olup, davalı şirketin de davacı müvekkilinin düzenlemiş olduğu 16.177,80 TL bedelli faturayı ticari defterine kayıt ettiğini, faturanın 7.000, 00 TL sinin ödendiğini ancak geriye kalan miktar yönünden davaya konu faturadan dolayı davalının davacı müvekkile borçlu olduğunun kabulü ile 9.177,00 TL’nin fatura tarihi olan 29.05.2010 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faiz ile birlikte davalı şirketten tahsilini istemiştir.
CEVAP :
Davalı vekili, davacı tarafın iddia ettiği hak ve alacakların zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirket ile davacı arasında yapılan tambur revizyonu anlaşması eser sözleşmesi niteliğinde olup, gerek 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu gerekse de 6098 sayılı yeni TBK uyarınca eser sözleşmesinden doğan alacakların 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, müvekkili şirket ile davacının 2010 yılında tambur revizyonu hususunda anlaşmış olmalarına karşın davacı tarafından işbu eser sözleşmesinden kaynaklı alacak davası anlaşmanın üzerinden 7 yıl geçtikten sonra açılmış olup, davacı tarafın tambur revizyonu anlaşması uyarınca iddia ettiği hak ve alacaklarının da zamanaşımına uğradığını, bu nedenle öncelikle işbu davanın zamanaşımı yönünden reddinin gerektiğini, müvekkili şirket ile davacının müvekkil şirkete ait eski bir tamburun revize edilerek çalışır ve eksiksiz bir şekilde müvekkile teslimi konusunda anlaşmış olmasına rağmen davacı yüklenici tarafından hizmetin yerine getirilmesi için bir türlü işe başlanılmadığını, davacı tarafça müvekkil şirketten avans ödenmesi talep edilmesi üzerine de müvekkilince fatura düzenlenmesi halinde kısmi avans ödemesi yapılabileceğinin belirtildiğini, bunun üzerine de davacı tarafça tüm meblağ üzerinden 29.05.2010 tarihli ve 008003 no’lu 16.177,80 TL bedelli fatura düzenlendiğini, müvekkilinin de bu faturaya istinaden 02.06.2010 tarihinde 5.000,00 TL,12.07.2010 tarihinde 2.000,00 TL avans ödemesi yaptığını, avans ödemelerinin yanında davacı tarafından tamburun çalışması için tambur gövdesi üzerine geçirilecek özel bir dişli gerektiğinin söylenmesi üzerine istenilen dişli davacıya teslim edilmek üzere müvekkili şirket tarafından satın alındığını, birçok defa telefon görüşmesi yapılmasına rağmen davacının olumlu yaklaşımlarda bulunmaması ve avans ödenmesine rağmen davacının halen işe başlamaması üzerine müvekkili şirket tarafından davacı şirket adına 01.10.2010 tarihli 16.177,80 TL bedelli iade faturası düzenleyip tebliğ edildiğini, davacı şirket tarafından da işbu iade faturasına herhangi bir itirazda bulunulmadığını, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesi mülga 818 sayılı kanun zamanında yapıldığı için ilgili kanundaki hükümlerin tatbiki gerektiğini, eser sözleşmelerinde yüklenicinin sadece eseri meydana getirmesinin asli edim borcunu yerine getirdiği anlamına gelmediğini, yüklenicinin sözleşmeye uygun meydana getirdiği eseri teslim borcu altında olduğunu, eseri teslim borcu yüklenicide olduğundan eserin eksiksiz, tam ve çalışır vaziyette teslim edildiğini kanıtlama borcu da yükleniciye yani davacıya ait olduğunu, davacı tarafın, dava dilekçesinde tambur revize hizmetini yerine getirdiğini iddia etmediği gibi buna ilişkin ne bir teslim belgesi ne de bir sevk irsaliyesini mahkemeye sunamadığını, 29.05.2010 tarihli faturanın teslim alan ve teslim eden bölümlerinin dahi boş ve imzasız olduğunu, hâlbuki müvekkili şirket tarafından davacının edimi yerine getirmemesi üzerine tamburun müvekkili şirket tarafından 10.08.2010 tarihinde 5.310,00 TL karşılığında … Şti’ye revize ettirilmiş olup, buna ilişkin faturanın da dilekçe eklerinde sunulduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “Davalı tarafın tanık dinletme talebinin davanın niteliği gereğince reddine ve 9. ATM’nin 2012/406 esas 2014/182 karar sayılı ilamı ile aynı alacağa ilişkin davalı tarafın açtığı menfi tespit davasında taraf defterleri incelendiğinden , usul ekonomisi dikkate alınarak yeniden defter incelemesine gerek duyulmamış ve davalı taraf her ne kadar sulh talebinde bulunmuş ise de davacı taraf sulhu kabul etmediğinden davalı tarafa bu konuda ek süre verilmeyerek alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne ve faizin başlangıç tarihi olan 19/10/2010 tarihinden itibaren avans faize hükmedilmesine ve faizin başlangıcına yönelik talep feri nitelikte olduğundan davalı vekili lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair karar verilerek davanın kabulüne” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddia ettiği hak ve alacakların zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirket ile davacı arasında tambur revizyonu anlaşmasının eser sözleşmesi niteliğinde olduğunu, gerek 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu uyarınca eser sözleşmelerinden doğan alacakların 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, müvekkili şirket ile davacı arasında 2010 yılında tambur revizyonu hususunda anlaşma yapılmış olmasına rağmen davacının bu tarihten itibaren 7 yıl geçtikten sonra açmış olduğu davanın zamanaşımına uğradığı ve bu nedenle zamanaşımı yönünden davanın reddi gerektiğini, esasa ilişkin olarak müvekkili şirkete ait eski bir tamburun revize edilerek çalışır ve eksiksiz bir şekilde müvekkiline teslimi konusunda davacı şirket ile anlaşma yapılmış olmasına rağmen davacı yüklenicinin tamburun revize işlemine bir türlü başlamadığını ve müvekkilini oyaladığını, davacı yüklenicinin müvekkili şirketten avans ödemesi istemesi üzerine 29.05.2010 tarihli ve 008003 seri nolu 16.177,80 TL bedelli fatura düzenlendiğini, müvekkillinin de bu faturaya istinaden 02.06.2010 tarihinde 5.000,00 TL, 12.07.2010 tarihinde 2.000,00 TL avans ödemesi yaptığını ancak davacının üstlendiği işi yerine getirmemesi üzerine müvekkilince 01.10.2010 tarihinde 16.177,80 TL iade faturası düzenlenerek davacıya tebliğ edildiğini ve davacı şirketin bir itirazının bulunmadığını, fatura sözleşmenin icra aşamasıyla ilgili bir belge olup, ifa sırasında veya daha sonradan düzenlenip verilmesi yanında ifadan önce de düzenlenebileceğini, bu sebeple de borcun ifa edildiğini göstermeyeceğini, TTK’nın 1530/2 vd. maddeleri ile 21/1. maddesi kapsamında itiraza uğramayan faturanın malın teslim edildiğini, işin görüldüğünü veya menfaatin sağlandığını, tek başına göstermeyeceğini, davacının fatura bedelini isteyebilmesi için eseri iş sahibine sözleşmeye uygun teslim ettiğini kanıtlaması gerektiğini, davacı tarafın tambur revize hizmetini yerine getirdiğine ilişkin teslim belgesi, sevk irsaliyesi gibi bir belge sunamadığını, 29.05.2010 tarihli faturanın teslim eden ve teslim alan bölümlerinin de boş ve imzasız olduğunu, davacının edimini yerine getirmemesi üzerine revize edilecek olan tamburun müvekkili şirket tarafından 10.08.2010 tarihinde 5.310,00 TL karşılığında … Şti’ne revize ettirilmiş olup, buna ilişkin faturanın dosyaya ibraz edilmiş olmasına rağmen yerel mahkemece dikkate alınmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı iş sahibinin zamanaşımına ilişkin iddiaları ile ilgili olarak 6098 sayılı TBK’nun 154. maddesi, yine mülga 818 sayılı BK’nun 133. maddesi, TBK’nun 156. maddeleri dikkate alındığında davalı borçlu şirketin 29.05.2010 tarihli ve 008003 nolu 16.177,80 TL bedelli faturaya ilişkin olarak 02.06.2010 tarihinde 5.000,00 TL, 12.07.2010 tarihinde 2.000,00 TL davacı şirkete ödeme yapmış olup, zamanaşımının kısmi ödeme tarihi itibariyle kesildiğini, yine davalı şirket tarafından davacı müvekkili aleyhine 30.05.2011 tarihinde İzmir 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/406 Esas sayılı (eski İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/339 Esas sayılı) dosyası ile menfi tespit ve istirdat davası açıldığını, müvekkili şirketin bu dosyada 26.06.2011 tarihinde davaya cevap ve itirazlarını bildirerek davalı sıfatı ile itiraz ve savunmalarda bulunduğunu, mahkemece 19.06.2014 tarihinde davanın reddine karar verildiğini, davalı şirketin 03.12.2014 tarihinde kararı temyiz etmesi üzerine müvekkili tarafından 02.02.2015 tarihinde temyize cevap dilekçesi verildiğini, görüldüğü gibi menfi tespit davasında müvekkili tarafından def’i yoluyla mahkemeye başvuruda bulunulduğundan zamanaşımının kesildiğini, bu nedenlerle davalının alacağın zamanaşımına uğradığı yönündeki istinaf itirazlarının yerinde olmadığını, esasa ilişkin olarak davalı şirket tarafından müvekkili aleyhine İzmir 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/406 Esas sayılı dosyası içerisinde mevcut bilirkişi raporuna göre yapılan yargılama sonucunda menfi tespit ve istirdat davasının 19.06.2014 tarihinde verilen karar ile davalı … Şti.’nin davasına dayanak yaptığı faturadan dolayı müvekkili şirkete borçlu olduğunun kabulü gerektiğine dair karar verildiğini ve bu kararın Yargıtay 15. Hukuk Dairesince onanarak kesinleştiğini, bu nedenle bu dosya içerisindeki rapor ve deliller doğrultusunda yerel mahkemece davanın kabulü yönünde verilen karar yerinde olup, davalının istinaf itirazlarının reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, Eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir.
İddia olunan sözleşme ilişkisine ilixkin dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan, 6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
TBK’nun 480.maddesinde;”Bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana getirmekle yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez.Ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar,taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse yüklenici,hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.”
TBK’nun 481. maddesinde;”Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.”
Hükümleri düzenlenmiştir.
İzmir 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/406 Esas, 2014/182 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacının … Şti., davalının ….Şti. olduğu, taraflar arasında davacı şirkete ait tamburun davalı yüklenici şirket tarafından gerekli revizyon işlemleri yapılarak çalışır vaziyette ve eksiksiz olarak davacı şirkete teslim edilmesi gerekirken teslim edilmediği, bu nedenle davalı yüklenici tarafından düzenlenmiş olan 16.177,80 TL’lik faturadan dolayı borçlu olmadığının tespitine ve bu faturaya istinaden davacı tarafından ödenen 7.000,00 TL’nin davalıdan istirdadına ilişkin açılan davada yapılan yargılama sonucunda mahkemece bilirkişi raporu da değerlendirilmek suretiyle davacının açmış olduğu davanın reddine karar verildiği, bu kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 20.10.2015 tarih, 2015/903 Esas, 2015/5208 Karar sayılı ilamı ile onandığı, davacının karar düzeltme talebi üzerine yine Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 24.11.2016 tarih ve 2016/1418 Esas, 2016/4806 Karar sayılı ilamı ile karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmek suretiyle mahkemenin kararının 24.11.2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
İzmir 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/406 Esas, 2014/182 Karar sayılı dosyasında alınmış olan 05.05.2010 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda; “davacı tarafın 29.05.2010 tarihli 16.177,80 TL bedelli 008003 nolu faturayı kendi defterlerinde kayıt altına almış olması, kendisi aleyhine hizmet aldığı anlamında delil teşkil etmekte olup, davacının bu kaydın aksini muteber delillerle ortaya koyması halinde zaten kabul edilmemiş ve davalı tarafça ticari defterlerine işlenmemiş olan iade faturası da süresinde kesilmemiş gözüktüğünden davacı tarafın davalıya 16.177,80 TL bedelli fatura dolayısıyla yapmış olduğu toplam 7.000,00 TL ödemenin mahsubu ile 9.177,80 TL miktar yönünden borçlu olduğu” bildirilmiştir.
Somut olayda; Davacı yüklenici olup, davalı ise iş sahibidir.
Eser sözleşmesi yazılı olarak yapılabileceği gibi sözlü eser sözleşmesi yapılması da mümkündür.
Taraflar arasında davalı iş sahibine ait tamburun revizyon işinin yapılması yönünde sözlü eser sözleşmesi yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı yüklenici, davalı iş sahibine ait tamburun revizyon işleminin gerçekleştirdiğini, yapmış olduğu imalata ilişkin 29.05.2010 tarih ve 008003 nolu 16.177,80 TL bedelli fatura düzenleyerek davalı iş sahibine teslim ettiğini, bu faturaya ilişkin olarak davalı iş sahibi tarafından 02.06.2010 tarihinde 5.000,00 TL, 12.07.2010 tarihinde 2.000,00 TL olmak üzere toplam 7.000,00 TL ödenmiş olmasına karşın bakiye 9.177,00 TL’nin ödenmediğini iddia etmektedir.
Davalı iş sahibi ise; öncelikle davanın zamanaşımına uğradığını, davacı yüklenici tarafından tambur revizyon işleminin gerçekleştirilmediğini, 02.06.2010 ve 12.07.2010 tarihlerinde yapmış olduğu toplam 7.000,00 TL’nin yapılacak revizyon işlemine ilişkin avans ödemeler olduğunu, davacı yüklenicinin tambur revizyonunu yapıp çalışır vaziyette teslim ettiğine dair bir belge sunamadığını, ayrıca davacı tarafından düzenlenen 16.177,80 TL faturayı ticari defterlerine kaydetmiş olsa da daha sonradan 01.10.2010 tarihli ve 16.177,80 TL miktarlı iade faturası düzenlediğini, bu nedenle davacı yükleniciye bir borcunun bulunmadığını savunmaktadır.
Davalı iş sahibinin zamanaşımına ilişkin istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde;
Davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 154. maddesinde; “Aşağıdaki durumlarda zamanaşımı kesilir.
1-Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse.
2-Alacaklı dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa.”
TBK’nun 157/1. maddesinde; “Bir dava veya def’i yoluyla kesilmiş olan zamanaşımı, dava süresince tarafların yargılamaya ilişkin her işleminden veya hakimin her kararından sonra yeniden işlemeye başlar.”
Hükümleri düzenlenmiştir.
Taraflar arasında davalıya ait tamburun revizyon işleminin yapılması yönünde 2010 yılında sözlü eser sözleşmesi yapıldığı, bu sözleşme kapsamında davacı yüklenici tarafından 29.05.2010 tarih ve 008003 seri nolu 16.177,80 TL’lik fatura düzenlendiği, davalı iş sahibi tarafından 02.06.2010 tarihinde 5.000,00 TL, 12.07.2010 tarihinde 2.000,00 TL ödeme yapıldığı sabittir.
Eldeki davanın davalısı olan iş sahibi tarafından İzmir 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/402 Esas, 2014/182 Karar sayılı dosyasında; 30.05.2011 tarihinde yüklenici aleyhine menfi tespit ve istirdat davası açtığı, bu davada yüklenici şirketin 27.06.2011 tarihinde davaya cevap ve itirazlarını bildirerek davalı sıfatı ile savunmalarda bulunduğu, 19.06.2014 tarihinde dosyanın karara çıktığı ve dosyanın davacısı iş sahibi şirket tarafından 03.12.2014 tarihinde temyiz edildiği, yüklenici şirket tarafından 02.02.2015 tarihinde temyize cevap dilekçesi verildiği ve bu şekilde menfi tespit davasında yüklenici şirket tarafından def’i yoluyla mahkemeye başvuruda bulunulduğu, bu nedenle zamanaşımı süresinin kesildiği, eldeki davanın açıldığı 26.04.2017 tarihi itibariyle eser sözleşmelerinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresinin henüz dolmadığı anlaşıldığından davalının zamanaşımı yönünden istinaf itirazlarının yerinde olmadığı tespit edilmekle, mahkemece yargılamaya devamla hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davalı iş sahibinin esasa ilişkin istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde;
Davalı iş sahibi her ne kadar dava konusu tamburun revizyon işleminin davacı yüklenici tarafından yapılmadığı ve kendisine teslim edilmediği iddia edilmiş ise de; davalı iş sahibi tarafından davacı yüklenicinin düzenlemiş olduğu 29.05.2010 tarih ve 008003 seri nolu 16.177,80 TL’lik faturanın ticari defterlerinde kayıt altına alındığı, bu faturaya ilişkin 02.06.2010 tarihinde 5.000,00 TL, 12.07.2010 tarihinde 2.000,00 TL ödeme yapıldığına dair kaydın da bulunduğu, davalının ticari defterlerinde de 16.177,80 TL’lik faturanın alacak olarak kaydedilip, davalı iş sahibi tarafından yapılan ödemelerin de gösterildiği, davacı işveren her ne kadar 01.10.2010 tarihinde 16.177,80 TL’lik iade faturası düzenlediğini beyan etmiş ise de, iade faturasının 8 günlük itiraz süresi içerisinde düzenlenmesi gerektiği, yine davalı tarafından ibraz edilen 10.08.2010 tarihli ve 5.310,00 TL bedelli faturanın aynı tamburun revizyonuna ait olduğunun tespit edilemediği, davalı iş sahibinin davacı yüklenici tarafından düzenlenmiş olan fatura içeriğine itiraz etmeden ticari defterlerine dava konusu işe ilişkin faturayı kaydetmek suretiyle davacı yüklenici tarafından eser sözleşmesi kapsamında yapılan imalatı kabul etmiş sayılacağı, bunun aksinin davalı tarafça ispatlanamadığı, yine İzmir 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/406 Esas, 2014/182 Karar sayılı dosyasında davacı yüklenici tarafından düzenlenmiş olan 29.05.2010 tarih ve 008003 seri nolu 16.177,80 TL’lik faturadan dolayı borçlu olmadığının tespiti ve davacı yükleniciye ödediği toplam 7.000,00 TL’nin istirdadı yönünde açtığı davanın da reddine karar verildiği ve bu kararın yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, bu dosyanın davalı aleyhine kesin delil niteliğinde olduğu anlaşıldığından yerel mahkemece davanın kabulü yönünde verilen karar yerindedir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gereken istinaf karar harcı 626,88 TL olup, peşin alınan 44,40 TL maktu ve 156,72 TL nispi olmak üzere toplam 201,12 TL’nin mahsubu ile bakiye 425,76 TL karar harcının ilk derece mahkemesince davalıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA,
3-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir KAYDINA,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen TEBLİĞE ÇIKARILMASINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 01.04.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.