Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/763 E. 2021/907 K. 13.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/763
KARAR NO : 2021/907
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/427
KARAR NO : 2017/1197
KARAR TARİHİ : 26.12.2017
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 13.07.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 13.07.2021
İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26.12.2017 tarih 2014/427 E – 2017/1197 K sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye ….. tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, davalı yapı kooperatifi ile müvekkili şirket arasında faturaya dayalı olan ve mal alım satımından kaynaklanan bir borç ilişkisinin bulunduğunu, takip dayanağı 27.12.2010 tarihli 47.470,00 TL bedelli faturadan görüleceği üzere müvekkili şirket tarafından davalı kooperatife 40 adet uydu TV sistemi, 40 adet görüntülü çağırma konuşma sistemi ve 40 adet alarm sisteminin kurulması hususunda anlaşıldığını, müvekkili şirket tarafından yüklenilen edimin eksiksiz yerine getirildiğini, malların teslim edildiğine ilişkin sevk irsaliyesinden de görüleceği üzere Yönetim ve Tasfiye Kurulu Başkan Yardımcısı …..’in imzasının bulunduğunu, anılı sistemlerin 27.10.2010 tarihinde teslim ve monte edilmiş olmasına rağmen davalı tarafından ödenmesi gereken fatura borcunun ödenmediğini, bunun üzerine İzmir 11. İcra Müdürlüğü’nün 2012/13122 esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine girişildiğini, davalının kötüniyetli olarak itirazda bulunduğunu, düzenlenen faturaya davalının 8 gün içinde itirazda bulunmadığını, edimin yerine getirildiğinin davalı yan tarafından da kabul edildiğini ileri sürerek, İzmir 11. İcra Dairesi’nin 2012/13122 esas sayılı icra takibindeki itirazın iptaline, takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, …..’nin 31.12.2012 tarihinde fesih ve tasfiye edildiğini, 08.01.2013 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 8321 nolu sayısında tescil ve ilan edildiğini ve bu tarih itibarıyla kooperatiftin sicilden kaydının silindiğini ve kooperatifin hükmü şahsiyetinin yok hükmünde olduğunu, bu tarihten itibaren alacaklının İzmir 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/258 Esas 2013/386 Karar sayılı davasını tasfiye kurulu memurları ….., ….., ….. aleyhine açtığını, karara bağlandığını, hukuk aleminde yok hükmünde olan kooperatifin hükmü şahsiyeti aleyhine açılacak her davanın tasfiye memurları davalı gösterilmek suretiyle açılmak zorunda olduğunu, bu nedenle kooperatif tasfiye kurulu memurlarına tebligat yapılması gerektiğini, kooperatif aleyhine davanın açılamayacağını, esasa ilişkin olarak …..nin elektronik güvenlik sistemleri ve görüntülü telefon sistemi, çevre kamera sistemi ve uydu sistemlerinin imalat ve montajının ….. ve ….. tarafından yapıldığını, davacı şirketin bu sistemlerin kurulması için hiçbir şekilde kooperatife eleman göndermediğini, …..’nin tüm elektronik güvenlik sistemleri ve görüntülü telefon sistemi, çevre kamera sistemi ve uydu sistemlerini imal ve monte ettikten sonra nakden ve defaten yaptığı işin bedelini tahsil ettiğini ve 04.07.2012 tarihli ibranameyi kooperatif hükmü şahsiyetine teslim ettiğini, davacı şirketin elektronik sistemleri ile ilgili tek çivi çakmamış olmasına rağmen o dönemde işi yapan …..’nin Maliye’ye olan borçları nedeniyle fatura kesememesi üzerine aralarında yaptıkları anlaşma gereği faturayı …..’ye kestiğini, kesilen faturanın …..’nin hizmet ve montaj bedeli olarak kesildiğini, …..’nin kooperatife verdiği ibraname tarihinin 04.07.2012, davacının kesmiş olduğu fatura tarihinin 27.10.2012 olduğunu, arada bariz fark olup faturanın muvazaalı olduğunu savunarak davanın husumet yönünden ve esastan reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, bilirkişi incelemesi sırasında kooperatifin ticari defter ve kayıtlarının ibraz edilmediği, yine dava dışı …..’nin ticaret sicilden terkin edildiği, takibe dayanak faturaya ilişkin 27.12.2010 tarihli sevk irsaliyesindeki imzanın kooperatif yönetim kurulu üyesi …..’e ait olduğuna ilişkin davacı beyanlarına karşı davalı tarafa yapılan ihtaratlı tebligata rağmen beyanda bulunulmadığı, incelemeye esas ticari defter ve kayıtların ibraz edilmediği, davacı kayıtlarını inceleyen bilirkişi raporunda takip konusu edilen fatura bedeline ilişkin 47.470,00 TL alacağın tespit edildiği, icra takibinin 27.12.2010 tarihli fatura ve sevk irsaliyesine dayalı olarak yapıldığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalının İzmir 11. İcra Müdürlüğü’nün 2012/13122 sayılı dosyasındaki itirazının 47.470,00 TL asıl alacak üzerinden iptali ile takibin devamına, alacak likit nitelikte olduğundan %20 icra inkar tazminatı 9.494,00 TL’nin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kooperatife ait elektronik güvenlik sistemleri, görüntülü telefon sistemi, çevre kamera sistemi, uydu sistemlerinin imal ve montajını yapanın ….. olduğunu, dosyada buna dair ibranamenin de mevcut olduğunu, davacının Vergi Usul Kanunu’na göre yapmadığı bir iş için gerçek dışı fatura kestiğini, kaşesiz, kimin imzasına haiz olduğu bilinmeyen, birden ziyade imza barındıran ve irsaliyesi bulunmayan faturayı kabul etmediklerini defalarca yerel mahkemeye iletmelerine rağmen Mahkemece bu iddialarının dikkate alınmadığını, davacı firmanın bu asılsız fatura dışında alacağını ispata yarayan hiçbir delilinin bulunmadığını, bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, dava konusu uyuşmazlığın çözümünü gerektiren incelemenin hukuki bir inceleme olduğunu, hakimin hukuki incelemeler hususunda bilirkişilere başvurmaksızın hukuki nitelemeyi yapacağının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun gereği olduğunu, mahkemeden ayrıca Kooperatif Yönetim Kurulu Üyelerinin görev sürelerinin sona ermesi sebebiyle kayyım atanması talebinde bulunulduğunu, bunun bir zorunluluk olduğunu, ancak yerel mahkemenin bu talebi de hukuka aykırı olarak yerine getirmediğini, alacağın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ispat kurallarına uygun olarak ispatlanamadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından ticari defterler, vergi denetim raporları, dava konusu olaya ilişkin soruşturma dosyası ve sair deliller üzerinde yapılan araştırmalar ve incelemeler neticesinde davalının borca itirazında haksız olduğu sabitlik kazanarak davanın kabulüne karar verildiğini, davalı yanın dava süresince ticari defterlerini sunmadığını, Mahkeme tarafından yapılan ihtaratlara uymadığını ve iddialarını ispat edebilecek tek bir delil sunmadığını belirterek, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın, İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali isteğine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları”, “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ve “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması; ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması ya da açılan davanın maddede 6 bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesinde kooperatifler “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tarif edilmiştir. Maddede kooperatifin ortaklık (şirket) olduğu belirtilmiş ise de, bu ortaklığın “ticari nitelikte bir ortaklık” olduğu yönünde bir açıklama ve belirleme yapılmamıştır.
Maddedeki tariften anlaşılacağı üzere kooperatiflerde amaç, diğer ticaret şirketlerinden farklı olarak kazanç elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaşmak olmayıp, ortakların ekonomik menfaatlerini, özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak ve gidermektir. Kooperatifler, kâr zarar amacından ziyade sosyal yönü ağır basan ortaklıklardır. Bu tanıma göre kooperatiflerin tacir kabul edilmesi ve tacir sıfatının sonuçlarıyla sorumlu tutulması mümkün değildir.
6102 sayılı TTK’nın 124/1. maddesinde “kooperatifler” ticaret şirketleri arasında sayılmış ise de, aynı maddenin 2. bendinde kooperatifler “şahıs şirketleri” ve “sermaye şirketleri” arasında gösterilmemiştir. TTK’nın 124. maddesinin 1 ve 2. bentleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde kooperatiflerin “ticaret şirketi” olmadığı, sosyal niteliği ağır basan kendine özgü bir ortaklık olduğu anlaşılmaktadır. Benzer hükümler, 6762 sayılı eski TTK’da da bulunmasına rağmen (md 18, 136), Yargıtay’ın kararlılık kazanan uygulamasında kooperatifler tacir olarak kabul edilmemiştir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 17.09.2018 tarih, 2017/360 esas ve 2018/3222 karar sayılı “davalı yan kooperatif olup tacir niteliği taşımadığından, dava konusu da kanunda özel olarak düzenlenen hallere girmediğinden, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesi hükmünce davayı ticari dava saymak ve asliye ticaret mahkemesini görevli kabul etmek mümkün değildir.
Görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğundan ve göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan; taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca resen dikkate alınması gerektiğinden; mahkemece işin esası incelenmeksizin davanın görev yönünden reddine karar verilip, talep halinde İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi gerekirken…” şeklindeki ilamı da dikkate alındığında somut olayda davaya bakmakla görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın ve istinaf sebeplerinin niteliğine göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinafının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-3. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının resen kaldırılmasına, kaldırma kararının sebep ve şekline göre davalı vekilinin esasa yönelik istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASA İLİŞKİN İSTİNAF NEDENLERİ İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26.12.2017 tarih 2014/427 E – 2017/1197 K sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince, dosyanın görevli İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Dosya esası kapatılmak ve İzmir Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMEK ÜZERE dosyanın kararı veren mahkemeye İADE EDİLMESİNE,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan 810,65 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
6-İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan 98,10 TL istinaf başvuru harcı ile diğer istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
7-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 13.07.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.