Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/761 E. 2022/99 K. 14.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/761
KARAR NO : 2022/99

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1395
KARAR NO : 2018/1025
DAVA TARİHİ : 25.11.2016
KARAR TARİHİ: 30.11.2018
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 14.01.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 14..01.2022

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.11.2018 tarih ve 2016/1395 Esas, 2018/1025 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacılar vekili, davalı ile davacı şirket arasındaki tek ticari ilişkinin … sisteminin geliştirilmesi projesi kapsamında yapılan … istasyonunda bulunan yürüyen merdiven ve asansörlerin imal işinin yapılması konusunda imzalanan 07.11.2015 tarihli sözleşme olduğunu, davalının sözleşme gereği edimlerini yerine getirmediğini, sözleşmenin 14. maddesinin 1. bendinde açıkça 280.000,00 TL peşinat olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin 12. maddesi gereği, bu peşinatı alacağına inanarak icra takibine konu edilen ve davalının talebi üzerine müvekkili şirketin ortağı olan …’ın da senede kefil olarak imza attığı bu senedin davalıya verildiğini, ek sözleşme ile peşinatın 250.000,00 TL’ye indirildiğini, bunun içinde ayrı bir senet alındığını, ancak bu peşinatın da müvekkiline verilmediğini, davalı tarafından ilk ödemenin 03.12.2015 tarihinde 50.000,00 TL olarak yapıldığını, bu nedenle verilecek peşinatlar için verilen 280.000,00 TL gerekse 250.000,00 TL’lik senetlerin bedelsiz kaldığını, peşinat verilmemesine rağmen müvekkili tarafından imalata başlandığını, 27.11.2015 tarihinde 120.360,00 TL tutarlı fatura kesildiğini, davalının sözleşmenin 14. maddesi 1. bendinde sözleşme başında ödeneceği düzenlenen 280.000,00 TL peşinat ödenmediği halde müvekkilinden alınan 30.03.2016 vade tarihli 280.000,00 TL bedelli senedi İzmir 16. İcra Müdürlüğünün 2016/13866 Esas sayılı dosyası ile icra takibine konu ettiğini, davalının kendisinin temerrüte düştüğünü, sözleşmenin feshinin haksız olduğunu, müvekkilinin sözleşme gereği yüklendiği edimlerini yerine getirdiğini, toplam 738.310,00 TL’lik fatura düzenleyerek davalıya verdiğini, davalının düzenlediği hak edişler ile fatura bedellerini tahsil ettiğini, müvekkilinin halen davalıdan alacağı olduğunu, kesilen fatura ve peşin olarak ödenmesi gereken 280.000,00 TL eklendiğinde, ödenmesi gereken meblağın 1.018.310,00 TL olduğunu, davalının toplam ödemesinin 599.000,00 TL olduğunu, senet üzerinde ismi olan … ile hakkında takip yapılan …’ın şahsi olarak imzasının bulunmadığını ileri sürerek İzmir 16. İcra müdürlüğünün 2016/13866 Esas sayılı dosyasına konu 30.03.2016 vade tarihli 280.000,00 TL tutarlı senedin bedelsiz olduğunun, gerek bu senet gerekse başkaca senet veya senetsiz olarak müvekkillerinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, 01.11.2018 tarihli beyanında davadaki taleplerinin icra takibine konu 280.000,00 TL’lik senede ilişkin olduğunu bildirmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili, müvekkili ile davalı firma arasında … tren istasyonu sisteminin geliştirilmesi projesi kapsamında … Tren İstasyonunun yapılması işi için anlaştıklarını, önce asıl sonra da ek taşeron sözleşmesi başlıklı sözleşmeyi imzaladıklarını, … Mühendislik ile davalı şirket arasındaki sözleşmeye göre davalının 4 adet 1 sınıf insan asansörü, temini ve montajı, yürüyen merdivenlerin temini ve montajı ve kesin kabule kadar bakım süresi boyunca bakımın yapılması işi için anlaştıklarını, davalı firmanın işi 30.03.2016 tarihinde eksiksiz teslim etmeyi kabul ettiklerini, davalı firma ile 1.050.000,00 TL + KDV olarak anlaşıldığını, davacının belli bir süre sonra işe başladığını, imalatlarda aksamalar olduğunun tespit edildiğini, davacı yanca eksik işlerin hiçbir zaman tamamlanmadığını, Selçuk Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/18 D.İş, 2016/17 karar sayılı dosyası ile tespit yaptırılarak davacının eksikliklerinin tespit edildiğini, sözleşmenin imzalanmasından sonra davacıya gerekli ödemelerin yapıldığını, davacı yanın işe başlamamış olmasına rağmen kendisine belirtilen peşinatın verildiğini, davacının ödemeleri almış olmasına rağmen işi zamanında ve eksiksiz tamamlamadığını ve sonunda sözleşmenin fesih edildiğini, davacının iddia edildiği gibi alacağının olmadığını, yaptırılan tespit ile işin eksikliğinin sabit olduğunu, sözleşmede belirtilen ve davacının kabul ettiği günlük 3.500,00 TL uğranılan zarar için açılacak davanın bildirileceğini, davacının yapmadığı işlerin bedelini davalıdan istediğini, davaya konu senedin herhangi bir şekilde davacı tarafından bu işin teminatı için verilmiş olduğunun açıkça belirtilmediğini, söz konusu evrakın kambiyo vasfını taşıyan borç ihtiva eden senet olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “Davacı şirket ile davalı taraf arasında 07.11.2015 tarihli sözleşme ile 4 adet asansör ve 4 adet yürüyen merdivenin temin ve montajı işinin davacı tarafça taşeron olarak üstlenildiği, iş bedelinin KDV hariç 1.050.000,00 TL olarak kararlaştırıldığı, sözleşmenin 14. maddesinde 280.000,00 TL peşinat verileceği, 12. maddesinde de peşinat tutarı kadar taşeron firmanın teminat senedi vereceği kararlaştırıldığı, 09.11.2015 tarihli ek sözleşme ile sözleşmenin 6 ve 14 maddelerinin değiştirildiği, ve peşinatın 250.000,00 TL olarak belirlendiği, yapılacak işe ait davacı tarafça Kasım 2015, Ocak – Mart – Nisan 2016 tarihlerinde sözleşme konusu asansör ve yürüyen merdivenler için toplam 732.410,00 TL tutarında faturalar düzenlendiği, davalının ödemelerini sözleşmenin 14/2 maddesi gereğince zamanında yapılmadığı, bu nedenle işin programına uygun olarak yürütülmediğinden feshin haksız olduğunu, davacı tarafça düzenlenen faturalar karşılığı davalı tarafından 609.000,00 TL’nin ödendiği, ödemenin mahsubundan sonra 123.410,00 TL alacaklı olduğu, taraf kayıtlarında sözleşme ve ek sözleşmelerde belirtilen peşinatlar la ilgili kayıt bulunmadığı, taraflar arasında davaya konu sözleşme dışında başkaca bir hukuki ilişkinin bulunmadığı, davaya konu senet üzerinde bulunan 2 adet imzanın bulunduğu ve davacı şirket kaşesinin bulunduğu, imzalardan birinin davacı şirket adına atılmış olduğunun kabulü gerektiği, davaya konu senedin keşide tarihinin sözleşme tarihi olan 07.11.2015 olduğu ve sözleşmenin 12. maddesinde taşeron firmanın peşinat tutarı kadar teminat senedi vereceğinin kararlaştırıldığı nazara alındığında davaya konu senedin taraflar arasındaki 07.11.2015 tarihli sözleşme gereğince verildiği ve bedelsiz olduğu sonucunda anlaşılarak davanın kabulüne” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bononun hukuksal niteliği itibariyle bir borç ikrarı niteliğinde senet olduğunu, soyut borç ikrarını içeren senedin bedelsizliğini ileri süren tarafın önce bu senedin belli bir sebebe ilişkin olduğunu, sonra da bu senedin gerçersizliğini yasal ve yazılı delil ile ispat etmek durumunda olduğunu, davacı tarafından davalı şirket ile arasındaki tek ticari ilişkinin … Sisteminin Geliştirilmesi Projesi kapsamında yapılan … İstasyonunda bulunan yürüyen merdiven ve asansörlerin imal işinin yapılması konusunda imzalanan 07.11.2015 tarihli sözleşme olduğu ve icra takibine konu senedin de ödenecek olan peşinatın teminatı olarak verilmiş olduğunun iddia edildiğini, icra takibine konu 280.000,00 TL değerindeki senede ilişkin olarak davacılar tarafından İzmir 5. İcra Hukuk Mahkemesinde açılan davada yapılan yargılama sonucunda mahkemece bu senedin teminat senedi olarak düzenlendiğine dair herhangi bir yazılı delil ibraz edilmediği anlaşılmakla icra takibine konu senedin teminat senedi olmadığı yönünde karar verildiğini ve bu kararın da kesinleştiğini ancak eldeki dosyada mahkemenin bu kararın aksine senedin teminat senedi olduğunu kabul ederek hüküm kurduğunu, davalı müvekkilinin davacı tarafın sözleşme edimlerini zamanında yerine getirmediğini ve bu hususta gönderilmiş iki tane ihtarın tebliğ edilmesine rağmen edimlerin yerine getirilmemesi nedeniyle davacı ile aralarındaki sözleşmeyi feshettiğini, eksik ve ayıplı işlere ilişkin Selçuk Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/18 D.İş. sayılı tespit dosyasında alınan raporda da belirtildiği üzere tespit tarihi itibariyle davacının imalat ve montajları gerçekleştirmediğinin belirlendiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; TTK’nın 687. maddesi gereğince müvekkillerinin dava konusu senedin bedelsiz kaldığını davalıya karşı ileri sürebileceklerini, ayrıca taraflar arasındaki imzalanan ilk sözleşmede müvekkiline 280.000,00 TL, daha sonradan imzalanan ek sözleşmede ise 250.000,00 TL peşinat ödeneceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin dava konusu senedi sözleşmede belirtilen peşinatın teminatı olarak davalıya verildiğini ancak davalının peşinatı ödemediğini, dosyada alınan bilirkişi raporları ile müvekkilinin borçlu değil, aksine davalıdan alacaklı olduğunun tespit edildiğini, yerel mahkemece yapılan yargılamada herhangi bir eksiklik bulunmadığından alınan bilirkişi raporlarının da Yargıtay içtihatlarına uygun nitelikte bulunduğunu, davalının haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, Eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit isteğine ilişkindir.
Taraflar arasında imzalanmış olan 07.11.2015 tarihli taşeron sözleşmesinin incelenmesinde;
Taşeron yüklenicinin … İth. İhr. San. Tic. Ltd. Şti., işverenin … İnş.-… olduğu, sözleşmenin konusunun … Sisteminin Geliştirilmesi Projesi kapsamında … İstasyonunun yapılması işine ilişkin istasyondaki 4 adet insan asansörü, 4 adet H.6450 mm ve 2 adet H.5750 mm yürüyen merdivenlerin temini ve montajı ile kesin kabul yapılana kadar bakımlarının yapılması işi olduğu,
Sözleşmenin 4. maddesinde yapılacak işin bedelinin 1.050.000,00 TL + KDV olarak belirlendiği,
Sözleşmenin 6. maddesinde işin süresinin belirlenerek işe başlama tarihinin 09.11.2015, işin bitim tarihinin 30.03.2016 olduğu,
Sözleşmenin 12. maddesinde; “taşeron firma bu sözleşme kapsamındaki iş için ödenen peşinat kadar tutarı işe başlamadan önce teminat senedi olarak vermeyi peşinen kabul eder. Teminat senedi kesin kabule kadar işveren müteahhit firmada kalacaktır.”
Sözleşmenin 14. maddesinde;” 280.000,00 TL’nin iş başlangıcında peşin olarak, kalan ödemelerin taşeron firmanın hakedişleri çıkarılıp bahsi geçen işlerin parası müteahhit firmanın hesabına idare ile yapılan hakedişlerde geçtiği taktirde 5 iş günü içinde yapılacaktır.”
Hükümlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında daha sonradan imzalanan ancak tarihi bulunmayan ek taşeron sözleşmesinin incelenmesinde;
07.11.2015 tarihinde yapılan asıl sözleşmenin bazı maddelerinde değişiklik öngören sözleşme olduğu, işin süresi başlıklı 6. maddenin yeniden düzenlendiği, bu düzenlemeye göre işin başlama tarihinin 09.11.2015 olarak belirlendiği, mevcut asansörlerden iki tanesinin 02.02.2016 tarihinde tamamen bitirileceği, kalan diğer iki asansörün 02.03.2016 tarihinde tamamen bitirileceği, 6 adet yürüyen merdivenin şase ve dış kaplamasının 15.04.2016 tarihinde bitirileceği, 6 adet yürüyen merdivenin geri kalan imalatlarının 15.05.2016 tarihinde bitirileceğinin düzenlendiği,
Sözleşmenin 14. maddesinde yapılan değişiklikle 250.000,00 TL’nin iş başlangıcında peşinat olarak verileceğinin belirlendiği, bu maddedeki diğer hükümlerin aynen geçerli olduğunun düzenlendiği,
Anlaşılmıştır.
İzmir 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/927 Esas, 2017/232 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacıların … ve … İth. İhr. San. Tic. Ltd. Şti., davalının … olduğu, İzmir 16. İcra Müdürlüğünün 2016/13866 Esas sayılı takip dosyasında başlatılan icra takibine konu bononun kanbiyo senedi vasfında bulunmadığı taraflar arasında yapılan sözleşme uyarınca teminat senedi olarak düzenlendiği iddia edilerek takibin iptaline karar verilmesi yönünde dava açıldığı, yapılan yargılama sonucunda incelenen taraflar arasındaki sözleşmenin 12. maddesinde teminatın düzenlendiği, sözleşme kapsamında ne kadar miktarlı, düzenleme tarihi ve kim tarafından düzenleneceğinin açıkça yazılmadığı, takip konusu senet üzerinde de bu sözleşmeye ilişkin herhangi bir atfın bulunmadığı, söz konusu bononun teminat senedi olarak düzenlendiğine dair herhangi bir yazılı delil ibraz edilmediğinden takibe konu senedin teminat senedi olarak kabul edilemeyeceği, söz konusu icra takibi … ve … Ltd. Şti. aleyhine başlatılmış ise de, bononun incelenmesinde … tarafından iki adet imzanın bulunduğu, … Ltd. Şti.’ne ait kaşe üzerinde herhangi bir imzanın bulunmadığı, bu durumda şirket aleyhine takip yapılamayacağı, davacı şirket yönünden usulünce düzenlenmiş bono bulunmadığından şirket yönünden itirazın kabulü ile takibin iptaline, icra takibine konu bonodaki imzası bulunan …’ın taleplerinin reddine, yine teminat senedine yönelik taleplerin reddine karar verildiği, bu kararın 25.04.2017 tarihinde istinaf edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.
İzmir 16. İcra Dairesinin 2016/13866 Esas sayılı takip dosyasına konu bononun incelenmesinde; alacaklının … olduğu, borçlunun … Ltd. Şti. olup, kaşesinin bulunduğu, kefilin … olduğu, borçlu … Ltd. Şti. kaşesinin üzerinde ve kefil … isminin altında herhangi bir imza bulunmadığı, şirket temsilcisi … isminin altında çift imza bulunduğu, bononun düzenleme tarihinin 07.11.2015, vade tarihinin 30.03.2016 bedelinin 280.000,00 TL olduğu anlaşılmıştır.
“….TTK.’nun 776/1-g maddesi gereğince, takip konusu belgenin kambiyo vasfını taşıması için “senedi düzenleyenin imzasını” içermesi zorunludur. Anılan maddede sorumluluk için sadece imzadan söz edilmiş, birden fazla imzanın bulunması koşul olarak öngörülmemiştir. TTK.nun 778. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 678. maddesi gereğince şirket yetkilisinin, şirket kaşesi dışında senet üzerine atmış olduğu imza bizatihi kendisini sorumlu kılar. Yine TTK.nun 778. maddesi göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 701 ve 702. maddeleri gereğince, keşideci imzası dışında bononun ön yüzüne konulan her imza aval şerhi sayılır. Aval için sadece imza yeterli olup, ayrıca ad ve soyadın yazılması gerekli değildir.
Senedin keşideci yerini düzenleyen bölümünde, şirket ve şirket temsilcisinin (aynı kişinin) elinden çıkmış iki imzanın bulunması halinde ve imzalayanın şirket temsilcisi olması durumunda, imzalardan şirket kaşesi üzerine atılanın şirket adına, açığa atılan diğer imzanın da, imza sahibinin şahsı adına atılmış olduğunun kabulü zorunludur. Her iki imzanın da kaşe dışında olması halinde de, birisinin şirket adına, diğerinin de aval için olduğunun kabulü gerekir. Zira, senetteki borçtan sorumlu olmak için keşidecinin tek imzası yeterli olup, birden fazla imza atılmasına gerek bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında sorumluluk doğması için keşidecinin atacağı tek imza yeterli olup, bononun ön yüzündeki ikinci imzanın atılması zorunluluğu olmadığından, şirket kaşesi dışına atılan imza aval olarak değerlendirilir (HGK. nun 05/10/2011 tarih ve 2011/12-480 sayılı kararı)…” (Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 12.12.2016 tarih ve 2016/8239 Esas, 2016/25201 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda; davacı şirket taşeron yüklenici, diğer davacı asil bu şirketin temsilcisi, davalı ise işveren şirkettir.
Davacılar, taraflar arasında imzalanmış olan 07.11.2015 tarihli sözleşmenin 12 ve 14 maddeleri gereğince davalı tarafından ödenecek olan 280.000,00 TL peşinata teminat olmak üzere icra takibine konu bonoyu düzenleyerek davalıya verdiklerini, bu bononun teminat senedi olması nedeniyle icra takibine konu edilemeyeceğini, bu nedenle borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesi talebiyle eldeki davayı açmışlardır.
Davalı taraf ise; icra takibine konu edilen senedin taraflar arasındaki 07.11.2015 tarihli sözleşmeye ilişkin teminat senedi olarak verilmediğini, teminat senedi olarak verildiğinin davacı tarafça yazılı delil ile ispat edilmesi gerektiğini, ayrıca İzmir 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/927 Esas, 2017/232 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda icra takibine konu senedin teminat senedi olmadığının belirlendiğini ve bu kararın kesinleştiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Dosya kapsamında; icra takibine konu edilen bononun incelendiğinde; borçlu … Ltd. Şti.’nin kaşesi üzerinde imza bulunmamaktadır. Şirket yetkilisi olan … isminin altında açığa atılmış iki adet imza bulunmaktadır. Bu duruma göre; bu imzalardan bir tanesi şirket yetkilisi …’ı borç altına sokmakta iken şirket temsilcisi tarafından şirket kaşesi dışına atılan diğer imzanın ise aval olarak kabul edilmesi gerekir ve bu durum şirketi de dava konusu senet yönünden borç altına sokmaktadır. Bu nedenle, her iki davacının eldeki davayı açmakta hukuki menfaatleri bulunmaktadır.
Davacı yüklenici ile davalı işveren arasında imzalanmış olan 07.11.2015 tarihli taşeronluk sözleşmesinin 12. maddesinde; taşeron firmaya işveren firma tarafından yapılacak olan peşinat ödeme miktarı tutarında işe başlanmadan önce taşeron firmanın işveren firmaya teminat senedi vereceğinin düzenlendiği, aynı sözleşmenin 14. maddesinde ise; işveren firma tarafından taşeron firmaya 280.000,00 TL iş başlangıcında peşin ödeme yapılacağının hükme bağlandığı anlaşılmaktadır.
İcra takibine konu olan senedin tanzim tarihi 07.11.2015 olup, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin tarihi de 07.11.2015’tir. Yine bono bedeli 280.000,00 TL olup, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 14. maddesinde belirtilen peşin ödenecek olan bedel ile uyuşmaktadır. Ayrıca senedin vade tarihi olan 30.03.2016 tarihinin de sözleşmenin 6. maddesinde düzenlenen işin bitim süresi olarak belirlenen 30.03.2016 tarihi ile aynı tarih oldukları anlaşılmaktadır. Bu nedenle dava konusu senedin davacı şirket ile davalı şirket arasında imzalanan 07.11.2015 tarihli sözleşme kapsamında düzenlenen teminat senedi olduğu ve bu şekilde davalı tarafa teminat senedi olarak verildiği anlaşıldığından yerel mahkemece davanın kabulü yönünde verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gereken istinaf karar harcı 19.126,80 TL olup, peşin alınan 5.210,93 TL’nin mahsubu ile bakiye 13.915,87 TL karar harcının davalıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA,
3-Davalı tarafından 14.02.2019 tarihli makbuzla yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir KAYDINA,
4-Davalı tarafından 25.03.2019 tarihli makbuzla mükerrer yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalıya İADESİNE,
5-İstinaf başvurusu nedeni ile davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacılar lehine vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA,
7-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olan kararın dairemiz yazı işleri müdürlüğü tarafından resen TEBLİĞE ÇIKARILMASINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere 14.01.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.