Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/74 E. 2021/293 K. 12.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/74
KARAR NO : 2021/293
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/735
KARAR NO : 2017/609
KARAR TARİHİ : 08.11.2017
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 12.03.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 12.03.2021

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.11.2017 tarih ve 2016/735 Esas, 2017/609 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili ile müdahale talebinde bulunan … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili ile davalılardan … arasında 28.04.2016 tarihli, … projesi kapsamında … yapımı için sözleşme imzalandığını, aynı proje kapsamında 10.02.2016 tarihinde …işlerinin yapımı içinde sözleşme imzalandığını, ana müteahhidin davalılardan …, yatırımcının … ve … olduğunu, …’nın yönetim kurulu başkanı olduğu … ve bağlı firmalarından … ‘nin (Eski adı ile … ) içinin boşaltıldığını, 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra FETÖ soruşturmaları sebebi ile …’ nin ofisinde aramalar yapıldığını, dokümanlara el konulduğunu, şirket yetkililerinin yurt dışına kaçtığını, aynı şekilde … bünyesinde Fetö ile bağlantılı taşeron firmalarının büyük bir bölümünün deşifre olduğunu, müvekkilinin bahse konu olan proje kapsamında işlerini tamamladığını, hakedişlerini alması gerektiğini, hakedişlere istinaden bir kısım çekler verildiğini ancak çeklerden bazılarının ödenmediğini, ayrıca 28.04.2016 ve 10.02.2016 tarihlerinde imzalanan sözleşmeler gereğince müvekkili şirketin her hakedişinden %10 teminat kesintisi yapıldığını, sözleşme gereğince %10’luk kesintilerin yarısının projelerdeki ve şartnamelerdeki istenilen tüm gerekli testlerin yapılması ve işin ana müteahhide teslimi sonrasında, kalan yarısının ise kesin kabulden sonra ödeneceğini, bu kesintilerin yapılmasına rağmen ödemelerin yapılmadığını, taşeron sözleşmelerinde alt yüklenicinin talebi üzerine taşeron sözleşmelerinden doğan tüm haklarını taşeronlara veya bayilere yapmış olduğu alım talimatlarının müstakbel ifasından doğacak menfaatlerine yükleniciye, işverene veya bunlar tarafından belirlenen bağlı kuruluşa veya şirketler kuruluşuna veya istenirse işverenin kredi alacaklılarına veya bunların temsilcilerine devredeceğini ve yüklenicinin bu devir işleminden sonra teslim edilen malzemeler veya mallar ile işin ifası nedeni ile ve/veya işin ifası amacıyla alınacak hizmetler karşılığında taşeronlara ve bayilere ödeme yapabilir şeklinde düzenleme bulunduğunu, alt yüklenicinin hangi seviyede olursa olsun taşeron ve bayilerinin ve bunların personelinin fiil ve ihmalleri nedeni ile yükleniciye karşı tam sorumlu olduğunu, alt yüklenicinin kendi taşeronlarının ve bayilerinin işi ifasını bitirme zamanına uyulmasını sağlayacak şekilde yöneteceği, takvimlendireceği ve koordine edeceği şeklinde düzenlendiğini, bu kapsamda … şirketine … tarafından …’ın da kefil olduğu 10.000.000,00 Dolar teminat verildiğini, aynı sözleşmenin “Mahsuplaşma” başlıklı 28.17 maddesinde “yüklenici işbu alt sözleşme kapsamında alt yükleniciye ödemekle yükümlü olduğu tutarları yine işbu alt sözleşme kapsamında veya işbu alt sözleşme ile bağlantılı olarak alt yükleniciden tahsil edeceği tutarlardan mahsup edebilir…” düzenlemesi bulunduğunu, bu madde kapsamında müvekkili şirketin alacağının davalı … alacağından mahsup edilmesi gerektiğini, Sözleşmenin 30.3 maddesinde “eğer herhangi bir taraf bir mücbir sebep hali nedeniyle alt sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini kısmen veya tamamen ifa edemez hale gelirse bu yükümlülüklerin o tarafça ifadan ancak mücbir sebep hali devam ettiği sürece ve ifa imkansızlığı ortadan kalkana kadar aşağıdaki şartlara bağlı olarak affolunduğu kabul edilir…” denildiğini, “Mücbir Sebepler” başlıklı 30.1 maddesinde alt sözleşmede kullanılan anlamı ile mücbir sebep halinin ” Savaş, çatışma, harp hali, abluka, terör eylemleri, sabotaj, iç kargaşa, isyan, devrim, ayaklanma…” olarak sayıldığını, müvekkili şirketin …’un dağılmasından sonra sözleşme gereği yapmakta olduğu işlere ana müteahhit olan …’nın talimatı gereği devam ettiğini ve yine talimatı ile sahaya giriş kartları iptal edildiğinden iş sahasından ayrıldığını, ancak müvekkilinin … tarafından temin edilmiş olmasına rağmen Ağustos ayında yapmış olduğu işlere ilişkin ödemeleri ve hakedişleri alamadığını, işveren firmanın …’nin dağılması ile hakedişlerinin düzenlenmemiş olduğunu ve Ağustos ayına ait hakedişlerini tahsil edilemediğini ileri sürerek, müvekkili şirket tarafından 28.04.2016 ve 10.02.2016 tarihli sözleşmeler kapsamında yapılan işler nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL iş bedelinin hakediş tarihlerinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı … vekili, müvekkili şirket ve davalı … arasında inşaat alt sözleşmeleri genel şart ve koşullarının imzalandığını, sonrasında … ‘nin davacı firma ile esas sözleşmeden bağımsız olarak 28.04.2016 tarihli … Sözleşmesini ve 10.02.2016 tarihli … sözleşmesini akdettiğini, davacının doğrudan … için çalıştığını, müvekkili ile hiçbir sözleşme akdetmediği gibi bütün talimatları … ‘den aldığını ve yine ödemelerine ilişkin … ‘ye fatura kestiğini, müvekkilinin … ile sözleşme imzalamasından sonra 16.548.500,00 USD tutarındaki ödemeyi … ‘nin hesaplarına nakden yaptığını, buna ek olarak tamamladığı iş kadar ödeme de aldığını, proje … tarafından eksik bırakıldığı için müvekkilinin peşin ödemesini geri alamadığını, müvekkilinin … ‘nin sözleşmeyi ihlali nedeniyle 09.08.2016 tarihli ihtarname ile feshettiğini, bu fesihten sonra müvekkilinin … ‘den ödemelerini alabilmek adına … firmasına karşı üstlendiği yükümlülüklerini yerine getirmeye ve üstlendiği işi tamamlamaya devam ettiğini, Ağustos ayında müvekkilinin talimatı doğrultusunda çalıştığı iddiasının gerçek olmadığını, müvekkilinin davacı tarafından yapılan işlerin bedellerini … firmasına peşinen ödediğini, müvekkili ve davacı arasında akdedilmiş bir sözleşme bulunmadığı için müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini ve müvekkilinin dava konusu borçtan sorumlu olamayacağını, müvekkilinin hakediş ve cari borçlardan, ödenmeyen çeklerden, teminat borçlarından sorumlu olmayacağını, kesilen teminatların müvekkili nezdinde bulunmadığını, mahsuplaşma talebinin yerinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalılar … ve … vekili, dava konusu rafineri projesinin müvekkili … firması tarafından dünyanın önde gelen mühendislik firmalarından oluşan bir konsorsiyuma ihale edildiğini, bu konsorsiyum tarafından … unvanlı şirket kurulduğunu, müvekkili şirket …’ın bu şirket ile yaptığı 22.08.2013 tarihli inşaat sözleşmesi çerçevesinde tesis, götürü bedel ve anahtar teslim olarak tamamen inşa edilip çalışır durumda müvekkili şirket …’a teslim edileceğini, diğer müvekkili şirket …’ın ise anılan inşaat sözleşmesinin tarafı dahi olmadığını, buna göre davacı şirket ve davalı … firması arasındaki sözleşmede müvekkillerinin taraf olmadığı için davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, esas yönden de alacak taleplerinin hukuka aykırı olduğunu savunarak davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “HMK’nun 324.maddesi hükmü gereğince, “(1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler.
(2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.
(3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” hükmünü içermektedir.
Mahkememizce, 05.07.2017 tarihli duruşmada bilirkişilerin uzmanlık alanları belirtilmek ve ara kararına uymamanın sonuçları hatırlatılmak suretiyle dört bilirkişi ücreti olarak 4.000,00 TL takdir edildiği, davacı tarafından iki haftalık kesin süre içerisinde 4.000,00 TL delil avansının yatırılmadığı anlaşılmıştır. Delil avansı yatırılmasına ilişkin ara kararın usule ve kanuna uygun olmasına, süresi içerisinde delil avansının yatırılmaması ile davalılar lehine usuli kazanılmış hak doğmasına göre; davacı vekilinin 11.10.2017 tarihli celsede ve 12.10.2017 tarihli dilekçede delil avansını yatırmak için yeniden süre tanınmasına ve delil avansının yatırılması için yeniden süre verilmesi talebinin reddi yönündeki 11.10.2017 tarihli ara kararından dönülmesine ilişkin talepler hukuki dayanaktan yoksun bulunmuştur.Bu durumda, delil ikamesi niteliğindeki avansın verilen kesin sürede yatırılmaması üzerine, HMK’nın 324/2. maddesi gözetilerek hüküm kurulması gerekmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.
Yine Mahkemece; 05.07.2017 tarihli duruşma zaptının 9 nolu bendinde dava konusu alacağın müdahale talebinde bulunan … yönünden ihtilaflı olmamasına, doğrudan adı geçen şirketlerle ilgili olmamasına göre HMK’nın 66 vd. maddelerinde öngörülen fer’i müdahale şartları oluşmadığından adı geçen şirketin müdahale talebinin reddine Şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili ile müdahale talebi yargılama aşamasında reddedilmiş olan … tarafından istinaf yoluna başvurmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece HMK’nın 324. maddesi kapsamında bilirkişi incelemesi yapılması yönünde 05.07.2017 tarihinde yapılan celsede delil avansını yatırmak üzere taraflarına süre verildiğini, 11.10.2017 tarihli oturumda müvekkil şirketin yetkilisi ile irtibat sağlanamadığı için delil avansını yatıramadıkları ve taraflarına ek süre verilmesini talep ettiklerini, bu taleplerinin de mahkemece uygun görülmeyerek reddedildiğini, HMK’nın 324. maddesi kapsamında yerel mahkemece verilmiş olan kararın dilekçelerinde belirttikleri Yargıtay içtihatları doğrultusunda yerinde olmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Müdahale talebinde bulunan … vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin dosyanın davacısı …’nin alacaklısı olduğunu ve İzmir 25. İcra Dairesinin 2016/14695 Esas sayılı dosyası ile kambiyo senedine mahsus icra takibi yaptıklarını ve bu takibin kesinleştiğini, dolayısıyla davacı yanın işbu davada haklı çıkması ve alacak talebinin mahkemece kabulü halinde müvekkili şirketin menfaatinin bulunduğunun açık olduğunu, HMK’nın 66. maddesine göre üçüncü kişi davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla tahkikat sona erinceye kadar feri müdahil olarak davada yer alabilir hükmünün düzenlendiğini, yerel mahkemenin müdahale talebinin reddi yönünde vermiş olduğu kararın yerinde olmadığını, müvekkilinin davacın yanında davaya müdahale talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı … vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; mahkemece HMK’nın 324. maddesi gereğince delil avansını yatırmak ve yine HMK’nın 120. maddesi gereğince gider avansını yatırmak üzere davacı vekiline kesin süre verildiğini, davacı tarafın verilen kesin süre içerisinde ödenmesi belirtilen tutarları ödememiş olması nedeniyle mahkemece davanın reddine karar verildiğini, davacı tarafından hem gider avansı hem de delil avansının yatırılmadığını, HMK’nın 120, 114 ve 115 maddeleri bakımından gider avansını yatırmayan davacının davasının reddedileceğini ve yine HMK’nın 324. Maddesi gereğince kesin süre içerisinde delil avansını yatırmayan davacının davasının reddedileceğine ilişkin hükümler düzenlendiğini, bu duruma göre yerel mahkemenin kararı usul ve yasaya uygun olmakla davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar … ve … vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; karara konu davanın açılış tarihi 29.12.2016 olup, davanın bu hali ile 6100 sayılı HMK’ya tabii olduğunu, davacının HMK’nın 120. madde gereğince gider avansını yatırması gerektiğini, mahkemece bu yönde 05.07.2015 tarihli celsede kesin süre verildiğini, yine HMK’nın 324. maddesine göre aynı tarihli celsede davacı tarafa belirlenen delil avansını da yatırmak üzere kesin süre verilerek kendisine gerekli ihtaratın yapıldığını, ancak verilen kesin süre içerisinde delil avansı yatırılmadığı gibi dava şartı olan gider avansının da yatırılmadığını, yerel mahkemenin kararı usul ve yasaya uygun olup davacının istinaf itirazlarının reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava; Eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir.
Somut olayda; davacı şirket, davalı … ile 28.04.2016 tarihli … Projesi kapsamında … işlerinin yapımı için 10.12.2016 tarihinde sözleşme imzalandığını, ana müteahhidin davalılardan … , … ‘nin alt yüklenici, davalı … ile … ‘nin yatırımcı şirketler olduğunu ve imzalanan sözleşmeler kapsamında hakedişlerini alamadığını iddia etmektedir.
Mahkemece hukuki ihtilafın çözümü yönünde davacı tarafın bilirkişi deliline dayanmış olması nedeniyle 05.07.2017 tarihli celsede duruşma zaptının 4 ve 5 maddeleri kapsamında bilirkişilerin uzmanlık alanı da belirlenmek suretiyle işin mahiyeti ve dosya kapsamına göre ayrı ayrı taktir edilecek ücretlerin ne kadar olduğu da belirlenerek bilirkişilerden istenen hususlar da açıklandıktan sonra HMK’nın 324. maddesi kapsamında delil avansını yatırmak üzere davacı tarafa iki haftalık kesin süre verildiği, bu süre içerisinde belirlenen delil avansı yatırılmadığı taktirde bilirkişi delilini ikame etmekten vazgeçmiş sayılacağı hususunda davacı vekiline ihtarat yapıldığı ve davacı vekili tarafından verilen kesin süre içerisinde delil avansının yatırılmaması nedeniyle HMK’nın 324. maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
“…Uyulmasına karar verilen bozma ilamı uyarınca bilirkişi incelemesi yaptırılması için davacı tarafça yatırılması istenen avans gider avansı olmayıp HMK’nin 324. maddesi gereğince delil avansı niteliğindedir.
Delil avansına yönelik ara kararında mahkemece, hangi delil için ne miktarda avans yatırılacağı açıkça belirtilmeli ve avansın kesin süre içinde yatırılmaması halinde, bu delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı kabul edilerek dosya kapsamındaki delillere göre karar verileceğinin ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle ihtaratın geçerli olması için, taraflarca tamamlanması gereken işlemin açıkça belirtilmesi ve ihtarata uygun hareket edilmemesi halinde hangi hukuki sonuçla karşılaşılacağının açıklanması şarttır….” (Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 17.06.2020 tarih ve 2017/15018 Esas, 2020/3625 Karar sayılı ilamı)
“….Bilirkişi incelemesi yaptırılması için borçlu tarafça yatırılması istenen avans gider avansı olmayıp HMK’nun 324. maddesi gereğince delil avansı niteliğindedir.
Delil avansına yönelik ara kararında mahkemece, hangi delil için ne miktarda avans yatırılacağı açıkça belirtilmeli ve avansın kesin süre içinde yatırılmaması halinde, bu delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı kabul edilerek dosya kapsamındaki delillere göre karar verileceğinin ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle ihtaratın geçerli olması için, taraflarca tamamlanması gereken işlemin açıkça belirtilmesi ve ihtarata uygun hareket edilmemesi halinde hangi hukuki sonuçla karşılaşılacağının açıklanması şarttır.
Buna göre mahkemece 23.12.2015 tarihli tensip zaptı ile davacı vekiline yapılan ihtarda, sürenin kesin süre olduğu bildirilmiş ise de ihtarata uygun hareket edilmemesi halinde, hangi hukuki sonuçla karşılaşılacağının belirtilmediği, dolayısıyla ihtarın usulüne uygun olmadığı anlaşılmaktadır.”(Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 03.06.2020 tarih ve 2019/12959 Esas, 2020/3632 Karar sayılı ilamı)
“….Kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir….”(Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarih ve 2018/4804 Esas, 2020/3890 Karar sayılı ilamı)
“…Bilirkişi ve keşif giderleri nedeniyle istenilecek giderlerin delil avansı kabul edilip, HMK’nın 324. maddesi uygulanmak suretiyle; davacının o delile dayanmaktan vazgeçtiğine karar verilerek dosyada ki diğer delillere göre esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken…” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 11.01.2021 tarih ve 2018/7650 Esas, 2021/160 Karar sayılı ilamı)
Bu duruma göre; mahkemece 05.07.2017 tarihli duruşma zaptının 5. maddesinde, “davacı vekilinin HMK’nın 324. madde hükmü gereğince 4.000,00 TL ek delil avansını mahkeme veznesine yatırmak üzere iki haftalık kesin süre verilmesine, bu süre içerisinde belirlenen gider avansını yatırmadığı taktirde bilirkişi delilini ikame etmekten vazgeçmiş sayılacağı hususunun davacı vekiline ihtarına” şeklinde karar verilmiş ise de; mahkemece davacıya verilen kesin süre ve ihtaratın geçerli olması için “ihtarata uygun hareket edilmemesi halinde mevcut kanıtlara göre karar verilip gerektiğinde davanın reddedileceğini açıkça bildirilmesi ve bu şekilde davacı tarafın uyarılmasının gerektiği,” başka bir deyişle ihtarata uygun hareket edilmemesi halinde davacının hangi hukuki sonuçla karşılaşacağının açıklanması şart olduğundan davacı tarafa yapılan ihtaratın usulüne uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, HMK’nın 324. maddesi uygulanmak suretiyle davacının o delile dayanmaktan vazgeçtiğine karar verileceğinden dosyadaki diğer delillere göre değerlendirme yapılarak esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken HMK’nın 324. maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmiş olması da yerinde değildir.
Fer’i Müdahil … ‘nin istinaf talebinin değerlendirilmesinde;
Fer’i Müdahil … ‘nin müdahale dilekçesi ile istinaf dilekçesindeki beyanlarına göre; davacı şirketten kambiyo senedinden kaynaklanan alacağının bulunduğu ve bu nedenle eldeki dosyanın davacısı aleyhine İzmir 25. İcra Müdürlüğünün 2016/14695 Esas sayılı dosyasında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yaptığı ve bu takibin kesinleştiği, davacı şirketten alacaklı olması nedeniyle davacı yanında fer’i müdahale talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinde; … vekili tarafından yargılama aşamasında 12.05.2017 tarihli dilekçe ile davacı yanında fer’i müdahillik talebinde bulunulduğu, mahkemece 05.07.2017 tarihli duruşma zaptının 9 nolu bendinde dava konusu alacağın müdahale talebinde bulunan … yönünden ihtilaflı olmamasına, doğrudan adı geçen şirketlerle ilgili olmamasına göre HMK’nın 66 vd. maddelerinde öngörülen fer’i müdahale şartları oluşmadığından adı geçen şirketin müdahale talebinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
HMK’nın 66. maddesinde “Üçüncü kişi davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla tahkikat sona erinceye kadar fer’i müdahil olarak davada yer alabilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere fer’i müdahilin davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında davaya katılarak ihtilaf konusu olan dava hakkında bu tarafa yardımcı olacak beyanlarda bulunması ve gerekirse deliller sunması gerektiği,davaya davacı yanında fer’i müdahil talebinde bulunan … ‘nin davanın konusu alacağa ilişkin olarak davacı tarafa yardımcı olmak ve bu yönde katkı sağlamaya yönelik müdahale talebinin bulunmadığı, dosyanın tarafları ile davanın konusu yönünde bir irtibatının olmadığı, bu nedenle fer’i müdahillik talebinde hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmakla yerel mahkemece talebin reddi yönünde verilmiş olan karar yerindedir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuran fer’i müdahil … ‘nin dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine, davacının istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Fer’i müdahil … ‘nin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE,
3-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.11.2017 tarih ve 2016/735 Esas, 2017/609 Karar sayılı kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-4 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
4-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
5- Fer’i müdahil … ‘den alınması gereken istinaf karar harcı 59,30 TL olup, peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL karar harcının ilk derece mahkemesince ilgilisinden alınarak hazineye gelir KAYDINA,
6- Fer’i müdahil … tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir KAYDINA,
7-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davacıya ilk derece mahkemesince İADESİNE,
8-İstinaf başvurusu nedeni ile fer’i müdahil … ‘nin yaptığı giderlerin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
9-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde DİKKATE ALINMASINA,
10-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA,
11-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen TEBLİĞE ÇIKARILMASINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 12.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.