Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/738 E. 2021/885 K. 12.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/738
KARAR NO : 2021/885
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/1040
KARAR NO : 2017/322
KARAR TARİHİ : 31.03.2017

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 12.07.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 13.07.2021
İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31.03.2017 tarih ve 2014/1040 Esas, 2017/322 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye ….. tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, davalının, müvekkili hakkında 400.000,00 TL bedelli ve üzerinde “teminat senedi” yazılı senede dayalı olarak 05.07.2012 tarihinde Urla İcra Müdürlüğü’nün 2012/657 Esas sayılı dosyasında icra takibi başlattığını, takipte borçlu olarak gösterilen kardeşi ….. ile alacaklı gözüken davalı arasında “yüklenicisi …..” olan kat karşılığı inşaat sözleşmesinin bulunduğunu ve senedin bu sözleşmenin teminatı olarak verildiğini, senedin müvekkilinin kardeşi ….. tarafından düzenlendiğini, …..’in bu senedi davalıya vermekten vazgeçtiğini ve dava dışı diğer ağabeyi …..’e imha edilmek üzere teslim ettiğini, bu senet üzerindeki yazı ve rakamların hiçbirisinin müvekkili elinden çıkmadığını, imzanın da müvekkiline ait olmadığını, hatta senetteki TC kimlik numarasının da müvekkili ile herhangi bir ilgisinin olmadığını belirterek, müvekkilinin bu senet ve takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, müvekkili yararına takip miktarının % 20’si oranında kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, takibe konu senedin kat karşılığı inşaat sözleşmesi nedeniyle davacı ve kardeşi …..’in taahhütlerini yerine getirmemeleri nedeniyle müvekkili arsa sahibine verdikleri zararların telafisi ve karşılığı olmak üzere düzenlendiğini, bu senedin davacının kardeşi ….. tarafından gizli ortak davacıya da imzalatılarak müvekkiline teslim edildiğini, şayet ….. davacı yerine de imza atmış ise bunun iki kardeş arasında halledilecek bir husus olduğunu, ancak davacının İzmir ….. Noterliği’nde kardeşi …..’e kendisi yerine senet imzalamak dahil çok geniş yetkiler içeren bir vekaletname verdiğini, davacının ödeme emri tebliği üzerine 14.08.2012 tarihinde Urla İcra Müdürlüğü’ne “imzaya itiraz” dilekçesi verdiğini ve aynı dilekçe ile Urla İcra Hukuk Mahkemesi’ne dava açtığını, bu mahkeme tarafından 03.10.2012 tarihli, 2012/88 Esas ve 2012/76 Karar sayılı karar ile “davanın HMK’nın 119/2 maddesi gereğince açılmamış sayılmasına” karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, davacının 9 ay geçtikten sonra 16.05.2013 tarihli dilekçesi ile yeniden Urla İcra Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak senedin iptalini istediğini ancak kendilerinin “isteğin mükerrer olduğunu” savunmaları üzerine davacının 16.09.2013 tarihli duruşmada davadan vazgeçtiğini, mahkeme tarafından “davanın feragat nedeniyle reddine” karar verildiğini, davacının eldeki bu dava ile aynı isteğini 3. kez dava konusu yaptığını, davacının İİK’nın 168/1-4 maddesi gereğince 5 gün içinde imzaya açıkça itiraz etmesi gerektiğini, menfi tespit veya istirdat davası açma hakkının ona yeni bir imza itirazında bulunma hakkı vermeyeceğini, bir an için senetteki imzanın davacıya ait olmadığı kabul edilse bile senedin yüklenici firmanın ortağı olarak davacı ile müvekkili arasındaki hukuki ve ticari ilişki nedeniyle verildiğini, borcun bulunduğunu savunarak, davanın reddini, müvekkili yararına alacağın % 20’si oranında tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “…Dava konusu senedin, tarafların kabul ettiği ve üzerinde de yazılı olduğu şekilde bir teminat senedi olması, bu niteliği gereği kayıtsız bir para ve borç ikrarını içermediği gibi, her şeyden önce davacı tarafın sahtecilik iddiasına dayanması, yapılan bilirkişi incelemesinde de senet üzerindeki imzanın davacı eli ürünü olmadığının belirlenmesi karşısında, haklı görülen davanın kabulüne…” şeklindeki gerekçe ile davanın kabulü ile; davacının Urla İcra Müdürlüğü’nün 2012/657 Esassayılı dosyasında takibe konu edilen 400.000,00 TL bedelli senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacı vekilinin tazminat isteğinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı …..’ün, müvekkili aleyhine 400.000,00 TL bedelli, üzerinde açıkça teminat senedi yazılı olan ve müvekkilinin imzası olmayan senede dayalı olarak 05.07.2012 tarihinde Urla İcra Dairesinin 2012/657 Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus takip yolu ile icra takibi yaptığını, Urla İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2012/88 E. Sayılı dosyası ile müvekkili tarafından imza itirazı yapıldığını, ancak usul eksikliklerini kesin sürede yerine getiremediğinden 27.09.2012 tarih 2012/76 K. ile davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, kararın temyiz edilmeksizin 22.02.2013 tarihinde kesinleştiğini, akabinde bu davanın açıldığını, yerel mahkemenin müvekkilinin borçlu olmadığını tespit ederek takibin durdurulmasına karar verdiğini, müvekkilinin bu takip nedeni ile ciddi maddi zararları oluştuğunu, taşınmazlarının ve maaşına haciz konulduğunu, talep edilmesine rağmen %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin yerinde olmadığını, yerel mahkemenin davalı yanın tanık beyanlarına değer verdiğini, davanın ihbar olunduğu …..’in senet işlemleri olurken tanık …..’ın orada olmadığını, ….. İnşaat yetkilisi olarak dava konusu senede kendisinin imza attığını, davalının, davacının imzasını istediğini, kendisinin de “….. Bey’in burada olmadığını” söylediğini, senedin teminat senedi olduğunu ve işlerin devamı ile ilgili olduğunu, senedi verirken sadece kendisinin imzalarının olduğunu, ismi ve diğer senet içeriğinde davacı ile ilgili kısımlar ile ilgili kendi iki adet imzası dışında imzanın bulunmadığını, davalı yanın kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin kardeşinin imzasının bulunduğu teminat senedinin tahsil kabiliyetini arttırmak için malvarlığı ve maaşı olan müvekkilini ekleyerek takibe koyduğunu, doktorluk yapan müvekkilinin en başta kişilik haklarının ihlal edildiğini, buna rağmen yerel mahkemece gerekçesiz olarak tazminat isteğinin reddedilmesinin yerinde olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesi ve istinafa cevap dilekçesinde özetle; dava konusu senedin taraflar arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince edimlerin yıllarca yerine getirilmemesi nedeniyle zararların telafisi olarak, davacının kardeşi yüklenici ….. tarafından gizli ortak olarak yer alan davacının da imzası bulunduğu halde onun tarafından kendisine verildiğini, imzanın davacıya ait olmamasının her iki kardeşin arasındaki bir sorun olduğunu, davacının kardeşi …..’e geniş yetkiler veren vekaletname verdiğini, Urla İcra Hukuk Mahkemesinde imzaya itiraz nedeniyle açılan davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, bu kararın kesinleşmesinden sonra açılan senedin iptali istemi ile açılan davanın ise mükerrer dava savunması üzerine feragat ile sonuçlandığını, açılan bu davanın üçüncü dava olduğunu, imzanını kendisine ait olmadığı iddiasında bulunan davacının imza itirazından sonra İİK’nın 168.maddesi gereğince bunu 5 gün içerisinde icra mahkemesine bildirmesi gerektiğini, açılan davaların sonucuna göre menfi tespit davası ile yeniden imza itirazında bulunamayacağını, 168.maddede belirtilen hakkının düştüğünü, önceki kararların yok sayılarak yapılan inceleme sonucu davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığını, davacının yüklenici kardeşi ile ortaklık ilişkisi nedeniyle imza kendisine ait olamasa dahi müvekkiline senet bedelinden daha fazla bir miktar nedeniyle borçlu olduğunu, Urla Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 01.03.2017 tarih, 2013/24 Esas, 2017/128 Karar sayılı kararı ile davacı ve anılan dosyadaki diğer davalıların müvekkiline toplam 622.535,00 TL borçlu olduklarına karar verildiğini, davacının kat karşılığı inşaat sözleşmesine konu işi organize eden kişi olmakla birlikte doktor olması nedeniyle gizli ortak olarak yer aldığını, nitekim İzmir …..Noterliği’nin 17.05.2007 tarih, 8949 yevmiye nolu ve Üsküdar 4. Noterliği’nin 30.06.2010 tarih 21262 yevmiye nolu işlemleri ile davacının ….., ….. ile birlikte müvekkili tarafından vekil tayin edildiğini, 04.04.2012 tarihli azilnamenin de davacıya tebliğ edildiğini, belirtilen tüm bu nedenlerle ve özelllikle imza itirazı nedeniyle açılan davaların açılmamış sayılmasına ve feragat nedeniyle sonuçlanmış olmasına göre eldeki davanın aynı nedenle açılamayacağını belirterek ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava İİK’nın 72. Maddesi gereğince açılan menfi tespit isteğine ilişkindir.
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonrada ileri sürülebilir.
Somut olaya gelince; davacı davalı tarafından Urla İcra Müdürlüğü’nün 2012/657 Esas sayılı dosyası ile takibe konulan 400.000,00 TL bedelli teminat senedindeki imza ve T.C. kimlik numarasının kendisine ait olmadığını belirterek eldeki davayı açmıştır.
Davalı imza itirazının bu davadan önce icra hukuk mahkemesinde açılan davalarda incelenmiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece senedin kayıtsız şartsız borç ikrarını içermediği, sahtecilik iddiasının bulunduğu, yapılan imza incelemesi ile de senetteki imzanın davacıya ait olmadığının belirlendiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm yukarıda belirtilen nedenlerle davacı ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davacı vekilinin istinafı yönünden; davalının kat karşılığı inşaat sözleşmesinin süresinde ifa edilmemesi nedeniyle kendisine yüklenici tarafından verilen teminat senedine dayanarak yaptığı icra takibinde kötüniyetli olarak kabulü mümkün olmadığından, mahkemece kötüniyet tazminatına hükmedilmemiş olmasında dairemizce de bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davalı vekilinin istinafına gelince; her ne kadar yapılan takibe konu senetteki imzaya itiraz nedeniyle bu davadan önce icra hukuk mahkemesinde açılan davalar, açılmamış sayılmasına ve davanın feragat nedeniyle reddine karar verilerek kesinleşmiş olması nedeniyle eldeki davanın dinlenme olanağı bulunmadığı belirtilmiş ise de icra mahkemelerinden verilen kararların niteliği gereğince bu dava yönünden kesin hüküm oluşturduğundan söz edilemez.
Eldeki davanın, davalının arsa maliki olarak yer aldığı kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince açılan bir menfi tespit davasından ziyade anılan sözleşmenin süresinde ifa edilmemesi nedeniyle verilen teminat senedindeki imzanın sahteliğinden kaynaklanan menfi tespit davası olduğu, yapılan imza incelemesi sonucunda senetteki imzanın davacı eli ürünü olmadığının tespit edildiği, senetteki davacı imzasının davalı önünde atılmış olduğu iddiasının bulunmadığı, davacının gizli ortak olduğunun kabul edilerek sözleşmeden kaynaklanan nedenle asıl yüklenici ile birlikte borçlu olduğu kabul edilse dahi, davacının imzasını taşımaması sebebiyle bu senetten dolayı borçlu olduğunun kabulüne olanak bulunmadığından, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde dairemizce bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1. maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının, 12.03.2019 tarihinde peşin alınan 44,40 TL ile 35,90 TL olmak üzere toplam 80,30 TL harçtan mahsubu ile kalan 21,00 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatıran davacıya iadesine,
3-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 27.324,00 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 6.847,65 TL harcın ile mahsubu ile kalan 20.476,35 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olan kararın dairemiz yazı işleri müdürlüğü tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere 12.07.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.