Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/611 E. 2021/667 K. 31.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/611
KARAR NO : 2021/667

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1019
KARAR NO : 2018/1248
KARAR TARİHİ : 20.11.2018

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 31.05.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 01.06.2021

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.11.2018 tarih ve 2017/1019 Esas, 2018/1248 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye ….. tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, davalı şirket ile müvekkili şirket arasında yapılan makina imalatı, montaj ve inşaat vb. işleri için, müvekkilinin davalı şirketten toplam 100.950,98 TL alacağı bulunduğunu, davalının kalan bakiye borcunu ödememesi üzerine davalı aleyhine Torbalı İcra Müdürlüğü’nün 2017/1920 Esas sayılı dosyasından takip başlatıldığını, davalının borcu olmadığından bahisle 18.05.2017 tarihinde borca, faize ve ferilerine itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek, borçlunun icra takibine yaptığını itirazının iptaline, borçlunun takip konusu borcu takip dosyasında belirtilen adi kanuni faiziyle birlikte icra takibinden itibaren ödemeye ve takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin dava tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, davacı şirketin davasının ve müvekkili şirket aleyhine başlatılan icra takibinin haksız ve dayanaksız olduğunu, davacının sunmuş olduğu dilekçe ve eklerinde, fatura konusu malların teslim edildiğine ilişkin delil sunmadığını, teslim edilen faturaya sekiz gün içinde itiraz edilmemiş olmasının faturaya yazılı malın alıcıya teslim edildiğini göstermediğini, bunun sadece malın fiyatı ve adedi yönünden kabul anlamına geldiğini, Yargıtay örnek kararlarına göre de sadece fatura düzenlenmiş olmasının ispat külfetinin yerine getirilmesi için yeterli olmadığının mutlaka dava konusu malların teslim edildiğine ilişkin delil sunulmasının gerektiğinin belirtildiğini, davacı tarafın ise dosyaya delil olarak sadece kesmiş olduğu faturaları gösterdiğini ve alacağının olduğunu iddia ettiğini savunarak, haksız ve dayanaksız davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “…davacı şirketin davalı şirketten takip tarihi itibari ile 100.950,98-TL alacaklı olduğu tespit edildiğinden davanın kabulü ile davalının Torbalı İcra Dairesinin 2017/1920 Esas sayılı takip dosyasına itirazının iptaline, davalının alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine dair aşağıdaki hükmün tesisi uygun görülmüş iş bu dava sebebiyle yapılan yargılama giderleri davalıya yükletilerek davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir olunmuştur….” şeklindeki gerekçe ile davanın kabulü ile davalının Torbalı İcra Dairesi’nin 2017/1920 Esas sayılı takip dosyasının itirazın iptali ile anılan takibin 100.950,98 TL asıl alacak üzerinden aynen devamına, hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında hesaplanan 20.190,19 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafından müvekkili şirkete yapılan bir mal teslimi bulunmadığını, bu hususun davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili istemi ile yapılan icra takibine itirazın iptali isteğine ilişkindir.
Kural olarak, eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yok ise de davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiği takdirde yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK 200. maddesine göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan davalının veya onun adına hareket eden kişinin imzasını taşıyan teslim belgesi, irsaliyeli fatura, ile de sözleşme ilişkisinin ispatı mümkündür. Yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ticari defterler, ikrar veya yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir.
Tüm bu delillerle de sözleşme ilişkisi ispatlanmış değilse HMK 200. maddedeki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Açık muvafakat olmazsa tanıkla sözleşme ilişkisi ispatlanamaz. Bunun da istisnası olan HMK 202. maddeye göre senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir. (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
Faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1978/11-1147 Esas sayılı kararı.)
Somut olaya gelince; davacı yüklenici, 2016-2017 yıllarında davalı şirkete yapılan makine imalatı, montaj ve inşaat vs. işler nedeniyle yapılan ödemelere göre hesap dökümleri kapsamında davalıdan bakiye 100.958,98 TL alacağı bulunduğunu, davalının yapılan icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini belirterek eldeki davayı açmıştır.
Davalı, davacıya borcu bulunmadığını, ticari defterler üzerinde yapılacak inceleme sonucu bu hususun sabit olacağını, davacı tarafından kendisine yapılan bir teslim bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından, teslimin kanıtlanmadığı gerekçesi ile istinaf edilmiştir.
Taraflar arasında yazılı olarak düzenlenmiş bir sözleşme bulunmamakta ise de, davalı sözleşme ilişkisine karşı çıkmamış ancak icra takibine konu malın-işin tesliminin kanıtlanmamış olmaması nedeniyle alacağa karşı çıkmıştır. Her iki tarafın tacir olduğu, düzenlenen bilirkişi raporuna göre her iki taraf defterlerinin usulüne uygun olarak düzenlendiği, alacağın dayanağını oluşturan faturaların her iki taraf ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, taraf defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yapılmış olduğu, davalıya tebliğ edilen faturalara itiraz edilmediği ve iade edildiğine ilişkin kayıt bulunmadığı, kayıtların birbirini doğruladığı ve özellikle davacı alacağının belli bir işin yapılmasına ilişkin olmayıp 2016-2017 yıllarındaki birden fazla iş nedeniyle taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle, cari hesap alacağından kaynaklanmış olduğu, tarafların sıfatı ve defterlerin niteliğine göre HMK’nın 222/3. maddesi gereğince kesin delil niteliği taşıdığı, davalının dayandığı delillerin, kesin delilin aksini kanıtlayacak nitelikte bulunmadığı da gözetilerek mahkemece verilen kararda dairemizce de bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1. maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 6.895,96 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 1.724,00 TL harcın mahsubu ile kalan 5.171,96 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olan kararın dairemiz yazı işleri müdürlüğü tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere 31.05.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.