Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/582 E. 2021/1295 K. 18.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/582
KARAR NO : 2021/1295

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/143
KARAR NO : 2018/627
DAVA TARİHİ : 08.03.2017
KARAR TARİHİ : 25.12.2018

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 18.10.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 18.10.2021

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.12.2018 tarih ve 2017/143 Esas, 2018/627 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, taraflar arasında sözlü olarak kurulan sözleşme doğrultusunda, müvekkili şirket tarafından, davalının talebi üzerine, inşaat halindeki hastanenin, 10.07.2013 tarih 549 sayılı karar ile onaylanan, 03.11.2014 tarih 692 sayılı karar ile onaylanan, 27.11.2015 tarih 16 sayılı karar ile onaylanan, 2 adedi ana proje, diğer ikisi tadilat projesi olmak üzere 4 adet elektrik tesisatı projesi çizildiğini, 1 adet proje ile 2 adet tadilat projesi bedellerinin ödenmediğini, elektrik ruhsat projesinin mimari plan çizimleri, kolon şemaları, zayıf akım şemaları, gerilim düşümü topraklama hesaplamaları, yükleme cetveli, sembol listeleri ve ilgili şartnameleri kapsadığını, projelerin …. Dağıtım A.Ş. tarafından, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nca yayınlanan Elektrik Tesisleri Proje Yönetmeliğine ve bu Yönetmeliğin 9/1. md. uyarınca usulüne uygun bulunarak onaylandığını, belediyeye sunulduğunu, davalı tarafından herhangi bir itiraza uğramayan projeler sebebi ile müvekkilinin iş bedeline hak kazandığını, 4. projenin, davalı şirketin yetkilisine gönderildiğini, davalının bu projeyi uygulamadığını, ancak davalının talimatı üzerine projenin hazırlandığını ve bu projeye ilişkin bedele de hak kazandığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, şimdilik 90.000,00 TL proje bedelinin, temerrüt tarihinden itibaren işleyen ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili 25.09.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile; 90.000,00 TL olan dava değerini 142.298,77 TL artırmış, toplam 232.298,77 TL alacağın temerrüt tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş artırılan miktara ilişkin harcı da yatırmıştır.
CEVAP :
Davalı vekili, 90.000,00 TL alacak bedelinin neye dayalı olduğunun açıkça belirtilmediğini, davacı tarafından davadan önce müvekkiline gönderilen faturada bedelin 221.975,70 TL olarak belirtildiğini, taraflar arasında hiç bir zaman sözleşme ilişkisi kurulmadığını, müvekkilinin elektrik tesisat proje çizimi hususunda dava dışı … ile anlaşma sağladığını, 14.08.2014 tarihinde Elektrik Tesisatı Projesine ilişkin sözleşmenin imza altına alındığını ve tüm iş bedelini …’ne ödediğini, dava dışı …’ne iş yapan firma olan davacının müvekkili şirket ile sözlü olarak sözleşme kurulduğuna dair iddialarının anlaşılmasının güç olduğunu, hayatın olağan akışana aykırı bulunduğunu, proje çalışmalarına ilişkin birçok şirketin proje ve sair uygulama, maliyet değerlendirmelerini teklif olarak müvekkiline sunduğunu, davacının müvekkili şirkete 27.11.2015 tarihinde mimari projedeki tadilatlar sebebiyle elektrik projesinde esas bir değişiklik gerektirmeyen ve Elektrik Mühendisleri Odası onayı gerektirmeyen bir tadilat projesi sunduğunu, bu proje için herhangi bir ücret ve sair görüşme yapılmadığını, davacının müvekkilinden hiç bir hak ve alacağı bulunmamasına rağmen 06.12.2016 tarih 082306 no’lu 221.975,70 TL bedelli fatura gönderdiğini, müvekkilinin faturaya noter aracılığıyla itirazda bulunduğunu, davacıya herhangi bir borcun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “… … İlçesi … Mahallesi … ada … parseldeki özel hastanenin yapımı ile ilgili … Belediyesi’nden alınan ilk yapı ruhsatı 18.04.2014 tarihli olup, bu ruhsatın ekinde bulunan elektrik projesi 10.07.2013 tarih ve 549 sayı ile onaylanmıştır. Proje davacı şirket temsilcisi … tarafından çizilmiştir. Davacı bu proje bedelinin … tarafından kendisine ödendiğini beyan etmekle taraflar arasında bu konuda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bilirkişi raporunda … ile davalı şirket arasında 14.08.2014 tarihinde düzenlenen tutanak kapsamında, davacı şirkete ait projelerin tesliminin yapılmış olduğu, dava konusu diğer projelerin bu tutanak tarihinden sonra çizilmiş olduğu açıklanmıştır. Elektrik projeleri davacı tarafından hazırlanmış ve davalı şirket bu projelere dayalı olarak ruhsat almıştır. Davacı tarafından hazırlanan projelere ilişkin olarak davalı tarafça “ruhsat alınması” eser sözleşmesine konu “işin/eserin” kabulü anlamına gelmektedir. TBK.’nun 477/2 md. uyarınca projelere ilişkin olarak ruhsat alınması zımni bir kabul mahiyetinde olup eser kabul edilmiş sayılır. Sözleşmeye konu sonucun/eserin kabul edildiği bir hukuki ilişkide “sözleşmenin yokluğu” temeline dayanan davalı savunması hukuken yerinde bulunmamıştır. Eser sözleşmesi hukuken bir geçerlilik şekline bağlanmadığından, TBK.’nun 12. maddesi gereğince sözlü olarak da yapılması hukuken mümkündür. Davacı tarafından hazırlanan elektrik projeleri davalı tarafından kullanılarak, gerekli ruhsatların alınması nedeni ile “eser sözleşmesine konu sonuç sorumluluğunun” davacı tarafından ifa edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Türk Mühendis Ve Mimar Odaları Birliği Elektrik Mühendisleri Odası En Az Ücret Ve Mesleki Denetim Uygulama Esasları Yönetmeliği’nin “Mesleki Denetim Uygulama Esasları” başlıklı 10. maddesi de proje sahibinin fikri hakkına ilişkin düzenlemelere yer vermektedir. “Bir hizmetin, sözleşmesini imza etmiş mühendis tarafından yapılıp bitirilmemesi halinde, bu sözleşmeye imza koyan mühendisin yazılı izni olmaksızın aynı iş başka bir mühendis tarafından yapılamaz. Ancak, bu durumun mühendisin kendi kusurundan kaynaklandığına ilgili Oda birimi tarafından yapılacak inceleme sonucunda ilk mühendisin izninin aranması konusunda Oda birimi yetkilidir. Yapı projelerinde değişiklik projeleri kesin projeyi hazırlayanlar tarafından yapılır ve kesin proje sorumlusunun yazılı izni olmadan başka bir SMM tarafından değişiklik projesi hazırlanamaz. Kesin proje sorumlusunun SMM hizmeti yürütmemesi, vefat etmesi veya Oda kayıtlarındaki tebligat adresine ulaşılamaması durumunda değişiklik projesi başka bir SMM tarafından hazırlanabilir. Ancak anlaşmazlıklar durumunda Oda yetkilidir.” düzenlemesini getiren 10. madde hükmü uyarınca da, davacının eser sözleşmesine konu edimini yerine getirdiği, ücrete hak kazandığı sonucuna varılmıştır. Sözleşmede bedelin miktarı konusunda bir açıklık bulunmaması sözleşmenin kurulmasına engel teşkil etmemektedir. TBK.’nun 481. maddesine göre, önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir. Bu noktada eserin bedelinin belirlenmesine ilişkin taraflar arasında ilgili meslek odası tarifesinin uygulanması gerekir. Bilirkişi raporunda meslek odasının asgari tarifesi dikkate alınarak 03.11.2014 tarih ve 692 sayı ile onaylanan proje için 62.705,61 TL, 27.11.2015 tarih ve 1016 sayı ile onaylanan proje için 67.078,88 TL, 05.05.2016 tarihli maildeki proje için 67.078.88 TL olmak üzere 3 adet projenin toplam bedeli 196.863,37 TL+35.435,40 TL KDV = 232.298,77 TL davacı alacağı hesaplanmış ise de, davacı tarafından davaya konu 06.12.2016 tarih, A-082306 numaralı faturada 03.11.2014 tarih 692 sayı ile onaylanan proje bedeli 62.705,00 TL, 27.11.2015 tarih 1016 sayı ile onaylanan proje bedeli 62.705,00 TL, 05.05.2016 tarihli mail ile gönderilen uygulama projesi bedeli 62.705,00 TL açıklaması ile toplam 188.115,00 TL + 33.860,70 TL %18 KDV = 221.975,70 TL alacak hesaplanması karşısında, 221.975,70 TL fatura bedeli üzerinden davanın kabulüne” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafın düzenlemiş olduğu fatura bedeli 221.975,70 TL olup, bu bedelin Elektrik Mühendisleri Odası tarafından her yıl yayınlanan metrekare hesabına göre belirlenen asgari elektrik ruhsat proje bedeli esas alınarak belirlendiğini ayrıca yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda da yine Elektrik Mühendisleri Odasının ücret tarifesine göre belirlenen miktar üzerinden hüküm kurulduğunu, ancak davacının dava açarken 90.000,00 TL değer göstermek suretiyle dava açtığını, belirtildiği şekilde alacak miktarı belirlenebilir nitelikte olduğundan HMK’nın 109/2 maddesi gereğince kısmi dava açılmasının mümkün olamayacağını, bu hususa ilişkin itirazları yönünden yerel mahkemece herhangi bir hüküm tesis edilmediğini, dava konusu tüm projeler tadilat projesi niteliğinde olmasına rağmen yerel mahkemece 3 projenin de esas proje olduğu kabul edilerek alacak miktarının yanlış hesaplandığını, 15.12.2017 tarihli bilirkişi heyetinin 1.ek raporunda 13.11.2014 tarih ve 692 sayılı ilk projenin asıl proje olduğu, 27.11.2015 tarih ve 1016 sayılı ile 05.05.2016 tarihli mailden gönderilen projede ise tadilat projesi olarak değerlendirilmesinin mümkün olduğunun belirtildiği ve buna göre bir adet asıl, iki adet tadilat olmak üzere üç proje için toplam bedelin 153.145,69 TL olduğunun belirlendiğini ancak mahkemece üç projenin de asıl proje olduğu kabul edilerek karar verilmesinin hatalı olduğunu, yerel mahkeme tarafından yapılan 30.05.2017 tarihli ön inceleme duruşmasında mahkemece yapılan tespitte bedeli ödenmediği iddia edilen projelerden iki adedinin tadilat projesi olduğunun açıkça zapta geçirildiğini, bilirkişilerce bu yönde düzenlenmiş olan raporlara aykırılık teşkil edecek şekilde karar verilmesinin yerinde olmadığını ayrıca dava konusu olan üç adet projenin birinin esas proje, diğer iki adedinin tadilat projesi olduğu kabul edilerek bilirkişilerce hesaplama yapıldığını, oysaki esas proje bedeli dava dışı …’nce ödenmiş olup, bu husus davacı şirketin de kabulünde olduğuna göre ihtilafa konu diğer üç projenin asıl projeyi tadil edici nitelikte olduğunu, bu sebeple 03.11.2014 tarihli ve 692 sayılı projenin de tadil projesi olarak nitelendirilmesi gerektiğini, Elektrik Mühendisleri Odasının proje ücretlerinin belirlenmesi ve uygulanması esaslarını düzenleyen 6/ğ fıkrasında yapılan düzenleme kapsamında tadilat projeleri nedeniyle proje bedellerinden %50 indirim yapılacağının düzenlendiğini, bu düzenlemeye aykırı olarak tüm projelerin bedellerinin %100 bedel üzerinden belirlenmesinin de hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirkete ait hastane için çizilen elektrik proje bedellerinin tamamının ödendiğini, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında hiçbir zaman sözleşme ilişkisi kurulmadığını, elektrik tesisat projesi çizimi hususunda dava dışı … ile anlaşma sağlandığını, davacı tarafın dava dışı olan bu şirket ile iş yapan firma olduğunu, müvekkili şirketin elektrik projeleriyle ilgili tüm bedeli bu şirkete ödediğini, ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; açmış oldukları davada daha sonradan harcı tamamlanmak suretiyle dava değerine ilişkin ıslah yapıldığını, HMK’nın kısmi davaya cevaz verdiğini, davalının bu yöndeki istinaf talebinin yerinde olmadığını, davalı tarafın tüm projelerin tadilat projesi niteliğinde olduğunu iddia ettiğini ancak projelerin isminin tadilat şeklinde olmasının projelerin gerçek niteliğini değiştirmeyeceğini, zira davalı şirkete ait hastanede mimari projenin değiştiğini, odaların ve tüm hastane alanının metrekaresinin arttırıldığını, başlangıçta mevcut olan odaların ve birimlerin yerlerinin değiştirildiğini, bu nedenle en baştan yeni çizimler yapıldığını, bu nedenle davacının proje bedellerinin %100’üne hak kazandığının bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, 24.08.2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunun 6 ve 7. sayfalarında bu hususun açıkça belirlendiğini, ayrıca istinaf dilekçesine konu olan itirazların davalı tarafından yargılama aşamasında cevap ve ikinci cevap dilekçesinde ileri sürülmediğini, bu nedenle bu iddiaların istinaf aşamasında ileri sürülmesinin mümkün olamayacağını, bu nedenlerle istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, Eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir.
İddia olunan sözleşme ilişkisinin kurulduğu tarih ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan, 6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
TBK’nun 480.maddesinde;”Bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana getirmekle yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez.Ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar,taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse yüklenici,hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.”
TBK’nun 481. maddesinde;”Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.”
Hükümleri düzenlenmiştir.
Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içerir bir iş görme akdidir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise, teslim edilen eserin bedelini ödemektir.
Kural olarak, eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yok ise de davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiği takdirde yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK 200. maddesine göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan davalının veya onun adına hareket eden kişinin imzasını taşıyan teslim belgesi, irsaliyeli fatura, ile de sözleşme ilişkisinin ispatı mümkündür. Yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ticari defterler, ikrar veya yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir.
Tüm bu delillerle de sözleşme ilişkisi ispatlanmış değilse HMK 200. maddedeki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Açık muvafakat olmazsa tanıkla sözleşme ilişkisi ispatlanamaz. Bunun da istisnası olan HMK 202. maddeye göre senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
Taraflar arasında geçerli bir eser sözleşmesi ilişkisi kurulması durumunda işi üstlenen yüklenicinin işe hiç başlamadığı ya da işi terk ederek yarım bıraktığı iş sahibi tarafından yasal delillerle kanıtlanmadıkça sözleşmeye uygun olarak gerçekleştirilen imalatın bu işi üstlenmiş olan yüklenici tarafından yapılmış olduğunun karine olarak kabul edilmesi gerekir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddeleri uyarınca taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Yine, gerek doktrinde gerekse Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere; ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kişiye düşer. Bu kabul, adi karine niteliğindedir. Nitekim; Dairemizin istikrar bulmuş içtihatlarında kabul edildiği üzere, bir sözleşme fesih ya da başka bir nedenle ortadan kaldırılmadıkça, o sözleşme kapsamında kalan işlerin, o sözleşmenin yüklenicisi tarafından yapıldığı kabul edilir. Ancak, sözleşme feshedilmiş ve işin üçüncü kişiye yaptırıldığı ileri sürülmüşse, bu kez karine, üçüncü kişi yararına oluşmaktadır. Elbette, her iki durumda da, bu karinelerin aksini ileri süren tarafın, bu savunmasını kanıtlanması mümkündür.
Somut olayda; davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.
Davacı yüklenici, davalı taraf ile aralarında yazılı sözleşme yapılmadığını ancak davalı iş sahibine ait hastane inşaatına ilişkin elektrik projeleri yaptığını ve bir kısım bedelin ödenmediğini iddia etmektedir.
Davalı iş sahibi ise; davacı tarafla herhangi bir eser sözleşmesi ilişkisi bulunmadığını, hastane inşaatına ilişkin elektrik projelerinin dava dışı başka bir firmaya yaptırıldığını iddia ederek sözleşme ilişkisini inkar etmektedir.
Dosyada mevcut 18.04.2014 tarih ve 2416 nolu yapı ruhsatında davacı tarafından hazırlanmış olan 11.04.2014 tarih ve 549 onay nolu elektrik projesinin kullanıldığı, 28.07.2015 tarih ve 5729 nolu yapı ruhsatında davacı tarafından hazırlanmış olan 27.07.2015 tarih ve 692 onay nolu elektrik projesinin kullanıldığı, 14.12.2015 tarih ve 8749 nolu yapı ruhsatında davacı tarafından hazırlanmış olan 08.12.2015 tarih ve 1016 onay nolu elektrik projesinin kullanıldığı, yine 31.05.2016 tarih ve 3898 nolu yapı ruhsatında davacı tarafından hazırlanmış olan 09.05.2016 tarih ve 1016 (devam eden proje) onay nolu elektrik projesinin kullanıldığı ve bu şekilde davacı tarafından hazırlanmış olan elektrik projelerinin davalıya ait hastane inşaatının ruhsat alım işlemlerinde belediyeye ibraz edildiği anlaşılmaktadır.
Bu elektrik projelerinde 11.04.2014 tarih ve 549 onay nolu olan projenin dava dışı … ile davalı şirket arasında imzalanmış olan 09.04.2013 tarihli sözleşme ile yine dava dışı … ile davalı şirket arasında imzalanmış olan 14.08.2014 tarihli ibraname niteliğindeki tutanak kapsamında yapılan iş olduğu ve bu proje bedelinin davacıya dava dışı şirket tarafından ödendiği hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır.
Davacı; yukarıdaki yapı ruhsatlarında belirtildiği şekilde onaylanan ve kullanılan 03.11.2014 tarih ve 692 nolu ile 27.11.2015 tarih ve 1016 nolu projeler ile davalı şirketin isteği üzerine hazırlanarak çizilen ve e-mail yoluyla davalı şirkete gönderilen projenin bedelini talep etmekte olup, davalı ise; bu projelere ilişkin davacıdan bir talebinin bulunmadığını ve davacı ile aralarında bu yönde sözlü veya yazılı bir sözleşme bulunmadığı iddia etmektedir.
Mahkemece taraflar arasında sözlü eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu kabul edilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Yerel mahkemece dava konusu projelerin gönderilmesi yönünde Çiğli Belediye Başkanlığına müzekkere yazılmış ise de; dava konusu projelerin dosyaya celbinin sağlanmadığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca, davacı tarafından davalının talebi üzerine hazırlanan ve e-mail yoluyla davalı şirket temsilcisine gönderildiği bildirilen projenin de bir örneğinin dosya içerisine alınmadığı görülmektedir.
Bilirkişilerce Çiğli Belediyesinde mevcut olduğu anlaşılan 03.11.2014 tarih ve 692 karar nolu ve 27.11.2015 tarih ve 1016 karar nolu onaylı projelerin yerinde incelenmek suretiyle davacının hak ettiği iş bedelinin ne kadar olduğunun hesaplanması mümkün ise de; davacı tarafından e-mail yoluyla gönderilen projenin incelenme işleminin ne şekilde yapıldığı, davalının projeyi kullanabilecek nitelikte fen ve sanat kurallarına uygun şekilde yapılıp yapılmadığının tespitinin ne şekilde belirlendiği yönünde bilirkişi raporlarında denetime elverişli bir açıklama bulunmamaktadır. Bu nedenle dava konusu elektrik projelerinin ve özellikle e-mail yoluyla davalıya gönderildiği söylenen projenin dosya içerisine celbi sağlanmadan bilirkişilerce rapor düzenlenmesi yerinde değildir.
Bu duruma göre; mahkemece dava konusu olan ve davacı tarafından çizilen elektrik projelerine ilişkin onaylanarak yapı ruhsatı alınanların … Belediye Başkanlığından davacı tarafından e-mail yoluyla gönderilen projenin ise bir örneğinin davacı tarafından dosyaya ibraz edilmesinin sağlanması ile bilirkişilerden davacı tarafından hazırlanan projelerin uygulama alanları da değerlendirilmek suretiyle hak edeceği bedelin ne kadar olduğu ve varsa davalı tarafça yapılan ödemeler de mahsup edilmek suretiyle belirlenmesi yönünde denetime elverişli rapor alınması gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm kurulmuş olması yerinde değildir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.12.2018 tarih ve 2017/143 Esas, 2018/627 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 3,790,79 TL istinaf nispi karar harcının istek halinde davalıya ilk derece mahkemesince İADESİNE,
5-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde DİKKATE ALINMASINA,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı lehine vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA,
7-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen TEBLİĞE ÇIKARILMASINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 18.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.