Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/577 E. 2021/603 K. 21.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/577
KARAR NO : 2021/603
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/620
KARAR NO : 2018/1067
KARAR TARİHİ : 19.10.2018
DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 21.05.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 21.05.2021

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19.10.2018 tarih 2015/620 esas – 2018/1067 karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili ve davalılar …, …, … ve … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, davalı … ve diğer davalılar … ve … arasında İzmir 18. Noterliği’nin 21.09.2005 tarih ve 027181 yevmiye numaralı “Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadine Havi Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi”nin akdedildiğini, yüklenici …’nin sahibi bulunduğu … İnşaat Şirketi ile imalatlara başlandığını ve müvekkili tarafından da alüminyum panjur doğrama imalatı ve montajlarının yapıldığını, tarafların işin bedeli olarak müvekkiline … ada … parseldeki … numaralı bağımsız bölümün satışının verilmesi konusunda anlaştıklarını, bu hususta gayrimenkul sahibi …’nin …’ye İzmir 18. Noterliği’nin 16.06.2008 tarihli vekaletname verdiğini, daha sonra müvekkilinin yaptığı imalatlara karşılık … tarafından Urla Noterliği’nin 04.06.2010 tarihli 05215 yevmiye numaralı vekaletnamenin gayrimenkulün müvekkili tarafından tasarruf etmesi için düzenlendiğini, taşınmazın üçüncü kişilere satıldığını, müvekkiline taahhüt edilen taşınmazın devredilmediğini, müvekkilinin 01.05.2007 – 30.12.2008 tarihine kadar faturalandırdığı KDV dahil 227.604,31 TL alacağı doğduğunu, ayrıca 04.06.2010 tarihli vekaletname ile taşınmazı üzerine geçirebilseydi beş yıldır alacağı kira gelirinden de mahrum kaldığını ileri sürerek, 140.000,00 TL alacağın 04.10.2010 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte ve 10.000,00 TL mahrum kalınan kar ve kira alacağı ve gecikme faizi olarak toplam 150.000,00 TL’nin davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı … ve … vekili, müvekkillerinin tacir olmadığını, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, müvekkilleri ile davacı arasında akdi ilişki bulunmadığını, husumet ehliyetlerinin bulunmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilleri ile davalı … arasında İzmir 18. Noterliği’nin 21.09.2005 tarih ve 027181 yevmiye numaralı “Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi” gereğince müvekkillerine ait bulunan … ili … Mahallesi … ada 3 ve 7 parsel, … ada 1, 2, 3 parsel ile … ada 4 parsel sayılı taşınmazların üzerinde inşaat yapılmasının kararlaştırıldığını, davalı …’nin sadece … ada 4 parsel ve … ada 7 parsel sayılı taşınmazlarda inşaat yaptığını, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tanzim tarihinde davacının belirttiği taşınmazın tapu kaydı üzerinde … lehine kat karşılığı inşaat sözleşmeleri şerhleri ve bu şerh alacaklılarının borçlarından kaynaklanan haciz şerhleri bulunduğunu, şerhlerin terkini için açılan İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16.12.2008 tarih, 2007/807 esas ve 2008/783 karar sayılı kararı ile … ada 4 parselde yapılacak 12 daireden 3 adetinin …’ne verilmesi gerekliliği ile şerhlerin kaldırıldığını, mahkeme kararının infazı sırasında davalı …’nin muvafakati olduğunu, …’ne verilmesi gereken üç daireden bir tanesi olan … ada 4 parsel 10 numaralı bağımsız bölümün kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince davalı …’ye tahsisli iken muvafakatı ile …’ne devrinin yapıldığını, dava konusu olayın tamamen davacı ile davalı … arasındaki hukuki ihtilaf olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı ile davalılar … ve … arasında eser sözleşmesi bulunmadığı, dolayısı ile kendilerine imal edilen eserin bedeline ilişkin husumet yöneltilemeyeceği, davalı … vekili duruşma sırasında müvekkilinin üstlendiği yapım işine konu binaların PVC doğrama işinin davacı tarafından yapıldığını kabul ettiği, davacının iddiası ve davalı … vekilinin beyanına göre iş bedeli olarak … ili … ilçesi … ada 4 parsel 10 nolu bağımsız bölümün davacıya verilmesi konusunda anlaşıldığı, iş bedelinin 10 nolu bağımsız bölüm olduğu, bu bağımsız bölümün davalı …’ın verdiği vekaletname ile üçüncü bir kişiye devredilmiş olduğundan artık davacıya devir ve tesliminin mümkün olmadığı, davacının, davalı …’den bu dairenin bedelini istemekte haklı olduğu, ancak hangi tarihteki bedelin esas alınması konusunda ise davalı …’nin temerrüde düşürüldüğü tarih itibari ile taşınmazın değerinin sözleşme bedeli olarak dikkate alınması gerektiği, davacının dava tarihinden itibaren davalı …’yi temerrüde düşürdüğü ispatlanamadığından, dava tarihinin temerrüt tarihi olarak dikkate alınarak, dava tarihindeki değerin sözleşme bedeli olarak dikkate alınması gerektiği, iş bedeli olarak davacıya verileceği kabul edilen 10 nolu bağımsız bölümün dava tarihindeki değeri dikkate alındığına göre davacının taşınmazın kendisine daha evvel verilmediğinden, kullanamamaktan dolayı zararının olduğu iddiasının kabul edilemeyeceği gerekçesiyle, davalı … aleyhindeki davanın kısmen kabulü ile, 360.000,00-TL nin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, bu tutarın 140.000,00-TL’sine dava tarihinden itibaren 220.000,00-TL’sine 19.03.2018 ıslah tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, fazlaya dair talebin reddine, davalılar … mirasçıları ve … aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili ve davalılar …, …, …, … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; … mirasçıları ve … yönünden davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verildiğini, müvekkilinin davalı arsa sahipleri … ve … adına kayıtlı arsaya yapılan imalatlardan pimapen, doğrama, korkuluk, pencere gibi işleri yaptığını, her ne kadar duruşmada davalılar … ve … ile müvekkili arasında yapılan işler için bir sözleşme olmadığına dair yemin etmişlerse de bunun gerçeği yansıtmadığını, ayrıca müvekkilinin mahrum kaldığı kira bedeli talebinin reddedildiğini, müvekkilinin 04.10.2010 tarihinde daireyi almış olsa idi kiraya vereceğini, ancak taşınmazın satılmasından dolayı bu gelirden yoksun kaldığını istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalılar …, …, … ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının talebi doğrultusunda taraflarına yemin yöneltildiğini, müvekkillerinin yemin etmek zorunda kaldıklarını, yemin doğrultusunda davanın reddine karar verildiğini, müvekkillerinin yemini kabul etmemeleri halinde müvekkilleri aleyhine hüküm oluşturulacağının düşünülmesi halinde işin esasına girildiğinin ve davanın esasına yönelik bir nedenle davanın reddedilmiş olması ve Avukatlık Ücret Tarifesi’nin üçüncü kısmında yer alan oranlar üzerinden lehlerine vekalet ücreti takdiri gerekirken davanın husumet yönünden reddi ile maktu vekalet ücretine hükmedilmesini istinaf nedeni olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava; alt yüklenicinin davalılar arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince gerçekleştirdiği imalat bedelinin ve kira kaybı bedelinin tahsili isteğine ilişkindir.
Davalı arsa sahipleri … ve … ile yüklenici … arasında imzalanan 21.09.2005 tarih ve 027181 yevmiye numaralı “Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadine Havi Kat Daire Karşılığı İnşaat Sözleşmesi” ile … ili … ilçesi … ada 3 ve 7 parsel, … ada 1, 2, 3 parsel ile … ada 4 parsel sayılı taşınmazların üzerinde inşaat yapılması kararlaştırılmıştır.
Davacı ise alt yüklenici olarak davalılar arasındaki sözleşmeye konu inşaatta doğrama işi yapmış olup, yaptığı işe karşılık bedelin … ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 10 numaralı bağımsız bölümün devri olarak kararlaştırıldığını ileri sürmektedir.
Kural olarak; eser sözleşmelerinin geçerli olması herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Tarafların karşılıklı olarak “icap” ve “kabul” iradelerinin oluşmasıyla eser sözleşmesi ilişkisi kurulur. Yazılı olması ancak, taraflara ispat kolaylığı sağlar. Ne var ki, taşınmaz mülkiyeti nakli borcunu doğuran sözleşmelerin, sözleşme tarihi itibarıyla uygulanması gereken 818 sayılı BK’nın 213 (6098 sayılı TBK 237.md), TMK’nın 706, Tapu Kanunu’nun 26 ve Noterlik Kanunu’nun 60. maddeleri uyarınca resmi yazılı şekilde yapılması zorunludur. Bu zorunluluk sözleşmenin geçerliliğine ilişkin olup, bu şekil şartına uymayan bir sözleşme geçerli olarak kabul edilemez. Sözleşmenin geçersiz hükümlerine rağmen diğer hükümleri itibarıyla taraflar arasında eser sözleşmesi kurulduğu anlaşılabiliyor ise tarafların hak ve yükümlülükleri bu sözleşmeye göre belirlenmelidir. Çünkü sözleşmenin yorumunda taraf iradelerine önem verilmesi ve sözleşmenin mümkün olduğunca ayakta tutulmaya çalışılması gerekir. Bu nedenledir ki şekil koşuluna uyulmadığından geçersiz olan bir sözleşme tümüyle geçersiz sayılmayıp, şekil koşulu gerektirmeyen hükümleri, kurulduğu anlaşılan eser sözleşmesi için uygulanması gereken geçerli hükümlerdir. Özellikle bedelin devredilecek taşınmaz olarak kararlaştırıldığı eser sözleşmesi taşınmaz devri yönünden geçerli değil ise de yapılacak işin bedeli olarak geçerli ve bağlayıcıdır.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacının iddiası ve davalı yüklenici tarafından alt yüklenici davacı …’a … ada 4 parsel sayılı taşınmazda kain 10 numaralı bağımsız bölüm taşınmazın satışı konusunda düzenlenen Urla Noterliği’nin 04.06.2010 tarih ve 05215 yevmiye numaralı vekaletname ile davacı ile davalı yüklenici … arasında eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu uyuşmazlık konusu değildir.
Ayrıca davacı, davalı arsa sahipleri ile de arasında eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğunu iddia etmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 6. ve 6100 sayılı HMK’nın 190. maddeleri gereğince müddei, iddiasını ispat yükümlülüğü altındadır. Somut olayda davacı yüklenici, davalı arsa sahipleri ile arasında sözlü eser sözleşmesi ilişkisi olduğunu iddia etmekte ise de, davalı arsa sahipleri akdî ilişkinin olmadığını savunmaktadır. Davacı iddiasını senetle ya da yemin delili ile ispatlamak zorundadır. Ancak iddiasını yazılı delillerle ispatlayamadığı, yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belgeye sahip olmadığı ve davalı arsa sahiplerinin 19.10.2018 tarihli celsede aralarında akdi ilişki bulunmadığına dair yeminleri dikkate alındığında davacı tarafından davalı arsa sahipleri ile arasındaki akdi ilişki ispatlanamamıştır.
Sözleşmeler hukukunun en temel ilkelerinden birisi olan sözleşmelerin nispiliği kuralı gereği sözleşme, kural olarak o sözleşmede taraf olanları bağlayacağından, bu nedenle, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davanın tarafları aynı zamanda sözleşmenin tarafları olacağından mahkemece davalı arsa sahipleri yönünden davanın husumet yokluğundan reddine dair karar verilmesinde ve bu nedenle davalı arsa sahipleri lehine karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2. maddesindeki “…husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur.” düzenlemesi gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırı yön bulunmamaktadır.
Davacı vekili iş bedeli olarak kendisine devredilmesi gereken 10 numaralı bağımsız bölümün zamanında devredilmemesi nedeni ile eldeki davayı açmış olup iş bedeli olarak devri taahhüt edilen taşınmazın zamanında devredilmemesi nedeniyle kira kaybına dayalı olarak alacak talebinde bulunulamayacağından mahkemece bu istemin reddine dair karar verilmesi de isabetlidir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin ve davalılar …, …, … ve … vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’nin peşin alınan 44,40 TL’den mahsubu ile kalan 14,90 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf yoluna başvuran davalılar yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’nin peşin alınan 44,40 TL’den mahsubu ile kalan 14,90 TL’nin istinaf yoluna başvuran davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf başvuruları nedeni ile tarafların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olan kararın dairemiz yazı işleri müdürlüğü tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere 21.05.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.