Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/545 E. 2021/1395 K. 05.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/545
KARAR NO : 2021/1395

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/375
KARAR NO : 2018/1157
DAVA TARİHİ : 24.03.2016
KARAR TARİHİ : 08.11.2018

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 05.11.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 05.11.2021

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.11.2018 tarih ve 2016/375 Esas, 2018/1157 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, tapuda … adına kayıtlı olan müvekkili şirket kullanımında bulunan … Caddesi … Sitesi No:… … …/… adresinde bulunan gayrimenkulün kaba inşaatının bitmesinin ardından, tadilat ve iç dekorasyon işlerinin yapılması için davalı …-… firması ile şifahi bir eser sözleşmesi yapıldığını, ancak davalının işbu sözleşmeye aykırı olarak bir kısım işlerin aralarındaki anlaşmaya aykırı olarak bedeli alındığı halde eksik veya hatalı yapıldığını, işbu hususların İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/55 D.İş sayılı dosyası ile tespit ettirildiğini, yapılan tespit sonucu alınan bilirkişi raporu ile 12.750,00 TL’lik malzeme ve işçilik bedeline ihtiyaç bulunduğu anlaşıldığından, davalının yapmadığı ve hatalı yaptığı işler karşılığı olan 12.750,00 TL’nin tahsili için İzmir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2012/11616 Esas sayılı takip dosyası ile davalı aleyhine takibe geçildiği, davalının takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına ve %40’dan az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, yine davacının varlığını ileri sürdüğü eser sözleşmesinde yapıldığı belirtilen tadilat işlerini üçüncü kişinin konut olarak kullandığı taşınmazına yapıldığını, işbu tadilat işlerinin ticari amaca yönelik olmadığını, bu bakımdan davanın Ticaret Mahkemelerinde değil Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, davacı ile müvekkili arasında, davacının belirttiği kapsamda herhangi bir eser sözleşmesi bulunmadığını, ayıp ve eksik ifanın olmadığını, mahkemenin ayıp ve eksik ifa iddiasını kabulü halinde dahi aralarındaki ticari ilişki kapsamında, müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu, işbu alacağın iddia edilen ayıp ve eksik ifa bedelini karşıladığını, bu miktarın takas edilmesi gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “Taraflar arasında … Cad. … Sitesi, No:… …/… adresinde bulunan taşınmazın, tadilat ve iç dekorasyon işi ile ilgili yazılı olmayan ticari ilişkin kurulduğu, işbu ticari ilişki kapsamında, davalı borçlunun yapımını üstlendiği iddia olunan 17 kalemden ibaret işlerin eksik ve ayıplı ifasından dolayı 12.750,00 TL eksik ayıp giderim bedelinin, davalı tarafça, davacıya ödenmesi gerektiği, ancak davacı tarafça iddia edilen 17 kalemden ibaret eksik ve ayıplı ifa iddiasının 5 kalem imalatından davalının sorumluluğunun bulunduğunu, taraflar arasında yazılı eser sözleşmesi bulunmadığı, işbu kalemlere ilişkin iddianın ispatına yönelik belge de sunulmadığı, işbu nedenle davalının sorumluluğunda bulunan 12 kalem eksik ve ayıplı ifadan dolayı davalının, davacıya 8.375,00 TL ödemede bulunması gerektiği, ancak taraflar arasındaki ticari ilişkin kapsamında, davalı tarafça düzenlenip, gerek davacı, gerekse de davalı ticari defter ve kayıtlarında kayıtlı olan faturaların ödenmeyen 12.400,00 TL kısmı yönünden takip tarihi itibariyle davacının, davalıya borçlu olduğu, işbu miktarın davalı borçlu tarafça takas ve mahsubu talep edilmiş olmakla, işbu miktarın davalı borçlunun eksik ve ayıplı ifadan dolayı davacıya ödemesi gereken miktara mahsup edilmesi halinde, davalının, icra takip tarihi itibariyle davacıya ödemesi gereken herhangi bir borcu bulunmadığı, işbu nedenle itirazında haklı olduğu kanaatine varılmakla, itirazın iptaline ilişkin davanın reddine karar verilmekle birlikte, takibe konu alacak eser sözleşmesinin eksik ve ayıplı ifasından doğduğu, işbu nedenle likit alacaklardan olmadığı anlaşılmakla, taraflar leh ve aleyhlerine icra inkar tazminatı ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi heyetince sadece davalının beyanları baz alınmak suretiyle hesaplamaya gidildiğini ve bunun sonucunda davalı tarafın alacaklı çıkartılmış olduğu hesaplamaya ilişkin raporun hükme esas alınarak karar verildiğini, davalı tarafça işin bedeli olan 94.400,00 TL ile anlaşma yapıldığını, davalı kötüniyetli olup bu miktarı inkar ettiğini, müvekkili ile davalı arasında sözlü anahtar teslim bir eser sözleşmesi bulunduğunu, dava dilekçelerinde ayrıntılarıyla bildirdikleri malzemeler ile yapılması gereken işlere ilişkin olarak davalının işi yarım bıraktığını ve bu durumun yaptırdıkları delil tespiti dosyası ile sabit olduğunu, tüm işlere ilişkin tadilat ve dekorasyon malzemeleri ile işçilik ücretlerinin tamamının müvekkilince davalıya ödendiğini, davalı tarafından eksik bırakılan imalatların müvekkili davacı tarafından tamamlandığını, sadece ayıplı veya eksik işlerin değil, bedeli davalı tarafından tahsil edildiği halde hiç yapılmamış olan işlerin de hesaplamada dikkate alınması gerektiğini, diğer taraftan davalının davacı müvekkilinden 12.400,00 TL alacaklı olduğu yönündeki bilirkişi tespitinin de doğru olmadığını, davalının anahtar teslim evin tadilatı için hem malzemeleri tedarik edecek hem de işçiliği yapacak olan taraf olduğunu ancak evin kullanılamaz durumda bırakıldığını, davalının daha alacaklı çıkartılmasının hiç kullanmadığı malzemelerin ve yapmadığı işçiliğin bedelini alarak sebepsiz zenginleşmesine sebep olunacağını, kaldı ki davalı tarafından aynı işe ilişkin İzmir 6. İcra Müdürlüğünün 2012/6773 Esas sayılı dosyası ile de takip yapıldığını, faturaların ödenmeyen bakiyesi olarak bildirilen rakamın 7.000,00 TL olduğunu, bu takipten de anlaşılacağı üzere davalının 7.000,00 TL bakiye alacağının kaldığını, takibin de bu miktar üzerinden yapıldığını, bilirkişilerin davalının 12.400,000 TL alacaklı olduğu yönündeki raporunun bu nedenle de yerinde olmadığını, davalının yapmış olduğu takip konusu 7.000,00 TL’nin de işin başında malzeme alınması için müvekkilince elden ödenen ancak karşılığında herhangi bir belge alınmayan miktar olduğunu, mahkemece eksik inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporuna dayalı hüküm kurulduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında müvekkilinin davacı adına tanzim ettiği fatura toplamının 94.400,00 TL olduğu ve bu hususun davacının ticari defterlerinde yer aldığının açıkça tespit edildiğini, buna karşın davacının müvekkiline yaptığı ödemenin yalnızca 17.000,00 TL olduğunun görüldüğünü, davacının 65.000,00 TL ödeme yaptığını bildirdiğini, oysaki bu miktarın dava dışı üçüncü bir kişi tarafından yapılan ödeme olduğunu ve bu şekilde mahkemenin toplam ödeme miktarını 82.000,00 TL kabul ederek müvekkilinin davacıdan 12.400,00 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, bu durumun davalı tarafından istinaf sebebi yapılmadığını, mahkemece verilen kararın hukuka uygun olduğunu, davacının hiçbir belgeye dayanmayan eksik imalat iddialarının kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin düzenlediği toptan fatura bedelinin 94.400,00 TL olup, iki adet fatura olduğunu, İzmir 6. İcra Müdürlüğünün 2012/6773 Esas sayılı dosyasına konu edilen alacağın 47.200,00 TL’lik fatura bakiyesine ilişkin olduğunu, davacının müvekkiline 7.000,00 TL elden para ödediğine ilişkin istinaf aşamasındaki bu beyanın da yerinde olmadığını ileri sürerek davacının istinaf itirazlarının reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, Eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali isteğine ilişkindir.
İddia olunan sözleşme ilişkisinin kurulduğu tarih ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan, 6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
TBK’nun 480. maddesinde;”Bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana getirmekle yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez.Ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar,taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse yüklenici,hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.”
TBK’nun 481. maddesinde;”Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.”
Hükümleri düzenlenmiştir.
Somut olayda; davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir.
Taraflar arasında mülkiyeti dava dışı …’ya ait kaba inşaatı tamamlanmış olan evin dış cephe mantolama ve boya, ev etrafındaki merdivenlerin fayanslanması, mevcut kolonların kaplanması, dış pergolelere düz beyaz PVC ile asma tavan yapılması, mutfak dolaplarının, evye, tezgah, vestiyer ve kapıların yapımı ile montajı, yatak odası soyunma dolabı yapımı ve montajı, alt kat zemin şap ve seramiklerinin yapılması, banyo dolaplarının evyesinin, duşa kabinlerin, banyo fayanslarının yapımı ve montajı, banyo duvar saten alçı boyası ile banyolara asma tavan yapılması, üst kat koridoruna ve merdivenlere seramik ve mermer döşemesi, aliminyum korkulukların yapılması, üç adet odaya parke döşenmesi, tuvaletlerde gömme rezervuar ve vitrifiyelerin yapımı, üst kattaki banyonun ve alt kattaki arka odanın PVC kapı ve pencere doğrama yapım işi ve montajı, dış pencerelere sineklik takılması, metal kollektör kapılara ahşap kaplama yapılması ve duvara ahşap kaplamalı ışıklı nişlerin yapılması işlerine ilişkin toplam 94.400,00 TL bedel karşılığında davacı iş sahibi ile davalı yüklenici arasında götürü bedele dayanan sözlü sözleşme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı yüklenici tarafından ibraz edilen ve dosya içerisinde mevcut 25.10.2011 tarih ve 65771 seri nolu inşaat ve tadilat bedeli açıklamalı 47.200,00 TL’lik, 05.11.2011 tarih ve 65772 seri nolu dekorasyon bedeli açıklamalı 47.200,00 TL’lik iki adet davacı iş sahibi adına düzenlenmiş toplam 94.400,00 TL’lik faturaların taraflar arasında yukarıda ayrıntıları sayılan imalat ve tadilat işlerinin bedeli olarak düzenlenen faturalar olduğu tarafların kabulündedir.
Bu duruma göre; iş sahibi ile yüklenici arasında sözlü eser sözleşmesi kapsamında yapılacak olan imalatlara ilişkin bedelin 94.400,00 TL olduğu hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Davacı iş sahibi, sözlü eser sözleşmesi kapsamında belirlenen bedelin tamamını ödediğini ancak davalı yüklenicinin eksik ve ayıplı imalat yapmış olması nedeniyle bu eksik ve ayıplı imalatı daha sonradan kendisinin başka birisine yaptırdığını, bu nedenle ödediği bedelin bir kısmının iadesini talep etmekte olup, davalı yüklenici ise; imalatın tamamını gerçekleştirip teslim ettiğini ancak bu imalata karşılık düzenlemiş olduğu iki adet fatura bedelinin tamamının davacı iş sahibi tarafından ödenmediğini iddia etmektedir.
“….Taraflar arasındaki sözleşmenin bedeli, 6098 sayılı TBK 480. (818 sayılı BK 365. maddesi) maddesinde düzenlenen götürü bedel olarak kararlaştırılmıştır. Götürü bedelli sözleşmede, yüklenici işi kararlaştırılan götürü bedelle yapmak zorunda olduğundan yüklenicinin hakettiği imalât bedelinin, fiziki oran yöntemi ile başka bir ifadeyle yüklenicinin sözleşme kapsamında gerçekleştirdiği imalâtların eksik ve ayıpları da dikkate alınarak işin tamamına göre fiziki oranının tespit edilip, bulunacak bu oranın götürü iş bedeline uygulanması suretiyle saptanması ve bulunacağı kabul edilmektedir….” (Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 14.11.2019 tarih, 2019/1350 esas ve 2019/4613 karar sayılı ilamı)
Taraflar arasındaki sözlü eser sözleşmesinin bedeli götürü bedel olarak kararlaştırılmıştır. Bu duruma göre; götürü bedelli sözleşmede, yüklenici işi götürü bedelle yapmak zorunda olduğundan yüklenicinin hak ettiği imalat bedelinin fiziki oran yöntemi ile başka bir ifade ile sözleşme kapsamında yapılan işin eksiklikler de gözetilerek tüm işe göre fiziki oranı bulunmalı ve bu oran sözleşme bedeline uygulanmalıdır. Bu şekilde yüklenicinin hakkettiği iş bedeli bulunmalı, davacı iş sahibinin ödediği bedel iş bedelinden mahsup edilmelidir.
Yukarıda açıklanan kriterler doğrultusunda; bilirkişilere hesaplama yaptırılmadan eksik incelemeye dayalı hüküm kurulmuş olması yerinde değildir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.11.2018 tarih ve 2016/375 Esas, 2018/1157 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcının istek halinde davacıya ilk derece mahkemesince İADESİNE,
5-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde DİKKATE ALINMASINA,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA,
7-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen TEBLİĞE ÇIKARILMASINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 05.11.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.