Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/429
KARAR NO : 2021/817
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/416
KARAR NO : 2017/627
KARAR TARİHİ: 13.06.2017
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 28.06.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 28.06.2021
İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.06.2017 tarih ve 2014/416 Esas, 2017/627 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, taraflar arasında 15.11.2011 tarihli reklam hizmeti sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşme ile davalının “sözleşmede belirtilen süre ve şartlarda davacının reklam ve tanıtım hizmetlerinin karşılanması” işini yüklendiğini, sözleşmede ücretin 100.000,00 TL olacağının kararlaştırıldığını, müvekkilinin ödeme yükümlüğünü yerine getirdiğini, ancak davalının yüklendiği işin bazılarını hiç yerine getirmediğini, bazılarını ise gerektiği şekilde yerine getirmediğini, sözleşmeye aykırı davrandığını ve müvekkilinin zarara uğramasına sebebiyet verdiğini, müvekkilinin e-mail yoluyla ve sözlü olarak davalıyı uyardığını, ancak taahhüdün yerine getirilmemesi ve düzeltilmemesi nedeniyle davalıya İzmir 20. Noterliği’nden 16.08.2012 tarih ve 13652 yevmiye numaralı ihtarnamenin gönderildiğini, davalının ihtarname gereğini de yerine getirmediğini, davalının, sözleşmenin 2, 3, 4, 7, 8, 10, 11, 12, 13 ve 14. maddelerindeki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, diğerlerini ise eksik yerine getirdiğini, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/60 D.İş sayılı dosyasında görevlendirilen bilirkişi tarafından davalının hiç veya gereği gibi yapmadığı işlerin bedelinin belirlendiğini, bu raporda sözleşmede belirtilen hizmetin davalı tarafından tam olarak yerine getirilmediği hususunun belirtildiğini, tespit raporunun davalıya 01.03.2013 tarihinde tebliğ edildiğini, itiraz edilmediğini, davayı belirsiz alacak davası olarak açtıklarını, davalının 100.000,00 TL iş bedelinden yaptığı işlerin bedeli düşüldükten sonra kalan miktar yönünden sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL alacağın temerrüt tarihinden itibaren ticari faizi ile ve delil tespit dosyasındaki yargılama giderleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili 23.12.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 70.000,00 TL’nin ihtarname sonrası sabit olan temerrüt tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, delil tespit giderlerinin de yargılama giderleri ile birlikte davalıya yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP :
Davalı vekili, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmasının HMK’nın 107.maddesine aykırı olduğunu, eser sözleşmesine dayalı davanın sözleşmenin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK hükümlerine tabi olduğunu, davacının BK’nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesine dayalı alacak davası açma hakkının bulunmadığını, 6762 sayılı TTK’nın 25. maddesinde düzenlenen ayıp ihbarının bulunmadığını, işin teslim edildiği 10.07.2012 tarihinden itibaren yasal süre içerisinde yapılmış ayıp ihbarının bulunmadığını, işin süresinin 365 gün olduğunu, sözleşmenin 15.11.2012 tarihinde sona erdiğini, davanın ise 03/04/2013 tarihinde açıldığını, müvekkilinin sözleşme kapsamındaki tüm işleri eksiksiz ve sözleşmeye uygun olarak yerine getirdiğini, sözleşmenin “F” maddesinin 1, 2, 3, 5, 6, 9 ve 10. maddelerinde tanımlanan reklam ve tanıtım işlerinin yapıldığını, 7. ve 8. maddelerdeki işlerin davacının isteği uyarınca yerine getirilebilecek nitelikteki işler olduğunu, bedel öngörülmemiş işlerle ilgili olarak davacıdan istek gelmediğini, yine 4. maddedeki işle ilgili gerek duyulmaması nedeniyle iç düzenleme yapılamadığını, 10. ve 11. maddelerdeki işlerle ilgili herhangi bir istek gelmediğini, 13. maddedeki işin müvekkili tarafından önerilen … tarafından üretilerek davacıya teslim edildiğini, 14. maddedeki işle ilgili bir istek olmadığını, davacı şirkete tasarlanan logonun özel olarak tasarlandığını, davacının web sitesinin eksik ve ayıplı olmadığını, tespit raporunu kabul etmediklerini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “davacı vekilinin delil olarak dayandığı tespit dosyasında davalının eksik bıraktığı işler belirlenmiştir. Mahkememize rapor hazırlayıp sunan farklı bilirkişi heyetleri de hizmetin eksik verildiğini ortaya koymuşlardır. Gerek tespit dosyasında gerekse mahkememize hazırlanarak sunulan son raporda yapılan işlerin tüm sözleşme kapsamında oranının %30 olarak belirlendiği, bu raporlarda davalı tarafın kurumsal işlerin bir kısmı, web sitesinin bir kısmı ile fotoğraf çekimi hizmetlerini yerine getirdiğinin, bunlar dışında kalan hizmetleri gerçekleştirmediğinin belirlenmiş olduğu anlaşıldığından, raporlar birbiriyle uyumlu bulunmuş, yapılan işler haricinde davalı tarafça sözleşmeye aykırı olarak yapılmayıp eksik bırakılan işler bedelinin benimsenen raporda 70.000,00 TL olarak belirlenmiş olması karşısında davacının eksik bırakılan işler yönünden davalıya fazladan yaptığı ödemenin iadesi gerektiğinden, haklı görülen davanın ıslah edilen miktar üzerinden kabulüne karar vermek gerekmiştir. Davacı, davalıya gönderdiği ihtarname ile sözleşmeyi feshetmemiş olup, fesih dava ile birlikte gerçekleştiğinden, temerrüt ihtarname ile değil dava ile birlikte oluştuğundan, alacağa dava ve ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmüştür.” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; karşılıklı taahhütleri içeren sözleşmelerden dönme veya fesih halindeki usulün 818 sayılı BK’nın 106, 107 ve 6098 sayılı TBK’nın 123 ve 125. hükümlerinde düzenlendiğini, borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçildiğinin hemen bildirilmesi halinde akdin feshedilebileceğini veya sözleşmeden dönülebileceğini, davacı tarafından bu yasal düzenlemeler uyarınca vazgeçme ve fesih/dönme bildiriminde bulunulmadığı gibi gerek dava ve gerekse ıslah dilekçelerinde sebepsiz zenginleşme hukuksal sebebine göre talepte bulunulduğunu, çekmiş oldukları ihtarnamede akdin feshedileceğinden bahsedilmiş ise de; dava ve ıslah dilekçelerinde bu yönde bir beyanın yer almadığını, ayrıca akdin feshedilmediğinin mahkemece de kabul edildiğini, ayrıca davacının belirsiz alacak davası açamayacağını, davanın zarar iddiasına dayalı bir dava olmadığını, yine belirsiz alacak davalarında davanın ıslahının da mümkün olmadığını, davada yapılan ıslah ile davacının talebinin aşıldığını, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/60 D.İş sayılı dosyasında yer alan bilirkişi raporunda herhangi bir oran açıklamasının yapılmadığını, sözleşmede belirtilen hizmet ve imalatların her birinin ayrı ayrı fiyatlandırılmadığını, bu nedenle yapılan işin ne kadara fiyatlandırılacağı yönünde net tespit yapılamadığını bildirmiş olmakla hükme esas alınan bilirkişi raporu ile uyumlu bir rapor olmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporu ile daha önceden alınan bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin de yeterince incelenerek açıklığa kavuşturulmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunu hazırlayan heyetin HMK’nın 268 ve 266. maddeleri uyarınca Bölge Adliye Mahkemelerinde oluşturulan bilirkişi heyetinde isimleri olmayan bilirkişilerden oluşturulması nedeniyle usule aykırı bir rapor olduğunu, istinaf dilekçelerinde özetledikleri tüm alınan bilirkişi raporları arasındaki mevcut çelişkiler giderilmeden hüküm kurulduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın imzalanmış olan sözleşmede yer alan edimlerini yerine getirmemesi üzerine İzmir 20. Noterliğinin 16.08.2012 tarih ve 13652 yevmiye numaralı ihtarname ile edimlerini yerine getirilmesinin talep edildiğini, davalı tarafın da vermiş olduğu cevabi ihtarname ile sözleşme süresi sonuna kadar üstlenilen edimlerin yerine getirileceğinin açıkça kabul ve beyan edildiğini ancak davalının sözleşmede belirlenen sürenin bitimine kadar edimlerini tam ve gereği gibi yerine getirmediğini, bu şekilde açılan davanın sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmeyen davalı aleyhine alacak davası olduğunu, bu nedenle sözleşmenin feshi ya da sözleşmeden dönmeye ilişkin ileri sürülmüş bir beyanlarının bulunmadığını, taraflar arasında düzenlenmiş olan sözleşme kapsamında eksik bırakılan veya gereği gibi yapılan hizmetlerin sözleşme bedeli içerisinde ne miktara karşılık geldiği bilinemediğinden belirsiz alacak davası açılmasında usule aykırı bir durum bulunmadığını, mahkemece yapılan yargılama sonucunda bilirkişi raporları doğrultusunda alacak miktarı ortaya çıkınca fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla dava açıldığından ıslah dilekçesi ile müddeabihin arttırılmasının da hukuken mümkün olduğunu, davalı tarafın bilirkişi raporlarında kendi iddiasını ispatlamaya yönelik kısımları parça parça almak suretiyle istinaf dilekçesine yazdığını ancak raporlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde hükme esas alınacak nitelikte olduğunu, Bölge Adliye Mahkemelerinin 2016 yılında kurulduğunu, daha öncesinde yapılan yargılamalar nedeniyle yerel mahkemeler tarafından bilirkişi heyetlerinin oluşturulduğunu, ayrıca mahkemenin kendi yargı çevresinde uzmanlığı bulunmayan başka yerdeki mahkemeler aracılığıyla da bilirkişilerden rapor alabileceğini, ayrıca yerel mahkemenin yargı çevresinde bulunan dosyada gerekli uzmanlığa sahip rapor verebilecek akademisyenleri belirlemek amacıyla üniversitelere yazılan müzekkere sonucu bildirilen öğretim üyelerinden heyet oluşturulmak suretiyle rapor alındığını, davalının istinaf itirazlarının yerinde olmadığını, bu nedenle reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, Eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan, 6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri iş sahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İş sahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
TBK’nun 480. maddesinde;”Bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana getirmekle yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez.Ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar,taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse yüklenici,hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.”
TBK’nun 481. maddesinde;”Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.”
Hükümleri düzenlenmiştir.
Taraflar arasında imzalanmış olan Reklam Hizmeti Sözleşmesi başlıklı belgenin incelenmesinde; sözleşmenin F başlığı altında yüklenici tarafından verilecek reklam hizmetlerine ilişkin yapılacak işlerin 14 madde halinde kalem kalem sayıldığı, sözleşmenin konusunun; sözleşmede tanımlanan reklam ve tanıtım hizmetlerinin yüklenici tarafından yine sözleşmede belirtilen süre ve şartlar çerçevesinde karşılanacağının olduğu, işin süresinin 365 gün ve kesintisiz olarak geçerli olacağının belirlendiği ve sözleşmenin D bendinde de gerçekleştirilecek reklam ve tanıtım hizmetlerinin karşılığında KDV dahil 100.000,00 TL ücret ödeneceği ve bu ücretin %50 tutarındaki kısmının sözleşmenin imza tarihinde, bakiye %50 kısmının ise sözleşmenin imza tarihinden itibaren 30’ar günlük ara ile keşide edilecek, her biri 10.000,00 TL tutarındaki 5 adet çek şeklinde ödeneceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacı iş sahibi olup, davalı yüklenicidir. Taraflar arasında götürü bedel üzerinden işverene ait şirketin reklamının yapılması yönünde reklam hizmetine ilişkin eser sözleşmesi imzalanmıştır.
Davacı işveren tarafından sözleşmede belirtilen götürü bedel miktarı olan KDV dahil 100.000,00 TL’nin yükleniciye ödendiği hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır.
Davacı işveren, davalı yüklenicinin sözleşmede belirlenen reklam faaliyetine ilişkin kalemlerden bir kısmının yüklenici tarafından yerine getirilmediğini, bu nedenle davalı yüklenici tarafından yerine getirilmeyen edimler nedeniyle fazla ödemiş olduğu bedelin iadesini talep etmekte olup, davalı yüklenici ise sözleşme kapsamında tüm edimlerini yerine getirdiğini, sözleşmenin F bendinde belirtilen 14 kalem reklam faaliyetinden bir kısmının davacı işverenin talebi ile yapılabilecek nitelikte olduğunu ve belirlenen süre sonunda da sözleşmenin sona erdiğini savunmaktadır.
Davacı işverenin şirketine ilişkin reklam faaliyetlerinin nelerden ibaret olduğu sözleşmenin F bendinde belirlenmiştir. Eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda sözleşmede kararlaştırılan işin yapılıp iş sahibine teslim edildiğini ve bunun karşılığında bedele hak kazanıldığını ispatlamak yükleniciye, bedelin ödendiğini ispatlamak külfeti de iş sahibine aittir.
O halde; mahkemece yapılacak iş, taraflarca imzalanmış olan reklam sözleşmesinin F bendinde 14 madde halinde belirtilen hükümler kapsamında davalı yüklenici tarafından yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerin neler olduğu ve yine iş sahibi davacı tarafından yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerin neler olduğu belirlenerek, sözleşmenin F bendinin 14. maddesinde belirtilen işlerin nitelikleri, sözleşme kapsamındaki ağırlıkları ve değerleri ayrı ayrı tespit edilerek her bir iş için ayrı ayrı oranlama yapılmak suretiyle yapılan ve yapılmayan işler belirlenerek, eksik iş bedelinin ne kadar olduğunun tespiti yönünde dosyaya rapor sunan son bilirkişi heyetinden denetime elverişli ek rapor alınması ve taraf delilleri incelendikten sonra sonucuna göre bir hüküm kurulmasından ibarettir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.06.2017 tarih ve 2014/416 Esas, 2017/627 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 1.195,18 TL istinaf nispi karar harcının istek halinde davalıya ilk derece mahkemesince İADESİNE,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı lehine vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA,
6-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde DİKKATE ALINMASINA,
7-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen TEBLİĞE ÇIKARILMASINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 28.06.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.