Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/387 E. 2021/802 K. 25.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/387
KARAR NO : 2021/802
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2011/94
KARAR NO : 2018/833
KARAR TARİHİ : 07.09.2018
BİRLEŞEN İZMİR 1. ATM’NİN 2014/316 E. -2014/285 K. SAYILI DAVASINDA;
DAVANIN KONUSU :Asıl dava; Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Tapu İptal ve Tescil
Birleşen dava; Taşınmazların Davacılara Ait Olduğunun Tespiti ile Geç Teslimden Kaynaklı Tazminat
KARAR TARİHİ : 25.06.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 25.06.2021

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.09.2018 tarih ve 2011/94 Esas, 2018/833 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye ….. tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Asıl davada davacı vekili, müvekkili şirket ile davalıların İzmir ….. Noterliği’nin 29.09.2014 tarih ve 17284 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde bağımsız bölüm karşılığı inşaat mukavelesiyle, ….. İli, …… İlçesi, ….. Mah. ….. Mevkiinde kain ve tapunun ….. pafta …., …., …., …., …. ve …. ada numaralarında kayıtlı bahçeli kağgir ev vasfına haiz gayrimenkuller üzerinde inşaat yapmak üzere anlaştıklarını, anlaşmaya göre davalıların inşa edilecek apartmanların meydana gelecek bağımsız bölümlerinin %40’na sahip olacaklarını, bunun dışındaki tüm gayrimenkullerin müvekkillerine terk edileceğini, davalılara kalacak bağımsız bölümlerin imar düzenlemesinden sonra oluşacak … ada ve ….. ada içinde kalacağını, bunun dışındaki diğer adalarda normal mesken veya dubleks veya tripleks yapımında serbest olacağının karar altına alındığını, davacının sözleşmeye uygun olarak …. ada ve …. ada içerisinde yer alan bağımsız bölümleri davalıların kullanımına bıraktığını, imar planlaması sırasında ….. parsele (….. parsel) şuyulanan 140 m²’lik alan, ….. parsele (…… parsel) şuyulanan 43 m²’lik alan, ….. parsele (….. parsel) şuyulanan 83 m²’lik alan ve ….. parsele (….. parsele) şuyulanan 114 m²’lik alanın tamamının müvekkili şirkete ait olduğunu, ancak davalıların bu gayrimenkullerden …. parsele (….. parsel) şuyulanan 43 m²’lik alan ve …. parsele (…. parsel) şuyulanan 83 m²’lik alanı üçüncü şahıslara sattıklarını, davalıların kendi uhdesinde kalması gereken bağımsız bölümler dışında müvekkillerine verilmesi gereken …. ada …. parselde bulunan Zemin …. ve ….. numaralı dairenin mülkiyetini devretmediklerini belirterek, davacı uhdesinde kalması gereken ….. ada ….. parselde bulunan Zemin …. ve ….. numaralı bağımsız bölümlerin tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, ….. parsele (….. parsel) şuyulanan 140 m²’lik alan, ….. parsele (…. parsel) şuyulanan 43 m²’lik alan, ….. parsele (…. parsel) şuyulanan 83 m²’lik alan ve ….. parsele (…. parsele) şuyulanan 114 m²’lik alanın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, mümkün olmaması halinde satılmış olan …. parsele (….. parsel) şuyulanan 43 m²lik alan ve ….. parsele (…. parsel) şuyulanan 83 m²’lik alana ve şuyulanan ….. ada …. parsel ve …. ada …. parsele ait bedelin bilirkişiler tarafından hesaplanması sonrasında davalılardan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Asıl davada davalılar vekili, davacı tarafın sözleşme şartlarını tümüyle yerine getirmediğini, toplam bağımsız bölüm alanı üzerinden verilmesi gereken %40 hissenin verilmediğini, müvekkillerine ait bağımsız bölümlerin eksik bırakıldığını, bu konuda İzmir 2 Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/56 D.iş sayılı dosyasıyla tespit yaptırdıklarını, sözleşme şartlarına göre müvekkillerine 2 adet daha bağımsız bölüm verilmesi gerektiğini, ilaveten eksik kalan kısım karşılığı da 47.500,00 TL hisse bedelinin ödenmesi gerekeceğinin raporda belirtildiğini, 3. kişilere satıldığı belirtilen …. parsel ile ….. parsel sayılı taşınmazların tapuda devredildiğini, davacı şirket yetkilisi tarafından alıcı bulunmak ve pazarlık edilmek suretiyle önce 83 m²’lik alan sonra 43 m²’lik kısmın satıldığını, bedelin %60’nın davacı şirkete %40’nın davalılara ait olmak üzere alıcı tarafından ödendiğini bu nedenle tescil veya bedel istenmesinin mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen İzmir 1. ATM’nin 2014/316 E. – 2014/285 K. Sayılı Dosyada;
DAVA:
Davacılar vekili, taraflar arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesinin 2. maddesi gereğince müvekkillerinin hak ettiği oranda (toplam bağımsız bölüm alanı üzerinden verilmesi gereken %40 hisse) daireninin teslim edilmesi mümkün olmaması nedeniyle buna karşılık ….. ilçesi ….. mahallesi ….. ada ….. nolu parsel üzerindeki …. ve ….. nolu bağımsız bölüm taşınmazların müvekkillerine kalması gerektiğinin tespitine, ayrıca eksik kalan bağımsız bölüm karşılığı hisse bedeli, inşaattaki eksik işlerin giderilmesi için gerekli olan bedel ile bitmeyen bağımsız bölümlerden dolayı uğranılan kira kaybı bedeli olarak fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik hisse oranı bedeli için 20.000,00 TL, hatalı ve eksik imalatlar bedeli için 10.000,00 TL ve süresinde bitmeyen ve teslimi yapılmayan bağımsız bölümler için uğranılan kira kaybı ve gecikme bedeli 20.000,00 TL olmak üzere toplam 50.000,00 TL nin yasal faizi ile davalıdan tahsili isteğinde bulunmuştur.
Birleşen davada davacılar vekili 09.12.2016 tarihli ıslah dilekçesiyle, hatalı ve eksik imalat bedeli olarak taleplerini 189.095,00 TL, kira kaybı ve gecikme bedeli taleplerini 254.805,00 TL olarak ıslah etmiştir.
CEVAP :
Birleşen davada davalı vekili, BK 147/6 maddesinde eser sözleşmesinden doğan zamanaşımının düzenlendiğini, taraflar arasında imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesinin imza tarihinin 29.10.2004 olduğunu ve vade tarihinin 40 ay olduğunu, dolayısıyla davanın zaman aşımına uğradığını, asıl dosyada alınan tüm bilirkişi raporlarında ada parsel bazında paylaşım durumu nazara alındığında ….. ada …. parselde bulunan …. ve ….. numaralı meskenlerin müteahhit firmaya ait olacağı, yüzde oranları nazara alındığında ise bu mesken dairelerin arsa maliklerine ait olacağı şeklinde görüş bildirildiğini, ancak …. ada …. ve ….. parseldeki taşınmazlar ve ….. ada ….. ve ….. parseldeki taşınmazların müvekkili uhdesinde kalması gerekirken davacılar tarafından satıldığını, sözleşme hisse oranları belirlenirken ada-parsel kısıtlamasının da beraber düzenlendiğini, sözleşmeye göre ….. ve ….. adanın dışında davacıların hiç bir hakkının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “Taraflar arasında imzalanan İzmir ….. Noterliği’nin 29.09.2004 tarih ve 17284 yevmiye sayılı düzenleme Şeklinde Bağımsız Bölüm Karşılığı İnşaat Sözleşmesi’ne göre davalılar adına kayıtlı …. İlçesi ….., ….., ….., ….., ….. ve …. ada üzerine inşaat yapmak için anlaştıkları, buna göre arsa sahiplerine imar düzenlemesinden sonra oluşacak …. ada ve …. ada üzerine yapılacak meskenlerden %40’nın davalılara, geri kalanın davacıya bırakılacağı, ayrıca bu adalar dışındaki tüm adalarda yapılacak bağımsız bölümlerin davacı müteahhide ait olduğu, inşaat teslim süresinin ruhsattan itibaren 40 ay olarak kararlaştırıldığı hususlarında ihtilaf yoktur. Yine davacı müteahhidin dava dışı ….. ve ….. ile İzmir ….. Noterliği’nin 08.09.2004 tarih ve 16018 yevmiye sayılı Düzenleme Şeklinde Bağımsız Bölüm Karşılığı İnşaat Sözleşmesi yaptığı buna göre arsa sahiplerine müştereken malik oldukları ….., …., …., ….., ….. ve ….. ada numarasına kayıtlı taşınmazlar üzerine plan ve projesine uygun bağımsız bölüm yapılması ve imar uygulaması sonucu …. ve …. adalarda yapılacak meskenlerden hisseleri oranında arsa sahiplerine bağımsız bölüm verilmesinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık konuları ise; %40 ve %60 olarak belirlenen alanın sadece inşaat alanına mı yoksa adaların tamamının alanı üzerine mi hesaplanması gerektiği sorunudur. Zira hesaplamanın inşaat alanı üzerinden yapılması durumunda davacının imar uygulaması sonucu şuyulandırılan ve davalıların müştereken malik olduğu ….. parsel, ….. parsel, …. parsel ve ….. parsel üzerinde hiç bir talep hakkı bulunmayacaktır, yine ….. parsel ….. numaralı bağımsız bölümün ….. oranında müştereken maliki olan ….. ve …..’ın arsa maliki olarak sözleşme gereği hisseleri oranında inşaatın arsa sahiplerine kalması gereken %40 içinde kabul edilip edilmeyeceği, davacının sözleşmedeki edimlerini yerine getirip getirmediği, ….. ada ….. parsel ….. ve ….. numaralı bağımsız bölümlerin tescil şartlarının oluşup oluşmadığı, birleşen dava yönünden de müteahhidin belirlenen 40 aylık süre zarfında edimini yerine getirip getirmediği ve davacı arsa sahiplerinin hisse kaybı olup olmadığı, ayıplı ifa ile kira kaybı hususunda toplanmaktadır. Yapılan keşif ve bilirkişi incelemeleri sonucunda sözleşme gereği imar düzenlemesi sonucu oluşan ….. ada ….. parsel, ….. ada …. parsel, ….. parsel ve ….. ada ….. parsel üzerine yapılan inşaatların kullanım alanı projeye göre toplam 5550,84 m² olup, bunun %40’ı da 2220,34 m²’ye denk gelmektedir. Ancak sözleşmenin 2, 3 ve 6. maddeleri gereği davalı arsa sahiplerinin …. ada …. ve ….. ada ….. parselden mesken verileceği kararlaştırılmış olup, bu parsellerdeki inşaat alanı toplam 1872,84 m²’dir. Bu durumda sözleşme gereğia arsa sahiplerine verilmesi gereken %40 karşılığı 2220,34 m² alan şartı gerçekleşmemektedir. Bu durumda davacı müteahhidin kendi edimini yerine getirmediğinden …. ada ….. parsel ….. ve ….. numaralı bağımsız bölümün tapu kaydı ile kendi adına tescili hakkı bulunmamaktadır. …. ada ….. parsel ….. ve …. numaralı bağımsız bölümlerin inşaat alanları toplam (189,79 x 2 = 379,58) 379,58 m² olup, bu alanın eklenmesi ile beraber arsa sahiplerine düşen alan 2252,42 m² olmakta ve davalı arsa sahiplerine düşmesi gereken %40 olan oran %40,578 olmaktadır. Her ne kadar bilirkişi %40 oranını aşan %0,578 oranı için bir bedel belirlemiş ise de Borçlar Kanunu hükümlerine göre hiç kimse kendi edimini yerine getirmeden karşı tarafın ediminin ifasını isteyemez. Alınan bilirkişi raporlarında ….. ada ….. parsel üzerindeki binanın kullanır vaziyette olmasına rağmen eksikleri bulunduğu, ….. ada ….. parselin üzerindeki binanın ise natamam olduğu anlaşılmaktadır. Bilirkişinin tespitine göre hükme esas alınan 31.10.2017 tarihli rapora göre kusurlu işler bedeli birleşen dava tarihi itibariyle 139.026,00 TL olarak hesap edilmiştir. Davacı müteahhit edimini yerine getirmemiştir. Bu nedenle karşı taraftan edimini yerine getirmesini isteyemez. Ayrıca şuulandırılan ….. parsel, ….. parsel, ….. parsel ve …. parsel üzerinde sözleşme kapsamında davacı tarafından inşaat ve bağımsız bölüm yapılmadığı, bu nedenle sözleşmeye göre …. ve …. adalar dışında kalan bağımsız bölümlerin tamamının müteahhide kalma şartının oluşmadığı, sözleşmenin sadece inşaat alanını kapsadığı dikkate alındığında ve sözleşme maddeleri birlikte değerlendirildiğinde farklı …. parsele şuulandırılan 380 m²’lik alanın düzenleme Şeklinde Bağımsız Bölüm Karşılığı İnşaat Sözleşmesi’ne konu olmadığı ve davacı müteahhidin herhangi bir talep hakkı olmadığı kanaatine varılmıştır. Davalı arsa sahipleri de dava dışı ….. ve …..’ın 1/2 oranında devredilen ….. ada …. parsel ….. numaralı bağımsız bölümün kendilerine kalan %40’lık bağımsız bölüm oranına dahil edilmemesi gerektiği yönünde iddiada bulunmuş iseler de, dava dışı ….. ve …..’ın ….. parselde 1/12 ‘şer oranında müşterek malik olduğu ve sözleşmeye göre hisseleri oranında inşaatın arsa sahiplerine kalması gereken %40’lık orandan pay almaları gerektiği açıktır, tersi durum davacı müteahhide her arsa sahibine inşaatın %40’nı verme sorumluluğu doğurur ki bu da hayatın olağan akışına aykırıdır. Ayrıca bilirkişi raporlarında birleşen davada arsa sahiplerinin uğramış olduğu kira kaybı ile ilgili belirlenen ve birbiriyle uyumlu bedel hükme esas alınmış olup, eksik ve ayıplı işler yönünden son alınan bilirkişi raporundaki 139.026,00 TL’lik bedel daha önce İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/56 D.İş sayılı dosyasında tespit edilen eksik ve kusurlu iş bedeliyle rakamsal olarak yakın olduğundan ve birleşen davanın açılmış olduğu tarih itibariyle rayiç değerlerle uyumlu olduğundan ikinci bilirkişi heyetinin belirlemiş olduğu 139.026,00 TL eksik ve kusurlu işler bedeli hükme esas alınmıştır. Birleşen davada davalı arsa sahipleri her ne kadar eksik hisse bedeli istemli olarak da 20.000,00 TL isteminde bulunmuş ise de, alınan bilirkişi raporlarına göre gerekçeli olarak açıklandığı üzere ….. ve …..’a düşen 4 numaralı bağımsız bölümle birlikte arsa sahiplerine toplam %40,578 oranında hisse düştüğü anlaşıldığı gerekçesiyle bu bedel yönünden ve eksik imalat bedeli yönünden davanın kısmen reddine” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında bağımsız bölüm paylaşımı yapılırken arsa sahibinin payının ait olduğu parsellerin belirlendiğini, inşaa edilecek bağımsız bölümlerin sadece …. ve …. adada olacağının özellikle kararlaştırıldığını, tarafların bu maddeye ve içeriğine yargılama süresince itirazlarının olmadığını, müvekkili olan müteahhidin sözleşme şartlarına tamamen uyduğu konusunda da ihtilaf bulunmadığını, başka gayrimenkullerle şuyulanan küçük arsaların mülkiyetinin müteahhide geçmesi hususunun arsa sahiplerince yerine getirilmediğini, arsa sahiplerinin yükümlülüklerini yerine getirmeden müteahhidin edimini yerine getirmediğini dile getirmenin hukuken uygulanabilir bir talep olmadığını, yerel mahkemece 380 m²’lik alan yönünden talepleri hususunda bir gerekçe göstermeden davanın reddine karar verildiğini, yargılama sırasında düzenlenen bilirkişi raporlarına yapmış olduğu itirazlarda yükleniciye ait olacağı belirlenen parsellerin arsa sahiplerince sözleşmeye aykırı olarak satıldığı ve bu bedellerin yükleniciye yansıtılmadığı hususunu bildirmiş olmalarına rağmen bilirkişilerce yüklenicinin uğramış olduğu zararların gözönüne alınmadığını, müteahhidin dilekçede belirtilen gayrimenkullerin bedellerini tahsil edemediğini ve bu nedenle zarara uğradığını, bu şekilde eksik bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Asıl davada davalılar-birleşen davada davacılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerine karşı sözleşmeden kaynaklanan edimlerini tamamen ve süresinde yerine getirmeyip müvekkillerinin bilgisizliği ve tecrübesizliğinden yararlanarak kendilerine hakettikleri oranda bağımsız bölüm inşaa etmeyen ve müvekkillerine eksik oranda yer veren müteahhidin sözleşmeye dayalı taleplerde bulunmasının mümkün olmadığını, asıl dosyada davacı-birleşen dosyada davalı vekilinin tüm istinaf itirazlarının yerinde olmadığını ve reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Asıl dava; Eser sözleşmesinden kaynaklanan ve yükleniciye ait olduğu iddia edilen bağımsız bölümlerin tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili ve şuyulandırma nedeniyle ortaya çıkan bir kısım parsel alanlarının tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili, mümkün olmaması halinde bu alanlara isabet eden bedelin tahsili isteğine ilişkindir.
Birleşen dava; dava konusu iki adet bağımsız bölümün sözleşme gereğince arsa sahiplerinde kalması gerektiğinin tespiti, ayrıca eksik kalan imalata ilişkin tazminat ile geç teslimden kaynaklanan kira tazminatı isteğine ilişkindir.
Asıl davanın dava tarihi olan 08.02.2011 tarihi itibariyle yürürlükte bulunan HMUK’na göre Asliye Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasında görev ayrımı mevcut olmayıp, iş bölümü düzenlemesi bulunmakla Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanına giren bir davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde açılması halinde davalı taraf cevap verme süresi içerisinde iş bölümü itirazında bulunmadığı taktirde dava Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmeye devam edecektir. Asıl dava yönünden yargılamaya devam edilerek hüküm kurulmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak, birleşen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/316 Esas, 2014/285 Karar sayılı dosyanın dava tarihi 28.08.2014’dür.
6100 sayılı HMK’nın 1/(1) maddesinde “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 114/(1)-c maddesine göre, görev hususu dava şartlarından olup, aynı kanunun, 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılması ve gözetilmesi gerekmektedir.
Birleşen dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra, 28.08.2014 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunun veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Diğer taraftan, 6102 sayılı TTK’nın 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri içinde ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, 6102 sayılı TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar dışında, ticari davayı ticari iş esasına göre değil ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 Sayılı Kanununun 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı TTK’nın 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleriyle diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunununda ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 Sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca, kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve istinaf aşamasında Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından re’sen incelenir.
Bu durumda eldeki birleşen davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur.
Birleşen dosyada taraflardan davacılar arsa sahibi olup tacir sıfatı bulunmamaktadır. Davalı ise; yüklenici şirket olup tacir sıfatına haizdir. Davacı işveren, davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında imzalanmış olan kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan hukuki ihtilaf bulunmaktadır. Bu nedenle, birleşen dosyada davaya bakmaya Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.
Bu durumda; asıl davaya bakan İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesince birleşen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/316 Esas, 2014/385 Karar sayılı dosyasının bu dosyadan tefrik edilerek yeni bir esasa kaydedilmesi ile Asliye Hukuk Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken birleşen dosyada işin esasına girilerek karar verilmiş olması yerinde değildir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın ve istinaf sebeplerinin niteliğine göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-3 ve 1-a-5 maddeleri uyarınca asıl davada davacı-birleşen davada davalının esasa ilişkin istinaf talepleri incelenmeksizin istinaf talebinin kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının resen kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl davada davacı-birleşen davada davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-3 ve 353/1-a-5 maddeleri uyarınca KABULÜNE,
2-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.09.2018 tarih ve 2011/94 Esas, 2018/833 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-3 ve 353/1-a-5 maddesi gereğince RESEN KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran asıl davada davacı-birleşen davada davalı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince bu tarafa İADESİNE,
5-İstinaf yoluna başvuran asıl davada davacı-birleşen davada davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde DİKKATE ALINMASINA,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe ÇIKARILMASINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 25.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.