Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/297 E. 2021/691 K. 07.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/297
KARAR NO : 2021/691
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/780
KARAR NO : 2018/694
KARAR TARİHİ: 22.05.2018
ASIL DAVADA;
BİRLEŞEN 2. ATM’NİN 2016/1285 E. – 2017/276 K. SAYILI DAVADA
DAVANIN KONUSU: Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ: 07.06.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 07.06.2021
İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.05.2018 tarih ve 2015/780 Esas, 2018/694 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, davacının mermer ve granit işleri yapan firma sahibi olup özel tasarım ürünler tasarlamakta ve uygulamakta olduğunu, davalı firmanın … isimli alışveriş merkezinde açılan mağazasının cephe ve kasa-duvar kaplamalarının davalının mimarının verdiği projeye uygun olarak ve şirket sahibinin bilgisi dahilinde imal edilip montajının gerçekleştirildiğini, ticari etik kurallarının aksine ve ticaret yapan bir firma için yakışık almayan bir şekilde müvekkilimin ödeme isteklerinin kulak arkası edilmeye başlandığını, daha sonra firma sahibinin telefonlara bakmadığını, davalı adına keşide edilen faturanın gerçek dışı keşide edildiği gibi bir gerekçeyle noter kanalı ile davacıya iadeli taahhütlü olarak gönderildiğini, ekte sunulan mail yazışmalarından anlaşılacağı üzere, tüm tasarım ve uygulamanın firmanın mimarı tarafından verilen proje doğrultusunda ve şirketin tek ortağı olan … isimli kişinin bilgisi dahilinde gerçekleştiğini, davalı tarafın imalatı yapılan ve montajı tamamlanan imalata ilişkin ödeme yapmadığını ileri sürerek 15.556,88 TL alacağın dava tarihinden itibaren ticari reeskont faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Birleşen dosyada davacı vekili, müvekkilinin mermer ve granit imalatı ve montajı konusunda imalat ve montaj işi yaptığını, davalılardan …’nun ise mimar olduğunu ve diğer davalı şirketin ise … isimli firmanın Akhisar ilçesinde bulunan … alışveriş merkezinde mağaza işletmecisi olduğunu, davalı mimarın, müvekkili firmaya müracaat ederek, … firmasının Akhisar mağazasındaki yapılacak dekorasyon uygulaması için proje getirdiğini, davalının projesine uygun olarak çalışmaların tamamlandığını, bu çalışmalar için … firmasının da bilgilendirildiğini, tamamlanan imalatın davalı şirketin … alışveriş merkezindeki dükkana davalı mimarın gözetiminde monte edildiğini, buna ilişkin faturanın … firmasına keşide edilerek gönderilmişse de kabul edilmeyerek iade edildiğini ileri sürerek bu alacağın tahsili için İzmir 2. ATM’nin 2015/780 Esas sayılı dosyası ile dava açtıklarını, iş bu davanın İzmir 2. ATM’Nin 2015/780 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine ve 15.556,88 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, öncelikle davacı tarafın iddialarının aksine, davalı firmanın Akhisar …’de işyerinin bulunmadığını, davacı tarafın davalı tarafa ait işyerine imalat yaptığını iddia ettiğine göre bu durumu ispatla mükellef olduğunu, bununla birlikte davacı tarafın “Mağazanın cephe ve kasa-duvar kaplamaları imal edilmiş ve montesi gerçekleştirilmiştir” ibaresini kullanarak yapılan işin ‘Eser Sözleşmesi ‘ kapsamı içerisinde kaldığını, bu vesileyle uyuşmazlık hakkında Eser sözleşmesi hükümlerinin tatbik edilmesi gerektiğini, bilindiği üzere Eser Sözleşmesinin yazılı sözleşmeler gibi ispatlanması icabeden sözleşmelerden olduğunu, davalı şirket ile yapılmış bir sözleşme bulunmadığını var ise davacının bu belgeleri ibraz etmesi gerektiğini, davalı şirket ile davacı arasında eser sözleşmesi yapıldığına dair iddiaları ret ettiklerini, anlaşmazlığın miktarı ve niteliği gereği tanık beyanları ile de ispatı mümkün olmadığını, bu yöndeki taleplere de muvafakat etmediklerini, davacı tarafın sahtecilik yaparak olmayan bir ilişki varmış gibi fatura düzenleyip, düzenlediği faturayı kendi şirket unvanı üzerinden postaya vermediğini, başka bir kişi üzerinden müvekkil şirkete tebliğ etmeye kalktığını bu faturanın 10823 No’lu ihtarname ile iade edildiğini, davacı tarafın dosyaya bir takım mail yazışmaları ibraz ettiğini, bu yazışmalar nedeniyle müvekkil şirketin alacaktan sorumlu olduğunu iddia ettiğini, ancak anılan yazışmalara bakıldığında iletişimin mimar ile davacı arasında gerçekleştiğinin anlaşıldığını, dolayısıyla davacı bir başka kişi örneğin mimar ile sözleşme imzalayarak anlaşma sağlamış olabileceğini, ancak davalı şirketin davacı ile hiçbir ilişkisi ve bağının bulunmadığını, davacının iddia ettiği hakkı var ise mimara yönlendirilmesi gerektiğini, sözleşmelerin şahsi hak yaratma kuralının bunu gerektirdiğini, davacı kim ile anlaşmış ve sözleşme imzalamış ise iddiasını bu kişiye yöneltmesi gerektiğini, kaldı ki ekteki maillerden de davalı şirketin onay vermesi gibi bir durumun asla anlaşılmadığını, yine böyle bir onayın verilmesinin de bir manası bulunmadığını, zira böyle bir adres ve işyerinin müvekkiline ait olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen dosyada davalı …, davacının … firmasına iş yaptığını ve … firmasından alacaklı olduğuna dair dava açtığını, asıl dosyada cevaba cevap dilekçesinde de siparişi veren, mail ile kendisine gelen fiyat ve tekliflere olumsuz yanıt vermeyen imalatın montajına hayır demeyen tarafın … firması olduğu yönünde beyanda bulunduğunu, asıl davada yapılan yargılama sırasında da davacının farklı celselerde davalı … firması ile internet ortamında sözleşme yapıldığını beyan ettiğini, asıl dava görülmekte iken davacının bu kez kendisine ve … isimli bir firmaya karşı dava açarak ikinci bir talepte bulunduğunu, kendisinin davalı … firması ile hiçbir ilişkisinin bulunmadığını ancak asıl davanın davalısı olan … firmasının talebi üzerine proje ve kontrol işi yapmak üzere anlaştığını, gerekli projeyi hazırladığını, … firmasına yaptığı projenin bedelinin ödenmemesi üzerine işi bıraktığını, bu nedenle dava konusu olaya ilişkin olarak … firması ile hiç bir ilişiğinin kalmadığını, yapmış olduğu projeye ilişkin imalat yapılıp yapılmadığı, kaç liraya yapıldığı, ödemenin ne şekilde olacağı yönünde hiçbir bilgisinin de bulunmadığını, davacı tarafından kendisinden dava konusu imalata ilişkin herhangi bir talepte bulunulmadığını, kaldı ki davacının da işi kendisinin yaptırdığına dair herhangi bir iddiasının da bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre,”Davacı taraf yaptığı işin bedelini talep etmiş, davalılar ise akdî ilişkiyi inkar etmiştir. Akdî ilişkinin kurulduğunu ispat külfeti davacıdadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi gereğince iddia eden, iddiasını ispat yükümlülüğü altındadır. O halde, davacı akdî ilişkiyi kanıtlamak zorundadır. Davacı taraf, davalıya bu işi yaptığını ve bedelin ödenmediğini iddia etmekte olduğundan iddiasını, müddeabihin miktarına göre 6100 sayılı HMK’nın 200. maddesi hükmü gereği senetle ispat etmek zorundadır. Davacı taraf kesin delil niteliğinde olan yemin deliline başvurmamış, taraflar arasında akdî ilişkinin kurulduğunu ispat açısından HMK. 200/2. maddesi gereğince tanık dinlenmesine karşı tarafın açık muvafakatı bulunmadığından tanık dinlenmemiştir. Davacı eser sözleşmesinin varlığı yasal delillerle usulünce kanıtlayamamış olup davanın reddine” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı …’nin “…” markası ile ege bölgesinde bir çok alışveriş merkezinde mağazası bulunan bir firma olduğunu, ancak bu firmanın piyasaya olan borçlarını ödemekte sıkıntı yaşadığını, başka unvanlar altında paravan şirketler kurarak borçlarını akamete uğratmaya çalıştığını, birleşen dosyanın davalılarından olan …’un ise … unvanı ile davalı … firmasının mağazalarının projelerini gerçekleştirmekte olduğunu, bu davalıya ait … hesabında dava konusu edilen … alışveriş merkezindeki mağazanın kendisi tarafından yapıldığı belirtilerek fotoğraflarının da paylaşıldığını ve … firmasına ait … mağazası açılışında da paylaşımlar yaptığını, … firmasının ortaklarından …’nin de kendisine teşekkür eden mesajlar ilettiğini, dosya içerisine sunmuş oldukları mail çıktılarında müvekkilinin … firmasına ait Akhisar … mağazasında Mimar … tarafından hazırlanan projeye uygun imalatın yapılması hususunda şirket yetkilisi … tarafından yapılacak işe onay verildiğini, hukukun temel ilkelerinde birisinin herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken objektif iyiniyet kurallarına uygun davranmalarının beklenmesi olduğunu, somut olayda ise iş sahibi, mimar, sipariş ve mail yazışmaları bulunduğunu, buna rağmen davalı … ne de davalı mimarın ödemeye ilişkin beyanda bulunmadıklarını, … firmasının kendisine ait logo, isim ve görsellerinin başka bir şirket tarafından kullanıldığının bilinmesi fakat bu duruma sessiz kalınmasının hayatın olağan akışına ters olduğunu, yerel mahkemece bilgisayar mühendisi bilirkişi tarafından alınan raporda tüm yazışmaların davalı mimar …’a gönderildiği ve tümünün de ayrıca …’nin mail adresine de gönderildiğinin bildirildiğini ancak bilirkişinin sadece dosya üzerinden inceleme yapıp davalıların bilgisayarlarının incelenmediğini bu nedenle sözleşme ilişkisinin kurulduğu konusunda yanlış değerlendirme yapıldığını ve mahkemece akti ilişkinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olmasının yerinde olmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalılar istinafa cevap vermemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, Eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir
Kural olarak, eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yok ise de davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiği takdirde yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 200. maddeye göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan davalının veya O’nun adına hareket eden kişinin imzasını taşıyan teslim belgesi, irsaliyeli fatura, ile de sözleşme ilişkisinin ispatı mümkündür. Delil olarak dayanılmış ise ticari defter kayıtları ile ve ayrıca yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ikrar, yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir.
Tüm bu delillerle de sözleşme ilişkisi ispatlanmış değilse HMK’nın 200. maddedeki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Açık muvafakat olmazsa tanıkla sözleşme ilişkisi ispatlanamaz. Bunun da istisnası olan HMK’nın 202. maddeye göre senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.
Yemin delili 6100 sayılı HMK’nın 225 ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Yemin kesin delillerdendir. Yemin deliline dayanan taraf, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması nedeniyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlüdür.
Somut olayda; davacı, asıl davada davalı …’nin Akhisar … alışveriş merkezindeki mağazasının cephe mermer kaplama ile kasa paket mermer duvar kaplaması imalatı ve montajını yaptığını iddia ederek ödenmeyen imalat bedelinin tahsili yönünde alacak davası açmıştır.
Davalı ise şirketinin Akhisar …’de iş yeri bulunmadığını, davacı taraf ile aralarında herhangi bir eser sözleşmesi bulunmadığını belirterek akti ilişkiyi inkar etmiştir.
Davacı taraf bu kez eldeki dosya ile birleştirilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1285 Esas sayılı dosyasında açmış olduğu dava ile … ve … aleyhine asıl davanın konusu ile aynı mahiyette dava açarak davalı şirketin mağazasına diğer davalı mimar tarafından hazırlanan projeye uygun olarak yapmış olduğu cephe mermer kaplama ile kasa paket mermer duvar kaplaması imalatı ve montaj işine ilişkin ödenmeyen bedelin tahsilini birleşen dosya davalılarından talep etmiştir.
Birleşen dosya davalısı … Davaya cevap vermemiş, diğer davalı … ise davacı ile aralarında herhangi bir akti ilişki bulunmadığını, …’ne ilişkin proje hazırladığını, bu proje kapsamında davacı ile aralarında herhangi bir anlaşma olmadığını belirterek akti ilişkiyi inkar etmiştir.
Davacı taraf delil olarak sipariş teyit formu ibraz etmiş ise de bu formda sadece davacının imzası olup, sipariş veren kişinin imzası bulunmamaktadır. Yine, davacı taraf bir kısım mail belgeleri sunmuş ise de; bu belgeler içerisinde yapılan imalata ilişkin akdi ilişki kurulduğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır.
Davacı asıl dava ile birleşen dosyadaki dava dilekçesinde; davalılar ile aralarında akdî ilişki bulunduğunu iddia etmiş ise de, davalılar akdî ilişkiyi inkâr etmişlerdir. Davacı tarafından kurulduğu iddia edilen temel hukuksal ilişki TBK’nın 470. maddesinde tanımlanan eser sözleşmesidir. Kural olarak, eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Ancak, sözleşme ilişkisi inkar edildiği takdirde, sözleşmenin yapıldığı zamandaki miktar veya değeri HMK’nın 200. maddesindeki miktardan fazla ise akdî ilişkinin anılan yasa hükmü gereğince davacı tarafından yazılı delille kanıtlanması zorunludur. HMK’nın 202. maddesindeki yazılı delil başlangıcı bulunmaması ve 203. maddesindeki tanıkla ispatı mümkün olan hallerin varlığının da ileri sürülüp kanıtlanmaması halinde tanık beyanı ile akdi ilişkinin varlığının ispatı mümkün değildir. Davacının dayanmış olduğu mailler delil başlangıcı kabul edilse bile davacı mail belgelerinin içeriğini ispatlamaya dair tanık deliline de dayanmamıştır. Ayrıca asıl dosyada davalı taraf tanık dinletilmesine de muvafakat etmemiştir. Davacı tarafça açıkça yemin deliline de dayanılmadığından yemin teklifi hakkının hatırlatılmasına da gerek bulunmamaktadır. Davacı tarafça akdi ilişkinin varlığı yasal delillerle ispatlanamadığından mahkemece davanın reddine dair verilen kararda isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuran asıl ve birleşen davada davacının dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl ve birleşen davada davacının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Asıl ve birleşen davada davacıdan alınması gereken istinaf karar harcı 59,30 TL olup, peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL karar harcının ilk derece mahkemesince asıl ve birleşen davada davacıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA,
3-Asıl ve birleşen davada davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir KAYDINA,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile asıl ve birleşen davada davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalılar lehine vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen TEBLİĞE ÇIKARILMASINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 07.06.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.