Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/2250 E. 2022/2337 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/2250
KARAR NO : 2022/2337

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/793
KARAR NO : 2020/490
DAVA TARİHİ : 20.07.2015
BİRL. DOS. DAVA TAR. : 01.09.2015
KARAR TARİHİ : 18.09.2020
BİRLEŞEN DAVA : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2015/987 ESAS SAYILI DOSYASI
ASIL DAVANIN KONUSU :Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
BİRL. DAVANIN KONUSU:Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 28.12.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 28.12.2022
İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.09.2020 tarih ve 2015/793 Esas, 2020/490 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi asıl davada davalı birleşen davada davacı … Şti. vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Asıl davada davacı vekili, … Belediyesi tarafından ihale edilen … ve …. Şti. adi ortaklığı tarafından taahhüt edilerek yapılmakta olan … Merkezi inşaatı işinin profesyonel elektrik sistemlerinin malzemeli olarak yapılması konusunda müvekkili ile 09.05.2013 tarihinde sözleşme imzalandığını, sözleşme hükümleri gereği müvekkili şirket adına sekiz adet çek keşide edildiğini, toplamda 550.000,00 TL ödeme yapılması konusunda anlaşma sağlandığını, ancak 28.09.2013 tarih ve 25.000,00 TL bedelli, 28.10.2013 tarih ve 150.000,00 TL bedelli, 28.10.2013 tarih ve 25.000,00 TL bedelli çeklerin ödenmediğini, ödenmeyen çeklerle ilgili vade farkı oluştuğunu, çek bedelleri ödenmediği gibi … Merkezinin inşaatının da müvekkili şirketin tedarik ettiği malların montajının yapılabileceği seviyeye getirilmediğini, hem çek bedellerinin ödenmemesi hem de malların montajının yapılmasının imkansız olması nedeniyle müvekkilinin o dönemde malzemeleri getirtemediğini, sonrasında hem şartnamede belirtilen malzemelerin üretiminin durdurulduğunu hem de devalüasyondan kaynaklı müvekkilinin %40’a varan fiyat farkı oluştuğunu, davalının talep ettiği malzemelerin üretimi durmuş olup müvekkili şirketçe ikame olarak belirlenen malzemelerin özelliklerinin daha fazla olduğunu, ihtiyacı fazlasıyla karşılayacağını, bu konuda müvekkili şirket tarafından başvurulan İzmir Ticaret Odasının 30.12.2013 tarihli raporunun müvekkilinin haklılığını ortaya koyduğunu, bu aşamada devalüasyon oluştuğunu, ithal mallarda neredeyse %30 oranında fiyat farkı oluştuğunu, dolayısıyla müvekkili lehine keşide edilen ve hala ödenmeyen çek bedelleri ile sözleşme konusu malların satın alınmasının mümkün olmadığını, ayrıca şartname konusu malların üretiminin tüm dünyada durdurulduğunu, bu yönüyle sözleşmenin ifa edilmesinin mümkün olmadığını, eş değer başka malların temin edilmesi halinde %20 fiyat farkı, devalüasyon nedeniyle oluşan fiyat farkının ise %30 oranında olduğunu, sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiğini ve ifa edilmeye çalışılmasının bile hakkaniyete aykırı olacağını ileri sürerek, sözleşme gereği teslim edilecek malzemelerin ticaret odası tarafından belirlenen malların teslim edilmesi şeklinde uyarlanmasına, kur farkı ve devalüasyon nedeniyle sözleşme bedellerinin hakkaniyete uygun şekilde uyarlanmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Asıl davada davacı vekili 25.09.2017 tarihinde harçlandırılan ıslah dilkeçesi ile, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklı bedellerin ödenmemesi ve işin tam olarak yapılmasına rağmen ödemelerin geç ve hiç yapılmamasından kaynaklı müvekkil şirket nezdinde oluşan kar kayıplarına karşılık şimdilik 10.000,00 TL’nin uygulanacak avans faizleriyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Birleşen davada davacılar vekili, adi ortaklık olarak … Merkezi İhalesi’nin üstlenildiğini, kültür merkezinin profesyonel elektrik sistemleri işleri konusunda da davalı …. Şti ile 09.05.2013 tarihinde taşeron sözleşmesi imzalandığını, imzalanan taşeronluk sözleşmesinde profesyonel elektrik sistemleri, salon profesyonel projeksiyon sistemi, salon profesyonel sahne ışık sistemi, açık hava ses sistemi, salon A/V otomasyon sistemi, salon intercom sistemi işlerinin idare ile yüklenici arasında yapılan sözleşme hükümlerine göre uyulması gereken ihale şartnamesi, idari şartname projeler, sözleşme ve özel teknik şartname hükümlerine uygun olarak gerçekleştirileceği hususunun kararlaştırıldığını, işin bedelinin anahtar teslim KDV hariç 550.000,00 TL olduğunu, sözleşme doğrultusunda davalı şirkete teslim edilen çekler dolayısıyla 350.000,00 TL’lik ödeme yapıldığını, ancak davalının üzerine düşen edimleri yerine getirmediğini, işe süresinde başlamadığı gibi sözleşme süresi sona ermesine rağmen taahhüt etmiş olduğu işlerin büyük bir kısmını yapmadığını, yapılan imalattaki malzemenin bir kısmının teknik şartnameye uygun olmaması sebebiyle idare tarafında kabul edilmediğini, işin bitim tarihinin 31.12.2013 olduğunu, 28.11.2013 tarihinde davalıya İzmir 4. Noterliği’nin 8360 nolu yevmiye nolu ihtarnamesinin gönderildiğini, o tarih itibarıyla hak ediş raporlarına giren imalatların ödenen 350.000,00 TL’lik meblağa oranla çok az olduğunun belirtildiğini ve iş bitim tarihine kadar eksikliğin tamamlanmasının ihtar edildiğini, davalının ihtarnamenin gereklerini yerine getirmediğini, cevabı ihtarname ile yer teslimi yapılmadığı iddiasının ileri sürüldüğünü ancak yer teslimi işleminin yapıldığını, edimlerin yerine getirilmemesi üzerine davalı tarafa İzmir 4. Noterliği’nin 05.02.2015 tarih 842 yevmiye nolu ihtarnamesinin gönderildiğini, ihtarnamede alınan 350.000,00 TL’ye karşılık 1 nolu hak edişe giren imalat tutarının KDV dahil 294.787,60 TL olduğunun, imalattaki malzemenin bir kısmının teknik şartnameye uygun olmadığından idare tarafından kabul edilmediğinin, bu malzeme bedelinin 120.000,00 TL olduğunun, bu nedenle peşinat olarak alınan 350.000,00 TL’nin sözleşme konusu iş için kullanılmayan 175.212,40 TL’lik bölümü için davacıya borçlu bulunulduğunun, davacının işin tamamlanmış olması halinde 300.000,00 TL kar sağlayacağının ayrıca işin süresinde bitmemesi sebebiyle hak ediş raporlarında kesilen gecikme cezasının 40.000,00 TL’lik kısmının davalıya ait olduğunun ihtar edildiğini, ihtardan sonuç alınmaması üzerine Bergama Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/4 D.iş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını, alınan raporda taşeron firma tarafından teslimi yapılan ses ve ışık sistemlerine ait cihazların teknik şartnameye uygun olarak teslime edilmediğinin, ışık kontrol ünitesinin sistem yazılım konusunda teknik şartname ile uyuşmadığının, teknik şartnamede ışık kumanda masasının yazılımının ISIS olmasının gerektiğinin belirtilmesine rağmen teslim edilen malzemenin teknik özelliklerinin … Sistem Yazılımına sahip olduğunun, işveren firma tarafından gerekli enerji panolarının monte edildiğinin, kablo kanallarının kurulduğunun, kabloların geçeceği profil konstüriksiyonların monte edildiğinin, kabloların sonuna malzemeler takılacak şekilde projeye uygun hale getirildiğinin ve tavana ışık sistemlerinin monte edileceği yerlere kabloların çekildiğinin, yasal prosedürlerin tamamlanması sonucunda taşeron firmanın montaja başlamasına herhangi bir engel olmadığının açık şekilde tespit edildiğini, malzemeler için imalat firmaları ve satış firmalarının fiyat kataloglarından elde edilen tahmini birim fiyatlarına bağlı olarak yaklaşık maliyet elde edildiğini, bu yaklaşık maliyet toplamının KDV dahil 106.659,07 USD olarak belirlendiğini ve kur üzerinden karşılığının 234.916,60 TL olduğunun tespit edildiğini, yapılan tespite rağmen davalının edimlerini yerine getirmeye yanaşmadığını, sonuç olarak davalı tarafından teslim edilen ışık ve ses sistemlerine ait cihazların yaklaşık maliyetlerinin 234.916,60 TL olarak kabul edilmesi halinde yükümlülüklerin yerine getirilmemesinden dolayı davalıdan 115.083,40 TL alacak mevcut olduğunu, idare tarafından kabul edilmeyen malzemenin tahmini bedelinin 120.000,00 TL olduğunu, davacının fiyat farkları dahil 330.000,00 TL kardan mahrum kaldığını, kesilen gecikme cezasının 40.000,00 TL’lik bölümünden davalı şirketin sorumlu olduğunu ileri sürerek, 235.083,40 TL’den aşağı olmamak üzere alacak, 330.000,00 TL’den aşağı olmamak üzere yoksun kalınan kazanç, 40.000,00 TL’den aşağı olmamak üzere gecikme cezası alacağı olmak üzere toplam 605.083,40 TL alacağın ihtarname tarihi olan 05.02.2015 tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Asıl davada davalılar vekili, anlaşma gereği davacı şirkete 350.000,00 TL ödeme yapılmış olmasına karşılık davacının üzerine düşen edimleri yerine getirmediğini, işe süresinde başlamadığı gibi iş programına uymayarak sözleşmenin süresi sona ermesine rağmen taahhüt ettiği işlerin büyük kısmını yapmadığını, yapılan imalattaki malzemenin bir kısmının teknik şartnameye uygun olmaması nedeniyle idare tarafından kabul edilmediğini, eksiklikler nedeniyle müvekkili şirketin alacaklarının mevut olduğunu, eksikliklerin tamamlanmaması ve işin zamanında teslim edilmemesi nedeniyle belirtilen çeklerin ödenmediğini, müvekkili şirketçe iş tesliminin yapıldığını, davacı tarafça bir kısım imalatın yapıldığını, ancak işe sebepsiz yere ara verildiğini, işin yerine getirilen kısmında da kullanılan malzemelerin şartnamede belirtilen unsurları taşımadığını, adi ortaklık adına … Belediye Başkanlığına sunulan 14.01.2014 tarihli malzeme onay formlarında teslimi yapılan malzemelerin uygun görülmediğinin belirtildiğini, tespit talebi üzerine Bergama Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/4 değişik iş sayılı dosyası ile alınan bilirkişi raporunda inşaatın gerekli seviyeye getirildiği halde tedarik ve montaj işlemlerinin davacı şirket tarafından yapılmadığının ve tedarik edilen malların da şartname ile belirlenen nitelikleri taşımadığının saptandığını, TBK’nın 138. maddesinin bahse konu olayda uygulanmasının mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davalı vekili, sözleşme doğrultusunda müvekkili şirket adına 8 adet çek keşide edildiğini ve toplamda 550.000,00 TL ödeme yapılması konusunda anlaşma sağlandığını ancak 28.09.2013 tarih ve 25.000,00 TL bedelli, 28.10.2013 tarih ve 150.000,00 TL bedelli, 28.10.2013 tarih ve 25.000,00 TL bedelli çeklerin gününde ödenmediğini, vade farkı oluştuğunu, çek bedelleri ödenmediği gibi … Merkezi İnşaatı’nın da davalı şirketin tedarik ettiği malların montajının yapılabileceği seviyelere getirilemediğini, davalının bu sebeple o dönemde malzemeleri getirmediğini, sonrasında hem şartnamede belirtilen malzemelerin üretiminin durdurulduğunu hem de devalüasyondan kaynaklı olarak %40’a varan fiyat farkı oluştuğunu, bu sebeple sözleşme konusu malların satın alınmasının mümkün olmadığını, anlaşmazlıkların çözümü için birçok defa görüşüldüğünü, çözüm bulunamaması üzerine davalı tarafından İzmir 6. Noterliği’nin 16.01.2014 tarih 634 nolu ihtarnamesinin gönderildiğini, ihtarname ile sözleşmenin belirtilen koşullara uyarlanmasının, bahsi geçen ödemelerin yapılmasının, aksi halde sözleşmeden dönüleceğinin ihtar edildiğini, davacı tarafça İzmir 4. Noterliği’nin 03.02.2014 tarih 865 nolu cevabı ihtarnamesinin gönderildiğini, ihtarnamede kur farkı oluşmadığının ve şartname konusu malzemelerin temin edilebileceğinin belirtildiğini, davalı tarafın her türlü yükümlülüğünü yerine getirdiğini ancak davacının sözleşmenin kendisine yüklediği edimlerini yerine getirmediğini, taraflar arasındaki sözleşmenin feshedilmediğini, dolasıyla davacının sözleşmenin feshinden kaynaklı olarak cezai şart ve kar kaybı talep etme hakkı olmadığını, davacı tarafın kar kaybı iddiasının kabul edilemeyeceğini, davalının herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davacıların alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davalı tarafça yasal süreler içinde ayıp ihbarının yapılmadığını, faiz başlangıç tarihinin ihtarname tarihi olarak kabulünün mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, adi ortaklık ile … Şti. arasındaki eser sözleşmesinin götürü bedelli olduğu, götürü bedelin KDV hariç 550.000,00 TL olduğu, son bilirkişi kurulu raporunda ortaya konulduğu üzere işin %63,6879 oranında tamamlandığı, yapılan iş oranının götürü bedele uyarlandığında davacı … Şti’nin kdv hariç 350.283,90 TL, kdv dahil 413.334,84 TL alacağının ortaya çıktığı, bu tutardan adi ortaklık tarafından ödenen 350.000,00 TL’nin düşülmesiyle … Şti.’nin 63.334,84 TL alacağının kaldığı, ancak davacının 25.09.2017 tarihli ıslah dilekçesiyle sözleşme bedellerinin ödenmemesinden kaynaklı olarak 10.000,00 TL’nin avans faiziyle tahsilini talep ettiği gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile 10.000,00 TL’nin 25.09.2017 tarihinden itibaren avans faiziyle davalılardan alınarak davacı … Şti’ne verilmesine, asıl davacının 23.07.2020 tarihli ikinci ıslah dilekçesine göre karar verilmesine yer olmadığına, birleşen dava yönünden ise, birleşen davalı … Şti’ne montajın yapılacağı alanın uygun şartlarda ve zamanında teslim edilmediği, bu nedenle …. Şti.’nin sözleşmenin feshine neden olduğu iddialarının yerinde olmadığı gibi iş ortaklığı ile belediye arasındaki sözleşmenin …. Şti.’nin büyük hissedarının ölümü sebebiyle tasfiye edildiği, dolayısıyla fesihte …. Şti.’ne yüklenecek bir kusur bulunmadığı, birleşen davacıların kazanç kaybı taleplerinin yerinde olmadığı, belediye tarafından iş ortaklığına işin geciktiğinden bahisle gecikme cezası uygulanmadığı, …. Şti.’nin kusuru olmadığı gibi iş ortaklığına uygulanan gecikme cezası olmadığından gecikme cezası talebinin yerinde olmadığı, ödenen tutarın yapılan işe göre fazla olduğu iddiasının ana davada tartışıldığı, … Şti.’nin yaptığı işe göre kendisine yapılan ödemeden sonra 63.334,84 TL alacaklı olduğu bu konudaki iddianın da yerinde olmadığı bilirkişi raporunda ortaya konulduğu üzere … Şti’ne teslim ettiği malzemelerin sözleşmenin şartlarına uygun olduğu dolayısıyla talebin yerinde olmadığı gerekçesiyle, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı asıl davada davalı birleşen davada davacı …Şti. vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Asıl davada davalı birleşen davada davacı … Şti. vekili istinaf dilekçesinde özetle; aşamalardaki beyanları tekrarla davacının imzalanan taşeron sözleşmesi gereği üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediğini, taahhüt ettiği işlerin büyük bir kısmını yapmadığını, davacının sözleşmenin uyarlanması davasını daha sonra alacak ve yoksun kalınan kar olarak tamamen ıslah ettiğini, talep sonucunun genişletilmesi ve değiştirilmesine rızalarının bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde kar kaybına dair bir talebinin bulunmadığını, dava konusu olmayan bir talebin dava kapsamına alınmasının talep edildiğini, bu talep dikkate alınmaksızın hüküm tesis edilmesi taleplerinin mahkemece dikkate alınmadığını, ilama dayanak kabul edilen 29.06.2020 tarihli bilirkişi raporunun hatalı tespitler içerdiğini, stoklamanın bulunmamasının müvekkili şirket açısından yol açtığı zararlara dair bir inceleme yapılmadığını, dosya kapsamında aldırılan tüm raporlarda kabloların çekilmiş olduğunun tespit edildiğini, kabloların çekilmesinin montaja başlamak için yeterli olduğunu, teknik şartlar oluşturulduğu halde sadece varsayıma dayalı olarak binanın montaja hazır olmadığı sonucuna ulaşmanın mümkün olmadığını, ihrazat konusunda hükme esas alınan bilirkişi raporunda inceleme yapılmadığını, ihrazatın herhangi bir imalat için gerekli malzemenin önceden alınarak şantiyede stoklanması işlemi olduğunu, ihrazat miktarının tutanak ile tespit edildiğini ve ihrazatın hakediş esnasında önem taşıdığını, davacı tarafça yeterli ihrazat yapılmış olsaydı müvekkilinin hakedişini alabileceğini ve belki davaya dahi gerek kalmaksızın sorunun çözülebileceğini, bilirkişi raporunda bu yönden değerlendirme yapılmadığını, sözleşmeye konu malzemelerin %100 oranında miktarının ihrazata müsait olduğunu, bunun da toplam sözleşme bedelinin %99’una tekabül ettiğini, eğer ihrazat dikkate alınmaz ise davacının bilirkişi raporunda gösterilen alacağının zaten olmadığını, eğer ihrazat dikkate alınırsa toplam sözleşme bedelinin %99’unun tesliminin gerektiğini, taşeron firmanın teknik şartnamelere uygun malzeme teminini gerçekleştirmediğini, bu eksikliğini belediyeye farklı ürün teklifinde bulunarak tamamlamaya çalıştığını, bilirkişi raporunun eksik ve hüküm kurmaya elverişli olmadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Asıl davada davacı – birleşen davada davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; mahkeme hükmünün usul ve yasaya uygun olduğunu, uzun süren yargılama süresince davalıların idareyle olan anlaşması ortadan kalktığından davanın tamamının taraflarınca alacak ve yoksun kalınan kar şeklinde ıslah edildiğini, mahkemece yapılan yargılama neticesinde müvekkili şirketin davalılardan 63.334,84 TL alacağının kaldığının tespit edildiğini, birleşen dava yönünden müvekkili şirketin sözleşmenin feshinde en ufak bir etkisi bulunmadığından davalıların taleplerinin tamamen süreci uzatmak adına ileri sürüldüğünü, iş ortaklığı ile belediye arasındaki sözleşmenin tasfiye edilmesinin temel sebebinin … şirketinin büyük hissedarının ölümü olduğunu, nitekim Belediye tarafından iş ortaklığına işin gecikmesi nedeniyle gecikme cezasının uygulanmadığını belirterek, asıl davada davalı, birleşen davada davacı … İnşaat vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Asıl dava, davanın tamamen ıslahı ile talep edilen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili ve yoksun kalınan kar kaybı, birleşen dava ise eserin eksik ve ayıplı ifası nedeniyle fazla ödenen iş bedelinin tahsili, işin zamanında teslim edilmemesi nedeniyle kar kaybı ve gecikme cezası isteğine ilişkindir. Asıl davada davacı, birleşen davada davalı yüklenici (taşeron), asıl davada davalı, birleşen davada davacı iş ortaklığı ise iş sahibidir.
Mahkemece, tamamen ıslah edilen asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş; karara karşı asıl davada davalı, birleşen davada davacı iş ortaklığını oluşturan şirketlerden … İnşaat vekili tarafından yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Davalı, birleşen davada davacı …Şti. vekilinin usule yönelik istinaf nedenlerinin değerlendirilmesi; asıl davada davacı yüklenici tarafından sözleşme gereği teslim edilecek malzemelerin ticaret odası tarafından belirlenen malların teslim edilmesi şeklinde uyarlanmasına, kur farkı ve devalüasyon nedeniyle sözleşme bedellerinin hakkaniyete uygun şekilde uyarlanmasına karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmış; 25.09.2017 tarihinde harçlandırılan ıslah dilkeçesi ile, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklı bedellerin ödenmemesi ve işin tam olarak yapılmasına rağmen ödemelerin geç ve hiç yapılmamasından kaynaklı müvekkil şirket nezdinde oluşan kar kayıplarına karşılık şimdilik 10.000,00 TL’nin uygulanacak avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi isteği ile davanın tamamen ıslahı müessesesi uygulanmıştır.
Islah müessesi, 6100 sayılı HMK’nın 176 ila 182. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Islah, taraflardan birisinin yapmış olduğu bir usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (HMK 176/1). Dava, davacı tarafından HMK’nın 180. maddesi uyarınca tamamen ıslah edilebileceği gibi, taraflarca HMK’nın 181. maddesi uyarınca kısmen de ıslah edilebilir. Davanın tamamen ıslah yoluna dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur. Davadaki talep kısmının değiştirilmesi de davanın tamamen ıslahı mahiyetindedir. Kısmi ıslahta ise, taraf belli bir usul işlemini ıslah etmektedir. Davadaki talep kısmının artırılması ise davanın kısmen ıslahı mahiyetindedir. Gerek davanın tümden ıslahı gerekse kısmi olarak ıslahı tahkikatın sona ermesine kadar (HMK 177/1) ve bir defa yapılabilir (HMK 176/2). Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176. maddesine göre taraflardan her birinin, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği hükme bağlanmakla kural olarak Türk Hukukunda ıslaha izin verilmiştir. Ancak, dava dilekçesinde talep edilmemiş bir alacak kaleminin ıslah yoluyla artırılıp davaya konu edilmesi mümkün değildir. Kural olarak davanın tamamen ıslahı, 6100 Sayılı HMK’nın 180. maddesi hükümlerince mümkündür. Davanın tamamen ıslah edilmesi halinde dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır ve davalı temerrüdü de ıslah tarihinde gerçekleşir.
Davacı vekilince verilen ıslah dilekçesi ile davanın talep kısmı değiştirildiğinden davanın tamamen ıslah edildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemenin HMK’nın 177 ve 180. maddelerini nazara alarak davacı tarafın davayı tamamen ıslahı talebi doğrultusunda tarafların delillerini toplamak suretiyle ıslah ile yapılan talep hakkında karar vermesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Davalı, birleşen davada davacı … Şti. vekilinin davanın esasına yönelik istinaf nedenlerinin değerlendirilmesi;
Taraflar arasındaki sözleşme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Uyuşmazlığın, eser sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirilip çözülmesi gerekli ve zorunludur.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.

TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Somut olayda; yüklenici … Şti. ile iş sahibi …. Şti – … Şti. Adi Ortaklığı arasında iş sahibinin taahhüdü altında yapımı devam eden … Merkezi yapımı işinde “profesyonel elektrik sistemleri, salon profesyonel projeksiyon sistemi, salon profesyonel sahne ışık sistemi, açık hava ses sistemi, salon A/V otomasyon sistemi, salon intercom sistemi işlerinin” anahtar teslim KDV hariç 550.000,00 TL bedel ile yapılması hususunda 09.05.2013 tarihinde eser sözleşmesi imzalanmıştır.
Taraflar arasında imzalanan sözleşme ile asıl davada davacı yükleniciye 350.000,00 TL ödeme yapıldığı hususunda ihtilaf bulunmamaktadır.
Nakit bedel karşılığı eser sözleşmeleri yönünden sınırlayıcı istisnai bir kural bulunmadığından mahkeme kararına gerek olmaksızın tek taraflı irade beyanı ile sözleşmeden dönme mümkündür. Hukuk Genel Kurulu’nun 08.11.2006 tarih 2006/15-702 Esas, 2006/691 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 15.H.D.’nin 04.06.1998 tarih 1998/513 Esas, 1998/2377 Karar sayılı kararında da bedel karşılığı eser sözleşmesinden dönme için tek taraflı irade beyanının yeterli olduğu benimsenmiştir.
Taraflarca açılan karşılıklı davalar ve talepler dikkate alındığında taraflar arasındaki eser ilişkisinin feshedildiği kabul edilmelidir.
Eser sözleşmelerinde sona erme üzerine, her iki tarafın da talep edebileceği tasfiyenin dayanağı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125/III. maddesidir. Bu maddeye göre sözleşmeden dönme halinde taraflar karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulur ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Sözleşmenin fesih ya da dönme suretiyle sona ermesi halinde geriye etkili sonuç doğuracağı yani, sözleşme hiç yapılmamış gibi başa dönüleceğinden, taraflar sözleşme ile üstlendikleri borçlarını ifa etme yükümlülüğünden kurtulacakları gibi, daha önce ifa ettikleri edimleri, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteyebileceklerdir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin bedeli, 6098 sayılı TBK 480. (818 sayılı BK 365. maddesi) maddesinde düzenlenen götürü bedel olarak kararlaştırılmıştır. Götürü bedelli sözleşmede, yüklenici işi kararlaştırılan götürü bedelle yapmak zorunda olduğundan yüklenicinin hakettiği imalât bedelinin, fiziki oran yöntemi ile başka bir ifadeyle yüklenicinin sözleşme kapsamında gerçekleştirdiği imar, fen ve sanat kuralları ile tekniğine uygun imalâtların eksik ve ayıpları da dikkate alınarak işin tamamına göre fiziki oranının tespit edilip, bulunacak bu oranın götürü iş bedeline uygulanması suretiyle saptanması ve bulunacağı kabul edilmektedir. (Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 14.11.2019 tarih, 2019/1350 esas ve 2019/4613 karar sayılı ilamı)
Dosyada bilirkişi raporları alınmıştır. Ancak yazılı eser sözleşmesi götürü bedelli (550.000,00 TL) olmasına rağmen raporda götürü usul uygulamasına göre orantılama yapılmamıştır. Sözleşmede iş bedeli TBK’nın 480. maddesinde düzenlenen götürü bedel olarak kararlaştırılmış olup yüklenicinin sözleşme ilişkisinin devam ettiği sürede yaptığı işe göre iş sahibinin fazla ödemesinin bulunup bulunmadığının, fiziki oran kurularak saptanması gereklidir. Buna göre; bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak eser sözleşmesi kapsamında imar, fen ve sanat kuralları ile tekniğine uygun olarak imal edilen işin, eksiklikler gözetilerek tüm işe göre fiziki oranı bulunmalı ve bu oran sözleşme bedeline uygulanmalı, böylece yüklenicinin hakettiği iş bedeli bulunmalı, bu bedel ile iş sahibinin ödediği iş bedeli göz önünde bulundurularak tarafların somut olayda talep edebileceği alacaklarının bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
Ayrıca; Hakimin davayı aydınlatma ödevi başlıklı HMK’nın 31. maddesi gereğince hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir.
Islah dilekçesi ile asıl davada davacı yüklenici tarafından hem ödenmeyen bakiye iş bedeli hem de kar kaybı olmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak toplam 10.000,00 TL talep edilmiştir. Talebin bakiye iş bedeli alacağı için ve kar kaybı alacağı için ayrı ayrı ne kadar olduğu hususu somutlaştırılmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … Şti. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.09.2020 tarih ve 2015/793 Esas, 2020/490 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan toplam 225,15 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan 297,20 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere 28.12.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.