Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/2131 E. 2023/185 K. 27.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/2131
KARAR NO : 2023/185

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/524
KARAR NO : 2020/317
DAVA TARİHİ : 15.04.2016
KARAR TARİHİ : 18.06.2020
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 27.01.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 27.01.2023

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.06.2020 tarih 2016/524 E – 2020/317 K sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili şirket ile … Şti arasında 22.06.2013 tarihinde yapılan sözleşmeye göre müvekkilinin edimini yerine getirdiğini, ancak borçlu şirketin ve gizli ortak olan sahibinin işin bedelini ödemediklerini, 22.06.2013 tarihli sözleşme incelendiğinde …’ün hem şantiye şefi olarak imzasının bulunması hem de ikinci maddede yetkili kişinin aynı şahıs olması nedeniyle … hakkında da takip başlattıklarını, dahası bu kişinin yan tarafta kendi inşaatına iş yaptırdığını ancak bunu şirket işi olarak müvekkiline yaptırıp şirketle alakasının olmadığını ileri sürdüğünü, müvekkili şirketin davalılar tarafından sözleşme imzalanırken hileli davranışla aldatıldığını, borçlu …’ün 20.01.2012 tarihinde şirketten ayrılmasına rağmen müvekkili şirket ile 22.06.2013 tarihinde akdedilen sözleşmeyi yetkili kişi sıfatıyla imzaladığını, müvekkilinin ödenmeyen senetler nedeniyle icra takibi yaptığını, borçlu şirkete ait taşınmazlar bulunduğu taktirde haciz konulmasını talep ettiklerini, borçlu şirket adına taşınmaz bulunmadığından taleplerinin reddedildiğini, müvekkilinin böylelikle iş yaptığı binaların davalı şirkete ait olmadığını anladığını, müvekkilinin dış cephe boyama işlemini gerçekleştirdiğini, davalı …’ün iki ayrı şirketi de temsil ederek ancak davalı şirketi kullanarak piyasada malzeme, iş ve hizmet veren firmaları hileli bir şekilde dolandırdığını, itirazın geçersiz olduğunu, geçerli bir vekaletle yapılmadığını, sözleşmeye dayalı işin şirket adına ancak davalı için yapıldığını, bu nedenle iki tarafın da icraya verildiğini ileri sürerek, davalı borçlu tarafın itirazının iptali ile İzmir 16. İcra Müdürlüğünün 2016/3623 esas sayılı dosyası ile başlatılan takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalılar vekili, davacının İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı bir ticaret şirketi olmadığını, hak ve borçlara sahip olamayacağını, davacının fiili ehliyetinin bulunmadığını, davacı tarafça da ikrar edildiği üzere aynı sözleşme ve alacak için evvelce müvekkillerinin bilgisi olmayan İzmir 14. İcra Müdürlüğünün 2014/905 esas ve İzmir 5. İcra Müdürlüğünün 2013/13573 sayılı dosyaları ile takip açıldığını, bu takipler ile ilgili davacının sözleşmede kendisine verilen senetleri icraya koyduğunu kabul ettiğini, davacının aynı borç için yine … hakkında 17. İcra Müdürlüğünün 2017/15040 sayılı takibinin başlatıldığını, tüm bu hususların derdestlik durumunu ortaya koyduğunu, davacının 30.07.2013 tarihli senet ile ilgili işlem yapmadığını, çünkü bu senedin ödendiğini, bedelsiz kalan alacağın tahsil edilmek istenildiğini, icra takibinin derdestlik durumu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, 22.06.2013 tarihli sözleşmede davalı şirketin yüklenici olarak tanımlandığını, sözleşmede …’ün yetkili kişi olarak tanımlandığını, sözleşmenin altını kapatan imza yerlerine …’ün şantiye şefi olarak imza attığını, sözleşmede …’e atfedilen borç bulunmadığını, bu nedenle …’e husumet yöneltilemeyeceğini, davacının beyanlarında yer alan İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/33157 sayılı şikayetinin sonucunun beklenilmesi gerektiğini, davanın şirket olan tarafları arasında … … ada … parsel sayılı taşınmazda bulunan bir binanın dış cephesinin ve balkon demirlerinin kaplanması ve boyanması hususunda sözleşme akdedildiğini, işin bedelinin 45.000,00 TL olup bu bedelin 30.07.2013 tarihinden itibaren 6 eşit taksitte ödenmesinin kararlaştırıldığını, taksitlere denk gelen tarihler için de senet tanzim edilerek davacı tarafa verildiğini, davacının işi 01.07.2013 – 31.07.2013 tarihleri arasında tamamlayarak teslim etmeyi taahhüt ettiğini, sözleşme devam ederken davacının 30.07.2017 tarihli 7.500,00 TL bedelli ilk senedi tahsil için bankaya verdiğini, vadesinde ödenerek bankadan davalı şirket tarafından alındığını, davacının işi süresinde teslim etmediğini, ikinci taksit tarihi geldiğinde dahi işi tamamlamadığını, davacının işi üçüncü taksit tarihi olan 30.09.2013 tarihinde de tamamlamadığını, davacının işi tamamlamadan bırakıp gittiğini, eksik kalan işin daha sonra davalı şirket tarafından kendi istihdam ettiği işçiler aracılığı ile yaptırıldığını, kendi edimini ifa etmeyen kişinin karşı edimi talep edemeyeceğini, takibe müvekkili şirket yönünden yapılan itirazda senet ve eksik kalan iş bedeli yönünden toplamda 12.500,00 TL kısmi itirazda bulunulduğunu, … yönünden borcun tamamına itiraz edildiğini, sözleşmeye konu binada 30 daire ve 3 dükkan bulunduğunu, davacının işi teslimde asgari 2 ay geciktiğini, işin süresinde teslim edilmemesi nedeniyle müvekkilinin gecikmeye dair zarar ve ziyanın, kira tazminatının hesaplanarak mahsup edilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki sözleşmedeki bedelin ödenmesi için verilen senette …’ün imzasının bulunmaması davacının …’ü sözleşmenin tarafı olarak kabul etmediği ve sözleşmeden kaynaklı borçtan …’ü sorumlu tutmadığını ve bu şekilde hareket ettiğini gösterdiği, davalı … Şti.’nin 45.000,00 TL alacağın 12.500,00 TL’lik kısmına itirazda bulunduğu, bakiye 32.500,00 TL’lik kısmına itirazda bulunmayarak borcu kabul ettiği, davacının bu rağmen davasında 45.000,00 TL müddeabih göstererek itirazın iptalini talep ettiği, … Şti. tarafından borcun kabul edilen kısmını ayrık tutmadığı, bilirkişi raporlarına göre davacının yapmış olduğu işin bir kısımını eksik bıraktığı ve bunun bedelinin de 5.221,50 TL olduğu, bankadan gelen belgeler incelendiğinde de söz konusu sözleşmeye ilişkin olarak 7.500,00 TL ödemede bulunulmuş olmasına rağmen bu bedel mahsup edilmeksizin icra takibine girişildiği, bu kısım için davacının takipte kötü niyetli olduğu kabul edilmekle eksik iş bedeli ve yapılan ödeme miktarı dikkate alındığında davacının icra takibine dayanak yaptığı alacaktan dolayı .. Şti’den 32.278,50 TL alacaklı olduğu, … inşaatın borcun 32.500,00 TL’sini kabul etmiş olması sebebiyle … Şti. açısından borcun kabul edilen kısmı yönünden hukuki yarar yokluğundan, itiraz edilen kısım yönünden ise borcunun bulunmaması nedeniyle bu davalı açısından davanın reddi gerektiği, davalının tahsil etmiş olduğu bedeli icra takibinde tekrar talepte bulunmuş olması nedeniyle tahsil edilen bedel miktarının %20 ‘si oranında kötü niyet tazminatına hükmedildiği, davalılardan … adına İzmir 17. İcra Müdürlüğünün 2015/15040 esas sayılı icra dosyası ile başlatılan icra takibi ile davaya konu İzmir 16. İcra Müdürlüğünün 2016/3623 esas sayılı icra takibinin dayanağı ve miktarı aynı olup davaya konu edilen icra takibinin davalı … açısından derdestlik oluşturduğu, İİK madde 68 gereğince mükerrer takip yapılmasının yasaklandığı, usulüne uygun bir takip bulunmasının itirazın iptali davası görülmesi için dava şartı olduğu gerekçesiyle, davacının davalı …’e karşı açmış olduğu davasının dava şartı yokluğundan usulden reddine, davacının davalı … Şti’ne karşı açmış olduğu davasının reddine, İİK md. 67 gereğince 1.500,00 TL kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalı … Şti’ne verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; aşamalardaki beyanları tekrarla … açısından derdestliğe ilişkin mahkeme kabulünün yerinde olmadığını, davaya esas icra emirlerinde “tahsilde tekerrür olmamak üzere” denildiğini, derdestlik itirazının icra dosyalarında usule uygun yapılmadığını, davalının bir ödemede bulunmadığını, bu nedenle derdestlik itirazında bulunmasında hukuki yarar bulunmadığını, İzmir 17. İcra Müdürlüğünün 2015/15040 esas sayılı icra dosyasında borçlunun yalnızca … olduğunu, halbuki davaya konu İzmir 16. İcra Müdürlüğünün 2016/3623 esas sayılı takibinde borçluların … ve … olduğunu, öyleyse iki takip arasında taraf birliğinin bulunmadığını, konu birliğinin de bulunmadığını, derdestlik iddia edilen iki icra dosyasından birincisi yani İzmir 17. İcra Müdürlüğünün 2015/15040 esas sayılı icra dosyasının itirazla durduğu 21.10.2015 tarihinden itibaren yeni bir işleme konu edilmeyip itirazın iptali davası açılmamakla ikinci takip sırasında devam etmediğinden derdestlik oluşturmayacağını, …’ün hem yetkili hem de şantiye şefi olduğunu, … hakkında davalının husumet itirazının yerinde olmadığını, sözleşmede işin yapıldığı yerin onun işi olduğunu, gizli ortak olduğunu, mal kaçırma gayretinde olduğunu, davanın aslında eser sözleşmesinden doğan alacak davası niteliğinin varlığının mahkeme kararına yansımadığını, bilirkişi raporunda fotoğraflara dayanarak proje kapsamında astarlı olan kısmın yapım bedelinin dava tarihi itibarıyla 3.540,00 TL olarak tespit edildiğini, böylelikle önceki raporlarda tespit edilen 1.681,50 TL bedelin 5.221,50 TL’ye çıkarılarak alacaklarından mahsup edildiğini, buna dayanak fotoğrafların çekilmesini kabul etmediklerini, fotoğrafların müvekkilinden sonra çekildiğinin ya da başka yere ait olup olmadığının asla kabul edilemeyeceğini, eksik iş bedeline itiraz ettiklerini, mahkemenin hem davayı reddetmesinin hem de kesinleşmemiş bir alacak için kötüniyet tazminatına hükmetmesinin hatalı olduğunu, iş bitirilmediğinden ödeme yapılmadığı iddiasının da haksız olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; … yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğunu, ancak öncelikle husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kararda ödenen ve eksik bıraktığı işin bedeli olan 12.500,00 TL için takipte bulunmasının haksız ve kötüniyetli olduğunun belirtilmesine rağmen bu miktarın %20’sine tekabül eden 2.500,00 TL için icra tazminatına hükmedilmesi gerekirken 1.500,00 TL’ye hükmedilmesinin hatalı olduğunu, keza dava değeri 45.000,00 TL olduğundan esasen bu miktar üzerinden icra tazminatına karar verilmesi gerektiğini, davalı … yönünden lehine icra tazminatına hükmedilmemesinin ve nispi değil maktu vekalet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; aşamalardaki beyanları tekrarla davalı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, TBK’nın 470 vd. maddelerine göre açılmış, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili istemine yönelik başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalı … aleyhine açılan davanın icra takibinin derdest olması nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine, diğer davalı aleyhine açılan davanın ise kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş; karara karşı taraf vekilleri tarafından yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasındaki sözleşme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Uyuşmazlığın, eser sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirilip çözülmesi gerekli ve zorunludur.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.

TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Somut olayda; davacı … temsilcisi ile davalı … temsilcisi ve “şantiye şefi” sıfatıyla … imzalı 22.06.2013 tarihli eser sözleşmesi ile “… ada … parsel … adresindeki inşaatın dış cepheler polenfleks toplama, balkon tavanları tam akrilik boyası ile boyanması, balkon demirlerinin yağlı boya ile boyanması işi”nin 45.000,00 TL bedel karşılığı yapılması kararlaştırılmıştır.
İşsahibi … vekili, iş sahibi tarafından eksik bırakılan işlerin kendi çalışanları tarafından yapıldığını ileri sürmektedir. Bu iddianın ispat külfeti iş sahibine aittir. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere; eser sözleşmesi imzalandıktan sonra yapılan işlerin yüklenici tarafından yapıldığı karine olarak kabul edilir. Bu karinenin aksinin ispatı iş sahibine aittir. İş sahibi tarafından öncesinde tespit ettirilmiş bir eksiklik bulunmadıkça mevcut imalatın yüklenici tarafından yapıldığı ve bu kapsamda giderilmiş olan eksikliklerin yüklenici tarafından tamamlandığı kabul edilir. İş sahibinin 3. kişilerden alınan fatura veya belgelerle işin kendisi tarafından yapıldığının ispatı mümkün değildir. Nitekim bu tür belgeler her zaman düzenlenebileceği gibi başka işler için de yapılmış olabilirler. Aynı şekilde bu hususunun tanık beyanlarıyla ispatlanması da mümkün değildir. Ancak; davalı iş sahibi vekili cevap dilekçesinde “yemin delili”ne dayandığından mahkemece bu hususta davalı tarafa yemin deliline dayanıp dayanmayacağının hatırlatılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu hususun gözetilmemiş olması Dairemizce doğru görülmemiştir.
Ayrıca; yüklenici tarafından hak edilen iş bedelinin mahallinde keşif icra edilmeksizin dosyaya sunulan ve yüklenici tarafından itiraz edilen fotoğraflar üzerinden belirlenmesi de hatalıdır.
Davalı tarafından, yüklenicinin eser sözleşmesi kapsamında eksik bıraktığı iş bulunduğu hususu ispatlandığı taktirde; taraflar arasındaki sözleşmenin bedeli, 6098 sayılı TBK 480. (818 sayılı BK 365. maddesi) maddesinde düzenlenen götürü bedel olarak kararlaştırılmıştır. Götürü bedelli sözleşmede, yüklenici işi kararlaştırılan götürü bedelle yapmak zorunda olduğundan yüklenicinin hakettiği imalât bedelinin, fiziki oran yöntemi ile başka bir ifadeyle yüklenicinin sözleşme kapsamında gerçekleştirdiği imalâtların eksik ve ayıpları da dikkate alınarak işin tamamına göre fiziki oranının tespit edilip, bulunacak bu oranın götürü iş bedeline uygulanması suretiyle saptanması ve bulunacağı kabul edilmektedir. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 14.11.2019 tarih, 2019/1350 esas ve 2019/4613 karar sayılı ilamı)
Götürü bedelli sözleşmede, iş sahibinin fazla ödemesinin bulunup bulunmadığı fiziki oran yöntemi ile başka bir ifadeyle asıl sözleşme kapsamında yapılan işin eksiklikler gözetilerek tüm işe göre fiziki oranı bulunmalı ve bu oran sözleşme bedeline uygulanmalı, ilave yani sözleşme dışı işlerle ilgili olarak da yapıldığı yıl mahalli serbest piyasa rayici ile hesaplama yapılıp (serbest piyasa rayici içerisinde KDV bulunduğundan ayrıca KDV ilave edilmemelidir.) her iki kalemin toplamı yüklenicinin hakkettiği iş bedeli olarak bulunmalı, iş sahibinin ödediği bedel iş bedelinden mahsup edilmelidir.
Dosyada bilirkişi raporları alınmıştır. Ancak, sözleşme götürü bedelli (birim fiyat üzerinden belirlenen bedelden iskonto yapılarak 45.000,00 TL bedel belirlenmesi nedeniyle) olmasına rağmen raporda götürü usul uygulamasına göre orantılama yapılmamıştır. Sözleşmede iş bedeli TBK’nın 480. maddesinde düzenlenen götürü bedel olarak kararlaştırılmış olup davalı yüklenicinin sözleşme ilişkisinin devam ettiği sürede yaptığı işe göre davacı yüklenicinin hak kazandığı alacağının bulunup bulunmadığının, fiziki oran kurularak saptanması gereklidir. Buna göre; mahallince keşif icra edilerek yüklenici tarafından tamamlanan ya da eksik bırakılan işlerin tespiti ile bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak asıl sözleşme kapsamında yapılan işin, eksiklikler gözetilerek tüm işe göre fiziki oranı bulunmalı ve bu oran sözleşme bedeline uygulanmalı bu bedel ile davalı iş sahibinin ödediği iş bedeli göz önünde bulundurularak davacı yüklenicinin somut olayda talep edebileceği alacağın bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı KABULÜNE,
2-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.06.2020 tarih 2016/524 E – 2020/317 K sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davacıya iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davalıya iadesine,
6-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
7-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
8-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere 27.01.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.