Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/2114 E. 2023/482 K. 03.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/2114
KARAR NO : 2023/482

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/291
KARAR NO : 2019/1396
DAVA TARİHİ : 16.03.2017
KARAR TARİHİ : 12.12.2019
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 03.03.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 03.03.2023

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.12.2019 tarih ve 2017/291 Esas, 2019/1396 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili davacı şirketin inşaat taahhüt sektöründe faaliyet göstermekte olup İzmir’in muhtelif yerlerinde inşaat ve tadilat yükleniciliği yapmakta olduğunu, davacı ile davalı şirket arasında davalının maliki olduğu …in boya badana ve tadilat işleri için anlaşma yapıldığını, müvekkilinin davalıya ait otelin tüm boya badana işlerini tamamlayarak teslim ettiğini, davalı şirket yetkililerinin yapılan işi muayene ederek teslim aldığını, teslim sırasında da herhangi bir ihtirazi kayıt koymadıklarını, müvekkili davacının 31.10.2014 tarih ve 300540 seri numaralı 335.769,66 TL bedelli faturayı tanzim ederek davalıya gönderdiğini, davalı şirketin iş bu faturayı herhangi bir itirazda bulunmadan teslim alarak şirket muhasebe kayıtlarına işlediğini, davalı şirketin ilgili fatura bedelinin 249.216,00 TL’sini müvekkil şirkete ödediğini, bakiye 86.553,66 TL miktara ilişkin ödemede bulunmadığını, başlatılan icra takibine de itiraz ettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalı tarafın İzmir 8. İcra Müdürlüğü 2016/4349 Esas sayılı İcra dosyasında yaptığı itirazın 20.000,00TL’lik kısmının iptaline, davalı aleyhine % 20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili 12.12.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile; dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak talep ettikleri 20.000,00 TL’yi 66.353,66 TL arttırarak dava değerini 86.553,66 TL olmak üzere ıslah ettiklerini bildirmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, davacı şirketin müvekkiline ait İzmir Balçova’da bulunan …in boya, badana, tadilat işlerini üstlendiğini, buna göre davacının yüklendiği edimleri ifa, müvekkilinin ise ödeme borcu altına girdiğini, ancak davacı tarafından tam ve eksiksiz olarak imalat yapılamadığını, nitekim bu hususun davacının da bilgisinde olduğunu, zira müvekkilinin zikredilen otelin dış cephesindeki sıvalarında dökülmeler ve hasarlanmalar meydana geldiğini, bu hasarların müvekkili tarafından fotoğraflandığını, bunun üzerine davacı birçok defa gelip bu ayıpları gidermeye çalışmış ise de; bir türlü edinimini eksiksiz olarak yerine getirmediğini, bu hususun mahkemece yapılacak keşif neticesinde ortaya çıkacağını, bu meyanda müvekkilinin, davacının tam olarak yaptığı işlerin karşılığını davacıya ödediğini, BK’nun 97. maddesinin “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmemiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” şeklinde olduğunu, davacı edinimini ifa etmediğinden, müvekkilinin hali hazırda davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacı tarafından keşide edilen faturaya müvekkilinin itiraz etmemiş olmasının davacının işi tam ve eksiksiz olarak ifa ettiğini göstermediğini savunarak davanın reddine ve davacının talebi yargılamayı gerektirdiğinden ve likit olmadığından İcra inkar tazminatı talebinin reddine, dava değerinin %20’sinden aşağı olamamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsili ile müvekkile verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “Mahkememizce yapılan keşif, alınan bilirkişi raporu, dinlenen tanık anlatımları, defterler üzerinde yapılan bilirkişi incelemeleri de dikkate alındığında, yapılan keşif ve inşaat bilirkişinin raporu da dikkate alındığında, davacının yaptığı işte, zamanla ortaya çıkan ve astarlamadan kaynaklandığı anlaşılan gizli ayıplı iş tutarı olarak 22.781,00 TL’nin hesaplandığı, 8. İcra Müd nün 2016/4349 sayılı takip dosyasında 20.000,00 TL’lik asıl alacağa yönelik açılan itirazın iptaline yönelik davanın kabulü ile, takip tarihinden itibaren taraflar tacir olduğu için avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, alacak, yargılamayı gerektirdiğinden, likit ve hesaplanabilir olmadığından, davacının İİK 67/2 uyarınca icra inkar tazminatı talebinin reddine, davacının ıslah dilekçesiyle, davasına alacak davası olarak devam ettiği anlaşılmakla, 43.772,07 TL’nin ıslah harcının yatırıldığı 12.12.2019 tarihinden itibaren ticari faiz ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davacının alacak talebindeki fazlaya ilişkin talebinin reddine” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; usule ilişkin itirazları yönünden görülmekte olan dava yazılı yargılama usulüne tabi olmasına rağmen basit yargılama usul kuralları uygulanarak hukuki dinlenme haklarının ihlal edildiğini, 12.12.2019 tarihli celsede davacı tarafın vermiş olduğu ıslah dilekçesinin kendilerine elden tebliğ edilmesi üzerine ıslah dilekçesine karşı beyanda bulunmak üzere süre talep etmiş olmalarına rağmen mahkemece bu taleplerinin reddedilmesinin HMK’nun 177. maddesine aykırı olduğunu, ayrıca sözlü yargılama için taleplerinin mahkemece reddedilerek hüküm kurulduğunu, bilirkişi … tarafından ibraz edilen 07.05.2018 tarihli raporun taraflarına tebliğ edilmediğini, bu nedenle rapor içeriğine yönelik beyan ve itirazlarını bildiremediklerini, mahkemece itirazın iptali ile alacağın tahsiline aynı anda karar verilmesinin de usule aykırı olduğunu, davacı tarafın ıslah dilekçesi nedeniyle tarafların uğrayabileceği zararların tazmini için teminat yatırılması yönünde davacı tarafa süre verilmediğini, HMK’nun 178. maddesine aykırı davranıldığını, esasa ilişkin itirazlarına gelince; davacı yüklenici tarafından müvekkili iş sahibine fatura keşide edilmiş olmasının alacağı varlığına ispat teşkil etmediğini, davacı tarafın imalatı ayıpsız olarak teslim ettiğini fatura ile kanıtlanamayacağını, davacı tarafın faturada belirtilen imalatının ayıplı olduğunu, her ne kadar teknik bilirkişinin 07.05.2018 tarihli raporuna itiraz imkanı tanınmamış olsa da raporda davacının imalatının ayıplı olduğunun ve ayıp türünün de gizli ayıp mahiyetinde olduğunun tespit edildiğini, taraflar arasında yasal olarak imzalanmış bir cari hesap mutabakatı bulunmadığını ve bilirkişinin de aynı yönde görüş bildirdiğini, davacı tarafın ayıplı imalatı nedeniyle müvekkilinin herhangi bir borcunun da bulunmadığını, yerel mahkemece verilen kararın yerinde olmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; taraflarınca sunulan ıslah dilekçesine karşı yazılı beyanda bulunmak üzere süre talebinin davayı uzatma amacını taşıyan bir talep olduğunu, sözlü yargılama talebi usule aykırı bir talep olup, HMK’ya aykırı bir talep olduğunu, itirazın iptali ile alacağın tahsiline aynı anda karar verilmesine engel hukuki bir düzenlemenin de bulunmadığını, müvekkilinin davalı iş sahibine ait otelin dış duvar tamirat ve boya işini yapması nedeniyle fatura düzenleyerek davalıya gönderdiğini, ancak davalının bu fatura içeriğine hiçbir itirazı olmayıp muhasebe kayıtlarına da işlediğini, fatura karşılığı 249.216,00 TL ödeme yapmış olmasına rağmen, faturanın kalan bakiyesini ödemediğini, faturaya ve içeriğine itiraz etmeyen davalının istinaf itirazlarının reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali isteğine ilişkindir.
İddia olunan sözleşme ilişkisinin kurulduğu tarih ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan, 6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
TBK’nun 480.maddesinde;”Bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana getirmekle yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez.Ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar,taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse yüklenici,hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.”
TBK’nun 481. maddesinde;”Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.”
Hükümleri düzenlenmiştir.
İzmir 8. İcra Müdürlüğü’nün 2016/4349 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklının …, borçlunun … A.Ş. olduğu, 86.553,66 TL asıl alacak, 12.779,12 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 99.332,78 TL’nin tahsili yönünde ilamsız icra takibi yapıldığı, icra takibinin dayanağının 31.10.2014 tarih ve 300540 seri nolu 335.769, 66 TL bedelli fatura olduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği, borçlunun yasal süresi içerisinde icra takibine itiraz etmesi üzerine takibin durduğu, itirazın iptali davasının da yasal süresi içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
31.10.2014 tarih ve 300540 seri nolu faturanın incelenmesinde; yüklenicinin …, iş sahibinin … A.Ş. olduğu, işverene ait otele dair fileli sıva+tekstür boya yapılması, cephe tamiratı ile düz boya yapılması, çatlak köprülemeli tekstür boya yapılması, pencere çevrelerine mastik yapılması imalat bedeline ilişkin KDV dahil 335.769,66 TL bedelli fatura olduğu anlaşılmaktadır.
“…Somut olayda; davalı Kurum, birleşen (2015/237 E.) itirazın iptali davasına konu icra dosyasına 11/06/2014 tarihli itiraz dilekçesi ile süresinde itiraz etmiş, davacı tarafından 27/06/2014 tarihinde takibin 10.000 TL’lik kısmı yönünden itirazın iptali davası açılmıştır. Davacının en geç dava tarihinde davalının itirazını tebliğ aldığının kabul edilmesi gerektiğinden, dava tarihinden itibaren 1 yıllık süre geçtikten sonra 05/05/2016 tarihinde yapılan ıslah ile artırılan talebin dikkate alınması mümkün değildir. Mahkemece, davacının birleşen itirazın iptali davasında yapılan ıslahı, değinilen gerekçe ile değerlendirerek bir karar vermesi gerekirken, davanın tümden kabulüne karar verilmesi de doğru değildir…” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 05.04.2022 tarih ve 2022/620 Esas, 2022/3140 Karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 12.12.2022 tarih ve 2022/7440 Esas, 2022/9369 Karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13.04.2022 tarih ve 2020/5888 Esas, 2022/2989 Karar sayılı ilamları)
Somut olayda; davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.
Eser sözleşmesi yazılı olarak yapılabileceği gibi sözlü eser sözleşmesi yapılması da mümkündür.
Davacı yüklenici ile davalı iş sahibinin … isimli işletmesinin dış cephe tamirat ve boya imalatının yapılması hususunda taraflar arasında sözlü eser sözleşmesi kurulduğu sabittir.
Davacı yüklenici ve davalı iş sahibi yapılacak imalata ilişkin kurulan sözlü eser sözleşmesi kapsamında imalat bedelinin ne kadar olduğuna dair herhangi bir beyanda bulunmamışlardır.
Ancak, davacı yüklenici tarafından düzenlenen 31.10.2014 tarih ve 300540 seri nolu faturada yapılan imalatın nelerden ibaret olduğunun açıkça belirtilerek bu imalat bedeline ilişkin toplam miktarın gösterildiği, söz konusu faturada toplam imalat bedelinin KDV dahil 335.769,66 TL olduğu, Mali Müşavir Bilirkişinin raporuna göre davalı iş sahibinin ticari defterlerinde bu faturanın kayıtlı olduğu, davalı iş sahibinin fatura içeriğine itiraz etmediği ve bu şekilde faturanın içeriğinde belirtilen imalatı ve fatura bedelini de imalat bedeli olarak kabul ettiği anlaşılmaktadır.
Davacı yüklenici, dosyaya ibraz etmiş olduğu 31.10.2014 tarih ve 300540 seri nolu fatura içeriğinde belirtilen imalatları yaptığını ve bu imalat karşılığı fatura bedeli olan KDV dahil 335.769,66 TL’yi hak ettiğini, davalı işveren tarafından kendisine 249.216,00 TL ödeme yapıldığını, bakiye 86.553,66 TL’nin ise ödenmediğini iddia etmektedir.
Davalı iş sahibi, davacı tarafından ibraz edilen fatura içeriğindeki belirtilen imalatların yapılmadığını beyan etmemekle birlikte davacı yüklenici tarafından gerçekleştirilen imalattan sonra otelin dış duvarlarında kabarmalar ve dökülmeler olduğunu, davacı tarafa 249.216,00 TL ödeme yaptığını, imalattaki ayıplar nedeniyle davacı yüklenicinin ancak bu kadar miktarı hak ettiğini, ayıplı imalata karşılık gelen kısmı ödemediğini ve davacıya bu nedenle herhangi bir borcunun bulunmadığını savunmaktadır.
Mahkemece yapılan keşif sonucu alınan teknik bilirkişi raporuna göre, davacı yüklenici tarafından davalı iş sahibine ait otelin dış cephe sıva ve boya imalatında daha sonraki süreçte meydana gelen kabarma ve dökülmelerin gizli ayıp niteliğinde bulunduğu ve yapılan imalata ilişkin ayıp bedelinin de 22.781,00 TL olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı yüklenici, İzmir 8. İcra Dairesinin 2016/4349 Esas sayılı dosyasında davalı iş sahibi aleyhine 86.533,66 TL asıl alacak, 12.779,12 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 99.332,78 TL’nin tahsili yönünde ilamsız icra takibi yapmış olmasına rağmen 16.03.2017 tarihinde açmış olduğu itirazın iptali davasında fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL miktar yönünden davalının itirazının iptaline karar verilmesini istemiş ve 12.12.2019 tarihinde ıslah harcı yatırılan ıslah dilekçesi ile “dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak talep ettikleri 20.000,00 TL’yi 66.553,66 TL arttırarak dava değerini 86.553,66 TL olmak üzere ıslah ettiklerini” beyan etmiş ve daha sonra 12.12.2019 tarihli duruşmada “İtirazın iptali talebimiz 20.000,00 TL’dir. Artan 66.553,66 TL’lik miktar yönünden davamıza alacak davası olarak devam ediyoruz…” şeklinde sözlü ıslah talebinde bulunmuş ise de HMK’nun 177. maddesi gereğince yargılama aşamasında bir kez ıslah talebinde bulunulabileceği, bu nedenle davacı vekili tarafından yazılı ıslah talebinde bulunulduktan sonra yeniden sözlü ıslah talebinde bulunmasının yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, eldeki davada itirazın iptaline konu icra dosyasına davalı iş sahibi tarafından 29.03.2016 tarihinde itiraz dilekçesi ile süresinde itiraz edilmesi üzerine davacı yüklenici tarafından 16.03.2017 tarihinde takibin 20.000,00 TL’lik kısmı yönünde itirazın iptali davası açılmıştır. Davacının en geç dava tarihinde davalı borclunun itirazını tebliğ aldığının kabul edilmesi gerektiğinden dava tarihinden itibaren 1 yıllık süre geçtikten sonra 12.12.2019 tarihinde yapılan ıslah ile arttırılan talebin dikkate alınması mümkün değildir. İtirazın iptali davası için öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre yönünden ıslah ile arttırılan miktar bakımından hak düşürücü süre geçmiş olup, bu miktara ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekirken yerel mahkemece davanın kabulü yönünde kurulan hüküm yerinde değildir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, talebin ve istinaf sebeplerinin niteliğine göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-2 maddesi uyarınca kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, dairemizce yeniden hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE,
2-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.12.2019 tarih ve 2017/291 Esas, 2019/1396 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve Dairemizce yeniden HÜKÜM KURULMASINA,
Davalının İzmir 8. İcra Müdürlüğü’nün 2016/4349 Esas sayılı takip dosyasına 20.000,00 TL yönünden yapmış olduğu itirazın İPTALİNE, takibin 20.000,00 TL asıl alacak üzerinden DEVAMINA,
Davacının ıslah dilekçesi ile arttırdığı 66.553,66 TL’ye ilişkin talebinin hak düşürücü süre yönünden REDDİNE,
Alacak likit olmayıp, yargılamayı gerektirdiğinden davacının icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,
Karar tarihi itibariyle alınması gereken karar ve ilam harcı 1.366,20 TL olup, peşin alınan 31,40 TL ile 865,54 TL ıslah harcından oluşan toplam 896,94 TL harçtan mahsubu ile bakiye 469,26 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA,
Davacı tarafça yapılan 31,40 TL peşin harç ile 865,54 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 896,94 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
Davacı tarafından yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 160,00 TL tebligat gideri, 80,55 TL PTT gideri, 2.245,05 TL keşif ve bilirkişi ücretinden oluşan toplam 2.517,00 TL yargılama giderinin kısmen kabul-kısmen red oranına göre 579,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin yargılama giderinin davacının üzerinde BIRAKILMASINA,
Davalı tarafından yapılan 69,00 TL yargılama giderinden oluşan PTT giderinin kabul red oranına göre 31,88 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, bakiyesinin davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ne göre 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE.
Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ne göre 10.648,58 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından artan kısmın HMK’nın 333. maddesi gereğince yatıran taraflara İADESİNE,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yatırılan 1.089,06 TL nispi istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince davalıya İADESİNE,
4-İstinaf aşamasında davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir KAYDINA,
5-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-İstinaf aşamasında yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın ilk derece mahkemesince davalıya İADESİNE,
7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı lehine vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA,
8-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen TEBLİĞE ÇIKARILMASINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzer 03.03.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.