Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/2004
KARAR NO : 2023/33
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/230
KARAR NO : 2020/204
DAVA TARİHİ : 25.09.2018
KARAR TARİHİ : 05.03.2020
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 04.01.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 04.01.2023
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05.03.2020 tarih ve 2019/230 Esas, 2020/204 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalının frensiz römork yapımı, teslimi hususunda anlaştıklarını, müvekkilinin “frensiz” olarak ürettiği römorku davalıya teslim ederek 9.322,00 TL ödeme aldığını, römorkun “frensiz” olmasının sebebinin davalının müvekkiline aracın trafikte kullanılmayacak olması, bu sebeple frensiz olarak üretilmesi, trafik tescil şartlarını taşımaması yönünde talimat vermesi olduğunu, tesliminin ardından davalının trafik tescil şartlarını taşımayan römork ile trafiğe çıktığından kendisine trafik cezası uygulandığını, davalının ayrıca römorku kullandığı sırada aracın hasarlandığını ve hasar gören bölüme kaynak yaptırdığını, sonrasında davalının, müvekkiline İzmir 29. Noterliği’nin 28.06.2016 tarihli ihtarnamesi ile yapılan römorkun frenli olarak imal edilmesi ve tarafına karayolu uygunluk belgesi verilmesini talep ettiğini, müvekkilinin Gemlik 3. Noterliği aracılığıyla 14.07.2018 tarihli ihtarname ile davalı yana frenli olarak imal edilmesi ve karayolu uygunluk belgesi alınması halinde 5.500,00 TL + KDV olmak üzere masraf olacağının bildirildiğini, davalının bu ihtarname sonrasında yapılacak işlemleri kabul ettiğini, bunun üzerine müvekkilinin römork üzerinde gerekli değişiklikleri sağladığını ve uygunluk belgesi, şasi kodu gibi tescilleri almak üzere TSE ve SAE kuruluşlarına başvurduğunu, başvuru dönüşlerinin alınması sonrasında müvekkilince, davalıya 28.04.2017 tarih ve 8586 sıra numaralı 5.500,00 TL + KDV olmak üzere toplam 6.490,00 TL bedelli irsaliye faturası kesilerek, davalının … Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’nde römorku tescil alması sağlandığını, müvekkili tarafından kesilen faturada belirtilen şase numarası ile davalının aracı tescil aldığını aracın … plakası ile karayolu trafik kurallarında seyredebilecek duruma getirildiğini, davalının iş bedelini ödemediğini aracı ve faturayı teslim alan davalının faturaya itiraz etmediğini, trafik tescil başvurusunu da bahsi geçen fatura ile gerçekleştirdiğini, fatura aslının … Trafik Tescil Şube Müdürlüğünde olduğunu, alacağın tahsili ile başlatılan takibin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek, Urla İcra Müdürlüğü’nün 2017/1221 sayılı dosyasına yapılan itirazların iptaline, %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın İzmir Ticaret Mahkemeleri’nde bakılması gerektiğini, müvekkili şirketin davacıdan römorku 2016 yılında satın aldığını, talepleri olmamasına rağmen aracın frensiz olarak imal edildiğini, römorka ilişkin fatura ve garanti belgesinin kendilerine gönderilmediğini, bu nedenle trafik tescil işlemlerinin yapılamadığını, davalının, davacıdan eksikliklerin giderilmesinin talep edilmesine rağmen kendilerini oyaladıklarını, bunun üzerine davacıya noter kanalı ile ihtarname gönderildiğini, süresi içerisinde durumun davacıya bildirildiğini, müvekkili şirketin römorku kullanamadığını, davacının kendilerine gönderdiği ihtarnamedeki soyut talep ve iddialarının taraflarınca kabul edilmediğini, römorkun geri alınması ve ödedikleri bedelin kendilerine iadesinin talep edildiğini, kaldı ki, davacı tarafın ihtarında kendilerinden kaynaklanan eksiklikler nedeni ile ayıplı mal imal ettiklerini ikrar ettiğini, davacı tarafın parayı iade etmemek adına eksiklikleri giderdiğini ve trafik tescil işlemlerinin davacı tarafça gerçekleştirildiğini, davacının, müvekkilinden habersiz olarak 28.04.2017 tarihli faturayı tanzim ettiğini, faturanın tebliğ edilmediğini, davacı tarafın, 14.07.2016 tarihli ihtarını kabul ettikleri ve 28.04.2017 tarihli fatura ile işlemleri yapıldığı iddiasını kabul etmediklerini, bu durumunun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, asıl borcu kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacı tarafından müvekkili şirketin temerrüde düşürülmediğinden takip öncesi faiz işletilmesinin mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Urla Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 05.03.2019 tarih ve 2018/665E.-2019/107K. sayılı kararı ile görevli mahkemenin İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan reddine dair verilen kararın, davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 16.05.2019 tarih ve 2019/1177E-670K sayılı kararı ile davalı vekilinin istinaf itirazlarının reddine karar verilmiş, görevsizlik kararı akabinde dosya İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/230 Esasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı ile davalı arasında römork yapımı konusunda anlaşma yapıldığı, römork üzerinde sonradan fren sistemi yapılması sebebiyle oluşan alacağın tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptalinin talep edildiği, taraflar arasında römork yapımı konusunda yazılı anlaşmanın mevcut olmadığı, bu sebeple römork yapımı hususunda tarafların ne şekilde anlaştıklarının tespitinin mümkün olmadığı, karayolları trafik mevzuatı kapsamına göre, römorkların frensiz yapılmasının söz konusu olamayacağı, mevzuata uygun yapılmayan römorkların karayolunda seyrine izin verilmediği, aksine davranışın trafikten meni ve idari cezayı gerektirdiği, bu husus dikkate alındığında römorkların yasalara uygun olarak yapılması gerektiği, bilirkişi raporu kapsamına göre, karayolları trafik mevzuatına uygun yapılacak römorkun rayiç değerinin 15.000,00 TL olarak belirlendiği, belirlenen bu değerin römork yapım ücreti olarak kabulünün uygun olacağı, dava dilekçesi anlatımına göre, davalının 9.322,00 TL ödemesinin olduğu, davalının fren yapımı için de 6.490,00 TL fatura düzenlemek suretiyle römork maliyetini 15.812,00 TL olarak belirlemiş ise, rayiç değerin 15.000,00 TL olduğu, bu bedelden yapılan ödemenin mahsubu ile davacının bakiye alacağın 5.678,00 TL olduğu, davalının temerrüde düşürülmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının Urla İcra Müdürlüğü’nün 2017/1221 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile, takibin 5.678,00 TL asıl alacak üzerinden ve icra takip tarihinden itibaren asıl alacağa yıllık % 9 yasal faiz uygulanmak suretiyle devamına, icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; römorkun, müvekkilin talebi olmadan frensiz üretildiğini, davacının eksiklikleri gidermek için ekstra fatura tanzim ederek bedel talep etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, trafik tescil işlemlerinin kendilerince yapılamadığını, römorkta bulunan eksikliklerin davacıya bildirilmesine rağmen davacının çeşitli bahanelerle müvekkilini oyaladıklarını, müvekkilinin römorku kullanamadığını, bunun üzerine davacıya noter kanalıyla bir ihtarname gönderdiğini, davacının cevap olarak gönderdiği 14.07.2016 tarihli ihtarnamede römorkun frensiz olarak ürettiğini açıkça kabul ettiğini ve frensiz üretimin nedeninin taraflar arasında yapılan bir anlaşmadan kaynaklandığı yönünde herhangi bir iddiada bulunulmadığını, bütün bu kabullere rağmen aynı ihtarnamede kendilerinin sebep olduğu eksiklik ve ayıbı gidermek için müvekkili şirketten ekstra ücret talep edildiğini fakat müvekkili şirket tarafından bu talebin kabul edilmediğini, müvekkili şirketin gıyabında düzenlenen faturanın tebliğ edilmediğini, davacı tarafça ne kadar mahsup edildiğinin muallak olduğunu, faturaların delil niteliğini taşımadığını davacı tarafından gerçekleştirildiği belirtilen tescil işlemlerinin davalının bilgisi ve isteği olmadan gerçekleştirildiğini, tescil işlemlerinin kim tarafından ve ne zaman gerçekleştirildiğinin mahkemece araştırılmadığını, davacının römork üretimi için gerekli belgelere haiz olmadığını, bu nedenle römorkun frensiz imal ettiğini, gerekçenin çelişkili olduğunu, belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinin kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan itirazın iptali istemine ilşikindir.
Taraflar arasında kurulan ilişki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içeren bir iş görme akdîdir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise teslim edilen eserin bedelini ödemektir. Eser yüklenicinin sermayesi, sanat ve becerisini kullanarak gerçekleştirdiği sonuçtur. İş sahibi ısmarladığı eserin belli nitelikler taşımasını, amacını karşılamasını arzu eder. Şayet ısmarlanan eser iş sahibinin beklentisini karşılamıyorsa sözleşmenin yararlar dengesi iş sahibi aleyhine bozulur. Bu bakımdan eser, fen ve sanat kurallarına uygun ve iş sahibinin amacını karşılar nitelikte imâl edilmelidir. Aksi halde eser ayıplıdır ve yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluğu ortaya çıkar. Bir tanımlama yapmak gerekirse; yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluk borcu, yüklenicinin eseri teslim borcunun tamamlayıcısı olarak, meydana getirdiği eserde ortaya çıkan ayıp ve eksiklikleri üstlenme borcudur. Bu gibi durumlarda eserde dürüstlük kuralları gereğince bulunması gereken niteliklerin yokluğu söz konusudur.
Eser sözleşmesi ilişkilerinde 6098 sayılı TBK’nın 474. maddesi hükümlerine göre iş sahibi açık ayıplarda eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz (makul süre içerisinde) eseri muayene ve açık ayıpları ihbar etmek zorunda olduğu, BK 362 son ve TBK’nın 472/son maddesi hükümleri gereğince ayıbın gizli olup sonradan ortaya çıkması halinde gecikmeksizin (derhal) ayıbı yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi halde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı hükümleri getirilmiştir. Bu hükümler gereğince gerek açık gerek gizli ayıplarda iş sahibinin ihbar zorunluluğu bulunmakta ise de yüklenici eserdeki işçilik, malzeme ve yapımla ilgili açık ve gizli ayıplardan dolayı sorumluluğu garanti ettiği süre için önceden kabul ettiğinden yüklenici lehine olan iş sahibinin ihbar zorunluluğunu aramaktan vazgeçtiği ve garanti süresi içinde ortaya çıkan bu ayıpları ücretsiz olarak gidermeyi sözleşme tarihinde peşinen kabul ve taahhüt ettiği kabul edilmektedir. İş sahibi ihbar zorunluluğu olmaksızın garanti süresi içinde ortaya çıkan açık ve gizli ayıplarla ilgili zamanaşımı süresi içinde seçimlik haklarını kullanarak yükleniciden ayıpların giderilmesini talep edebileceği gibi, aleyhine dava açabilecek davada iş bedelini ayıp giderim bedeli miktarınca ödemekten kaçınabilecektir (Yargıtay 15. H.D. 19.06.2014 gün, 2013/4976 E. 2014/4282 K. sayılı ilamı ile benzer uygulama ve içtihatları).
Somut olayda; davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Davacı yüklenici, 2016 yılında frensiz imal edilerek teslim edilen … marka römorkun, daha sonra davalının talebi ile frenli olarak imal edilmesinden kaynaklanan 6.450,00 TL iş bedelinin iş sahibi tarafından kendisine ödenmediğini iddia etmektedir.
Taraflar arasında römork imalatı için sözleşme bulunduğu ve frensiz römork için başlangıçta 9.322,00TL ödendiği hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak davalı iş sahibi tarafından, davacı yüklenicinin römorkun talepleri olmamasına rağmen frensiz şekilde ayıplı olarak imal edildiğini, karayolu uygunluk belgesinin verilmediğini, davacının kendinden kaynaklı eksikleri giderdiğini, bunun için ekstra para talep edemeyeceğini savunmaktadır.
Mahkemece yapılan bilirkişi incelemesi ile trafiğe çıkabilmeleri için fren sistemlerinin vd. eklentilerin de içinde bulunduğu ruhsat çıkarılmış durumdaki römorkun 2017 yılı itibariyle değerinin 15.000,00 TL olacağı tespit edilmiş olup, bu bedelinin davalının başlangıçta ödediği frensiz römork bedeli ile sonradan talep edilen fren sistemi bedelinin toplamı ile uyumlu olduğu görülmüş; davalı, römorkun talebi dışında frensiz olarak imal edildiğini, süresi içinde ayıp ihbarında bulunduğunu ispat edememiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece alınan bilirkişi raporu kapsamında 15.000,00 TL bedelin yapım ücreti olarak kabul edilerek davalının başlangıçta ödediği 9.322,00 TL’nin mahsubu ile bakiye alacağın tahsiline karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 460,07 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 108,80 TL harcın mahsubu ile kalan 351,27 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 04.01.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.