Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/2003
KARAR NO : 2023/30
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1212
KARAR NO : 2020/155
DAVA TARİHİ : 22.10.2018
KARAR TARİHİ : 20.02.2020
DAVANIN KONUSU : Araç Tamiri Nedeniyle Tazminat
KARAR TARİHİ : 04.01.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 04.01.2023
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.02.2020 tarih ve 2018/1212 Esas, 2020/155 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; rutin yıllık bakımlarının yapılması için 12.09.2018 tarihinde davalıya bırakılan aracın, 14.09.2018 tarihinde bakım ve onarımlarını gösterir fatura ile birlikte müvekkilinin çalışanı tarafından davalıdan teslim alındığını, çalışanın araçla yaklaşık iki kilometre gittikten sonra aracı park ettiğini, bir saat sonra tekrar aracı çalıştırdığını yaklaşık üç kilometre kadar sonra motorun seyir halinde iken yandığını, yangının davalının yapmış olduğu eksik, hatalı bakım ve onarım faaliyeti neticesinde meydana geldiğini, İzmir 1.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/163 D.iş sayılı dosyası ile hasar, hasar nedeni ve hasar tamir bedelinin tespit edildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL’nin hasar tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin oto servisinde, müvekkili tarafından davacının aracının kaportası boyandığını, yağ bakımı yapıldığını, araca klima gazı basıldığını ve aracın arka stop lambalarına ampul takıldığını, müvekkili tarafından yapılan işlemlerin bunlardan ibaret olduğunu, aracın motoruna müvekkili tarafından müdahale edilmediğini, müvekkilinin yerinin motor ve elektrik tesisatıyla ilgili faaliyet gösteren bir iş yeri olmadığını, müvekkilinin yaptığı işlemler ile böyle bir zararın meydana gelmesinin mümkün olmadığını, aracın müvekkilinin iş yerine, daha önce kazaya karışmış olması sebebiyle orjinal olmayan, başka araçlardan toplanmış parçalar (çıkma) takılmış bir şekilde getirildiğini, zararın, aracın daha önce değiştirilen aksamların orjinal olmaması ve mevcut parçaların araçla uyumlu olmaması sebebiyle gerçekleşebileceğini, davacı yanın talep ettiği miktarın fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, fatura kapsamına göre davalı tarafça, davacı aracında yangına sebep olacak şekilde, kablolarda aşırı akım çekecek onarım ve tamiratın yapılmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk bilirkişi raporunda, davalının elektrik işi olarak arka stop lambasının değiştirilmesi işi yapması durumunda yangına bunun sebebiyet vermeyeceğinin beyan edildiğini, rapora itirazlarında davalı yanın yaptığı tek elektrik işinin bu olmadığını, aracın elektrik ve klima sistemlerinde de bakım yapıldığını, nitekim servis faturasına bakıldığında ön ve arka tanponda kısmi boya işçiliğinin dışında kalan bedelin sadece bir stop lamba değişim bedeli olmayacağını, araçta elektrik ve klima bakımının da yapıldığını ve yangının bundan çıktığının belirtildiğini, ek raporda, davalının beyanı gibi sadece stop lambası değişmişse yangının bundan olamayacağının, davacının beyan ettiği şekilde klima ve elektirik bakımı yapılmış ise bunun yangına sebebiyet verebileceğinin bildirildiğini, düzenlenen servis faturasındaki bedeller dikkate alındığında davanın reddine gerekçe olarak sadece stop lamba ampulünün değiştirilmesinin olamayacağını belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, TBK 470 ve devamı maddelerde düzenlenen ve konusu araç tamiri işi olan eser sözleşmesine konu aracın yanması nedeniyle doğan zararın TBK 112. ve devamı maddelerde düzenlenen borçlunun giderim yükümlülüğü hükümlerine göre tazmini için açılmış tazminat davasıdır.
Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
6100 sayılı HMK’nın 1/(1) maddesinde “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 114/(1)-c maddesine göre, görev hususu dava şartlarından olup, aynı kanunun, 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılması ve gözetilmesi gerekmektedir.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra, 22.10.2018 tarihinde açılmıştır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için tarafların tacir ve uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunun veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Diğer taraftan, 6102 sayılı TTK’nın 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri içinde ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, 6102 sayılı TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar dışında, ticari davayı ticari iş esasına göre değil ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 Sayılı Kanununun 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı TTK’nın 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleriyle diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunununda ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 Sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca, kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve istinaf aşamasında Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 Sayılı Kanununun 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/(4). maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre yargı çevresinde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde, Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, Asliye Hukuk Mahkemesinin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olması kararın kaldırılmasını gerektirir.
Somut olaya gelince; davacının tazminat talebinin dayanağı eser sözleşmesinde davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için tarafların tacir ve uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olması yasa gereğidir.
Dosya kapsamı ile davacının tacir olduğu sabit ise de davalının tacir sıfatı bulunup bulunmadığı ve işin de ticari işletmeleri ile ilgili olup olmadığı belirli değildir. Belirtilen nedenle mahkemece davalının tacir ve işinde ticari işletmeleri ile ilgili olup olmadığı araştırılarak davanın ticaret mahkemesinin görevi kapsamında bulunup bulunmadığı değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, kamu düzenine ilişkin olan görev hususu gözetilmeksizin işin esasına girilerek Asliye Ticaret Mahkemesince karar verilmiş olması dairemizce doğru görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesinde de; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde, HMK’nın 353/(1)-a bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince görev hususuna ilişkin deliller toplanıp değerlendirilmeden esas hakkında karar verilmiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.02.2020 tarih ve 2018/1212 Esas, 2020/155 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere 04.01.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.