Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1977 E. 2022/2360 K. 30.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1977
KARAR NO : 2022/2360

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/397
KARAR NO : 2020/136
DAVA TARİHİ : 07.04.2017
KARAR TARİHİ : 20.02.2020
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 30.12.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 05.01.2023

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.02.2020 tarih ve 2017/397 Esas, 2020/136 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkilinin sahibi olduğu Torbalı Yazıbaşı’nda bulunan fabrika binasının yan tarafına 640 m2 sandviç panel sundurma çatıyı davalı yükleniciye yaptırdığını, bu iş için 99.025,00 TL ödeme yaptığını, iki parça halinde yapılan bu imalatın bir parçasının rüzgar sonucu yerinden koptuğunu ve parçalandığını, imalatın uygun ölçekli malzeme ile yapılmadığı gibi montajının da sağlam olmadığının anlaşıldığını, diğer parçanın da sağlam yapılmadığını, sallanmakta olduğundan yeniden imal ettirildiğini, imalatın yenilenmesi ve zararın giderilmesi talebinin davalı tarafından kabul edilmediğini, Torbalı Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/16 D.İş sayılı dosyasında delil tespiti yaptırıldığını, dosyaya sunulan raporda çatı ile bina bağlantısını sağlayan mahyanın kesiti ve kalınlığının bağlantı için atılan metal parçalarının yetersiz olduğu bu nedenle kopmuş olduklarının anlaşıldığını, müvekkilinin kopan çatının yerine ihtiyacı karşılayacak ölçü ve büyüklükte uygun malzeme ile aynı yere çatı yaptırmak zorunda kaldığını, davalı tarafından yapılan imalatın baştan hatalı projelendirildiğini, uygunsuz, yetersiz, dayanıksız malzeme kullanıldığını, imalatın sağlam yapılmadığını ileri sürerek, adı geçen iş karşılığında davalıya ödenen 99.025,00 TL bedelin reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, davacının dava bedelini 99.025,00 TL olarak gösterdiğini, ancak 40.120,00 TL bedelli faturanın dava konusu sundurma çatı ile ilgisi olmadığını, davacının imalatın uygun ölçekli malzeme ile yapılmadığı, montajının sağlam ve kullanılabilir olmadığı iddiasının asılsız olduğunu, dava konusu sundurmanın 83,00×7,30 m boyutlarında olduğunu, 40×80 cm makas, 40×60 cm aşık, 2mm profil, 60 mm askı borusu kullanıldığını, çatıda 8 mm, duvarda ise 16 ve 18 mm’lik vida ve kimyasalların kullanıldığını, davacıya daha yüksek maliyetli malzeme ve iş teklif edildiği halde ucuz maliyetli olanın talep edildiğini, ayak yapılması gerektiği bildirildiğinde ise araç giriş ve çıkışı için ayak koyulmamasının talep edildiğini, hava boşlukları bırakılması teklifinin davacı tarafça kabul görmediğini, 2015 yılı şartlarında işin 78,00-TL+KDV /m2 bedelle alındığı, eğer 100,00-TL+KDV /m2 bedelli iş istenseydi daha farklı malzemenin kullanılacağını, olay günü olağanüstü bir durumun yaşandığını ve birçok çatının uçtuğunu, davacıya yapılan iki çatıdan birinde hasar olduğunu, diğerinde ise olmadığını, aynı malzeme kullanıldığını, eksik bir malzeme kullanımı olmadığını, 2015 yılı fiyatlarıyla yapılabilecek en iyi işin bu olduğunu, bu sebeplerle oluşan zarardan sorumluluğunun olmadığını, davacının çıkan çatı malzemesinin bir kısmını yeni çatıda kullandığını, bir kısmını ise sattığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı yüklenicinin proje ve ruhsat alınması da dahil olmak üzere çatı yapım işini üstlendiğini, ancak projenin yapılmamış olması ve ruhsatın alınmaması nedeniyle işin eksik ve ayıplı olarak imal edildiğini, mahallinde yapılan tespit sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ile de çatıyla binanın bağlantısını sağlayan mahyanın kesiti ve kalınlığının yetersiz olduğu gibi, sundurma çatıyla binanın birleşimini sağlayan metal parçaların kalınlık ve kesitlerinin yetersiz olması sebebiyle yırtılarak kopmuş olduklarının belirtildiğini, davalının çatının şirket yetkilisinin talepleri doğrultusunda yapıldığı yönündeki savunmasının doğru olmadığını, mücbir sebep olup olmadığı yönündeki bilirkişi değerlendirmesinin de davalının ayıplı ifada bulunduğunu kanıtladığını, söz konusu ayıbın gizli ayıp olduğunu, zararın rüzgar ile ilgisinin bulunmadığını, normal şartlarda 28 m/sn rüzgar yüküne dayanması gereken çatının, 14.3 m/sn rüzgar yükünde zarar gördüğünü, çevre binalarda zarar olmamasının da rüzgarın etkisinin olmadığının kanıtı olduğunu, mevzuat hükümlerine göre proje yapılması sorumluluğu iş sahibine ait ise de sözleşme serbestisi gereğince işin tümüyle davalı tarafından yüklenildiğinin gözardı edildiğini, proje olmasa dahi kullanılan metal parçaların kalınlık ve kesitlerinin yetersiz olması sebebiyle hasar meydana geldiğini, ayıplı ifanın söz konusu olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, işin davacının talepleri doğrultusunda yapıldığını belirterek davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan bedelin iadesi isteğine ilişkindir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf edilmiştir.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
Somut olaya gelince; taraflar arasında, davacıya ait taşınmazda bulunan fabrika binasına sandviç panel sundurma çatı yapılması konusunda sözlü eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davacı eldeki dava ile 640 m2 sandviç panel sundurma çatının ayıplı olması nedeniyle kullanılamaz hale geldiğini belirterek eldeki davayı açmış olup ödediği toplam bedelin iadesi isteğinde bulunmuştur.
Uyuşmazlık, davalı yüklenicinin edimini sözleşme hükümlerine fen ve sanat kurallarına uygun olarak yerine getirip getirmediği, ortaya çıkan sonuçta kusurlu olup olmadığı ve bu hali ile eserin kabul edilip edilmeyeceği ile davacının seçimlik haklarının belirlenmesine ilişkindir.
Taraflar arasında sözlü olarak yapılan anlaşma tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde öngörülen “eser sözleşmesi” ilişkisi kurulmuş olup, yüklenicinin edimi eseri iş sahibinin amacına, fen ve tekniğine uygun olarak teslim etmek, iş sahibinin edimi ise iş bedelini ödemektir. İş sahibinin seçimlik hakkını düzenleyen 6098 sayılı TBK’nın 475/1. maddesinde eser kabule icbar edilemeyecek şekilde ayıplı olur ise eseri alıkoyup bedelde indirim isteme, eserin ücretsiz onarılmasını isteme hakkı ve sözleşmeden dönme ve bedelin iadesini isteme hakkı, olarak sayılmıştır. 2. fıkrada ise eseri alıkoyup ayıp oranında bedelde indirim isteme hakkı mevcut olup, son fıkrasında aşırı zarar doğuracaksa iş sahibinin sözleşmeden dönme hakkını kullanamayacağına dair düzenlemeler mevcuttur. Mahkemece bu madde ve anılan fıkraları uyarınca değerlendirme yapılmamıştır. Bu haliyle alınan rapor da hükme esas alınamaz.
Davalı yüklenicinin üstlendiği işi, davacının taleplerine uygun olarak yapması halinde, çatının yapıldığı yerin özellikleri, kullanılan malzeme vs. nedeniyle istenilen amaca uygun olarak imalat yapılamayacağı konusunda özen yükümlülüğünden kaynaklanan ihbar yükümünü yerine getirdiğini yazılı olarak kanıtlayamamış olması nedeniyle, davacı bedel iadesini istemiş olsa dahi mahkemece öncelikle, iş sahibinin eseri alıkoyup bedelde indirim isteme, eserin ücretsiz onarılmasını isteme hakkı değerlendirmek suretiyle mümkün değil ise sözleşmeden dönme ve bedelin iadesini isteme hakkının incelenmesi gereklidir.
Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatlarına göre bedel indirimi halinde ise “nisbi metod” uygulanmalıdır. Nisbi metod; kararlaştırılan ücret ile eserin ayıplı değerinin çarpılması sonucu elde edilecek bedelin, eserin ayıpsız değerine oranlanması suretiyle indirilecek bedelin belirlenmesidir.
Mahkemece açıklanan hususlarda bilirkişiden ek rapor alınarak bir karar verilmesi gerekirken, tüm bu hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ve değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması dairemizce usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesinde de; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde, HMK’nın 353/(1)-a bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.02.2020 tarih ve 2017/397 Esas, 2020/136 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı vekili tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davacıya iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere 30.12.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.