Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1950 E. 2022/2359 K. 30.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1950
KARAR NO : 2022/2359

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1010
KARAR NO : 2020/134
DAVA TARİHİ : 07.09.2018
KARAR TARİHİ : 13.02.2020
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 30.12.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 09.01.2023

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13.02.2020 tarih ve 2018/1010 Esas, 2020/134 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, davacı-alacaklı müvekkili … Şti. ile davalı-borçlu … Şti. arasında karşılıklı yapılan anlaşma gereği 2016 yılı Mayıs ayından dava tarihine kadar süregelen bir ticari ilişki mevcut olduğunu, bu ticari ilişki doğrultusunda davalı yanın siparişleri üzerine, müvekkili şirketin ürün imal ederek davalı yanca gösterilen temin ve teslim tarihlerine göre siparişe konu ürünleri hazır ettiğini, davalının 2018 yılı Şubat ayı itibariyle süregelen ticari ilişkiyi sonlandırma kararı aldığını, buna göre ödenmeyen cari alacaklar nedeniyle davalı yan aleyhine icra takibi başlatılmış ise de, davalı yan tarafından derdest takibe süresi içinde haksız olarak itiraz edilmiş olduğunu, davalı yanın, vaki takibe tam itiraz ile borcu inkar ettiği takip tarihinden sonra ve işbu dava tarihine değin ara ara olmak üzere toplam 37.596,31 TL müvekkili şirkete haricen ödemelerde bulunduğunu, ödenmeyen bakiye 24.638,29 TL asıl alacak ile takip tarihi itibariyle müvekkili şirkete 62.234,60 TL borcundan ötürü temerrüdü sabit olan davalı yanın ödemekle yükümlü olduğunu, takibin fer’i niteliğindeki diğer alacakların tahsili amacıyla itirazın iptali isteminde bulunduklarını ileri sürerek, davalı tarafından İzmir 9. İcra Müdürlüğü’nün 2018/4695 Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, itirazında tamamen haksız ve kötü niyetli olan davalı yan aleyhine takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleriyle ücreti vekaletin karşı yan davalıya yükletilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, davalının otomobil yakıt pompası imalatında kullanılan parçaların üretim, montaj ve ihracatı işiyle uğraştığını, yurtdışına ihraç ettiği ürünlerde kullanılan (yakıt pompalarında) bazı ara mamül parçalarının da davacı firma gibi firmalara sipariş usulü ürettirildiğini, davacı firmaya keşide ettikleri 02.03.2018 tarihli ihtarnamede de açıkladığı üzere; davacı … firmasına yaptırmış oldukları imalatlar nedeniyle (yakıt pompa parçalan); mamül mal (yakıt pompası ara mali) ihraç ettikleri alıcı firmadan (Fransa’da bulunan … firması) sürekli olarak, hatalı imalat nedeniyle alacaklarından kesinti yapılması üzerine, davacı … firmasıyla artık imalat yaptırmayacaklarını karşılıklı olarak konuştuklarını, bunun üzerine firma yetkilisi ile ellerinde bulunan ham maddelerin (işlenmemiş otomat çeliği) firmalarına fatura edilmesi konusunda anlaşma yapıldığını, davacı … firmasınca düzenlenen 22.02.2018 tarih ve 261299 nolu fatura ile; 1. kalemde yazılı otomat çeliği çap 13,871 kg ve 2. kalemde yazılı çap 6 TRS, 311 kg ham maddeleri gönderildiğini, bu kalemlere bir ititazları olmadığını ve defter kayıtlarına işlendiğini belirterek, davacı firmanın üretmiş olduğu hatalı ürünler nedeniyle davalı firma zararlarının tanzimi konusunda talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla haksız ve kötüniyetli olarak açılan davanın reddine, davacı tarafın kötü niyetli olması nedeniyle dava değerinin %20’sinden az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “…taraflar arasında ticari bir ilişkinin olduğu, davacı tarafın 2016, 2017 ve 2018 yılı ticari defterinin lehine delil teşkil eder vaziyette olduğu, davalı tarafın ise 2018 yılı ticari defterlerinin lehine delil teşkil eder vaziyette olmasına rağmen 2017 yılı ticari defterlerinin lehine delil teşkil eder vaziyette olmadığı, davacı ticari defterlerine göre davalıdan alacağının olmadığı, davalı ticari defterlerine göre ise davacının 9.982,69 TL’lik alacağının bulunduğu, bu hususa yönelik olarak davacı tarafça hesap ekstresine göre davalı taraftan icra takip tutarı kadar alacaklı olduğunun iddia edildiği ayrıca yasal defterdeki kayıtların sehven silinmiş olduğunun belirtildiği ancak söz konusu kaydın sehven silindiğine yönelik iddianın aksini yasal ispat hükümleri kapsamında davacı tarafça yerine getirilemediği dolayısı ile kendi defterlerine göre alacağı olmayan davacının açmış olduğu iş bu davanın reddine…” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olmadığını, davalının cevap dilekçesinde dahi iade faturasına konu 14.655,60 TL’nin düşülmesi halinde müvekkilinin 9.982,69 TL alacağı olduğunu kabul ettiğini, dava konusu alacağın müvekkiline ödenmediği konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığını, mahkemece iade faturasına konu alacağın kabul edilip edilmeyeceği ve 10.000,00 TL’nin tespit edilen alacaktan mahsup edilip edilmeyeceği konusunda inceleme yapması gerekirken eksik ve hatalı inceleme sonucu yazılı şekilde verilen kararın kaldırılması gerektiğini, kapanış tasdiki yapılan defterlerde sehven yapılan hatanın düzeltilmesine engel olmadığından gerekli düzeltmenin yapılarak 24.638,29 TL alacağın muhasebe kayıtlarına alındığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacının mahkemece verilen ara kararı gereğince keşif giderini ve bilirkişi ücretini yatırmayarak ara karadan rücu edilmesini talep etmiş olması nedeniyle mahkemece tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporuna göre karar verilmiş olduğunu, verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinin tasfiyesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptali isteğine ilişkindir.
Davalı, davacının alacağının, iade edilen fatura kapsamı hariç olmak üzere davadan önce peyder pey ödendiğini, ayıplı imalatlara ilişkin olmak üzere taraflarca kararlaştırılan 10.000,00 TL’nin mahsubu halinde talep edebileceği alacak miktarının 9.982,69 TL olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf edilmiştir.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
Faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1978/11-1147).
Somut olaya gelince; mahkemece tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporuna göre davanın reddine karar verilmiş ise de; taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu, davacı yüklenicinin, davalı iş sahibi tarafından siparişi verilen ürünleri üreterek davalıya teslim ettiği, nihayet tarafların Şubat 2018 tarihinde karışılıklı olarak anlaşarak sözleşmeyi fesih ettikleri sabittir.
Eldeki davada davacı, 09.04.2018 tarihinde yaptığı icra takibi ile; cari hesap alacağından kaynaklanan toplam 62.334,35 TL alacağının tahsili için ilamsız icra takibi yapmış olup, davalı vekili yapılan takibe konu borca ve ferilerine itiraz etmiş ise de davadan önce bir kısım ödemeler yapmış olduğundan eldeki dava 24.638,29 TL üzerinden açılmıştır.
Her ne kadar mahkemece, davacıya ait defterler kapsamına göre alacağının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; davacı defterlerindeki bir kısım kayıtların hatalı olarak düzenlenmiş olması nedeniyle yapılan hatanın düzeltildiği de gözetildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için, tarafların tasfiye kapsamında davacı elinde kalan hammadde dışında iade faturasına konu 20700 adet mamül malzeme nedeniyle davacının bedel talebinde bulunup bulunamayacağı hususunun tarafların dayandıkları deliller ve özellikle sipariş formlarındaki ürün kodları ile miktarlar da gözetilerek belirlendikten sonra bu ürünün talep edilen niteliklere uygun olup olmadığı, bir başka anlatımla ayıplı ifa bulunup bulunmadığı da incelenmek suretiyle bedelinin tespitinin, makine mühendisi bilirkişi aracılığı ile yapılarak, mahsup konusu da aydınlatılmak suretiyle bir karar verilmesi gereklidir.
Mahkemece tüm bu hususlar gözetilmeyerek ve dayanılan keşif delili konusunda da usulüne uygun bir ara karar verilmeksizin, eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde karar verilmiş olması dairemizce doğru görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesinde de; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde, HMK’nın 353/(1)-a bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13.02.2020 tarih ve 2018/1010 Esas, 2020/134 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı vekili tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davacıya iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere 30.12.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.