Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1929 E. 2022/2291 K. 23.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1929
KARAR NO : 2022/2291

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/730
KARAR NO : 2020/252
DAVA TARİHİ : 28.09.2016
KARAR TARİHİ: 26.06.2020
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 23.12.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 23.12.2022
İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26.06.2020 tarih ve 2017/730 Esas, 2020/252 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkilinin, davalı …. Şti ile … A.Ş arasında aracı firma konumunda bulunduğunu, … A.Ş’nin ihtiyacı olan makine için müvekkiline makinenin nasıl olması gerektiğine dair bir teknik şartname verdiğini, müvekkili şirketin bahsi geçen teknik şartnameyi davalıya ilettiğini ve kontinü kumlama makinesinin bu özelliklerde olacağına dair anlaştığını, makinenin davalı tarafından … A.Ş’ye teslim edildiğini, fakat davalı şirket tarafından teknik şartnameye uyulmaması nedeni ile makinenin stabil şekilde çalışmadığı ve gereken verimin makineden alınmadığını, makinenin ayıplı mal vasfına sahip olduğunu, davalı firmanın ayıplı mal için yapılması gereken onarım ve tadilat işlerini müvekkili şirketin yapmak zorunda kaldığını ileri sürerek, yaptıkları bu masrafların ve delil tespiti masraflarının yapılışı tarihi itibari ile ticari reeskont faizi ile birlikte tahsiline, davalının haksız ve hukuka aykırı olarak kendisine dava açılmasına sebebiyet vermiş olduğu için HMK’nın 329/1. maddesi gereğince %10 sözleşmesel vekalet ücreti ve 329/2. maddesi gereğince de haksız açılan dava sebebiyle davalı vekil aleyhine 5.000,00 TL disiplin para cezasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, müvekkilinin dava konusu makineyi eksiksiz imal ettiğini ve talep edilen … A.Ş’ye teslim edip kurulumunun yapıldığını, davacı tarafından yapılmış hiçbir usulüne uygun ayıp ihbarının bulunmadığını, makinenin teslim edilip kurulumu yapıldıktan sonra eksiksiz ve hasarsız olarak çalıştığını, … A.Ş’nin bu güne kadar kendilerinden küçük miktarlı rutin parça değişimi ve servis hizmeti dışında bir şikayet ve taleplerinin olmadığını iddia ettiğini belirterek, makinenin sözleşmeye ve teknik şartnameye uygun olarak imal edilmiş olduğunu, kurulum tarihinden bu yana taraflarına yapılmış usulüne uygun bir ayıp ihbarının olmadığını, makinenin … A.Ş tarafından sorunsuzca hiç durmadan üretimde kullanılıyor olması nedeni ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 174.262,32 TL’nin 22.09.2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olmadığını, müvekkilinin dava konusu makineyi davalı ile yapılan anlaşma ve ekindeki teknik şartnameye uygun olarak, eksiksiz olarak imal edip, talep eden … A.Ş.’ne Ağustos 2015 tarihinde teslim ettiğini, kurulumunun yapıldığını, mahkemenin gizli ayıplı olduğu yönündeki kabulünün yerinde olmadığını, makinanın kurulumunun yapıldığı tarihten bu yana eksiksiz ve hasarsız olarak çalıştığını, zira makinayı çalıştıran … A.Ş.’nin müvekkili firmadan makinanın aşınan rutin parçalarını ve bakım hizmetlerini aldığını, dava dışı … A.Ş’den bugüne kadar küçük miktarlı rutin parça değişimi ve servis hizmeti dışında bir şikayet ve talebin vaki olmadığını, davacı tarafından süresinde ve usulüne uygun ayıp ihbarının yapılmadığını bu nedenle, davacının malı kabul etmiş sayılması gerektiğini, TTK’nın ve TBK’nın ilgili hükümleri gereğince süresinde yapılan ayıp ihbarı bulunmadığını, davalı müvekkilinin İzmir ilinde 40 yılı aşkın bir süredir makina imalatı yapan sektörde ulusal ve uluslararası tanınmış saygın bir firma olduğunu, böyle bir firmanın ayıplı bir mal üretmesinin mümkün olmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda gizli ayıp olduğu yönündeki kanaatın gerçeği yansıtmadığını, zira müvekkilin ürettiği makinenin ağır sanayide kullanılan ve sürekli çalışan bir makine olduğunu, makinenin bazı yıpranan parçaları için rutin yedek parça değişimlerinin yapılmasının elzem olduğunu, oysa ki müvekkilinden 2,5 yıldır böyle bir talebin de söz konusu olmadığını, bahsi geçen ayıpların yapılan değişiklikler sonucu ortaya çıkması nedeniyle ürünün garanti kapsamından da çıktığını, üretim hatasının söz konusu olmadığını, müvekkili firmanın Ağustos 2015’de makinenin kurulumunu yaptığını, söz konusu ayıp ortaya çıkana kadar sorunsuz olarak 1 yıl 5 ay boyunca 24 saat çalıştığını, yapılan kurulum sonucu malın eksiksiz ve sorunsuz çalıştığı ve kumlama kalitesinin … A.Ş.’nin yetkili kişileri tarafından onaylanarak kullanılmaya başlandığını, davacı şirketin bahsetmiş olduğu hususların dava dışı … A.Ş.’ince teknik şartname ve sözleşme dışında makinenin tesliminden sonra yapılan esaslı değişikliklerden kaynaklandığını, bu durumun da kesinlikle garanti kapsamında olmamasına karşın müvekkili firmanın her seferinde yapması gereken onarımlarından çok daha fazlasını sağladığını, bahsi geçen hususların müvekkili şirketin makina mühendisi tarafından farkedilen ”Makine Türbinlerinin Farklı Türbinlerle Değiştirilmesi” sonucu ortaya çıktığını, bu sebepten ötürü sözleşme konusu malın garanti kapsamından çıktığını, … şirketi tarafından tünel kauçuklarının kesilmesi sonucu yani malın üretim amacının dışına çıkarılması sonucunda davacı firma ve … yetkilileri tarafından bilya kaçışı şikayetinde bulunulduğunu, bu hususun müvekkili firma tarafından yapılmadığından ve malın kullanım amacının dışında kullanılması sonucu ortaya çıktığından müvekkili firmayı sorumlu tutmanın tamamen kötüniyetli bir durum olduğunu, müvekkili firma tarafından uyarılmasına rağmen malın kullanım ayarları dışında kullanılmasından ötürü ”Separatörün Tozu Ayırmadığı” şikayetinde bulunulduğunu, firmanın kullanım ayarlarını tekrar göndermesine rağmen malın, kullanım amacı dışında kullanılmaya devam ettiğini, bahsi geçen ayıbın meydana geldiğini, davacı tarafın, iddiasına konu ayıba ilişkin müvekkili şirketi uyardığını iddia etmiş olsa da müvekkili firmaya bugüne kadar hiçbir şekilde usulüne uygun resmi ayıp ihbarı yapılmadığını, … A.Ş. tarafından yapılmış olduğu iddia edilen bilirkişi incelemesinin yetkililerce defalarca istenmesine rağmen raporların müvekkili firmaya gönderilmediğini, bu konuda 09.02.2016 tarihinde bir mail gönderilerek akabinde müvekkili firmanın 11.02.2016 tarihli cevabi maille “Sayın Yetkili, tarafımızdan satın almış olduğunuz makinayı … A.Ş. ye satmış bulunmaktasınız. Tarafınıza satmış olduğumuz makina 6 ay önce çalışır vaziyette teslim edilmiştir. Bugüne kadar tarafımıza hiç bir resmi ayıp ihbarı yapılmamıştır. Zira teslim edildiğinden bu güne kadar da makina çalışmakta ve işlevini yerine getirmektedir. Ancak … A.Ş. satım işleminden sonra makinada birçok değişiklik yapmış bulunmaktadır. İmalatımız dışında yapılan değişiklik sonucu makinada meydana gelen HASARDAN veya AKSAKLIKTAN KESİNLİKLE SORUMLU TUTULAMAYACAĞIMIZI belirterek, kendi imalatımızdan kaynaklı hataları düzeltmeye ve yedek parça ve servis hizmeti vermeye her daim hazır olduğumuzu bildiririz. … tarafından getirildiğini bahsettiğiniz BİLİRKİŞİ RAPORUNUN da tarafımıza bir örneğinin gönderilmesini talep ediyoruz.” denilerek ilgili raporun gönderilmesinin talep edilmiş olduğunu, makineye ilişkin sonradan yapılan değişikliklerden kaynaklanan hasar ve aksaklıktan sorumlu tutulamayacaklarının belirtildiğini, ancak usulüne uygun ayıp ihbarında bulunulmadığını, mahkemece satım bedeli üzerinden kurulan hükmün de doğru olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle davalı yanın yargılamayı uzatmaya yönelik iddia ve taleplerinin yargının iş yükünü artırma amacı taşıdığını, davalı … Şti.’nin söz konusu kontinü kumlama makinesini üreterek, … A.Ş.’ne makineyi teslim ettiğini, ancak davalı şirket tarafından teknik şartnameye uyulmaması nedeni ile makinenin stabil şekilde çalışmadığını ve alınması gereken verimin bahse konu makineden alınamadığını, makinenin ağır sanayide kullanılmakta ve sürekli çalışır vaziyette bulunması gerektiği gibi bahse konu çalışmanın da … A.Ş.’nin ihtiyaçlarını karşılayabilecek mahiyette olması gerektiğini, ancak makinenin tesliminden çok kısa bir süre sonra sorunlar yaşanmaya başladığını, müvekkili şirketin, davalı üretici firma makinedeki sorunları kabul etmediği için … A.Ş.’yi mağdur etmemek ve maddi zarara uğramasını önlemek için onarımları iyiniyetli olarak kendisi yapma yoluna başvurduğunu, konu ile alakalı olmak üzere Gebze 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/36 D. İş sayılı dosyası ile delil tespiti yaptırıldığını, müvekkili şirketin makineye yaptığı masrafların açıkça ortaya çıkarıldığını, davalı tarafa mail yolu ile yapılan ayıp ihbarlarından sonuç alınamadığını, istinaf dilekçesinde yer aldığı üzere gizli ayıbın 2015 yılından itibaren ortaya çıkmadığı ve makinenin olağan şekilde çalıştığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, ortaya çıkan ayıpların ilk anda fark edilemeyecek (gizli ayıp) nitelikte olduğunu, fark edildiği anda da davalı üretici firmaya gerekli bildirimlerin yapılmış olmasına rağmen sonuç alınamadığını, kontinü kumlama makinesinin … A.Ş. tarafından kullanılmaya başlandıktan sonra sorunlar yaşanmaya başlandığını, makinede bulunan ayıpların ilk inceleme ile fark edilmediğini, … A.Ş.nin kısa bir süre geçmesine rağmen makine ile ilgili sorunlar yaşamaya başlayarak bu durumu müvekkili şirkete ilettiğini, müvekkilinin de üretici firma konumunda bulunan davalıya mail yolu ile bildirdiğini fakat bir sonuç alamadığını, müvekkili şirketin yaşanan sıkıntıları her defasında üretici firma konumunda bulunan …. Şti.’ye ihbar ettiğini, ancak yapılan tüm ihbarlar ve görüşmelerin sonuçsuz kaldığını, müvekkili şirketin de … A.Ş.’nin üretim noktasında sorun yaşamaması ve zarar görmesini önlemek amacı ile üretici firmanın da hareketsiz kalması nedeni ile makine için gerekli tüm masrafları iyiniyetli olarak kendisinin yaptığını, üretimde aksama olmasının önüne geçmek istediğini, davalı taraf her ne kadar TTK’nın 18/3. maddesindeki; “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” maddesine dayanarak ihbarın usulüne uymadığını savunsa da yapılan değişiklik ile hükümdeki şeklin, geçerlilik şartı olmaktan çıkarılarak ispat şartına dönüştürülmüş olduğunu, Yargıtay 15. HD., 14.06.2016 T., 2015/4872 E., 2016/3397 K. kararında: “…Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre; ayıp ihbarının şekil koşuluna bağlı olmadığı ve ayrıca; hukuki bir işlem değil “hukuki işlem benzeri bir fiil” olması nedeniyle süresi içerisinde ayıp ihbarının yapıldığının tanık da dahil olmak üzere her türlü delille kanıtlanabileceği kabul edilmektedir…” ifadelerine yer vermesiyle de müvekkili tarafından yapılan ihbarın usulsüz olduğu yönündeki davalı algısının herhangi bir hukuki dayanağının olmadığını, davalı tarafın istinaf dilekçesinde, delil tespiti yapılan dosyadan hazırlanmış bilirkişi raporlarının kendilerine gönderilmediğini iddia etmiş olsa da bu durumdan müvekkilinin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, alınan bilirkişi raporlarının teslimi görevinin mahkemeye ait olduğunu, bu durumdan müvekkilinin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını belirterek davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinin ayıplı ifası nedeniyle açılan alacak isteğine ilişkindir.
Taraflar arasında kurulan ilişki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içeren bir iş görme akdîdir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise teslim edilen eserin bedelini ödemektir. Eser yüklenicinin sermayesi, sanat ve becerisini kullanarak gerçekleştirdiği sonuçtur. İş sahibi ısmarladığı eserin belli nitelikler taşımasını, amacını karşılamasını arzu eder. Şayet ısmarlanan eser iş sahibinin beklentisini karşılamıyorsa sözleşmenin yararlar dengesi iş sahibi aleyhine bozulur. Bu bakımdan eser, fen ve sanat kurallarına uygun ve iş sahibinin amacını karşılar nitelikte imâl edilmelidir. Aksi halde eser ayıplıdır ve yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluğu ortaya çıkar. Bir tanımlama yapmak gerekirse; yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluk borcu, yüklenicinin eseri teslim borcunun tamamlayıcısı olarak, meydana getirdiği eserde ortaya çıkan ayıp ve eksiklikleri üstlenme borcudur. Bu gibi durumlarda eserde dürüstlük kuralları gereğince bulunması gereken niteliklerin yokluğu söz konusudur.
Eser sözleşmesi ilişkilerinde 6098 sayılı TBK’nın 474. maddesi hükümlerine göre iş sahibi açık ayıplarda eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz (makul süre içerisinde) eseri muayene ve açık ayıpları ihbar etmek zorunda olduğu, BK 362 son ve TBK’nın 472/son maddesi hükümleri gereğince ayıbın gizli olup sonradan ortaya çıkması halinde gecikmeksizin (derhal) ayıbı yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi halde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı hükümleri getirilmiştir. Bu hükümler gereğince gerek açık gerek gizli ayıplarda iş sahibinin ihbar zorunluluğu bulunmakta ise de yüklenici eserdeki işçilik, malzeme ve yapımla ilgili açık ve gizli ayıplardan dolayı sorumluluğu garanti ettiği süre için önceden kabul ettiğinden yüklenici lehine olan iş sahibinin ihbar zorunluluğunu aramaktan vazgeçtiği ve garanti süresi içinde ortaya çıkan bu ayıpları ücretsiz olarak gidermeyi sözleşme tarihinde peşinen kabul ve taahhüt ettiği kabul edilmektedir. İş sahibi ihbar zorunluluğu olmaksızın garanti süresi içinde ortaya çıkan açık ve gizli ayıplarla ilgili zamanaşımı süresi içinde seçimlik haklarını kullanarak yükleniciden ayıpların giderilmesini talep edebileceği gibi, aleyhine dava açabilecek davada iş bedelini ayıp giderim bedeli miktarınca ödemekten kaçınabilecektir (Yargıtay 15. H.D. 19.06.2014 gün, 2013/4976 E. 2014/4282 K. sayılı ilamı ile benzer uygulama ve içtihatları).
Somut olaya gelince; davacı iş sahibi ile davalı yüklenici arasında 14.04.2015 tarihinde düzenlenen sözleşme ile eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu, davalı yüklenici, özellikleri teknik şartnamede belirtilen şekilde “Kontinü Askılı Tüp Kumlama Makinası ve filtresi 1 set” üretmeyi ve 31.07.2015 tarihinde teslim etmeyi üstlenmiştir. Sözleşmeye konu makinenin davalı tarafından üretilerek asıl iş sahibi … A.Ş.’ye teslim edilip, kurumunun yapıldığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacıya teslimi yapılan makinenin sözleşmeye uygun olarak yapılıp teslim edilip edilmediği, ortaya çıkan sorunun makineden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, ayıplı imalat bulunup bulunmadığı, varsa ayıbın niteliği, süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı ve davacının talep edebileceği bedellerin belirlenmesine ilişkindir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında kurulan sözleşme ilişkisi, satış değil eser sözleşmesi olduğundan TTK hükümlerinin dava konusu somut olayda uygulanması mümkün olmadığından tarafların TTK hükümlerine atıf yapan beyanları yerinde değildir.
Mahkemece ortaya çıkan ayıpların gizli ayıp olduğu ve ayıp ihbarının da usulünce yapıldığı kabul edilerek, davacının dayandığı faturadaki bedel hüküm altına alınmış ise de; TBK’nın 474-478 maddeleri arasında düzenleme gereğince imâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde ayıp halinde iş sahibine üç seçimlik hak tanınmıştır. Bunlar eserin kullanılamayacak ve kabule zorlanamayacak ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olması halinde sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim isteme ve aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde onarımı isteme ya da onarım bedellerini talep etme hakkıdır.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, 6100 sayılı HMK’nın 281/3. maddesi gereğince bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak, 06.09.2016 tarih, A-088579 seri nolu faturadaki işlerin, ortaya çıkan ayıp ve ayıbın giderilmesi için yapılması gereken işler ile uyumlu olup olmadığı gözetilerek, ayıp giderim bedelinin gizli ayıbın ortaya çıktığı tarihteki mahalli piyasa rayiç değerine göre KDV ve yüklenici karı eklenmeksizin belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması dairemizce doğru görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesinde de; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde, HMK’nın 353/(1)-a bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26.06.2020 tarih ve 2017/730 Esas, 2020/252 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davalı vekili tarafından yatırılan 2.975,97 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davalıya iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere 23.12.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.