Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1925 E. 2022/2229 K. 19.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1925
KARAR NO : 2022/2229

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/207
KARAR NO : 2019/1016
DAVA TARİHİ : 27.02.2017
KARŞI DAVA TARİHİ : 02.05.2017
KARAR TARİHİ : 24.09.2019
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Ayıp Giderim Bedelinin Tahsili
KARŞI DAVANIN KONUSU: Alacak (Teminat Mektubunun Haksız Olarak Nakde Çevrildiği İddiasına Dayalı)
KARAR TARİHİ : 19.12.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 20.12.2022
İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24.09.2019 tarih ve 2017/207 Esas, 2019/1016 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı-karşı davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkilinin … Belediyesi iştiraklerinden olduğunu ve kamu hizmeti olarak toplu ulaşım hizmeti verdiğini, bu hizmeti yerine getirirken vatandaşlara en iyi hizmeti vermek adına görme ve işitme engelliler için hissedilebilir yüzey kabartma harita, küpeşte uyarısı, engelli çağrı butonu ve akıllı işitme sistemleri alımı ve montajına ilişkin hizmetleri almak için ihale yoluyla mevzuatlara uygun şekilde ihaleler açtığını, ihale açmak suretiyle hizmet aldığını, davalı şirketin müvekkili ile görme ve işitme engelliler için hissedilebilir yüzey, kabartma harita, küpeşte uyarısı, engelli çağrı butonu ve akıllı işitme sistemleri alımı ve montajına ilişkin 2013/73096 numaralı ihale gereği 06.08.2013 tarihinde sözleşme imzaladığını, davalı şirket tarafından işlerin tamamlanarak teslimine müteakip bir süre sonra uygulamanın yapıldığı zeminlerde çıkmaların tespit edildiğini, bu durumun mütemadiyen devam ettiğini, yeterli nitelikte bakım ve onarımın yapılmadığını, ve yüzeyden çıkmaların süreklilik arz ettiğini, davalı şirketin 24.05.2016 tarihili GEN.DY-180/05,16 sayılı yazısıyla davalı tarafa 06.08.2013 tarihinde aralarında akdedilen sözleşmeye aykırı davranıldığının bildirildiğini, teminat açığının giderilmesini ve meydana gelen çıkmaların onarılmasının talep edildiğini, davalı şirketin taraflar arasında akdedilen sözleşmeden kaynaklı bakım ve onarım işini ifa etmekten kaçındığını, davacı müvekkilinin yüzey tamiratlarını başka bir firmaya yaptırmak zorunda kaldığını ve buna karşılık 49.500,00 TL ödeme yaptığını, davalı şirketin sözleşmeyi gözardı ederek bedeli ödemekten kaçınması üzerine 06.08.2013 tarihli sözleşmede yer alan 34.000,00 TL’lik teminat mektubunun nakde çevrildiğini, davalı tarafın ödeme yapmaktan kaçınması üzerine bakım ve onarım işini ifa eden firmaya teminat mektubundan yapılan ödemeden bakiye 15.500,00 TL’nin müvekkili davacı tarafından ödendiğini, sözleşme gereği yüklenici firma tarafından teslim edilecek malların kabulünden sonra asgari 5 yıl garanti süresi belirlendiğini davalı şirketin garanti süresi içinde gerçekleşen ve sürekli olarak tekrar eden arızalara rağmen sözleşmede üstlenmiş olduğu bakım ve onarım borcunu yerine getirmediğini, sözleşme gereği ortaya çıkabilecek her türlü hata, ayıp ve eksikliklerden sorumlu olduğunu, sözleşme gereği borcunu ifa ederken kullanacağı malzemeleri zemine uygun olarak seçme ve monte etme yükümlülüğü altında olduğunu ileri sürerek, sözleşme gereği ifa edilmeyen ve bundan doğan bakiye borç olan 15.500,00 TL zararın ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesi ile karşı dava dilekçesinde, müvekkili ile davalı arasında sözleşme imzalandığını, ihale sonucu imzalanan sözleşme kapsamında Hatay, İzmirspor, Üçyol, Konak, çankaya, Basmane, Hilal, Halkapınar, Stadyum, Sanayi, Bölge, Bornova, Ege Üniversitesi, Evka 3 olmak üzere 14 istasyon için ihale konusu ürün tedariki ve uygulama yapıldığını, işin teslimine müteakip 04.02.2014 tarihinde kesin kabul yapılarak müvekkiline iş bitirme belgesinin verildiğini, işin kesin kabulünün ardından bir süre sonra davacı yetkililerinin istasyonlarda meydana gelen hissedilebilir yüzey çıkmalarından dolayı eksikliklerin oluştuğunu şifahen bildirerek, bu eksikliklerin giderilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin bir süre devam eden görüşmeleri sonunda işin resmi ilerlemesi gerektiğinden 09.04.2014 tarihli yazı ile konuyu yazılı olarak müvekkiline bildirdiklerini, müvekkilinin yaptığı incelemeler sonucu malzeme ve uygulamada şartnameye aykırı bir olmadığının, çıkmaların zeminden ve kullanıma bağlı deformasyondan kaynaklandığının ve garanti kapsamında olmadığının tespit edildiği ve durumu davacı tarafa sözlü olarak izah edildiğini, sözkonusu çıkmaların hava koşulları, dış müdahaleler ve zemindeki sorunlar sebebiyle artarak devam ettiğini, devam eden süreçte zemindeki çıkmaların artması ve müvekkilinin bunların tadilatını talep etmesi ile öncelikle müvekkilinin 30.06.2015 tarihli tadilat talebinin rededildiği ve ardından bahse konu çıkmaların neden kaynaklandığının tespiti için 05.09.2015 tarihinde İzmir 10. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurulduğunu, İzmir 10. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/116 D. İş sayılı dosyasında alınan ve bilirkişi tarafından düzenlenen 17.01.2016 tarihli raporda dava konusu arızalarda müvekkilinin bir kusurunun bulunmadığının belirtildiğini, davacı idarenin bilirkişi raporuna rağmen ihale konusu ürünlerin uygulandığı alanlarda yaşanan arızalar dolayısıyla davalıdan bila bedel tamir talebinde bulunmaya devam ettiğini, ancak yaşanan arızaların müvekkilinden kaynaklanmadığını garanti kapsamında olmadığının bildirildiğini, davacı tarafından üçüncü bir kişiye ödenen 49.500,00 TL bedel karşılığında onarım işini yaptırdığı, onarım bedelinin bir kısmının idare olması nedeniyle elinde bulundurduğu teminat mektubunu nakde çevirmek suretiyle haksız olarak tahsil edildiğini, bu nedenle davacının karşı davalının haksız olduğu sabit alacak davasının reddine, müvekkili adına ikame edilen karşı davanın kabulüne, teminat mektubu bedeli olan 34.000,00 TL’nin nakde çevrildiği tarih itibariyle işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davacı karşı davalıdan tahsiline, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, asıl dava yönünden; davacı-karşı davalının davasının kabulü ile, 15.500,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine, karşı dava yönünden; davalı-karşı davacının karşı davasının reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı-karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın taraflar arasındaki sözleşme ve eki belgeler kapsamına göre usul ve yasaya aykırı olduğunu, yapılacak işte uygulanacak ürünün tüm niteliklerinin idare tarafından ihale şartnamesinde belirlendiğini, katılımcıların bu ürünlerin numunelerini ihaleden önce idareye teslim ettiği gibi bu ürünlerin özelliklerine müdahale hakları bulunmadığını, müvekkilinin ihale şartlarına uygun olarak edimini ifa ederek teslim ettiğini, işin kontrolünün yapılarak 04.02.2014 tarihinde kesin kabulünün yapıldığını, hissedilebilir yüzey çıkmalarında yaşanan sorunlar nedeniyle yapılan başvuruların, malzeme ve uygulamada bir hata olmaması nedeniyle garanti kapsamında olmadığının bildirilmesine rağmen süreçte İzmir 10. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/116 Değişik İş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını, gerek sözleşme ve gerekse teknik şartnameye göre, iş sahibinin belirlediği üründen ve kullanım hatasından kaynaklanan nedenlerden ortaya çıkan ayıpların garanti kapsamında olmadığını, mahkemece yapılan keşif ve bilirkişi rapor ve ek raporun kendi içinde çelişkili olduğunu, iş sahibi tarafından seçilerek uygulanan yapıştırıcının zemin için uygun olmadığı belirtilmiş olmasına göre, uygulama hatasının da bulunmaması nedeniyle müvekkiline atfedilebilecek bir kusur bulunmadığını, mahkemenin davacının kamu hizmeti vermesi ve işin kamuya yararlı olması nedeniyle hakkaniyet ve adalet kavramlarının müvekkili aleyhine göz ardı edildiğini, müvekkilinin sorumluluğunun sözleşmeye uygun olarak ayıbın giderilmesi olduğu halde, davacı-karşı davalının daha pahalı bir ürün kullanılarak yapılan tadilata esas bedeli dikkate aldığını, sözleşme ve şartnameye göre yapılacak tadilat bedelinin 10 katı kadar pahalı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı-karşı davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın taraflar arasındaki sözleşmenin 16. maddesi ile düzenlenen garanti kapsamında bulunduğunu, bilirkişi rapor ve ek raporunda istinaf edilen tüm hususların değerlendirilerek ortaya çıkan ayıpların gizli ayıp niteliğinde olup sözleşmeye göre kabul tarihinden itibaren 5 yıl süre ile garanti kapsamında olduğunun belirtildiğini, ortaya çıkan ayıpların işin tesliminden sonra ortaya çıktığını ve süreklilik arzettiğini, davalı yüklenicinin işini yaparken zemine uygun malzeme seçmek durumunda olduğu gibi 40. madde gereğince de sakın ve onarımlarını gidermek zorunda olduğunu, yokluklarında yapılan tespite dayalı olarak düzenlenen bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı giderim bedelinin tahsili, karşı dava ise haksız olarak nakde çevrildiği iddia edilen teminat mektubu bedelinin tahssili isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davalı-karşı davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf edilmiştir.
Taraflar arasındaki ilişki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içeren bir iş görme akdîdir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise teslim edilen eserin bedelini ödemektir. Eser yüklenicinin sermayesi, sanat ve becerisini kullanarak gerçekleştirdiği sonuçtur. İş sahibi ısmarladığı eserin belli nitelikler taşımasını, amacını karşılamasını arzu eder. Şayet ısmarlanan eser iş sahibinin beklentisini karşılamıyorsa sözleşmenin yararlar dengesi iş sahibi aleyhine bozulur. Bu bakımdan eser, fen ve sanat kurallarına uygun ve iş sahibinin amacını karşılar nitelikte imâl edilmelidir. Aksi halde eser ayıplıdır ve yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluğu ortaya çıkar. Bir tanımlama yapmak gerekirse; yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluk borcu, yüklenicinin eseri teslim borcunun tamamlayıcısı olarak, meydana getirdiği eserde ortaya çıkan ayıp ve eksiklikleri üstlenme borcudur. Bu gibi durumlarda eserde dürüstlük kuralları gereğince bulunması gereken niteliklerin yokluğu söz konusudur.
Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler 6098 sayılı TBK’nın 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. İmâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içersinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde ayıp halinde iş sahibine üç seçimlik hak tanınmıştır. Bunlar eserin kullanılamayacak ve kabule zorlanamayacak ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olması halinde sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim isteme ve aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde onarımı isteme ya da onarım bedellerini talep etme hakkıdır.
Eser sözleşmesi ilişkilerinde 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 474. maddesi hükümlerine göre iş sahibi açık ayıplarda eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz (makul süre içerisinde) eseri muayene ve açık ayıpları ihbar etmek zorunda olduğu, BK 362 son ve TBK’nın 472/son maddesi hükümleri gereğince ayıbın gizli olup sonradan ortaya çıkması halinde gecikmeksizin (derhal) ayıbı yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi halde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı hükümleri getirilmiştir.
Bu hükümler gereğince gerek açık gerek gizli ayıplarda iş sahibinin ihbar zorunluluğu bulunmakta ise de yüklenici eserdeki işçilik, malzeme ve yapımla ilgili açık ve gizli ayıplardan dolayı sorumluluğu garanti ettiği süre için önceden kabul ettiğinden yüklenici lehine olan iş sahibinin ihbar zorunluluğunu aramaktan vazgeçtiği ve garanti süresi içinde ortaya çıkan bu ayıpları ücretsiz olarak gidermeyi sözleşme tarihinde peşinen kabul ve taahhüt ettiği kabul edilmektedir. İş sahibi ihbar zorunluluğu olmaksızın garanti süresi içinde ortaya çıkan açık ve gizli ayıplarla ilgili zamanaşımı süresi içinde seçimlik haklarını kullanarak yükleniciden ayıpların giderilmesini talep edebileceği gibi, aleyhine dava açabilecek ve iş bedelini ayıp giderim bedeli miktarınca ödemekten kaçınabilecektir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 19.06.2014 gün, 2013/4976 Esas, 2014/4282 Karar sayılı ilamı ile benzer uygulama ve içtihatları).
Somut olaya gelince; taraflar arasında, görme ve işitme engelliler için hissedilebilir yüzey, kabartma harita, küpeşte uyarısı, engelli çağrı butonu ve akıllı işitme sistemleri alımı ve montajına ilişkin 2013/73096 numaralı ihale gereği 06.08.2013 tarihinde eser sözleşmesi düzenlendiği, yüklenicinin üstlendiği işi yaparak 04.02.2014 tarihinde kesin kabulün yapıldığı, kabulden sonra ortaya çıkan ayıplara ilişkin olmak üzere davacı iş sahibi tarafından 09.04.2014, 30.06.2015 tarihlerinde ayıp ihbarında bulunulduğu, yüklenicinin üstlenilen işin, sözleşme ve teknik şartnamede belirtilen malzemeleri kullanarak yapıp teslim ettiklerini, hissedilebilir yüzey kabartmalarında oluşan çıkmaların ayıplı ifadan kaynaklanmadığını, mahallinde yapılan tespit ve bilirkişi raporuna göre de kusurlarının bulunmaması nedeniyle sorumlu tutulamayacaklarını belirterek son tamirat talebini reddettiği, davacı iş sahibinin bir başka firma aracılığı ile gerekli tamiratı yaptırarak 21.03.2016 tarihli fatura kapsamında 34.000,00 TL teminatı nakde çevirerek bakiye bedel için eldeki davayı açtığı sabittir.
Her ne kadar davalı yüklenici vekili ortaya çıkan ayıp nedeniyle müvekkilinin kusuru bulunmadığı gibi ayıbın malzemeden kaynaklanmaması nedeniyle müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını belirtmiş ise de; sözleşmenin 11.3.1. maddesi, 16.7.1, 16.7.2, 27.1.1 ve 40. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, yüklenicinin 5 yıllık garanti süresi içerisinde kullanılan malzemede ortaya çıkan ayıp, hata ve eksiklerden ve gerekse yapılan işte ortaya çıkan gizli ayıpların olması halinde işin teknik şartnameye uygun hale getirilmesi veya teknik şartnameye uygun başka bir mal ile değiştirilmesinden sorumlu olduğu, zeminin yapılacak işe uygun olmadığına dair iş sahibine yaptığı bir ihbar da bulunmadığı, davanın açıldığı tarih itibarıyla garanti süresinin dolmadığı gibi, ayıbın gizli ayıp olması nedeniyle gerekli ihbarların dahi yapılmış olduğu, her ne kadar ayıp giderim bedelinin yapıldığı yıl itibarıyla bedeli ayrıca belirlenmemiş ise de faturada belirtilen bedelin yapılan işe uygun olduğunun ek raporda belirtilmiş olmasına ve ayıpların sözleşme hükümlerine uygun olarak giderilmesi halinde bilirkişi raporu ile belirlenen ayıp giderim bedelinin talep edilen miktardan fazla olmasına göre mahkemece verilen kararda dairemizce de bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1. maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 1.058.80 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan toplam 319,10 TL harcın mahsubu ile kalan 739,70 TL harcın davalı-karşı davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, davalı-karşı davacı tarafından yatırılan 297,20 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 19.12.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.