Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1852 E. 2023/284 K. 07.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1852
KARAR NO : 2023/284

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/406
KARAR NO : 2019/1306
DAVA TARİHİ : 02.04.2018
KARAR TARİHİ: 03.12.2019
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 07.02.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 07.02.2023

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.12.2019 tarih ve 2018/406 Esas, 2019/1306 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili şirketin fabrikasında kullanılmak üzere teknik özellikleri sözleşme ile belirlenmiş 2,5 ton kapasiteli yük asansörü yapımı konusunda davalı ile 05.10.2017 tarihli sözleşmeyi imzaladıklarını, asansörün montaj başlangıcının 21.10.2017 tarihi olarak sözleşmede belirtildiğini ancak davalının montaja 24.10.2017 tarihinde başladığını ve asansörün 01.11.2017 tarihinde devreye alındığını, davalı tarafından malzemeli olarak 1.700 kg. taşıma kapasiteli yük kaldırma platform sistemi imali ve montajı açıklamalarını içeren 65.490,00 TL (KDV Dahil) bedelli 31.10.2017 tarihli fatura düzenlediğini, asansörün montajının yapılmasına müteakip çok kısa bir süre kullanıldığını ve asansörün sürekli arıza vermeye başladığını, bu nedenle kullanılmaz hale geldiğini, 02.11.2017 tarihinde patenlerin kırılması ve rayların eğilmesi ile başlayan arızaların 19.12.2017 – 24.12.2017 – 09.01.2018 – 12.01.2018 – 28.01.2018 – 29.01.2018 – 01.02.2018 tarihlerinde de devam ettiğini, 05.10.2017 tarihli sözleşmede asansörün 2,5 ton yük kapasiteli olarak yapılmasının öngörüldüğünü fakat montajı yapılan asansörün 500 kilogram yükü dahi taşıyamadığının tespit edildiğini, davalıya Karşıyaka 2. Noterliğinin 3881 yevmiye nolu 09.02.2018 tarihli ihtarname gönderilerek ödenen bedelin iadesi ile asansörün iade alınmasının talep edildiğini, davalıya gönderilen ihtarnameden bir sonuç alınamadığını, 05.02.2018 tarihli teklif uyarınca başka bir firma ile anlaşıldığını ve 26.000,00 TL (KDV Hariç) tutarında yeni bir asansör yapılması konusunda sözleşme imzalandığını ileri sürerek fazlaya ve sair alacaklarına ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 05.10.2017 tarihli sözleşmeden dönülerek ayıplı malın davalıya iadesi ile davalıya sözleşme gereği müvekkili tarafından ödenmiş olan bedelden şimdilik 5.000,00 TL’nin işlemiş reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve arızalı asansörün tamiri için harcanan 4.327,40 TL’nin işlemiş reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili 25.09.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile, bedel iadesi yönünde talep ettikleri 5.000,00 TL’yi 65.490,00 TL’ye arttırarak bedel iadesi taleplerinin 65.490,00 TL ile yine arızalı asansörün tamiri için harcanan 4.327,40 TL’nin de davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP :
Davalı vekili, davacı şirket ile müvekkili arasında yük asansörü imalatı ve montajının 55.500,00 TL+KDV bedelle yapılması konusunda 05.10.2017 tarihinde sözleşme imzalandığını ve davacı şirket tarafından müvekkilinin banka hesabına 05.10.2017 tarihinde 30.000,00 TL ödendiğini kalan bakiyenin çek ile ödeneceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin önceki asansör sistemi sökümünü uhdesinde olmamasına rağmen 21.10.2017 tarihinde eski asansörü sökerek 24.10.2017 tarihinde yeni asansörün imalat ve kurulumunu yapmaya başlayarak 30.10.2017 tarihinde eksiksiz ve ayıpsız olarak teslim ettiklerini, davacı tarafın yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunmadığını, davacı tarafın dava dilekçesinde 2,5 ton yük kapasiteli olarak yapılmasını öngördüğünü, fakat yapılan asansörün hiçbir zaman bu yükü taşıyamadığını belirttiklerini, davacının süresi içinde açık ayıp ihbarında da bulunmadığını, davacı tarafın yaşadığını iddia ettiği problemlerin müvekkilinin kusurundan kaynaklanmadığını, müvekkilinin davacı şirkete asansör/yük taşıma platformunun elektrik kablolarının, panosunun, tesisatının ve sensörlerinin yeterli düzeyde olmadığını ifade etmesine rağmen davacı şirketin maliyetin artmasını istemediği için müvekkilinin elektrik tesisatını değiştirme teklifini ısrarla reddettiğini, 05.10.2017 tarihli sözleşmeye de mevcut olan sistemin elektrik tesisatının kullanılacağına ilişkin hüküm de konulduğunu, müvekkilinin binanın elektrik tesisatındaki sıkıntılardan kaynaklı sorunları asansörde ayarlamalar yaparak düzelttiğini, 02.11.2017 tarihinde yaşandığı iddia edilen olayın davacı şirketin asansöre forklift sokması ve fazla ağırlık konulması ve maliyetin fazla artmaması için eski asansörün motorunun kullanılması sonucu patenin kırıldığını, davacı şirketin 29.11.2017 tarihli 921220 nolu fatura ile müvekkiline ödeme yaparak garanti kapsamında olmadığını (imalat hatası) ve kullanıcı hatası olduğunu kabul ederek ödeme yaptığını, 19.12.2017 tarihinde yaşanan olay neticesinde yükün dengeli konmaması, hareket halindeyken butonun basılıp bırakılması gibi nedenlerden kabinin dengesinin kaçması, bununda frenlerden birinin diğerine göre kaydırması nedeninden kaynaklandığını, sorunun kullanıcı hatasından kaynaklandığını buna ilişkin 1.930,00 TL+KDV olmak üzere 2.277,40 TL karşılığı arızanın giderileceğinin teklif edildiğini, davacı şirketinde 20.12.2017 tarihli 639211 nolu fatura ile ödeme yaptığını ve sorunun kullanıcı hatasından kaynaklandığını kabul ettiğini, davacı tarafın maliyetleri düşürmek amacıyla sürekli olarak yükümlülüklerine aykırı davrandığını ve zararın artmasına neden olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “davalı yüklenicinin 05.10.2017 tarihli sözleşme uyarınca imalini yaptığı yük asansörünün montajına 24.10.2017 tarihinde başlayıp, asansörün 01.11.2017 tarihi itibariyle devreye alındığı, 02.11.2017 tarihinde asansör çalıştırıldığında patenlerinin kırılması üzerine davacı işverenin davalı yükleniciye bilgi verdiği, davacı tarafından dava dışı …. Şti.’den satın alınan 280,00 TL tutarındaki 8 adet “70’lik plastik patenin” davalı tarafından 04.11.2017 tarihinde işyerine gelinerek takılıp rayların tamir edildiği, 19.12.2017 tarihinde asansörün sol motorunun koparak redüktör ve zincirleme zeminde kabinin içine düştüğü, davalı yüklenicinin tamiratı 2.277,40 TL ücret karşılığında yaptığı, 09.01.2018 tarihinde asansör kabini dengesiz çalıştığından davalı yüklenicinin gelerek gerekli tamiratları yaptığı, 12.01.2018 tarihinde asansörün düzensiz çalışması nedeniyle davalı yüklenicinin çağrıldığı, yüklenici tarafından asansör sisteminin tek motora dönüştürüldüğü, 28.01.2018 tarihinde yeni tamburlar gelmesine rağmen asansörün 500 kg’ın üzerinde yükü taşıyamadığı, 29.01.2018 tarihinde davalı yüklenici tarafından sol tambur yatağından meydana gelen eğilmenin düzeltildiği halde asansörün yine sözleşmedeki ağırlığı taşıyamadığı, bunu üzerine davalı yüklenicinin 01.02.2018 tarihinde 5.5 KW motoru 7,5 KW motorla değiştirdiği ancak asansörün 500 kg üzerini kaldıramadığı, böylelikle davalı yüklenicinin imal ve montajını yaptığı yük asansörünü (eseri) sözleşmeye uygun olarak imal etmediği, sözleşmede asansörün 2,5 ton yük kapasiteli olarak yapılması öngörülmesine rağmen asansörün bu ağırlığa hiçbir zaman ulaşamadığı, 500,00 kg yükü dahi taşıyamadığı, asansörün montajını tekniğine uygun yapmadığı, asansör ayıplı olup, asansördeki arızaların, davalı tarafça yapılan imalat ve ‘tasarım hatası’ sebebiyle meydana geldiği, asansör tasarımı konusuyla bilgisi olmayan davacı tarafça bunun başlangıçta bilinebilmesinin mümkün olmadığı, bu yüzden asansördeki ayıpların, ancak kullanım süreci sonunda anlaşılması mümkün olabileceğinden ‘gizli ayıp’ niteliğinde olduğu, asansörde meydana gelen arızaların taraflar arasındaki sözleşmede not olarak düşülen mevcut olan asansörün elektrik tesisatındaki kabloların, panonun, tesisatın ve sensörlerin yeni asansörde kullanılmış olmasından ve davacı iş sahibinin kullanım hatasından kaynaklanmadığı, meydana gelen arızaların elektrik arızaları değil, asansörün tasarımından kaynaklı mekanik arızalar olduğu, dinlenen tanıkların beyanlarından davacı iş sahibi tarafından ayıp ihbarının yapıldığı, davalı yüklenici tarafından buna karşı çıkılmayıp bizzat kendisi tarafından ayıbın giderilmesine çalışıldığından ve sözleşmede iki yıllık garanti hükmü bulunduğundan davacının süresi içinde ayıp ihbarında bulunduğunun kabulü gerektiği, kullanım sürecinde yapılan değişim ve tadilatların garanti kapsamında olması nedeniyle tadilat ücretlerinden davalı tarafın sorumlu olacağı, ayıbın niteliği ve davalı tarafından yapılan tadilatlar dikkate alındığında; eserin davacı tarafından kabul edilemeyecek derecede ayıplı olduğu ve asansörün sökülmesinin aşırı bir zarar doğurmayacağı, dolayısıyla davacının sözleşmeden dönme, bedel iadesi ve tadilat ücretini talep etmekte haklı olduğu anlaşılmakla davacının davasının kabulü ile 65.490,00 TL sözleşme bedeli ile 4.327,40 TL tadilat-tamirat bedeli olmak üzere toplam 69.817,40 TL alacağın, davalı yüklenici tarafından yapılan ve davacı tarafından sökülen asansör parçalarının iadesi karşılığında 9.817,40 TL’lik kısmına dava tarihi olan 02.04.2018 tarihinden, 60.000,00 TL’lik kısmının ıslah tarihi olan 27.09.2019 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı vekilince verilen ıslah dilekçesinde sözleşmeden dönme bedelinin 64.817,40 TL’ye yükseltilerek ıslah edildiği bildirilmiş olup, mahkemece ıslah dilekçesindeki taleple bağlılık ilkesine aykırı şekilde fazla miktar üzerinden hüküm kurulduğunu, ayrıca davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanması üzerine dava konusu asansörün davalıya iadesine karar verilmemesinin de yasaya uygun olmadığını, yine mahkemece hükmedilen faiz miktarının fahiş olduğunu, davanın esasına ilişkin olarak ise bilirkişi raporunda incelenen asansörün müvekkiline ait olup olmadığına dair somut bir tespitin bulunmadığını, mahkemece yapılan keşifte müvekkili tarafından montajı yapılan ürünün kurulu olduğu yerde bulunmadığını, davacının beyanına göre imalatı yapılan asansörün sökülerek depoya kaldırıldığının anlaşıldığını, bu şekilde depoda bulunan ve çalışma durumu incelenip değerlendirilmeyen asansöre ilişkin dosya üzerinden davacının beyanları doğrultusunda rapor hazırlanmasının doğru olmadığını, ayrıca davacı müvekkili tarafından ve çalışır vaziyette teslim edilen asansörün daha sonradan meydana geldiği iddia edilen arızalarına ilişkin müvekkiline süresi içerisinde ayıp ihbarında da bulunulmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde 5.000,00 TL değer üzerinden dava açılıp, bilirkişi raporunda belirlenen 69.817,40 TL’ye bedelin arttırılması ile talepte bulunduklarını, hükmün bu talep ile uyumlu olduğunu, dava konusu asansörün zaten karşı tarafa iade edildiğini, hükümde buna ilişkin bir ibare bulunmasına gerek olmadığını, taraflar tacir olup, mahkemece hükmedilen reoskont faizinin de hukuka uygun olduğunu, karşı tarafın keşif esnasında ve yargılama aşamasında dava konusu asansöre ilişkin bilirkişilerce yapılan incelemelere dair istinaf dilekçesinde belirttikleri hususlarla ilgili bir beyanlarının bulunmadığını, davalı tarafın davanın genişletilmesi yönündeki bu taleplerinin iyiniyetli olamayacağını belirterek davacının istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesine dayalı alacak isteğine ilişkindir.
TBK’nun 470. Maddesinde; “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.”
TBK’nun 474/1.Maddesinde;” İşsahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır.”
TBK’nun 475. Maddesinde;” Eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hâllerde işsahibi, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1. Eser işsahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme.
2. Eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme.
3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme.”
TBK’nun 477. Maddesinde;”Eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder.
İşsahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır.
Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa işsahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır; bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır.
TBK’nun 479. Maddesinde;” İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.
Eserin parça parça teslim edilmesi kararlaştırılmış ve bedel parçalara göre belirlenmişse, her parçanın bedeli onun teslimi anında muaccel olur.”
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.

TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
TBK’nun 480.maddesinde;”Bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana getirmekle yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez.Ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar,taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse yüklenici,hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.”
TBK’nun 481. maddesinde;”Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.”
Hükümleri düzenlenmiştir.
05.10.2017 tarihli sözleşmenin incelenmesinde; işverenin ….Şti., yüklenicinin … Mühendislik-… olduğu, iş sahibinin boya fabrikasına teknik özellikleri belirtilen 2.5 ton kapasiteli yük asansörü imalatı ve montajı işine ilişkin KDV hariç 55.500,00 YTL bedel üzerinden anlaşma yapıldığı, bu bedelin 30.000,00 TL’sinin peşin ödendiği, kalan bakiyesi için de 30 günlük çek verildiği, montajı yapılacak yük asansörünün imalat hatalarına karşı 2 yıl garanti kapsamında olduğunun taahhüt edildiği anlaşılmaktadır.
“….Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, TBK 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. İmâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. TBK’nın 475. maddesinde ayıp halinde iş sahibine üç seçimlik hak tanınmıştır. Bunlar eserin kullanılamayacak ve kabule zorlanamayacak ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olması halinde sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim isteme ve aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde onarımı isteme ya da onarım bedellerini talep etme hakkıdır.
6098 sayılı TBK’nın 474. maddesi hükümlerine göre iş sahibi açık ayıplarda eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz (makul süre içerisinde) eseri muayene ve açık ayıpları ihbar etmek zorunda olduğu, TBK’nın 472/son maddesi hükümleri gereğince ayıbın gizli olup sonradan ortaya çıkması halinde gecikmeksizin (derhal) ayıbı yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi halde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı hükümleri getirilmiştir. Bu hükümler uyarınca gerek açık ayıp, gerekse de gizli ayıplarda iş sahibinin ihbar zorunluluğu bulunmakta ise de, yüklenici eserdeki işçilik, malzeme ve yapımla ilgili açık ve gizli ayıplardan dolayı sorumluluğu garanti ettiği süre için bunu önceden kabul ettiğinden, yüklenici lehine olan iş sahibinin ihbar zorunluluğunu aramaktan vazgeçtiği ve garanti süresi içinde ortaya çıkan bu ayıpları ücretsiz olarak gidermeyi sözleşme tarihinde peşinen kabul ve taahhüt ettiği kabul edilir. İş sahibi ihbar zorunluluğu olmaksızın garanti süresi içinde ortaya çıkan açık ve gizli ayıplarla ilgili zamanaşımı süresi içinde seçimlik haklarını kullanarak yükleniciden ayıpların giderilmesini talep edebileceği gibi, aleyhine dava açabilecek ve iş bedelini ayıp giderim bedeli miktarınca ödemekten kaçınabilecektir….” (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 25.10.2022 tarih ve 2021/6077 Esas, 2022/4952 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda; davacı iş sahibi, davalı yüklenicidir.
Davalı yüklenici tarafından davacı şirkete ait boya fabrikasında yük asansörünün imalatı ve montajının yapıldığı ve 01.11.2017 tarihinde asansörün devreye alındığı, bu imalata ilişkin bedelin de davacı işveren tarafından tamamının ödendiği sabittir. Davacı iş sahibi, yük asansörünün devreye alındığı tarihten 1 gün sonra 02.11.2017 tarihinde asansörün patenlerinin kırılması üzerine yüklenici firmaya haber verildiğini, yüklenicinin asansör raylarını tamir ederek arızayı giderdiğini, yine daha sonradan meydana gelen bir çok arızalar nedeniyle yükleniciye haber verilmesi üzerine yüklenicinin gelerek bir kısmını ücret karşılığı, bir kısmını ise ücretsiz olarak tamir ettiğini ancak asansörün sık arıza vermesi ve sözleşmede taahhüt edilen yük miktarını kaldıramadığının tespit edilmesi nedeniyle asansörün kabul edilemeyecek derecede ayıplı olduğunu, sözleşmeden dönme hakkını kullanarak ödemiş olduğu bedelin iadesini ve bu asansörün arızasının giderilmesi yönünde ödediği bedeli talep etmektedir.
Davalı yüklenici ise; imzalanmış olan 05.10.2017 tarihli sözleşme kapsamında sözleşmede belirtilen teknik özelliklere uygun yük asansörünün imalatını yapıp, davacı işverenin fabrikasına montajını gerçekleştirdiğini ve asansörü devreye alarak çalışır vaziyette teslim ettiğini, asansörün tesliminden sonra davacı tarafın yasal süresi içinde herhangi bir ayıp ihbarında bulunmadığını, davacı tarafın maliyetlerin artmaması için yük asansörüne ilişkin elektrik kabloları, panoları ve tesisat ile sensörlerin değiştirilmesine muvafakat etmediğini, asansörün elektrik aksamına ilişkin arızaların garanti kapsamında bulunmadığına dair sözleşmede özel hüküm bulunduğunu savunmaktadır.
Davacı işverenin TBK’nun 475. maddesindeki seçimlik haklarından “Eser işsahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme” seçimlik hakkını kullandığı anlaşılmaktadır.
Davaya konu yük asansörünün imalinden kaynaklanan hatalara karşı 2 yıl süreyle garanti altına alındığı anlaşılmaktadır. Dava konusu asansörün devreye alındığı 01.11.2017 tarihinden sonra kısa aralıklarla bir çok kez arıza yaptığı ve dosyaya ibraz edilen fabrika giriş çıkış defterinden anlaşıldığı üzere davalı yüklenicinin servis elamanının bu defterde belirtilen tarihlerde gelerek gerekli müdahale ve tamiratları yaptığı görülmektedir. Zaten garanti kapsamında bulunan dava konusu yük asansöründe meydana gelen ayıpların açık ayıp veya gizli ayıp kapsamında bulunup bulunmadığına bakılmaksızın meydana gelen arızalardan garanti süresi içerisinde yüklenicinin ücretsiz tamir sorumluluğu bulunmaktadır. Eldeki dava da yük asansörünün devreye alındığı 01.11.2017 tarihinden itibaren başlayan 2 yıllık garanti süresi içerisinde 02.04.2018 tarihinde açılmıştır. Mahkemece denetime elverişli bilirkişilerce düzenlenen rapor içeriğine göre; sözleşmeye konu asansörün sözleşmeye uygun olarak imal edilmediği ve montajının da tekniğine uygun olarak yapılmadığı, meydana gelen arızaların asansörün tasarımından kaynaklı mekanik arızalar olduğu, asansör arızalarının kullanıcı hatasından kaynaklanmadığı, asansörün davacı tarafından kabul edilemeyecek derecede ayıplı olduğu ve asansörün sökülmesinin aşırı bir zarar doğurmayacağının tespit edilmesi nedeniyle davacının sözleşmeden dönerek bedel iadesi talebi ile davalı yüklenicinin ücret karşılığı yaptığı tamirat nedeniyle ödediği tamirat bedelini geri talep edebileceğine dair yerel mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
HMK’nın 357/1. maddesinde; “…bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz.”
Hükmü düzenlenmiştir.
Davalı taraf, istinaf dilekçesinde her ne kadar keşfi yapılan ve incelenen asansörün müvekkiline ait asansör olup olmadığına yönelik raporda herhangi bir açıklama bulunmadığını, depoda bulunan asansörün alelade bir asansör ya da müvekkilinin imalinden önce kullanılan asansör olup olmadığı yönünde de kapsamlı bir şekilde değerlendirme yapılmadığını belirtmiş ise de, mahkemece yapılan keşifte davalı vekilinin de hazır bulunduğu, bilirkişilerce yapılan incelemelere ilişkin keşif sırasında incelenen asansöre ilişkin müvekkilince üretimi ve montajı yapılan asansör olmadığına dair herhangi bir itirazının veya beyanının bulunmadığı anlaşılmakla, bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde değildir.
Kabule göre ise; yerel mahkemece davacı iş sahibi tarafından ödenmiş olan bedelin iadesine karar verilmiş ise de; dava konusu asansörün ve ekipmanlarının davalı yükleniciye iadesine karar verilmemiş olması ve yine davacının dava dilekçesi ile ıslah dilekçesindeki talep ettiği miktarlar yönünden kurulan hükümde miktarlara ilişkin hata yapılmış olması karşısında davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebi ise yerindedir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, talebin ve istinaf sebeplerinin niteliğine göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-2 maddesi uyarınca kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, dairemizce yeniden hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE,
2-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.12.2019 tarih ve 2018/406 Esas, 2019/1306 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve Dairemizce yeniden HÜKÜM KURULMASINA,
Davacının davasının KABULÜ ile, bedel iadesi talebine ilişkin 5.000,00 TL ile arızalı asansörün tamiri için ödenen 4.327,40 TL olmak üzere toplam 9.327,40 TL’nin dava tarihi olan 02.04.2018 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte, bedel iadesi talebine ilişkin bakiye 60.490,00 TL’nin de ıslah tarihi olan 27.09.2019 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
05.10.2017 tarihli sözleşmeye konu yük asansörünün ve ekipmanlarının davalı yükleniciye İADESİNE,
Karar tarihi itibariyle alınması gereken 4.769,22 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 159,29 TL harç ile 1.107,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.266,29 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.502,93 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat KAYDINA,
Davacı tarafından yatırılan 159,29 TL peşin harç ile 1.107,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.266,29 TL harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvurma harcı, 5,20 TL vekalet suret harcı, 2.453,80 TL bilirkişi ve keşif ücreti, 103,00 TL tebligat gideri, 88,50 TL müzekkere ücreti ve 16,20 TL PTT gideri olmak üzere toplam 2.702,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre hesaplanan 8.029,91 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından artan kısmın HMK’nın 333. maddesi gereğince yatıran taraflara İADESİNE,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yatırılan 1.193,00 TL nispi istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince davalıya İADESİNE,
4-İstinaf aşamasında davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir KAYDINA,
5-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-İstinaf aşamasında yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın ilk derece mahkemesince davalıya İADESİNE,
7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı lehine vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA,
8-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen TEBLİĞE ÇIKARILMASINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzer 07.02.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.