Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1691 E. 2022/864 K. 29.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1691
KARAR NO : 2022/864

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1205
KARAR NO : 2020/58
DAVA TARİHİ : 23.10.2018
KARAR TARİHİ : 24.01.2020
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 29.04.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10.05.2022
İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24.01.2020 tarih ve 2018/1205 Esas, 2020/58 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, taraflar arasında 15.02.2018 tarihinde fason üretim sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşme gereğince müvekkili tarafından temin edilen kuru incirlerin davalı şirketin isteklerine, iş tariflerine, sipariş formlarına ve spesifikasyonlarına uygun olarak işlenerek ihracata hazır şekilde muhatap firmaya teslim edileceğini ve karşılığında davalı tarafından müvekkiline USD cinsinden ödeme yapılacağını, sözleşmenin “fiyat-ödeme” başlıklı 4.1 maddesinde; “her siparişte tespit edilen fiyata karşılık gelecek fatura bedelinin ödeme şekli sipariş formunda belirtilecektir.” 4.2 maddesinde; “üretilen ürünün miktarı (adet ve/veya kg olarak) üreticinin düzenleyeceği fatura üzerinde belirtilecektir.” düzenlemelerine yer verildiğini, taraflar arasında imzalanan 13.02.2018 tarihli satın alma sipariş formunda “toplam 55.526 kg organik kuru incirin 4 sevkıyat halinde muhataba tesliminin, karşılığında toplam 366.474,24 USD’nin müvekkiline ödenmesinin” kararlaştırıldığını ve ödemenin müvekkili tarafından düzenlenecek faturaya dayalı olarak 60 gün vadeli çek karşılığında yapılacağının belirtildiğini, müvekkili tarafından teslim edilen kuru incirlerin muhatap firma tarafından “temiz çıktığı” hususu müvekkiline bildirildikten sonra 11.04.2018 tarihli 13 numaralı 84.122,50 USD bedelli, 11.04.2018 tarihli 14 numaralı 84.122,50 USD bedelli, 27.04.2018 tarihli 15 numaralı 75.394,48 USD bedelli ve 27.04.2018 tarihli 16 numaralı 75.394,48 USD bedelli olmak üzere toplam 319.033,96 USD bedelli 4 adet faturanın düzenlendiğini ve faturaların muhatap firmaya teslim edildiğini, muhatap firmanın karşılığında en fazla 60 gün vadeli USD cinsinden çek vermesi gerekirken, 20.07.2018 tarihli 686.103,12 TL bedelli ve 17.08.2018 tarihli 614.344,38 TL bedelli 2 adet çeki müvekkiline teslim ettiğini, müvekkilinin bu çekleri tahsil ettiği tarihteki T.C. Merkez Bankası USD satış kuruna göre hesaplandığında 20.07.2018 tarihli 686.103,12 TL bedelli çekin 142.000,33 USD’ye 17.08.2018 tarihli 614.344,38 TL bedelli çekin ise 105.762,80 USD’ye tekabül ettiğini, müvekkilinin toplam 71.270,83 USD kur farkı alacağının ortaya çıktığını, müvekkilinin çeklerin fiili ödeme günündeki T.C. Merkez Bankası döviz satış kuruna göre toplam 71.270,83 USD kur farkı alacağına ilişkin faturayı davalıya gönderdiğini, ancak davalının faturayı iade ettiğini, bunun üzerine davalıya Aydın 1. Noterliği’nden 18.09.2018 tarihli 21544 yevmiye numaralı ihtarnameyi gönderdiklerini, davalı tarafın cevabında böyle bir borcunun bulunmadığını bildirdiğini, davalının hakkında başlatılan takibe de haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, davalının itirazının iptaline, takibin devamına, müvekkili yararına alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, taraflar arasında 15.02.2018 tarihli sözleşmenin düzenlendiğini, davacının iddiasının aksine sözleşmede USD cinsinden ödeme yapılacağına ilişkin hiç bir ibarenin bulunmadığını, sözleşmenin 4.1 maddesinde “ücretin sipariş formu ile düzenleneceğinin” belirlendiğini, müvekkilinin buna uygun olarak davacıya sipariş formu gönderdiğini, müvekkili tarafından sözleşmede kararlaştırıldığı gibi çekler ile ödemelerin yapıldığını ve bu çeklerin davacı tarafça hiçbir itirazi kayıt konulmaksızın davacı tarafından teslim alındığını ve tahsilat makbuzlarının düzenlendiğini, böylece taraflar arasındaki ticari ilişki sona ermişken davacı tarafından 17.08.2018 tarihli faturanın gönderildiğini ve kur farkının istendiğini, davacının TL olarak düzenlediği bu faturanın İzmir 27. Noterliği’nin 19.09.2018 tarihli 19874 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile iade edildiğini, iade edilen faturanın müvekkiline ihtarname ile gönderilmesi üzerine müvekkilinin de İzmir 27. Noterliği’nin 27.09.2018 tarihli 20609 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile faturayı ikinci kez iade ettiğini, faturaların TL olarak düzenlendiğini, tahsilat makbuzları ile TL ödemelerinin itirazı kayıtsız kabul edildiğini, dolayısıyla USD olarak belirlenen birim fiyatlarının TL’ye dönüştüğünü ve borcun sona erdiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmede kur farkı istenebileceğine ilişkin bir hükmün bulunmadığını, Yargıtay kararlarına göre kur farkı isteğinin itirazı kayıt ile saklı tutulduğu durumlarda ileri sürülebileceğini, ne faturalarda ne de tahsilat makbuzlarında da herhangi bir itirazı kayıt bulunmadığını, davacının kur farkı nedeniyle bir zararının bulunmadığını, müvekkilinin herhangi bir borcunun olmadığını belirterek, davanın reddine, müvekkili yararına % 20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “… davalı vekili her ne kadar sözleşmede USD cinsinden ödeme yapılacağına ilişkin hiç bir ibarenin bulunmadığını ileri sürmüş ise de; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin “fiyat-ödeme” başlıklı 4. maddesinde 4.1 madde başlığı altında; “her siparişte tespit edilen fiyata karşılık gelecek fatura bedelinin ödeme şekli sipariş formunda belirtilecektir.” 4.2 madde başlığı altında ise; “üretilen ürünün miktarı (adet ve/ veya kg olarak) üreticinin düzenleyeceği fatura üzerinde belirtilecektir.” düzenlemelerine yer verilmiştir. 4 adet faturada da ürünün birim fiyatı ile birlikte mal/hizmet tutarı da USD cinsinden gösterilmiştir. Bu koşullar altında, davacı tarafından düzenlenen faturaların USD cinsinden olduğu görülmekle davacı tarafın kur farkı isteyebileceği kabul edilmiştir. Bankalarla yapılan yazışmalar sonucunda 20/07/2018 tarihli 686.103,12 TL bedelli çekin 20/07/2018 tarihinde bankaya ibraz edildiğinin bildirilmesi üzerine bu çekin ibraz tarihinde kur farkının 4.8159 olduğu belirlenmiştir. Bu çek için ibraz tarihindeki kur farkı üzerinden ödenmesi gereken tutar 142.466,23 USD olarak hesaplanmıştır. Yine 17/08/2018 tarihli 614.344,38 TL bedelli çekin 17/08/2018 tarihinde bankaya ibraz edildiğinin bildirilmesi üzerine bu çekin ibraz tarihinde kur farkının 6.0141 olduğu belirlenmiştir. Bu çek için ibraz tarihindeki kur farkı üzerinden ödenmesi gereken tutar ise 102.148,97 USD olarak hesaplanmıştır. Her iki miktarın toplamı 244.615,20 USD olup, 4 adet fatura için ödenen 319.033,96 USD’den bu miktar düşüldüğünde davacının isteyebileceği kur farkı alacağının 74.418,76 USD olduğu belirlenmiş ve belirlenen miktar davacı tarafın takibe konu ettiği asıl alacak miktarından düşük olduğundan istekle bağlı kalınarak davacı tarafın 71.270,83 USD kur farkı asıl alacağı yönünden davası haklı bulunmuş, davalının bu miktar borca itirazının iptaline karar vermek gerekmiştir.
Davalı temerrütü 05/10/2018 tarihinde oluştuğundan, davanın dayanağı olan icra takibi ise 03/10/2018 tarihinde yani davalı temerrüte düşmeden başlatılmış olduğundan, işlemiş faiz istenemeyeceği kanaatine ulaşılmış ve davacı tarafın işlemiş faize yönelik fazlaya ilişkin isteğinin reddine karar verilmiştir.
Alacak belirlenebilir nitelikte olduğundan davacı yararına asıl alacak miktarı üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesine, davacının takibinde haksız ve kötü niyetli olduğu ispat edilmediğinden ise reddedilen kısım yönünden davalı tarafın tazminat isteğinin reddine…” şeklindeki gerekçe ile davanın kısmen kabulü ile; İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün 2018/11708 sayılı dosyasında davalının 71.270,83 USD asıl alacağa itirazının iptaline, takibin takip talebinde istenen şartlarda ve bu miktar üzerinden devamına, davacı vekilinin fazlaya ilişkin isteğinin reddine, hükmolunan 71.270,83 USD asıl alacağın icra takip tarihindeki efektif satış kuru üzerinden TL karşılığı olan 431.102,99 TL’nin % 20’si olan 86.221,59 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, reddedilen kısım yönünden davalı vekilinin tazminat isteğinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında 15.02.2018 tarihinde “Fason Üretim Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşmenin 4. maddesinde fiyat ve ödeme başlığının düzenlendiğini, buna göre her siparişte tespit edilen fiyata karşılık gelecek fatura bedelinin ödeme şeklinin sipariş formunda belirtileceğinin düzenlendiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin hükümlerinde veya sipariş formunda vade farkı veya kur farkı talep edilebileceğine ilişkin hiçbir düzenleme bulunmadığı gibi fatura karşılığı bedele ilişkin çeklerin alınması sırasında davacının ihtirazı kaydı da bulunmadığını, icra takibine konu edilen faturanın taraflarca inkar edilmeyen 13.10.2018 tarihli sipariş formuna dayanılarak verilen ürünler ile ilgili olarak düzenlenen kur farkı faturası olduğunu, sipariş formunda incirlerin birim fiyatının USD olarak belirlendiği gibi toplam fiyatının da USD olarak gösterildiğini, ancak sipariş formunun ödeme koşulu başlığı altında alınan ürünlerin bedelinin fatura tarihinden itibaren 60 gün vadeli çek ile ödeneceğinin belirtildiğini, bu çeklerin USD üzerinden düzenleneceği veya kur ve vade farkının eklenerek düzenleneceğine dair bir bilgiye yer verilmediğini, davacının sipariş sözleşmesinde ürün değerini USD olarak belirlediğini, ancak faturada üreticinin ürün bedelinin USD olarak ödeneceğine dair hiçbir ibareye yer vermediğini, uyuşmazlığa konu faturalarda Fason üretim sözleşmesine uygun olarak açıklamalara yer verildiğini, malın değerinin USD olarak gösterilmiş olmasına rağmen 4 adet faturanın TL olarak belirtildiğini, sözleşme ve fatura içeriği gereği ödeme şekli ile ilgili sipariş formunun son bendine uygun olarak teslim edildiği anda borcun kapandığını gösteren kambiyo vasfındaki TL cinsinden çeklerin kabul edildiğini, günü gelince de inkar edilmediği gibi tahsil edildiğini, söz konusu çeklerin ihtirazı kayıt olmaksızın kabul edildiğini, faturada malın kıymetinin dolar olarak belinlendikten sonra ayrıca TL olarak belirlenmesinin nedeninin de taraflar arasındaki anlaşma gereğince borcun TL olarak ödeneceğini karine oluşturduğunu, basiretli bir tacirin USD olarak kararlaştırılan ödeme biçimini faturasında TL olarak göstermesinin beklenilemeyeceğini, ilk derece mahkemesinin tüm bu hususları hatalı değerlendirerek ve davacının 2018 yılındaki döviz kurlarındaki hareketlilikten sonuç çıkarmaya çalışmasına izin verilmiş olmasının TMK’nın 2. Maddesinde belirtilen iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, kur farkı talebinin kabulü için taraf iradelerinin açıkça sözleşme veya eklerine yansıtılmış olması gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalının yapmış olduğu istinaf başvurusunun haksız, hukuka ve hakkaniyete aykırı olması nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, müvekkili tarafından düzenlenen sipariş formunda 55.526,00 kg kuru incirin işlenerek davalıya teslimi ve kg başına birim fiyatın 6,60 dolar olup, toplamda 366.474,24 doların müvekkili şirkete ödenmesi konusunda mutabık kaldıklarını, sözleşme hükümlerine göre ödeme şeklinin dolar olarak taraflarca bu şekilde kararlaştırıldığını, bir uyuşmazlık bulunmadığını, teslim edilen ürünlerin davalı tarafça kabul edilmesi üzerine müvekkili şirket tarafından 11.04.2018 ve 27.04.2018 tarihlerinde USD üzerinden toplam 319.033,96 USD tutarında 4 adet fatura düzenlendiğini, davalı şirkete teslim edildiğini, davalının fatura içeriğine bir itirazda bulunmadığını, taraflar arasındaki anlaşmaya uygun olarak en fazla 60 gün vadeli dolar cinsinden çek vermesi gerekirken 20.07.2018 tarihli 686.103,12 tutarlı ve 17.08.2018 tarihli 614.344,38 TL tutarlı iki adet çekin müvekkili şirkete teslim edildiğini, davalı şirketin TL olarak verilen çekler nedeniyle kur farkından doğan bedeli ödeyeceklerini taahhüt etmesi üzerine müvekkili şirketin çekleri kabul ettiğini, davalının kendisine teslim edilen kuru incirleri yurt dışına dolar üzerinden satarak müvekkiline TL üzerinden ödeme yapmak suretiyle kur farkı alacağını kendi uhdesinde bulundurmayı amaçladığını, davalı şirketin TL üzerinden yapmış olduğu ödemenin müvekkili şirket tarafından ihtirazı kayıt koymaksızın kabul etmesi nedeniyle taraflar arasındaki anlaşmanın TL’ye döndüğünün kabulünün TMK’nın 2. maddesine aykırı olduğunu, Vergi Usul Kanunu’nun 215/2-a. Maddesi gereğince kayıt ve belgelerde Türk para biriminin kullanılması gerektiğini, belgelerin Türk parası karşılığı gösterilmek şartıyla yabancı para birimine göre düzenlenebileceğini, yurt dışındaki müşteriler adına düzenlenen belgelerde Türk parası karşılığının gösterilme şartının aranmadığı hükmüne yer verildiğini, yasal düzenlemeye göre temel kuralın faturaların Türk parası olarak düzenlenmesi olduğunu, müvekkili şirketin bu yasa maddesine istinaden davalı şirkete kesilen faturaların Türk parası karşılığı gösterilmek şartıyla yabancı para birimine göre düzenlendiğini, dolar cinsinden alacağın Türk parası karşılığına faturada yer verildiğini, davalının ödemenin TL üzerinden yapılacağı savunmasının bu nedenle yerinde olmadığını, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 24.10.2017 tarih 2017/1531 Esas, 2017/3590 Karar sayılı kararının da bu doğrultuda olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmeye göre satış bedelinin yabancı para cinsinden düzenlenmiş olması nedeniyle TL cinsinden çek düzenlenmesinin ödemenin TL’ye dönüştüğü anlamına gelmeyeceğini belirterek, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili istemi ile yapılan icra takibine itirazın iptali isteğine ilişkindir.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
Somut olaya gelince; taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu, davacı yüklenicinin bu sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirdiği, işin davalıya teslim edildiği konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, iş bedelinin USD olarak kararlaştırılıp kararlaştırılmadığı, davacı tarafından düzenlenen fatura karşılıklarının davalı tarafından çekler karşılığı ödenmiş olup olmadığı, bir başka anlatımla davacının kur farkı alacağının bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere; taraflar arasında 15.02.2018 tarihinde düzenlenen fason üretim sözleşmesinin 3. maddesinde tarafların hak ve yükümlülükleri belirlenmiş, “Fiyat-ödeme” başlıklı 4. maddesinin, 4.1. Bendinde ise; “her siparişte tespit edilen fiyata karşılık gelecek fatura bedelinin ödeme şekli sipariş formunda belirtilecektir.” 4.2. bendinde; “üretilen ürünün miktarı (adet ve/ veya kg olarak) üreticinin düzenleyeceği fatura üzerinde belirtilecektir.” düzenlemelerine yer verilmiştir. Sözleşmenin 4. maddesine uygun olarak 13.02.2018 tarihinde satın alma-sipariş formu düzenlenmiş, bu formda davalı şirket “sipariş veren”, davacı şirket ise “sipariş alan” olarak yer almış, sipariş formunda talep edilen ürünün 4 kalem halinde toplam tutarı, 366.474,24 USD ve 55.526 kg ürün ve ayrıca % 1 KDV olarak belirtilmiştir.
Davacı gönderilen ürünlerin kabulü üzerine davalı adına, 11.04.2018 tarih A-236149 numaralı 343.051,56 TL bedelli, 11.04.2018 tarih A-236150 numaralı 343.051,56 TL bedelli, 27.04.2018 tarih A-236151 numaralı 307.172,19 TL bedelli ve 27.04.2018 tarih A-236152 numaralı 307.172,19 TL bedelli 4 adet e-fatura düzenlenmiştir. Faturalarda ürünün birim fiyatının 6,2 USD olduğu belirtilmiş ve bunu yanısıra mal /hizmet tutarı da USD cinsinden ifade edilmiştir.
Davalı tarafça 26/04/2018 tarihli 000020 numaralı tahsilat makbuzu ile toplam 686.103,12 TL ve 08.05.2018 tarihli 000021 numaralı tahsilat makbuzu ile toplam 614.344,38 TL ödeme yapılmıştır. Bu ödemeler … A.Ş. Toptancı Çarşısı Şubesi’ne ait 0471592 numaralı ve 0470594 numaralı çeklerle yapılmıştır.
Davacı şirket, davalı şirkete Aydın 1. Noterliği’nden gönderdiği 18/09/2018 tarihli 21544 yevmiye numaralı ihtarname ile toplam 71.270,93 USD kur farkı alacağının USD üzerinden 8 gün içinde ödenmesini bildirmiş ve ihtarname ekinde 71.270,83 USD bedelli 17.08.2018 tarihli fatura örneğini göndermiştir. İhtarname davalıya 26.09.2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı ise bu ihtarnameye İzmir 27. Noterliği’nin 27.09.2018 tarihli 20609 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cevap vermiş, herhangi bir borcunun bulunmadığını bildirmiş, faturayı iade etmiştir.
Taralar arasındaki bu sözleşme kapsamında davacının kur farkı isteyebilmesi için taraflar arasındaki sözleşmede açık bir hüküm bulunması ya da asıl faturada açıkça döviz karşılığının yazılması gerekir. Nitekim taraflar arasında imzalanan sözleşmenin “fiyat-ödeme” başlıklı 4. maddesinin 4.1. madde başlığı altında; “her siparişte tespit edilen fiyata karşılık gelecek fatura bedelinin ödeme şekli sipariş formunda belirtilecektir.” 4.2. madde başlığı altında ise; “üretilen ürünün miktarı (adet ve/ veya kg olarak) üreticinin düzenleyeceği fatura üzerinde belirtilecektir.” düzenlemelerine yer verilmiş, 4 adet faturada da ürünün birim fiyatı ile birlikte mal/hizmet tutarı da USD cinsinden gösterilmiş olup, davacı tarafından düzenlenen faturaların USD cinsinden olduğu anlaşılmakla kur farkı isteyebileceği dairemizce de kabul edilmiştir.
Mahkemece, 20.07.2018 tarihli 686.103,12 TL bedelli çekin 20.07.2018 tarihinde bankaya ibraz edildiği, bu çekin ibraz tarihinde kur farkının 4.8159 olduğu, çekin ibraz tarihindeki kur farkı üzerinden ödenmesi gereken tutarın 142.466,23 USD olarak yine 17.08.2018 tarihli 614.344,38 TL bedelli çekin 17.08.2018 tarihinde bankaya ibraz edildiği, bu çekin ibraz tarihinde kur farkının 6.0141 olduğu, çekin ibraz tarihindeki kur farkı üzerinden ödenmesi gereken tutarın 102.148,97 USD olarak hesaplandığı, her iki miktarın toplamının 244.615,20 USD, 4 adet fatura için ödenmesi gereken 319.033,96 USD’den mahsubu ile davacının isteyebileceği kur farkı alacağının 74.418,76 USD olduğu belirlenmiştir.
Dairemizce de çeklerin tahsil edildiği tarih itibarıyla kur karşılığı üzerinden ödenen ve ödenmesi gereken miktarın denetimi yapılmış olup mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1. maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 29.448,65 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 7.363,00 TL harcın mahsubu ile kalan 22.085,65 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olan kararın dairemiz yazı işleri müdürlüğü tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere 29.04.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.