Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1614 E. 2022/1954 K. 11.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1614
KARAR NO : 2022/1954

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/778
KARAR NO : 2019/1247
DAVA TARİHİ : 03.07.2015
KARAR TARİHİ : 03.12.2019
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 11.11.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 17.11.2022

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03.12.2019 tarih ve 2015/778 Esas, 2019/1247 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 06.03.2014 sipariş ve teyit formuna göre eser sözleşmesi bulunduğunu, sözleşme kapsamında GMG belgesi düzenlenerek karşı tarafın onayına sunulduğunu, onayın verilmesi üzerine etapta 5.393,08 kg etiketin basımının gerçekleştirilerek, 16.04.2014, 17.04.2014 ve 22.04.2014 tarihli faturaların ürünler ile birlikte davalıya teslim edildiğini, davalının TTK’nın 21. Maddesi gereğince 8 günlük yasal süre içerisinde faturalara itiraz etmediği gibi iade de etmediğini, ilk siparişten sonra 08.05.2014 tarihinde 4 tona yakın ikinci siparişin verildiğini, GMG belgesinin onaylanmış ve ayıp ihbarında bulunulmamış olmasına rağmen basımdan bir ay sonra etiketlerin ayıplı olduğunun iddia edildiğini, ayıbın süresinde müvekkiline bildirilmediğini, teslim edilen sirapişler gereğince davalının 6 adet fatura karşılığı bedelden sorumlu olduğunu, Denizli 1. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından yapılan tespit sonucu 2014/38 Değ. İş sayılı dosyaya sunulan bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, müvekkilinin davalıdan olan alacağının tahsili için İzmir 12. İcra Müdürlüğü’nün 2014/13749 Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının itirazı ile takibin durduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamına, % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, yetki itirazında bulunarak Denizli Asliye Ticaret Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili olduğunu, esas yönünden ise GMG belgesinin kanuni bir düzenleme olmayıp davalıya kontrol ve muayene yükümlülüğü vermediğini, ürünler ile birlikte faturaların gönderilmesi ve faturaya itiraz edilmemesinin ayıplı olarak gönderilen ürünler sebebiyle faturalara itibar edilmesinin talep edilemeyeceğini, barkotlardaki hatanın gizli ayıp olduğunu, 12.05.2014 tarihinde ayıp ihbarında bulunulduğunu, sevk irsaliyelerinde de belirli olduğu üzere ürünün 16.04.2014 tarihinden itibaren teslim edilmeye başlandığını, … marketten alınan yüklü siparişin paketleme işleminin yapılarak 2014 yılının mayıs ayı başlarında teslim edildiğini, … yetkililerinin araması üzerine barkodun “… ayçekirdek” ibaresi yerine ” … Kabak Çekirdeği” okuduğunun saptandığını, ortaya çıkan ayıbın GMG belgesinde gözle görülebilir nitelikte bulunmadığını, davacının sorumluluğunun devam ettiğini, ürünlerdeki hatanın … yetkililerinin uyarısı ile anlaşılması üzerine müvekkili tarafından harici etiketleme ile sorunun çözümlendiğini, sevkedilenler dışında paketlenmeyi bekleyen 532733 paket bulunduğunu, mahkeme aracılığı ile yapılan tespit ve düzenlenen bilirkişi raporu ile ayıbın belirlenerek zararın hesaplandığını, müvekkilinin 23.05.2014 tarihinde gönderdiği ihtarname ile seçim hakkını kullanarak sözleşmeden döndüğünü, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “…davacı ile davalı arasında sipariş teyit formuna göre eser sözleşmesi kapsamında davalı için etiket basım işi yapıldığı, bu sebeple oluşan alacağın tahsilinin talep edildiği, alınan bilirkişi raporlarına göre sözleşme kapsamında basılacak etiketler için davalıdan (GMG onayı) onay alınmış olduğu, onay doğrultusunda etiket basımlarının yapıldığı, barkot okunamamasının tamamen davalının bildiriminden kaynaklandığı, etiket kodlamasında oluşan hatanın davalının onayından kaynaklandığı, davacıdan kaynaklanan hatanın bulunmadığı, bu sebeple etiketlerin hatalı olduğu iddiasının yerinde olmadığı, sözleşme kapsamında basılan etiketlerin ücretinden davalının sorumlu olduğu anlaşıldığından;
Davanın kabulü ile davalının İzmir 12. İcra Müdürlüğünün 2014/13749 E sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 72.880,49-TL asıl alacak üzerinden ve icra takip tarihinden itibaren asıl alacağa avans faizi uygulanmak suretiyle devamına, hüküm altına alınan itirazlı alacak likit vasıflı olduğundan icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” şeklindeki gerekçe ile davanın kabulü ile; davalının İzmir 12. İcra Müdürlüğünün 2014/13749 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 72.880,49 TL asıl alacak üzerinden ve icra takip tarihinden itibaren asıl alacağa avans faizi uygulanmak suretiyle devamına, hüküm altına alınan itirazlı alacak üzerinden takdir olunan % 20 (14.576,00 TL) icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece hükme esas alınan bilirkişiler kurulunun 17.01.2017 tarihli kök, 11.02.2019 tarihli ek rapora rağmen mahkemece yeniden aldırılan 09.09.2019 tarihli son bilirkişi raporuna itibar etmeyerek kök ve ek raporlara istinaden hüküm kurmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, son raporun hükme esas alınması gerektiğini, mahkemece 17.01.2017 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak; “…GMG belgesinde yer alan barkod ile basılan numunelerde yer alan barkodların aynı olduğunun saptandığını, basılan ürünlerin davalı iş sahibi firmanın kontrolünden geçirilerek üretildiği, davalı iş sahibi firmanın “gizli ayıp” iddiasının bu nedenle kabul edilemeyeceğini, davacı firmanın GMG belgelerini onaylatıp baskı işlemlerine geçtiğini, firmanın uyuşmazlık konusunda kusurlu olmadığını…” kabul ederek davanın kabulüne karar verildiğini, oysa kök rapora süresi içerisinde yapılan itiraz dilekçesinde; “…davalının eğer GMG belgelerinde bir kontrol ve muayene yükümlülüğü var ise selefonların üzerinde ki rakamlar ile sınırlı olduğu, davacı firma tarafından gönderilen GMG belgesinde barkod üzerinde ki rakamlar da bir yanlışlık olmadığı, selefonlarda ki asıl problemin barkod numaralarında değil o barkodlara ait olan çizgilerden kaynaklandığı, davalı firmanın bu barkod üzerindeki çizgileri göz muayenesi ile anlayacak durumda olmadığı, ayrıca davalıya ait ticari defter ve kayıtlar da hiçbir inceleme yapılmadan hazırlanan raporun hükme esas olamayacağı…” belirtilerek yeni bir bilirkişiden rapor alınmasının talep edildiğini, mahkemece ek rapor için dosyanın bilirkişi kuruluna gönderildiğini, heyet tarafından yaklaşık iki yıl ek raporun düzenlenemediğini ve ek rapor adı altında verilen 11.02.2019 tarihli raporda da hiçbir itiraz değerlendirmeden kök rapordaki tüm tespitlere atıf yapıldığını, mahkemece yapılan itiraza rağmen KGK Bağımsız Denetçi S.M.M.M … tarafından davalının ticari defter ve kayıtları ile diğer tüm deliller nazara alınmak sureti ile tanzim ettirilen 09.09.2019 tarihli bilirkişi raporun da ise sonuç olarak ; “Tarafların ticari defter ve kayıtlarının birbirini doğruladığını, dosyaya delil olarak ibraz ettiğimiz tespit dosyasında ki ayıp nedeni ile tespit edilen 23.185,87 TL zarar ve kullanılmamış 43.263,80 TL’lik ambalaj bedelinin takip konusu 72.880,49 TL alacaktan mahsubundan sonra davacının 6.430,82 TL alacaklı olduğunu, davacının 215 adet 3.959,80 kilo 43.263,80 TL’lik malı davacıya teslim gerektiğini” tespit etmek sureti ile ilk alınan kök ve ek rapordan çok daha hukuki ve hakkaniyete uygun bir rapor düzenlendiğini, selefonların üzerinde ki barkod çizgilerinde bulunan gizli ayıbın fark edilmesi üzerine aynı gün ayıp ihbar bildirimini içerir Denizli 3. Noterliği’nin 23.05.2014 tarih ve 14405 yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edilerek davacıya tebliğ edildiğini, söz konusu ihtarname ile sözleşmeden dönülerek kullanılmayan hatalı çizgiler içeren selefonların teslim alınması yönünde bildirim de yapılarak davacının temerrüde düşürüldüğünü, yine Denizli 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/38 D. İş sayılı tespit dosyası ile de malların ayıplı olduğunun alanında uzman olana bilgisayar mühendisi tarafından yerinde keşif ile tespit edilmiş olduğunu, davacı yanın bu tespit raporuna itiraz etmediğini, mahkemece dava konusu emtialar üzerinde keşif yapılmadığını, selefonların üzerinde bulunan çizgilerdeki hatanın ayıp niteliği taşıyıp taşımadığının alanında uzman bir bilirkişi tarafından değerlendirilmediğini, selefonların üzerinde yer alan barkoda ait çizgilerin hatalı olup olmadığının ve bunun ayıp kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğinin matbaacı bir bilirkişi tarafından değil sektörü iyi bilen bir bilgisayar mühendisi tarafından değerlendirilmesi gerektiğini, bu nedenle bilgisayar mühendisi bilirkişi raporu doğrultusunda düzenlenen 2. Raporun hükme esas olarak kabul edilmesi gereken rapor olduğunu, yüklenici davacı şirketin sözleşme gereğince yapmayı taahhüt ettiği selefonlara ilişkin davalı şirkete göndermiş olduğu örneklerin davalı şirket yetkilileri tarafından görsel ve teknik açıdan incelendiğini, özellikle ihtilafa konu barkotların davalı şirket yetkilileri tarafından incelendiğinde barkot üzerindeki numaraların doğru olduğunun teyit edildiğini, ancak ürünler üzerindeki barkotlarda yer alan numaralar doğru olmasına rağmen davacı şirketin barkot üzerinde yer alan çizgileri hatalı olarak yerleştirdiğini, davalı yanın, almış olduğu yüklü miktarda siparişleri yetiştirmek için bir yandan firmalar tarafından hatalı olduğu için geri gönderilen selefonları etiketleme yöntemi ile düzelttiğini, diğer yandan da yeni siparişlerin selefonlarını etiketleyerek sipariş aldığı firmaları mağdur etmemeye çalıştığını, davacı şirketin bu durumu bilmesine ve davalı müvekkilinin tüm uyarılarına rağmen basiretli ve dürüst bir tacir gibi özen ve dikkat yükümlülüğünden kaynaklanan hataları gidermek yerine açmış olduğu dava ile tüm kusurun davalı şirkete ait olduğunu iddia ederek haksız çıkar elde etme yolunu seçmiş olup TMK’nın 2. Maddesinde yer alan dürüstlük kuralına açıkça aykırı davrandığını, mahkemece sözlü yargılama ihtaratı yapılmadan hüküm kurulmasının usule aykırı olduğunu, mahkemenin usulen tüm taraflara sözlü yargılama aşamasına geçildiğinin ihtar etmesi, sözlü yargılama aşamasında taraflara esasa ilişkin olarak son beyanlarını veya savunmalarını sunabilme fırsatı vermesi gerektiğini, mahkemece ilamsız takibe ve davaya konu hukuki ilişki yargılamaya muhtaç bir ilişki olduğu halde icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.02.2010 tarih ve 2010/13-26 Esas, 2010/73 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere tek taraflı olarak yaptırılan tespit sonucu düzenlenen ve itiraza uğrayan bilirkişi raporunun delil olarak kabulüne imkan bulunmadığını, bu nedenle taraflarınca da itiraz edilen Denizli 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/38 D. İş sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporuna değer verilemeyeceğini, dosyada hukukçu, muhasebeci ve teknik bilirkişi tarafından düzenlenen raporda gizli ayıp iddiasının kabulüne olanak bulunmadığı, zarar görenin kendi davranışı ile zarar neden olması halinde bu zararın başkasına yükletemeyeceğinin belirtildiğini, müvekkilinin davalı şirketten 72.880,49 TL alacaklı bulunduğunu, mutabakat metbu ile de bunun teyit edildiğini, müvekkilinin taraflar arasındaki sözleşme gereğince ve davalının GMG belgesinin muayene ve kontrol ederek onay vermesi sonucunda ilk etapta 5.393,08 kg basıldığını, düzenlenen üç adet faturaya süresi içerisinde itiraz edilmediğini, ürünün tesliminden sonra 08.05.2014 tarihinde 4 tona yakın sipariş verilmiş olmasına rağmen 12.05.2014 tarihinde ayıp ihbarında bulunulduğunu, basılan ürünlerde GMG belgesindeki barkod çizgilerinin yer aldığını, davalının barkod okuyucu ile bunu kantrol etme olanağı varken kendi kusuru ile GMG belgesine onay verdiğini, TBK’nın 476. maddesi gereğince ayıplı imalata neden olan iş sahibinin yasadan kaynaklanan haklarını kullanamayacağını, 15.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7101 sayılı kanunun 61. maddesi gereğince değeri 100.000,00 TL’yi geçmeyen davaların basit yargılama usulüne tabi olduğundan, HMK’nın 321/1. maddesi gereğince tahkikatın tamamlanmasından sonra taraflara beyanda bulunmaları için ayrıca süre verilmesinin gerekmeyeceğini belirterek davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili istemi ile yapılan icra takibine itirazın iptali isteğine ilişkindir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf edilmiştir.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
Faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1978/11-1147).
Somut olaya gelince; taraflar arasında 06.03.2014 tarihinde düzenlenen “Esnek Ambalaj Sipariş ve Teyid Formu” ile eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu, ilk etapta üretilen malların ve düzenlenen üç adet faturanın davalı tarafa tesliminden sonra davalı tarafça ikinci parti ürün siparişinin 08.05.2014 tarihinde verildiği, ancak teslim edilen ürün barkodunun siparişi verilen “… Ayçekirdeği” yerine “… Kabak Çekirdeği” okuması nedeniyle ürün bedelinin ödenmemesi üzerine, davacı yüklenici tarafından altı adet fatura karşılığı toplam 72.880,49 TL asıl alacak ve 2.390,17 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 75.270,66 TL alacağın tahsili istemi ile icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin davalıya 20.10.2014 tarihinde tebliği edildiği, davalı tarafça yasal 7 günlük süre içerisinde olmak üzere 27.10.2014 tarihinde itiraz edildiği, davacı vekili tarafından İİK’nin 67. Maddesi gereğince itirazın iptali istemi ile yasal bir yıllık süre içerisinde eldeki davanın açıldığı sabittir.
Takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı itirazında bulunulmuş ise de; her iki taraf tacir olup, 06.03.2014 tarihli belgede, çıkacak uyuşmazlıklarda İzmir mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olduğu konusunda yetki sözleşmesi yapılmış olup, HMK’nın 17.maddesi gereğince yapılan yetki sözleşmesi geçerli olduğundan, icra takibinin yetkili icra dairesinde yapıldığı ve mahkemenin de bu nedenle davaya bakmakla yetkili olması nedeniyle bu yöne ilişkin itiraz yerinde görülmemiştir.
Mahkemece dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 17.01.2017 tarihli bilirkişi heyeti raporuna değer verilerek, GMG belgesinde yer alan barkod ile basılan numunelerde yer alan barkod numaralarının aynı olduğu, basılan ürünlerin davalı iş sahibinin kontrol ve muayenesinden geçirilerek basılmış olması nedeniyle yüklenicinin kusurlu olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak; eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içeren bir iş görme akdîdir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise teslim edilen eserin bedelini ödemektir. Eser yüklenicinin sermayesi, sanat ve becerisini kullanarak gerçekleştirdiği sonuçtur. İş sahibi ısmarladığı eserin belli nitelikler taşımasını, amacını karşılamasını arzu eder. Şayet ısmarlanan eser iş sahibinin beklentisini karşılamıyorsa sözleşmenin yararlar dengesi iş sahibi aleyhine bozulur. Bu bakımdan eser, fen ve sanat kurallarına uygun ve iş sahibinin amacını karşılar nitelikte imâl edilmelidir. Aksi halde eser ayıplıdır ve yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluğu ortaya çıkar. Bir tanımlama yapmak gerekirse; yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluk borcu, yüklenicinin eseri teslim borcunun tamamlayıcısı olarak, meydana getirdiği eserde ortaya çıkan ayıp ve eksiklikleri üstlenme borcudur. Bu gibi durumlarda eserde dürüstlük kuralları gereğince bulunması gereken niteliklerin yokluğu söz konusudur.
Eldeki davda da, 06.03.2014 tarihli sözleşmede ürünün barkod numarası belirtilmemiş olmakla birlikte ürün ismi “… Ayçekirdeği Ambalajı” olarak tanımlanmıştır. Davacı tarafından GMG belgesi olarak adlandırılan ve basılacak ürünün basıma hazır örneğinin davalı iş sahibine gönderilerek onayının alındığı da tarafların kabulündedir. Ancak her ne kadar bu örnek davalı iş sahibi tarafından kontrol edilmiş ise de barkodun doğru olup olmadığının davalı tarafından kontrol edilmemiş olması, davacı yüklenicinin yüklendiği eseri, sözleşme ile belirlenen amaca uygun olarak üretme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Bir başka anlatımla davacı yüklenicinin, barkod okuyucu ile aynı kontrolü yaparak basım için hazırladığı GMG belgesine esas örnekteki barkodun “… Ayçekirdeği” şeklinde okunup okunmadığını kontrol ederek doğru şekilde basımını gerçekleştirmek konusundaki özen yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
Belirtilen nedenle mahkemece, dava konusu ürün üzerinde de inceleme yapılmak suretiyle konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyetinden önceki raporlardaki çelişkili hususları da giderecek şekilde rapor alınarak, ayıbın niteliğine göre TBK’nın 475. maddesi kapsamında davacının talep edebileceği iş bedelinin belirlenerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması dairemizce doğru görülmemiştir.
Kabule göre; itirazın iptâli davalarında borçlunun icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulabilmesi için İİK’nın 67/II. maddesi gereğince borçlunun itirazında haksız ve alacağın likit olması gerekir.
Somut olayda, alacağın varlığı yapılan yargılama ile belirlenebileceğinden, bu nedenle alacak likit olmadığından icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesinde de; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde, HMK’nın 353/(1)-a bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03.12.2019 tarih ve 2015/778 Esas, 2019/1247 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davalı vekili tarafından yatırılan 1.239,13 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davalıya iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere 11.11.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.