Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1594 E. 2022/1919 K. 07.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1594
KARAR NO : 2022/1919

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/640
KARAR NO : 2019/1298
DAVA TARİHİ : 25.05.2018
KARAR TARİHİ: 24.12.2019
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07.11.2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 07.11.2022

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24.12.2019 tarih 2018/640 E – 2019/1298 K sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında yapılan anlaşma uyarınca müvekkilinin davalı şirkete “sıcaklık takip sistemi ile sunucu yazılımı” hizmetlerini sunduğunu, yapılan hizmete karşılık 12.01.2017 tarihli 4844 numaralı faturanın düzenlendiğini, faturanın ticari defterlere işlendiğini, sunulan hizmete karşılık aradan bir yıldan fazla zaman geçmesine rağmen ödeme yapılmadığından icra takibi başlatılsa da takibin davalının haksız itirazı ile durdurulduğunu, davalının itiraz dilekçesinde faturaya konu sıcaklık takip sistemi sunucu yazılımı ile ilgili işlemden vazgeçtiğini, bunun üzerine de yaklaşık 1 yıl 2 ay sonra iade faturası kestiğini belirttiğini, müvekkilinin gerekli yazılım hizmetini verdiğini ileri sürerek, takibe itirazın iptaline ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, 2017 yılının başlarında müvekkilinin davacıdan kendi üretimi olan cihazlarla kullanılmak üzere bir “sıcaklık takip programı” satın aldığını, söz konusu programın müvekkilinin cihazları ile satıldığı taktirde müvekkilinin de davacıya cihaz bedelini ödeyeceğini, taraflar daha önce de bu şekilde çalıştıklarından aralarında şifahi bir anlaşma yapıldığını, ancak bu süre zarfında müvekkiline ait olan ve davacıdan alınan programla birlikte satılacak olan cihazlar satılmadığı gibi davacı tarafından söz konusu sıcaklık takip programının kullanımı için sunucu hizmeti ve yazılımının da sağlanmadığını, 28.02.2018 tarihinde davacının müvekkiline mesaj yolu ile şirketini kapatacağını, evraklarını muhasebeye vereceğini bildirdiğini ve programın satılmadığını da bildiğinden iade faturası kesilmesi talebini ilettiğini, bunun üzerine müvekkili tarafından davacıya 01.03.2018 tarihli iade faturasının kesildiğini, ancak buna rağmen davacının kötüniyetle takip başlattığını, davacı tarafından bir yazılım hizmeti sunulmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında icra takibine dayanak faturanın düzenlendiği ticari defter kayıtlarının usul ve yasaya uygun olup birbiri ile uyumlu olduğu, iade faturası düzenlenmesinin sözlü anlaşmaya dayandığı hususunun davalı tarafından ispatı gerektiği, bu hususta herhangi bir ispat delilinin bulunmadığı, fatura tanzim tarihi ve avans faiz oranının %9,75 olduğu, faizin başlangıç tarihi 12.01.2017, bitiş tarihi 19.03.2018 olup 431 gün için talep edildiği ve talep edilen faiz oranının yasal oranlar içinde olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile İzmir 10. İcra Dairesi’nin 2018/3768 Esas sayılı dosyasına vaki itirazın iptali ile takibin 22.420,00 TL asıl alacak, 2.581,22 TL faiz olmak üzere toplam 25.001,22 TL üzerinden devamına, asıl alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tarafların daha önce de şifahen anlaşıp davacının yazılım programlarının müvekkilinin cihazları ile birlikte satıldığı taktirde bedelinin davacıya ödeneceği şeklinde ticaret yaptıklarını, müvekkiline ait olan ve davacıdan alınan programla birlikte satılacak olan cihazlar satılmadığı gibi davacı tarafından söz konusu sıcaklık takip programının kullanımı için sunucu hizmeti ve yazılımının da sağlanmadığını, 28.02.2018 tarihinde davacının müvekkiline mesaj yolu ile şirketini kapatacağını, evraklarını muhasebeye vereceğini bildirdiğini ve programın satılmadığını da bildiğinden iade faturası kesilmesi talebini ilettiğini, bu talebe ilişkin ekran görüntüsünü cevap dilekçesi ekinde dosyaya sunduklarını, bunun üzerine iade faturasının düzenlendiğini, bilirkişi raporlarında iade faturası kesilmesi talebinin davacı yandan geldiği hususunun hiç gözetilmediğini, sadece evrak ve belge üzerinden inceleme yapıldığını istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalının 2017 yılı başlarında müvekkilinden takip programı satın aldığını kabul ettiğini, müvekkilinin bu ticari ilişki gereği yazılım programını sattığını, takibe konu faturanın kesildiğini, ticari defterlere kaydolduğunu, iddia olunan mesaj yazışmalarının, sözlü anlaşmaların taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını savunarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın, İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali isteğine ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; karara karşı davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasındaki ilişki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.

6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Somut olayda; taraflar arasında “sıcaklık takip sistemi ile sunucu yazılımı hizmetleri”nin sağlanması konusunda sözlü eser ilişkisi kurulduğu, bu eser ilişkisi kapsamında iş sahibi tarafından eserin teslim edildiği ve herhangi bir bedel ödenmediği hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Davalı iş sahibi aralarındaki şifahi anlaşma gereğince kendi cihazlarının satılması halinde yazılımın kullanılacağı ve bu taktirde bedelin ödeneceğini kararlaştırdıklarını ileri sürse de bu husus davalı iş sahibi tarafından ispatlanamamıştır. Davalı iş sahibi tarafından eserin ayıplı teslim edildiği iddiasında da bulunulmamıştır. Yüklenici tarafından faturanın iadesinin talep edildiği kabul edilse bile bu durumun aralarındaki eser ilişkisinin ortadan kalktığı anlamına gelmeyeceği, eserin iş sahibine teslim edildiği gerçeğini değiştirmeyeceği açıktır.
O halde; mahkemece, sözleşme konusu eserin teslim edildiği ve yüklenicinin bedeli hak ettiği kabul edilerek yazılı gerekçe ile itirazın iptaline karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
İtirazın iptâli davalarında borçlunun icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulabilmesi için İİK’nın 67/II. maddesi gereğince borçlunun itirazında haksız ve alacağın likit olması gerekir. Somut olayda, alacağın varlığı yapılan yargılama ile belirlenebileceğinden, bu nedenle alacak likit olmadığından icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değilse de bu husus davalı vekili tarafından istinaf edilmediğinden dairemizce sadece eleştirilmekle yetinilmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 1.707,83 TL’den peşin alınan 427,00 TL’nin mahsubu ile kalan 1.280,83 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 07.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.