Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1575 E. 2022/2343 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1575
KARAR NO : 2022/2343

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/169
KARAR NO : 2019/724
DAVA TARİHİ : 09.02.2018
KARAR TARİHİ : 13.06.2019
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 29.12.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29.12.2022
İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.06.2019 tarih ve 2018/169 Esas, 2019/724 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili şirketin, her türlü sektör için cam takviyeli polyester poliüretan. ABS. PVC vb. Plastik ürünleri üretmek için model ve kalıp tasarımı yapan bir firma olduğunu, davalı şirketin talebi üzerine kalıp üretip teslim ettiğini, yaptığı iş nedeniyle davalı şirkete 22.07.2014 tarihli 243389 nolu 53.100,00 TL bedelli fatura düzenlediğini, faturanın davalı tarafından kabul edildiğini, faturaya karşılık davalı tarafından peşin olarak 14.04.2014 tarihinde 10.000,00 TL nakit ödeme yapıldığını, davalı şirket tarafından talebi üzerine yaptırılan bir kısım işler karşılığında düzenlenen faturalarında davalı şirket borcundan mahsup edildiğini, davalı şirket fatura bakiyesinden dolayı müvekkili şirkete 33.866,50 TL borçlu olduğunu, bu hususun 31.12.2016 ve 30.06.2017 tarihinde yapılan karşılıklı mutabakatlarla davalı şirketçe kabul edildiğini, davalı şirketin 2015 yılı sonundan itibaren müvekkili şirketin tüm nakit ödeme ve iş karşılığı ödeme taleplerini geri çevirdiğini ileri sürerek 33.866,50 TL alacağın dava tarihinden itibaren reeskont avans faiz oranı üzerinden işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, şirket adresinin Bursa olduğunu, genel yetki kuralı çerçevesinde görülmekte olan davalarda davalı şirketin sicilde kayıtlı adresinin bulunduğu mahkemenin genel yetkili olduğunu, bu nedenle davanın mahkemence yetkisizlik kararı verilerek dosyanın görevli ve yetkili Bursa Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiğini, dava dosyasına konu alacağın 22.07.2014 yılında yapılan ticari alışverişten kaynaklandığını, söz konusu alacağın zaman aşımına uğradığını, davacı tarafından şirketlerine sipariş sonucu gönderilen kalıplar hatalı olup, hiçbir şekilde kullanılamadığını, uğranılan zarar nedeniyle de ödeme yapılmadığını, davacınında kalıpların hatalı olduğunu kabul ederek faturada indirim yaptığını, gönderilen kalıplar sonrasında önce 11.07.2014 tarihli 76.700,00 TL’lik fatura düzenlendiğini, gönderilen kalıpların hatalı olduğu davacıya aktarıldığında davacının da hatalı kalıpları kabul ederek ilk aşamada fatura bedelinde indirim yaparak faturayı değiştirdiğini, dava konusu 22.07.2014 tarihli 53.100,00 TL bedelli faturayı kendilerine gönderdiğini savunarak davacı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın esastan reddine karar verilmesin istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “davacı tarafından, davalıya teslim edilmesi gereken kalıpların hatalı olduğu, bilirkişi raporu ve keşifle tespit edilmiş, tanık anlatımlarıyla ürünlerin hatalı olduğu ve geç teslim edildiği belirtilmiş, Bursa’da dinlenen davalı tanığı da kalıpların düzeltilemeyeceği, üzerindeki oynamalarla düzeltilmelerin yapılamadığı ve davalının bu nedenle Adana’daki teslim etmesi gerekilen firmaya ürünlerin teslim edilmemesinden dolayı mağduriyet yaşadığı da anlaşılmış olmakla, davanın reddine” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; her türlü sektör için cam takviyeli polyester, poliüretan, ABS, PVC vb. plastik ürünleri üretmek için model ve kalıp tasarımı yapan müvekkili şirketin davalı şirketin talebi üzerine kalıp ürettiğini ve üretilen bu kalıbı davalı şirkete teslim ettiğini, yapılan imalat nedeniyle de 11.07.2014 tarih ve A-24387 seri numaralı KDV dahil 76.700,00 TL bedelli fatura düzenlenip davalıya teslim edildiğini ancak bu faturanın davalı şirket tarafından 18.07.2014 tarihli yazı ekinde iade edildiğini, iade yazısında kalıpların tesliminde gecikme yaşandığı, kalıplarda hatalar bulunduğu ve bu şekilde zarara uğradıkları belirtilmek suretiyle 40.000,00 TL olarak faturanın düzeltilmesinin istendiğini, bunun üzerine yapılan karşılıklı görüşmeler sonucunda bu kez 22.07.2014 tarih ve A-24389 seri numaralı KDV dahil 53.100,00 TL bedelli fatura düzenlenerek davalı şirkete teslim edildiğini ve bu faturanın davalı şirket tarafından kabul edildiğini, davalı şirket tarafından yapılan 10.000,00 TL nakit ödeme ile davalı şirketin davacı lehine yapmış olduğu bir kısım işler nedeniyle davalı şirketin alacaklı olduğu bedeller mahsup edilerek netice itibariyle davalı şirketin bakiye 33.866,50 TL borcunun kaldığını, bu hususta 19.04.2018 tarihli mutabakat yazısı hazırlandığını ancak davalının bakiye borcunu ödememesi üzerine eldeki davanın açıldığını, davalının kanunun kendisine tanıdığı seçimlik haklardan imal edilen malı alıkoyup bedelinde indirim talep etme hakkını kullandığını, bu hususun hem davacı hem de davalı şirketin uyuşmazlık dönemini kapsar şekilde defter ve kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde ortaya çıktığını ancak mahkemenin bu yasal düzenlemeleri dikkate almadan hüküm kurduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap vermemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir.
TBK’nun 470. maddesinde; “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.”
TBK’nun 474/1. maddesinde;” İşsahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır.”
TBK’nun 475. maddesinde;” Eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hâllerde işsahibi, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1. Eser işsahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme.
2. Eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme.
3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme.”
TBK’nun 477. maddesinde;”Eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder.
İşsahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır.
Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa işsahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır; bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır.
TBK’nun 479. maddesinde;” İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.
Eserin parça parça teslim edilmesi kararlaştırılmış ve bedel parçalara göre belirlenmişse, her parçanın bedeli onun teslimi anında muaccel olur.”
TBK’nun 480. maddesinde;”Bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana getirmekle yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez.Ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar,taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse yüklenici,hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.”
TBK’nun 481. maddesinde;”Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.”
Hükümleri düzenlenmiştir.
Somut olayda; davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.
Eser sözleşmesi yazılı olarak yapılabileceği gibi sözlü eser sözleşmesi yapılması da mümkündür.
Taraflar arasında ambulans araçlarının sağ ve sol bölümleri ile tavan kısmının döşemelerinin yapılmasına ilişkin kalıpların imalatına dair sözlü eser sözleşmesi kurulduğu anlaşılmaktadır.
Davacı yüklenici tarafından davalı işverenin istekleri doğrultusunda; üretilen kalıpların davalı iş sahibine gecikmeli olarak teslim edildiği, kalıplar teslim edildikten sonra davalı iş sahibi tarafından bu kalıplar kullanılmak suretiyle yapılan üretimlerde elde edilen malzemelerin ambulans araçlarının yan ve tavan kısmına montaj aşamasında uyumlu olmayıp ayıplı olmaları nedeniyle montajlarının yapılamadığı, bu itibarla davacı yüklenici tarafından üretilmiş olan kalıpların ayıplı olduğu her iki tarafın da kabulündedir.
Davacı yüklenici, üretimini yaptığı kalıpların ayıplı olduğunu kabul ederek bu imalata ilişkin ilk düzenlediği 11.07.2014 tarih ve 76.700,00 TL’lik fatura bedelinden indirim yapmak suretiyle ayıplı imalat miktarı dikkate alınarak bu kez 22.07.2014 tarihli 53.100,00 TL bedelli faturayı düzenleyerek davalı iş sahibine gönderdiğini, davalı tarafın da bu ikinci faturayı kabul ettiğini ve daha sonra davalı iş sahibince kendisinden istenen başka işlere ilişkin imalatlar nedeniyle düzenlenen fatura bedelleri düşüldükten sonra bakiye 33.866,50 TL miktarın ödenmediğini iddia etmektedir.
Davalı iş sahibi ise; davacı tarafından gönderilen kalıpların imalat bedeli olan 11.07.2014 tarihli 76.700,00 TL’lik fatura düzenlendiğini, gönderilen kalıpların ayıplı çıkması nedeniyle durumun davacı yükleniciye bildirildiğini, yüklenicinin de ayıplı imalat olduğunu kabul ettiğini, davacı tarafın fatura bedelinden indirim yaparak davaya konu 22.07.2014 tarih ve 53.100,00 TL’lik faturayı taraflarına gönderdiğini, davacı yüklenicinin taraflarına verdikleri zararı giderebilmek adına kendilerine iş vereceklerini bildirmeleri üzerine şirketlerince kalıpların iade yolunun seçilmediğini ve davacı ile ticari ilişkinin devam ettirildiğini, davacı taraf için bu kez kendilerinin bir kısım imalatlar yaparak bu imalat bedellerine dair fatura düzenlediklerini ancak yapılan bu işin dava konusu kalıpların fatura bedelinden düşülmesi karşılığında değil kalıpların ayıplı olması nedeniyle uğradıkları zarara ilişkin olduğunu, ancak davacının kendilerine iş vermeyi keserek kötüniyetli davranıp eldeki davayı açtığını savunmaktadır.
TBK’nın 475. maddesi gereğince eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hallerde, iş sahibi seçimlik haklardan birisini kullanabilir. Bu seçimlik haklar da yine aynı maddede, sözleşmeden dönme ve bedelin iadesini isteme, eseri alıkoyup bedelde indirim isteme, eserin ücretsiz onarılmasını isteme hakkı olarak sayılmıştır.
Mahkemece, hem davacının hem de davalının ticari defterlerine ilişkin muhasebeci bilirkişilerden alınan rapor içeriğine göre; yüklenici tarafından dava konusu kalıp imalatına ilişkin düzenlenmiş olan 22.07.2014 tarihli 53.100,00 TL bedelli faturanın her iki tarafın defterlerinde kayıtlı olduğu, yine her iki tarafın defter kayıtlarına göre davalı iş sahibi tarafından 14.04.2014 tarihinde 10.000,00 TL avans verildiği, davalı iş sahibi tarafından davacı yüklenici için yapılmış olan imalatlardan dolayı 03.07.2014 tarihinde 354,00 TL, 20.08.2014 tarihinde 2.832,00 TL, 02.10.2015 tarihinde 885,00 TL, 12.11.2015 tarihinde 5.162,50 TL faturalar düzenlendiği ve bu faturaların da her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, sonuç itibariyle her iki tarafın ticari defterlerine göre davalı iş sahibinin davacıya 33.866,50 TL borcu bulunduğu ve defterlerin birbirini doğruladığı anlaşılmaktadır.
Bu duruma göre; taraflar arasındaki sözlü eser sözleşmesi kapsamında davacı yüklenici tarafından üretilen kalıpların ayıplı olduğu her iki tarafın da kabulünde olup, davalı iş sahibinin de davaya cevap dilekçesinde kalıpların yükleniciye iadesi yoluna gitmeyip yüklenicinin imalat bedelinde indirim yapmasını kabul ettiği ve bu yönde düzenlenen 53.100,00 TL’lik faturayı kabul ederek ticari defterlerine işlediği, bu şekilde TBK’nun 475. maddesindeki seçimlik haklarından “Eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme” seçimlik hakkını kullandığı anlaşılmaktadır. Davalı iş sahibi her ne kadar kendisinin bu kez davacı için yaptığı imalatlar nedeniyle davacı adına düzenlediği faturalara ilişkin bedellerin 53.100,00 TL’lik fatura bedelinden düşülemeyeceğini, bu imalatların kalıpların ayıplı olmasından kaynaklı olarak uğradıkları zararların giderilmesine yönelik olduğunu iddia etmiş ise de; bu yöne ilişkin herhangi bir delil ve belge ibraz etmemiştir. Ayrıca, taraflar arasında imzalanmış olan 11.01.2017 ve 25.07.2017 tarihli mutabakat belgelerine göre taraflar arasındaki ticari ilişkiden dolayı kalan bakiye borcun 33.866,50 TL olduğunun taraflarca kabul edildiği ve bu belge altındaki imzanın da kendisine ait olmadığı yönünde davalının herhangi bir itirazının da bulunmadığı anlaşılmakla, davanın kabulü yönünde hüküm kurulması gerekirken yerel mahkemece davanın reddine dair karar verilmiş olması yerinde olmamıştır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, talebin ve istinaf sebeplerinin niteliğine göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, dairemizce yeniden hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.06.2019 tarih ve 2018/169 Esas, 2019/724 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve Dairemizce yeniden HÜKÜM KURULMASINA,
Davanın KABULÜNE,
33.866,50 TL’nin dava tarihi olan 09.02.2018 tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
Alınması gereken karar ve ilam harcı 2.313,42 TL olup, peşin alınan 578,36 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.735,06 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA, Davacı tarafından yatırılan 578,36 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvurma harcı, 139,50 tebligat gideri, 2.249,00 TL keşif ve bilirkişi ücreti, 35,00 TL tanık ücreti ve 172,98 TL … gideri olmak üzere toplam 2.632,38 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından artan kısmın HMK’nın 333. maddesi gereğince yatıran taraflara İADESİNE,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yatırılan 578,36 TL istinaf nispi karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya İADESİNE,
4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir KAYDINA,
5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 16,50 tebligat gideri, 25,00 TL … gideri ve 48,30 TL posta masrafı olmak üzere toplam 211,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-İstinaf aşamasında yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın ilk derece mahkemesince davacıya İADESİNE,
7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA,
8-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen TEBLİĞE ÇIKARILMASINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzer 29.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.