Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1556 E. 2022/1796 K. 21.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/1556
KARAR NO : 2022/1796
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/195
KARAR NO : 2019/1281
DAVA TARİHİ : 17.02.2016
KARAR TARİHİ : 12.12.2019
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 21.10.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 30.10.2022
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12.12.2019 tarih ve 2016/195 Esas, 2019/1281 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkilinin alacağının tahsili amacıyla Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’nün 2016/336 sayılı icra dosyası ile borçlu hakkında ilamsız icra takibi yapıldığını, borçlunun süresi içinde borca itiraz ederek takibi durdurduğunu, borçlunun itirazının haksız ve dayanaksız olduğunu, müvekkili ile davalı kooperatif arasında yıllardan beri süre gelen ticari ilişkinin mevcut olduğunu, müvekkilinin davalı kooperatife ait birçok işin yapımını üstlendiğini ve üstlendiği işleri eksiksiz teslim etmesine rağmen alacağının tamamını alamadığını ileri sürerek, haksız ve dayanaksız itirazın iptaline, takibin devamına, borçlunun %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.

CEVAP :
Davalı vekili, takip konusu alacağın, … Kooperatifi ile alacaklı yüklenici firma … Şti. adına … ile yapılan 06.06.2009 tarihli inşaat yapım sözleşmesinden kaynaklanan bir talep olduğunu, söz konusu sözleşmede kabası bitmiş olan inşaatların ince işlerinin tamamlanması konusunda alacaklı firma ile sözleşme ilişkisi kurulduğunu, bu işler karşılığı üyelik hakkını da devralmak suretiyle 4 adet villanın kendisine verileceği konusunda anlaşıldığını, işlerin bitim tarihi olarak 30.11.2010 tarihinde anlaşıldığını, alacağı kabul anlamına gelmemek üzere bir alacak iddiası olduğu bir an için kabul edilse dahi anlaşmadan kaynaklanan uyuşmazlıkta zamanaşımı süresinin eser sözleşmesinden doğduğu için 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, söz konusu alacak iddiasıyla icra takibinin Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’nce 2016/336 Esas sayılı dosya ile 25.01.2016 tarihinde takibe konulduğunu, alacağın 5 yıllık talep süresinin sona ermesinden sonra istendiği için zamanaşımına uğradığını, ayrıca davacının, Dikili Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/27 Değ. İş sayılı dosyası ile tespiti yapılan eksik işler bıraktığının 10.04.2014 tarihli bilirkişi raporunda belirlendiğini, eksik işler bedelinin 6.922,50 TL olarak tespit edildiğini, bu eksiklikleri tamamlamadığı gibi bedelini ödemekten imtina ettiğini, bunun dışında ince iş yapım sözleşmesi gereği kendisine üyelik hakları ile birlikte verilen dört adet villayı üçüncü kişilere sattığını, ancak sadece gayrimenkulleri satıp üyelik haklarını devretmediğini, taşınmazları yeni alan şahıslarında kooperatife üye olmadığını, sadece taşınmazları satın alanlardan birinin üyelik hakkını kooperatif başkanının çabaları sonucu devraldığını, ancak halen üç kişinin üyelik başvurusunun bulunmadığını, bu durumda satılan taşınmazlar ile ilgili olarak aidat alacağı yönünden…’in üyelik hakları ve borçlarının devam ettiğini, muavin defterlerinde bu süreç zarfındaki üyelik aidatlarının davacı alacağından mahsup edildiğini, bu durumun muhasebeleştirildiğini, bu nedenle zamanaşımına uğramamış bir alacağın olduğu bir an için kabul edilse dahi bu durumda eksik iş bedelleri ile bu iş için yapılan yargılama giderleri ve avukatlık ücreti ile üyelikten doğan aidat borçları konusunda takas-mahsup definde bulunmak suretiyle davacının herhangi bir alacak hakkının mevcut olmadığını, aksine bu meblağlar düşüldükten sonra üyelik aidat bedelleri konusunda kooperatifin alacaklı olduğunu ve bu konuda Dikili İcra Müdürlüğü’nün 2016/44 sayılı icra dosyası ile takibe geçildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile, davalı borçlu kooperatifin Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’nün 2016/336 Esas sayılı takip dosyasına konu, 6.922,50 TL asıl alacağa ilişkin itirazının iptali ile, asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faiz oranı uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, şartları bulunmadığından taraflar leh ve aleyhlerine icra inkar ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin davalı kooperatife yapmış olduğu işler sonrasında alacaklı hale geldiğini, tüm ihtar, ihbar ve istemlerine rağmen bakiye alacağı ödenmediği için davaya konu icra takibinin yapıldığını, bu takip aşamasında davalının da şirket temsilcisine ait olan aidat borçlarının tahsili için Dikili İcra Müdürlüğünün 2016/44 E. Sayılı dosyası ile icra takibine giriştiğini, ancak şirketin yapmış olduğu temlik ile bu dosyanın yersiz olduğunun icra dairesine bildirildiğini, ilk derece mahkemesi tarafından müvekkili şirketin hiçbir iradi kabulü olmadan davalı yanın kendi defter ve kayıtlarında tek taraflı yapmış olduğu, şirket temsilcisinin borçlarına karşılık mahsuplaşmayı doğru kabul etmesinin usule aykırı olduğunu, bu mahsuplaşmadan sonra arta kalan çok cüzi bir alacağa hükmettiğini, karara dayanak olan bilirkişi raporlarına itiraz edilmiş olduğunu, fakat hiçbir sonuç elde edilemediğini, müvekkilinin kabul ettiği mahsuplaşmanın dışında rızası olmamasına rağmen davalının kendiliğinden yaptığı mahsubu geçerli kabul etmenin hukuka uygun düşmediğini, davalının bu mahsuplaşma iş ve işlemlerini müvekkilinin kendisinden alacağını talep ettikten sonra yapmış olduğunu, takip/dava öncesinde bu mahsuplaşma işleminin müvekkiline hiçbir şekilde bildirilmediğini, davalının kendi kayıtlarında bile açıkça ikrar ettiği borcuna karşılık icra takibine haksız yere itiraz etmiş olduğunu, bunun sonunda ortaya çıkan alacağına inkar tazminatı uygulanmamasının doğru olmadığını belirterek, usul ve yasaya uygun olmayan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili istemi ile yapılan icra takibine itirazın iptali isteğine ilişkindir.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
Faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1978/11-1147).
Somut olaya gelince; taraflar arasında 06.06.2009 tarihinde, “İnce İnşaat Yapım Sözleşmesi” başlığını taşıyan eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu sabittir. Davacı yüklenici bu sözleşme ile davalıya ait … ada … parselde bulunan toplam 30 dubleks villanın ince inşaat işlerini toplam 579.000,00 TL bedel karşılığı üstlenmiş olup, düzenlenen sözleşme götürü bedel bir sözleşmedir.
Davacı vekili müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirdiğini ancak bakiye alacağının ödenmediği gerekçesi ile 01.01.2013 tarihli faturaya dayalı olarak 27.079,58 TL asıl alacak ve 9.507,90 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 36.587,48 TL alacağın tahsili istemi ile başlattığı ilamsız icra takibine itirazın haksız olduğunu belirterek, yasal süresi içerisinde açtığı bu dava ile itirazın iptali ile, icra inkar tazminatının tahsili isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili davanın zamanaşımına uğradığını, Dikili Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/27 D. İş sayılı dosyası ile tespit edilen eksik işler bulunduğunu, eksik işlerin tamamlanmamış olduğu gibi 6.922,50 TL eksik iş bedelinin ödenmemiş olması nedeniyle davacının bedele hak kazanmadığını, davacının aidat borçlarının devam ettiğini, davacının alacağı bulunsa dahi eksik iş bedeli, bu iş yapılan yargılama giderleri, üyelikten doğan aidat borçları yönünden takas-mahsup def’inde bulunmak suretiyle her hangi bir alacağının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf edilmiştir.
Her ne kadar davacı vekili, özellikle davalı tarafça tek yanlı olarak takas-mahsup işlemi yapılamayacağını belirterek anılan kararı istinaf etmiş ise de; davalı vekili cevap dilekçesi ile takas-mahsup def’inde bulunmuş olup, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda da tarafların alacak ve borçları konusunda değerlendirme yapılmıştır.
Nitekim hukukçu Bilirkişi … ile SMMM Bilirkişi … dosyaya sunulan rapor ve ek raporlarında: “… Davalı … ile davacı ….Şti. arasında 06.06.2009 tarihinde … ada … parseldeki mevcut kabası bitmiş inşaatların ince işlerinin yapılması için 15 madde 2.sahifeden ibaret “İnce İnşaat Yapım Sözleşmesi” düzenlendiği, Davacı ….Şti. tarafından davalı kooperatif adına 2010-2011-2012 yıllarında çeşitli tarihlerde ince işler, sayding ve bahçe-duvar inşaatı işleri için kdv dahil 693.170,70 TL tutarında toplam 4 adet fatura düzenlendiği, Davalı kooperatif tarafından davacı…Şti. cari hesabına hakkedişler için kesilen gelir vergisi ve damga vergilerine istinaden 17.290-TL tutarında alacak kaydı tahakkuku yapıldığı, Davalı … tarafından işbu fatura bedellerinin, 200.000-TL’lik kısmı taraflar arasında düzenlenen 06.06.2009 tarihli sözleşmeye göre davacı şirkete verilen her biri 50.000-TL değerindeki 17-18-19-20 no.lu 4 adet dubleks villa, 3.000-TL’lik kısmı taraflar arasında düzenlenen 06.06.2009 tarihli sözleşmeye göre davacı şirkete verilen 4 adet dubleks villanın her biri 750-TL olan kooperatif üyelik bedeli, 478.845,60 TL’lik kısmı gerek nakit gerek çek gerek senet gerekse posta havalesi yolu ile ödendiği, 28.615,10 TL’lik bakiye kalan kısmının ise davalı kooperatif tarafından aşağıda yapılan muhasebe işlemleri ile kapatıldığı anlaşılmakta olup, buna göre, dava tarafları arasında akdedilen 06.06.2009 tarihli “İnce İnşaat Yapım Sözleşmesi” uyarınca, davacı tarafından davalı adına düzenlenen faturalar, davalının yaptığı nakdi ödemeler, davalının davacıya yaptığı villa devirleri ve kooperatif üyeliği işlemlerinin tamamının tarafların kabulünde olduğu görülmekte olup, davacının itirazın iptali talebine konu teşkil eden icra takibi nedeniyle davalıdan alacaklı olup olmadığı konusundaki uyuşmazlığın, davalı kooperatif tarafından yapılan 28.615,10 TL tutarındaki muhasebe virman işlemlerinden, yani davalı kooperatifin söz konusu tutarı davacı şirkete olan borcu ile takas etmesinin mümkün olup olmadığı hususundan kaynaklandığı görülmektedir. Yukarıda ayrıntısı ile belirtilen 28.615,10 TL tutarındaki virman işlemleri üzerinde yapılan incelemelerde, İşbu virman işleminin 12.300-TL’lik kısmının …’in 4 adet üyelikten dolayı kooperatife olan aidat borçlarından kaynaklandığı görülmekte olup, her ne kadar dava dışı …’in aidat borcunun kural olarak davalı kooperatiftin davacı şirkete olan borcu ile takas edilmesi mümkün değil ise de, yukarıda belirtildiği üzere, dava dışı …’in şirket müdürü sıfatıyla imzaladığı davacı şirket ile davalı kooperatif arasında akdedilen 06.06.2009 tarihli “İnce İşler Yapım Sözleşmesi”nin 7.maddesine göre yapılacak olan ince işler karşılığı kooperatife üye olmak üzere 4 adet dubleksin diğer ortakların ödemelerinden aşağı olmamak üzere yani birim başı 50.000-TL’den toplam 200.000-TL karşılığı kooperatif üyesi olmayı kabul ve taahhüt ettiği, 8.maddesine göre altıncı maddede belirtilen toplam imalat tutarı olan 579.000-TL’den yedinci maddede belirtilen 200.000-TL üyelik bedeli ile birinci maddede belirtilen 6.500-TL düşüldükten sonra kalan bedelin 372.500-TL’nin yüklenici firmaya ödeneceği ve 9.maddesine göre de yedinci maddede üyelik karşılığı verilmesi düşünülen dublekslerin 17-18-19-20 numaralı dublekslere üyelik kaydının yapılacağı kararlaştırılmış olup, anılan sözleşme hükümleri gereğince, davacı şirkete iş bedelinin bir kısmı olarak kendisine verilen 4 adet dubleksin kooperatif üyeliği karşılığı verilmiş olduğu ve bu haliyle davacı şirketin iş bedelinin karşı edimlerinden birisi olarak üstlendiği görülen taşınmazlarla ilgili kooperatif üyeliklerinden kaynaklanan borçları da sözleşme gereği üstlenmiş olduğunun kabul edilebileceği ve dolayısıyla bu sözleşme hükümleri gereğince davacı şirket müdürü …’in söz konusu dört adet taşınmazla ilgili olarak 12.300 TL. tutarındaki aidat borcunun davacı şirketin davalı kooperatiften olan alacağı ile takas edilmesinin mümkün olduğu ve bu tutarın davacı şirketin alacağından düşülmesinin gerektiğinin, İşbu virman işleminin 4.972,53 TL’lik kısmının … tarafından üyesi olduğu daireleri satın alan ve kooperatife üyelik yaptırmayan …,…, … adlı kişilerin kooperatife olan aidat borçlarından kaynaklandığı tespit edilmiş olup, yukarıda belirtilen sözleşme hükümleri gereğince, davacı şirkete iş bedelinin bir kısmı olarak kendisine verilen 4 adet dubleksin kooperatif üyeliği karşılığı verilmiş olduğu ve bu haliyle davacı şirketin iş bedelinin karşı edimlerinden birisi olarak üstlendiği görülen taşınmazlarla ilgili kooperatif üyeliklerinden kaynaklanan borçları da sözleşme gereği üstlenmiş olduğunun kabul edilebileceği ve dolayısıyla bu sözleşme hükümleri gereğince davacı şirket müdürü …’in söz konusu dört adet taşınmazı sattığı dava dışı üçüncü kişiler tarafından kooperatife ödenmeyen aynı taşınmazlarla ilgili 4.972,53.- TL. tutarındaki aidat borcunun davacı şirketin davalı kooperatiften olan alacağı ile takas edilmesinin mümkün olduğu ve bu tutarın davacı şirketin alacağından düşülmesinin gerektiğinin, İşbu virman işleminin 11.342,57 TL’lik kısmının ise davalı kooperatif beyanına göre davacı yüklenici firma tarafından yapılan eksik işler ile yapı denetim ruhsat harcının ödenmemesi sebebi ile yapılan virman işlemleri olduğunun belirlendiği tespit edilmiş olup, yukarıda belirtildiği üzere, davalı kooperatif tarafından Dikili Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/27 D.İş sayılı dosyasıyla yaptırılan tespit sonucu düzenlenen 10.04.2014 tarihli bilirkişi raporuna göre davacı yüklenici tarafından yapılan eksik işlerin toplamının 6.922,50 TL olarak belirlendiği görülmekle birlikte, söz konusu tespit raporunun davacı şirketin yokluğunda yaptırılmış olduğu ve burada bahsi geçen eksik işlerin hükme bağlandığı bir Mahkeme kararının da mevcut olmadığı görülmekle, mevcut durumda sadece tespit raporu ile sabit hale geldiği kabul edilemeyecek olan bahsi geçen tutarın davacının davalıdan olan alacağından mahsup edilemeyeceği; diğer yandan, dava tarafları arasındaki sözleşmenin 3.maddesine göre, imalatların ince kısmına düşen yapı denetleme harcının davacı şirket tarafından ödenmesi gerektiği halde, yukarıda belirtildiği üzere, Sayın Mahkemeye ibraz edilen 21.08.2017 tarihli bilirkişi ek raporuna göre davalı kooperatif tarafından … ada … parsel için toplam 21.762-TL tutarında Yapı Denetim Harcı ödendiği tespit edilmiş olmakla birlikte, davalı kooperatifin ticari defter kayıtlarında bu ödeme nedeniyle davacı şirket alacağından yukarıda takas edilemeyeceği belirtilen eksik işler bedeli haricinde (11.342,57 – 6.922,50 = ) 4.420,07.- TL. mahsup yapıldığı görülmekle, davalı kooperatifin yapı denetim harcı nedeniyle takas mahsup talebinin bu tutarla sınırlı olarak değerlendirilmesi gerektiğinin, böylelikle, yukarıda belirtilen takas mahsuplar sonucunda davacı şirketin davalı kooperatiften talep edebileceği bakiye alacak miktarının 6.922,50.- TL. olabileceği…” belirtmişlerdir.
Davacının açmış olduğu davada işlemiş faiz ile ilgili olarak talebinin bulunmamasına, eksik iş bulunduğu yönündeki davalı savunması ile bilirkişi raporu konusunda istinafının bulunmamasına, davalının cevap dilekçesinde takas-mahsup def’inde bulunmasına ve bu hususun bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak değerlendirilmiş olmasına, özellikle davacının hak ettiği iş bedeli konusunda mahallinde keşif yapılarak yöntemince belirleme yapılmamış olmasına rağmen davalının istinafının bulunmamasına göre, verilen kararda dairemizce de bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1. maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile kalan 36,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 21.10.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.