Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1499 E. 2022/1537 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1499
KARAR NO : 2022/1537

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/346
KARAR NO : 2019/677
DAVA TARİHİ : 19.06.2018
KARAR TARİHİ : 12.11.2019
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 22.09.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 22.09.2022

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12.11.2019 tarih 2018/346 E – 2019/677 K sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkilinin Aliağa’da plastik doğrama ve diğer inşaat işleri ile uğraştığını, müvekkilinin davalının inşa ettiği konutların plastik doğrama malzeme ve işçiliği, cam takma ve işçiliği işlerini yaptığını, müvekkili tarafından 20.12.2016 tarihli 136.193,55 TL tutarındaki faturanın düzenlendiğini, davalı borçlu tarafından bu faturadan kaynaklı borcun 100.000,00 TL’sinin ödendiğini, ödenmeyen kısım yönünden Aliağa İcra Dairesi’nin 2017/4652 esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, faturaya süresinde itiraz edilmediğini, faturanın ticari defterlerine işlendiğini, davalının faize yönelik itirazlarının da yerinde olmadığını, takip tarihinde ticari işlerde uygulanan faiz oranının %9.75 olduğunu ileri sürerek, davalının haksız itirazının iptaline ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, davacının müvekkili kooperatifin inşa ettiği 64 daireden oluşan konutların tümünün plastik doğrama malzemesi, camları, kapıları, tüm daire ve sığınakların, merdiven dairelerinin vastesleri ile asma tavanlarının malzeme ve işçiliğini yapmayı taahhüt ettiğini, taraflar arasındaki yapılan sözleşme kapsamında toplam 64 daire olup dava konusu edilen kısmın … ili … ilçesi … ada … parselde kayıtlı A ve B bloklarda yer alan 34 dairenin malzeme ve işçiliği olduğunu, zira davacının sözleşme kapsamındaki diğer 28 daire ile ilgili hiçbir iş yapmadığını, davacının 34 dairede ise kararlaştırılan işleri tam ve eksiksiz yerine getirmediğini, davacının eksik yaptığı bazı işlerin müvekkili kooperatif yetkililerince malzemesi satın alınarak yapıldığını ve başka kişilere yaptırıldığını, kooperatif yetkililerince tespit edilen eksikliklerin tamamlanması için davacıya ihtarname gönderildiğini, konutlardaki eksik işlerin bir çoğunun hala yapılmadığını, yapılan işlerin de adi malzeme ve kötü işçilikle yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, Aliağa Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/3 D.İş sayılı dosyasında yapılan bilirkişi incelemesi ile mahkeme dosyasında yapılan inceleme sonucu davacı tarafından yapılan imalat ve iş bedeli miktarı sözleşme miktarının % 49,04’ü oranında, 100.532,00 TL ve bu bedele %1 KDV eklenmesi ile 101.537,32 TL hesaplandığı, davalı tarafından yapılan 100.000,00 TL ödemenin mahsubu sonucu davacının 1.537,32 TL bakiye alacağının bulunduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalının Aliağa İcra Müdürlüğü’nün 2017/4652 esas sayılı icra takibine itirazının kısmen iptaline, takibin toplam 1.537,32 TL alacak bedeli üzerinden 16.11.2017 takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi yürütülmek sureti ile devamına, hükmolunan asıl alacak bedeli üzerinden taktiren %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin 37.864,56 TL isteminin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporlarında dava ve takip konusu faturanın davalının ticari defterlerine işlendiği, davalının kendi kayıtlarında 36.193,55 TL borçlu olduğu ve söz konusu faturaya itiraz edilmediği tespit edilmekle davalının borçlu olduğunun sübut bulduğunu, ticari defterlerin kesin delil olduğunu, aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatının gerektiğini, yargılamanın konusunun ayıbın varlığı olmadığını, yasaya aykırı yetkisiz ve görevsiz mahkemede tanzim edilen tespit raporunun hükme esas alındığını istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu işleri davacı tarafın eksik bırakması üzerine bir başka firmaya yaptırdığının delili olarak söz konusu işleri yapan firmanın kestiği faturaların dosyaya sunulduğunu, müvekkilinin davacının eksik bıraktığı işleri “…” isimli şirkete KDV dahil 27.500,00 TL bedelle tamamlattığını, mahkemece alınan rapor ile tespit raporunun örtüştüğünü belirterek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın, İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali isteğine ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karara karşı davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasındaki sözleşme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Uyuşmazlığın, eser sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirilip çözülmesi gerekli ve zorunludur.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.

TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Somut olayda; taraflar arasında davalıya ait inşaatta “Plastik Doğrama Malzeme ve İşçiliği ile Cam Takma ve İşçiliği” hususunda toplam 205.000,00 TL bedel karşılığı eser ilişkisi kurulmuş; 34 dairede gerçekleştirilen imalat ve işçilik için takip ve dava konusu 134.845,10 TL asıl alacak, 1.348,45 TL (%1 KDV) olmak üzere toplam 136.193,55 TL bedelli fatura düzenlenmiştir. Takip konusu fatura karşılığı davalı iş sahibi tarafından 100.000,00 TL ödeme gerçekleştirildiği hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; yüklenici tarafından gerçekleştirilen ve hak edilen imalat bedeli üzerinde toplanmaktadır.
Her ne kadar davacı yüklenici vekili tarafından düzenlenen bu faturaya davalı tarafından itiraz edilmeksizin şirket defterlerine kaydedilmesi nedeniyle davalının takibe konu miktar kadar borçlu olduğu ileri sürülmekte ise de, faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz.
Taraflar arasındaki sözleşmenin bedeli, 6098 sayılı TBK 480. (818 sayılı BK 365. maddesi) maddesinde düzenlenen götürü bedel olarak kararlaştırılmıştır. Götürü bedelli sözleşmede, yüklenici işi kararlaştırılan götürü bedelle yapmak zorunda olduğundan yüklenicinin hakettiği imalât bedelinin, fiziki oran yöntemi ile başka bir ifadeyle yüklenicinin sözleşme kapsamında gerçekleştirdiği imalâtların eksik ve ayıpları da dikkate alınarak işin tamamına göre fiziki oranının tespit edilip, bulunacak bu oranın götürü iş bedeline uygulanması suretiyle saptanması ve bulunacağı kabul edilmektedir. (Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 14.11.2019 tarih, 2019/1350 esas ve 2019/4613 karar sayılı ilamı)
Mahkemece alınan bilirkişi heyeti raporu yukarıda anlatılan ilkelere uygun bir şekilde düzenlendiğinden yüklenicinin hak ettiği iş bedeli olarak belirlenen 101.537,32 TL’den iş sahibi tarafından gerçekleştirilen ödeme miktarı olan 100.000,00 TL’nin mahsubu ile bakiye iş bedeli olarak belirlenen 1.537,32 TL yönünden iş sahibi tarafından gerçekleştirilen itirazın iptaline karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’nin peşin alınan 44,40 TL’den mahsubu ile kalan 36,30 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 22.09.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.