Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1429 E. 2022/1000 K. 30.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1429
KARAR NO : 2022/1000

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/7
KARAR NO : 2019/1029
DAVA TARİHİ : 03.01.2018
KARAR TARİHİ : 24.09.2019
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 30.05.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 03.06.2022

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24.09.2019 tarih ve 2018/7 Esas, 2019/1029 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkilinin … isimli şahıs şiketinin sahibi olduğunu, davalı şirket ile kendisinin üstlendiği bir işin elektrikli panjur ve aksamlarının imalat ve montajının yapılması ile ilgili sözleşme yaptığını, sözleşmeye karşılık olmak üzere dosya alacaklısı davalıya takibe konu 25.000,00 TL bedelli senet verdiğini, söz konusu sözleşmede panjur motorlarının … marka olması konusunda tarafların anlaştığını, ancak davalı şirketin ellerinde … marka motor bulunmadığını ve piyasadan da tedarik edemediklerini belirtmeleri üzerine sözleşmenin tadil edilmiş olduğunu, başka marka motor aksamı kullanılacak olması sebebi ile sözleşme bedelinde 3.500,00 TL indirim yapılarak sözleşme bedelinin 21.500 TL olarak yenilendiğini, bu bedelden 1.500,00 TL’nin nakit olarak ve 20.000,00 TL’nin de müşteri çeki ile ödendiğini, dolayısıyla müvekkilininin davalıya herhangi bir borcu kalmadığını, takibe konu bedelsiz kalan senedinin iade edileceği söylendiğini, ancak senet iade edilmeyerek aradan uzun zaman geçmesinden sonra davaya konu İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün 2017/17704 Esas sayılı dosyası ile takibe konduğunu, alacaklının müvekkiline hangi mal ve hizmeti hangi sözleşme çerçevesinde sunduğunu bedelin kısmen dahi olsa ne şekilde tahsil edildiğini, karşılığında fatura kesilip kesilmediğini, kesildi ise faturaların usulüne uygun tebliğ edilip edilmediğini tüm delil ve belgeleri ile birlikte mahkemeye sunması gerektiğini, zira tarafların ikisinin de tacir olmasının yanı sıra yapılan işin de ticari iş niteliğinde olduğunu, müvekkilinin borcu bulunmamasına rağmen cebri icra tehdidi altında ve son derece mağdur olduğunu, İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün 2017/17704 Esas sayılı icra takip dosyasına konu senet sebebi ile davalıya borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline, davalı aleyhine %20 oranında kötüniyet tazminata hükmedilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, davacı ile müvekkil şirket arasında İzmir Çeşme ilçesi … mevki … sitesinde yer alan dört villanın motorlu ve manuel panjurların ve sinekliklerinin yapım işleri konusunda ayrı ayrı dört sözleşme yapıldığını bu sözleşmelerin davacı … ile … tarafından imza altına alındığını, işlerin toplam bedelinin 27.160,00 TL olarak belirlendiğini, taraflar arasında davacının beyan ettiği gibi 25.000,00 TL tutarında bir sözleşme değil ayrı ayrı yapılan dört adet sözleşme mevcut olduğunu, panjur motorlarının … marka olacağına dair bir sözleşme şartı bulunmadığını, bu nedenle sözleşme bedelinden 3.500,00 TL indirim yapıldığı iddiasının gerçekleri yansıtmadığını, ayrıca 1.500,00 TL nakit ödeme yapıldığını beyan edilmiş ise de bunun doğru olmadığını, davacının davalı müvekkili şirkete böyle bir ödeme yapmadığını, müvekkilinin bu dört sözleşmede yer alan 27.160,00 TL tutarındaki işlerin dışında ayrıca sözleşmelerde olmayan sinekliklerin içe açılması istendiğinden tüm sinekliklerin sözleşmede olmamasına rağmen içe açılır şekilde yapıldığını, sinekliklerin içe açılması nedeniyle doğramaya kasa eklendiğini, bu farkın bedelinin de 900,00 TL olduğunu, bunun dışında davacının isteği üzerine kırılan pencerenin ısı camının değiştirildiğini, bunun bedelinin 150,00 TL olduğunu, sözleşme dışı yapılan bu iki işin toplam bedelinin 1.050,00 TL olup bu yapılan işlerle beraber müvekkili şirketin alacağının 28.210,00 TL’ye yükseldiğini, davacının yapılan işler karşılığı olarak 30.08.2014 tarihli keşidecisi … Tic. … olan 400000000000166 çek nolu …bank Girne Şubesine ait 20.000,00 TL’lik çek ile ödeme yaptığını, davacının bu konudaki beyanının doğru olduğunu, bu ödemenin sözleşmeden kaynaklanan 27.160,00 TL ve ek olarak yaptırılan 1.050,00 TL ek işlerin toplamı olan 28.210,00 TL’den düşüldüğünde bakiye 8.210,00 TL borç kaldığını, bu nedenle sözleşmelerin teminatı olarak alınan 25.000,00 TL’lik senetten bakiye 8.200,00 TL alacağın tahsili için İzmir 27. İcra Müdürlüğünün 2017/17704 Esas sayılı dosyasında icra takibi yapıldığını, davacının müvekkiline 8.210,00 TL borçlu olup, müvekkili şirkete karşı açılan bu haksız davanın reddi ile davacı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının sunduğu deliller ile iddiasını kanıtlayamadığı, davalının da teklif edilen yemini eda ettiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı tarafından sunulan belgelerin sözleşme niteliğinde bulunmadığını, ayrıca yapılan işin faturalarının sunulmadığını, tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmadığını, ısrarla talep edilmiş olmasına rağmen bilirkişi incelemesi yapılmadığını, içeriği tartışmalı olan senet kapsamına göre karar verildiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine karşı İİK’nın 72. maddesi uyarınca menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir.
Mahkemece, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş; karara karşı davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Somut olaya gelince; taraflar arasında yazılı bir eser sözleşmesi bulunmasa da davalı yüklenici tarafından dosyaya sunulan ve yapılacak işler ile bedellerini gösteren 4 ayrı belgedeki imza davacı tarafından kabul edilmiş olmakla, bu belgeler kapsamında davacı iş sahibi ile davalı arasında eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, yüklenici tarafından hak edilen iş bedeli üzerinde toplanmaktadır. Mahkemece, mahallinde keşif ve taraf defterleri üzerinde inceleme yapılmaksızın yazılı olduğu şekilde karar verilmiştir.
İmzası davalı tarafça da kabul edilen ve ancak sözleşme olmadığı belirtilen 4 adet yazılı belge ile yapılacak iş ve bedelleri ayrı ayrı belirlenmiş olup, bu belgelerin aksi de kanıtlanmadığından sözleşmenin bedelinin, 6098 sayılı TBK 480. (818 sayılı BK 365. maddesi) maddesinde düzenlenen götürü bedel olarak kararlaştırıldığının kabulü gerekir.
Götürü bedelli sözleşmede, yüklenici işi kararlaştırılan götürü bedelle yapmak zorunda olduğundan yüklenicinin hakettiği imalât bedelinin, fiziki oran yöntemi ile başka bir ifadeyle yüklenicinin sözleşme kapsamında gerçekleştirdiği imar, fen ve sanat kuralları ile tekniğine uygun imalâtların eksik ve ayıpları da dikkate alınarak işin tamamına göre fiziki oranının tespit edilip, bulunacak bu oranın götürü iş bedeline uygulanması suretiyle saptanması ve bulunacağı kabul edilmektedir. (Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 14.11.2019 tarih, 2019/1350 esas ve 2019/4613 karar sayılı ilamı)
Eldeki davada da iş sahibinin fazla ödemesinin bulunup bulunmadığı fiziki oran yöntemi ile başka bir ifadeyle asıl sözleşme kapsamında yapılan işin eksiklikler gözetilerek tüm işe göre fiziki oranı bulunmalı ve bu oran sözleşme bedeline uygulanmalı, ilave yani sözleşme dışı işlerle ilgili olarak da yapıldığı yıl mahalli serbest piyasa rayici ile hesaplama yapılıp (serbest piyasa rayici içerisinde KDV bulunduğundan ayrıca KDV ve yüklenici karı ilave edilmemelidir.) her iki kalemin toplamı yüklenicinin hakkettiği iş bedeli olarak bulunmalı, iş sahibinin ödediği bedel iş bedelinden mahsup edilmesi gerekirken tüm deliller toplanmaksızın yemin delili hatırlatılarak yazılı olduğu şekilde karar verilmesi dairemizce doğru görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesinde de; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde, HMK’nın 353/(1)-a bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24.09.2019 tarih ve 2018/7 Esas, 2019/1029 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı vekili tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davacıya iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere 30.05.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.