Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1428 E. 2022/978 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1428
KARAR NO : 2022/978

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/302
KARAR NO : 2019/699
DAVA TARİHİ : 06.03.2018
KARAR TARİHİ : 13.06.2019
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 26.05.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 26.05.2022

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13.06.2019 tarih 2018/302 E – 2019/699 K sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili şirketin “…” isimli markası ile davalı şirketin “…” isimli otelinde yazılım hizmeti sağlanması konusunda anlaşmaya vardıklarını ve bu amaçla taraflar arasında 15.06.2015 tarihli “Yazılım Bakım ve Teknik Destek Sözleşmesi”ni imzaladıklarını, hizmetin yaklaşık iki yıl boyunca sorunsuz sağlandığını, karşılığında altı aylık dönemler için yılda iki kez kesilen faturalar içeriği hizmet bedelinin davalı tarafından süresinde ödendiğini, ancak 18.05.2017 tarihinde davalı şirkete ait otelin muhasebe müdürü tarafından gönderilen e-mail ile bundan böyle otelde başka bir yazılımın kullanılacağının ve müvekkilinden hizmet almayacaklarının ifade edildiğini, böylelikle taraflar arasındaki sözleşmenin tek taraflı feshedildiğini, ancak feshin haksız olduğunu, sözleşmenin “Bakım ve Teknik Destek” başlıklı bölümün 3. maddesinde sözleşmenin imza tarihinden itibaren 1 yıllık dönemler halinde otomatik olarak yenileneceği, davalı şirketin yenileme tarihinden 1 ay öncesine kadar sözleşmeyi yenilememe hakkına sahip olduğunun belirtildiğini, buna göre davalı borçlunun en geç 15.05.2017 tarihinde yapması gereken fesih bildirimini 18.05.2017 tarihinde fesih ihbar süresi geçtikten sonra yaptığını, davalı şirketin e-maile eklediği 10.05.2017 tarihli imzalı word belgesinin ise belirtilen tarihte müvekkili şirkete ulaştırılmaması nedeniyle hiçbir geçerliliğinin bulunmadığını, kaldı ki sözleşmenin “Tebligatlar ve Yetkili Mahkemeler” başlıklı bölümün 1. maddesinde taraflar arasındaki tüm bildirimlerin yazılı olarak faks, taahhütlü mektup veya noter kanalı ile yapılacağının belirtildiğini, açıklanan nedenlerle feshin usulsüz olduğunu, sözleşmenin “Sözleşmenin Feshi” başlıklı bölümün 2. maddesinde sözleşmenin haksız feshi halinde haksız fesheden tarafın diğer tarafın fesih nedeniyle uğrayacağı tüm zararları tazmin etmekle yükümlü olacağının belirtildiğini, ilgili tazmin hükmü de dikkate alınarak sözleşmenin müvekkili şirket açısından 1 yıllık dönem için daha uzaması noktasında tahsil etmeye hak kazanacağı 6 aylık dönemler için tanzim olunacak iki faturadan ilkinin (28.06.2017 tarihli ve 2.077,98 Euro bedelli) düzenlenerek davalıya gönderildiğini, davalının Bodrum 1. Noterliği’nin 07.07.2017 tarih ve 008401 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ilgili faturayı iade ettiğini, bunun üzerine taraflarınca İzmir 5. İcra Müdürlüğü’nün 2017/9845 esas sayılı dosyası üzerinden fatura takibe konulmuş ise de itiraz üzerine takibin durduğunu, itirazın haksız ve kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, davalının İzmir 5. İcra Müdürlüğü’nün 2017/9845 esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, taraflar arasında 15.06.2015 tarihinde “Yazılım Bakım ve Teknik Destek Sözleşmesi” imzalandığını, 17.05.2017 tarihinde ise müvekkili şirketin işletmede farklı bir yazılım kullanacağından sözleşmeyi feshettiğini, davacının sözleşmenin feshinden sonra 28.06.2017 tarihli faturayı gönderdiğini, müvekkili tarafından 02.07.2017 tarihinde teslim alınan faturanın 07.07.2017 tarihinde iade edildiğini, duran icra takibinden sonra da davacının 31.01.2018 tarih ve 257037 numaralı faturayı düzenleyerek müvekkili şirkete gönderdiğini, bu faturanın da iade edildiğini, davacının ısrarla müvekkili şirkete vermediği hizmetten dolayı alacağı olduğunu iddia ettiğini, takip konusu fatura nedeniyle müvekkilinin şirketine herhangi bir bakım ve destek hizmeti vermediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin teklif şartları kısmında danışmanlık hizmetlerinin ve eğitim hizmetlerinin verilmesi halinde hizmet sırasında belgelenmiş ve firma ilgilisi tarafından onaylanmış hizmet formları ile beraber haftalık olarak faturalanacağının ve faturanın kuruma tevdiğinden itibaren 5 gün içinde ödeneceğinin belirtilmiş olduğu, yapılan bilirkişi incelemesi ve dosya kapsamına göre servis hizmetlerinin verildiğine ilişkin kayıt ve belgelerin mevcut olmadığı, faturaların mutaden düzenlenen faturalar niteliğinde olduğu, hizmet karşılığı fatura düzenlenmesinin subut bulmadığı ve bu sebeple takip konusu faturanın tevsik belgesi bulunmadığından tek başına alacak hakkı doğurmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; aşamalardaki beyanları tekrarla davaya konu faturanın verilen hizmet karşılığı değil yıllık 6 aylık dönemlerde periyodik olarak bakım ve teknik destek sözleşmesi kapsamında herhangi bir tevsik belgesine bağlı olmaksızın kesilen faturalardan olduğunu, dolayısı ile davalının hizmet alınmadığına dair savunmasının dinlenmesinin mümkün olmadığını, 15.01.2019 tarihli bilirkişi raporunda da davalının müvekkili şirkete icra dosya borcu oranında borçlu olduğunun teyit edildiğini, yerel mahkeme kararında sözleşmenin usulsüz ve haksız feshine dair hiçbir inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, sözleşme içeriğindeki müvekkili tarafça verilecek hizmetler ve bu hizmetler karşılığı yapılacak ödemelere dair şartların tamamen hatalı değerlendirildiğini, taraflar arasındaki sözleşmede birden fazla çeşit hizmet düzenlenmiş olup mahkeme kararında belirtilenin aksine dava konusu faturanın sözleşme gereği hizmet formları ile beraber faturası haftalık kesilecek “Danışmanlık ve Eğitim Hizmeti” için değil, Bakım ve Teknik Destek Hizmetine dair sözleşmenin başından bu yana periyodik olarak kesilen faturalardan olduğunu, Bakım ve Teknik Destek Hizmetine dair kesilen faturaların da sözleşmenin başından bu yana yılda 2 defa periyodik olarak kesildiğinin bilirkişi raporu ile teyit edildiğini, mahkemenin faturanın konusunu hatalı değerlendirerek davanın reddine karar vermesi ve davalı tarafça yapılan usulsüz feshin hiçbir şekilde değerlendirilmemesini istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; fesihten sonra davacı şirket tarafından herhangi bir hizmet verilmemesine rağmen 28.06.2017 tarihli faturanın düzenlendiğini, faturanın düzenlenebilmesi için taraflar arasında bir hukuki ilişkinin bulunması ve sözleşme kapsamındaki mal/hizmet sağlama/iş görme ediminin yerine getirilmiş olması gerektiğini, davacının sağlamadığı hizmetten dolayı fatura düzenleyerek bu faturaların tahsilini talep etmesinin haksız kazanç elde etmek istediğinin ve kötüniyetli olduğunun bir göstergesi olduğunu belirterek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın, İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali isteğine ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; karara karşı davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasındaki sözleşme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Uyuşmazlığın, eser sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirilip çözülmesi gerekli ve zorunludur.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.

TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Somut olayda; taraflar arasında 15.06.2015 tarihli “Yazılım Bakım ve Teknik Destek Sözleşmesi” imzalanmıştır. Kurulan eser ilişkisi, davalı iş sahibi tarafından 18.05.2017 tarihli e-mail ekindeki belge ile işletmede farklı bir yazılım kullanılacağı ve davacı yüklenici tarafından sağlanan “Bakım ve Teknik Destek Hizmetine” ihtiyaçları kalmadığı gerekçesi ile feshedilmiştir.
Nakit bedel karşılığı eser sözleşmeleri yönünden sınırlayıcı istisnai bir kural bulunmadığından mahkeme kararına gerek olmaksızın tek taraflı irade beyanı ile sözleşmeden dönme mümkündür. Hukuk Genel Kurulu’nun 08.11.2006 tarih 2006/15-702 Esas, 2006/691 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 15.H.D.’nin 04.06.1998 tarih 1998/513 Esas, 1998/2377 Karar sayılı kararında da bedel karşılığı eser sözleşmesinden dönme için tek taraflı irade beyanının yeterli olduğu benimsenmiştir.
Eser sözleşmelerinde sona erme üzerine, her iki tarafın da talep edebileceği tasfiyenin dayanağı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125/III. maddesidir. Bu maddeye göre sözleşmeden dönme halinde taraflar karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulur ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Sözleşmenin fesih ya da dönme suretiyle sona ermesi halinde geriye etkili sonuç doğuracağı yani, sözleşme hiç yapılmamış gibi başa dönüleceğinden, taraflar sözleşme ile üstlendikleri borçlarını ifa etme yükümlülüğünden kurtulacakları gibi, daha önce ifa ettikleri edimleri, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteyebileceklerdir.
Somut olayda ise, davacı tarafından sözleşme ilişkisinin haksız feshedildiği iddiası ile sözleşme ilişkisinin devam etmesi halinde tahsil etmeye hak kazanacağı 6 aylık dönemler için tanzim olunacak iki faturadan ilki düzenlenerek davalıya gönderilmiş, faturanın iade edilmesinin ardından ise davaya dayanak icra takibi başlatılmıştır. Takip konusu alacak davacı yüklenici tarafından daha önce ifa edilen ancak bedeli alınamayan alacak olmayıp sözleşme ayakta kalsaydı yapacağı hizmet nedeniyle alabileceği bedele yönelik olduğundan davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’nin peşin alınan 44,40 TL’den mahsubu ile kalan 36,30 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 26.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.