Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1422 E. 2022/820 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1422
KARAR NO : 2022/820

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/732
KARAR NO : 2019/714
DAVA TARİHİ : 25.03.2019
KARAR TARİHİ : 24.10.2019
DAVANIN KONUSU :Ticari Satımdan Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 27/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/04/2022
İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.10.2019 tarih ve 2019/732 Esas, 2019/714 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların davacı müvekkili tarafından davalının vermiş olduğu referans kalıplara uygun olarak … model yüksek basınçlı döküm makinesi 5 adet basınçlı teksir, ve 12 adet basınçlı kalıp üretiminin yapılarak 278.000,00 Euro bedelle davalıya satılması hususunda anlaşmaya vardıklarını, davacının yapılan anlaşma uyarınca tüm yükümlülüklerini tam eksiksiz ve ayıpsız bir şekilde yerine getirildiğini, sözleşme konusu makine ve kalıplar imal edildiğinde davacı müvekkilinin onay vermek üzere davalıyı şirketine davet ettiğini ve davalının onaylaması ile 19.01.2019 tarihinde makine ve kalıpların sevkiyatının yapıldığını, davalının bu duruma rağmen bir kısım sözleşme bedelinin ödemekle kalan ve icra takibine konu edilen bedeli ödeme konusunda davacı müvekkilini oyaladığını, bir süre sonra makinenin/kalıpların ayıplı olduğundan bahisle bedeli ödemekten imtina ettiğini, davalının ayıba ilişkin iddialarının mesnetsiz olup bakiye sözleşme bedelini ödemesi gerektiğini, dava konusu makine ve kalıpların davacı müvekkili tarafından Kemalpaşa İzmir adresinde imal edildiğini, davalının da bu adresten teslim aldığını, bu nedenle sözleşmenin ifa yerinin davacı müvekkilinin Kemalpaşa İzmir adresi olduğunu, bu hususun sevk irsaliyeleriyle sabit olduğunu, sevk irsaliyesinde teslim şeklinin FCA olup dava konusu makine ve kalıpların davalının tır ve dorse taşıyıcıları tarafından Kemalpaşa İzmir adresinden teslim alındığını, sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabildiği, esasa ilişkin olarak davacı müvekkilinin yapılan anlaşma çerçevesinde davalının vermiş olduğu kalıplara uygun olarak … model yüksek basınçlı döküm makinesi, 5 adet basınçlı tekstil ve 5 adet basınçlı kalıp üretiminin yaptığını ve davalıya teslim ettiğini, davalı teslim alındıktan sonra ayıp/hata eksiklik gibi bir husustan bahsetmediğini, teslim den bir kaç ay sonra kendi tecrübesizlikleri nedeniyle üretimin hatalı olduğunu söyleyerek davacı şirketten yardım talep ettiğini, hatalı üretim olduğu bildirilen ürünlerin şirket yetkilisi …, tasarım müdürü … ve … tarafından incelendiğinde hatalı üretimin kullanılan referans alçı, proses parametreleri, proses metodu ve işçilik gibi hatalarda kaynaklandığının tespit edildiğini, davacı müvekkilinin hukuki sorumluluğu bulunmamasına rağmen davalıya her zaman destek sağladığını, davalının aynı makineleri kullanan diğer firmalarla konuşma teklifine davacı müvekkilinin onay verdiğini, davalının bir süre sonra makine ve kalıp ölçülerinde uygunsuzluk olduğunu düşündüğünü belirttiğini, davacı müvekkilinin iyi niyetli olarak cnc ölçümünü yapabileceğini davalıya bildirdiğini, ancak kalıpları revize edilmek üzere davacı müvekkline göndermediğini, bu süreç içinde davalıların makine ve kalıpların ayıplı olduğuna ilişkin bir iddiası ve ihbarının olmadığını, davacı müvekkilinin bakiye borcun ödenmesi için gönderdiği ihtarnamede ya da makine ve kalıpların revize edilmesi isteniyorsa revize edilebileceği ya da makine ve kalıpların iade alınabileceği şeklinde seçim sunulduğunu, davalının keşide ettiği cevabı ihtarname ile sözde zararlardan davacı müvekkilini sorumlu tutmaya çalıştığını, davalının ihtarnamedeki iddialarının aksine davalıya gönderilen ilk 5 adet kalıbın 85 cm lik olup akabinde gönderilen 2 adet konsinye kalıbın davalının talebi ile gönderilen 65 ve 75 cm lik olduğunu, ilk gönderilen 5 kalıbın modellerinin farklı olduğunu, yapılan anlaşmaya göre yalnızca davalı tarafından verilen referans kalıplara uygun olarak makine ve kalıp yapmakla davacı müvekkilinin yükümlü olduğunu, referans kalıpların ayıplı olup olmadığını denetleme bilgi ve yetkisine sahip olmadığını böyle bir yükümlülüğünün de bulunmadığını, davalının sağlamış olduğu referans kalıplardan kaynaklı hiçbir ayıbın davacı müvekkiline yüklenmesinin mümkün olmadığını, davalı iddiasını kabul etmemekle birlikte davalı tarafından süresi içinde yapılan bir ayıp ihbarının da bulunmadığını, davalı tarafından Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/952 Esas sayılı dosyası üzerinden ödediği bedelleri iadesi ve zararının tazmini istemli açtığı davanın derdest olduğunu, ayrıca davalının Kosgeb’e dava konusu makine ve kalıpların ayıpsız olduğunu bildirerek teşvik aldığının öğrenildiğini ileri sürerek, davalının icra takibine yetki ve borca itirazlarının iptali ile takibin devamını ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya bakmaya İzmir mahkemelerinin yetkili olmadığını, yetkili mahkemelerin Kayseri mahkeme ve icra daireleri olduğunu, müvekkilinin ticari merkezinin Kayseri’de olduğunu ve davacı tarafça imal edilen makine ve kalıplara ilişkin sözleşmenin ifa yerinin Kayseri olduğunu, satışı yapılan makinenin kurulumunun bizzat davacı tarafça Kayseri’de yapıldığını, ilk anlaşma sırasında düzenlenmiş olan proforma faturada da bedele makine kurulumunun dahil olduğunu, sadece iaşe ve barınma giderlerinin müvekkili şirketçe ödeneceğini, davacı şirketle yapılan mutabakat sonucu 12 adet kalıp, 5 teksir ve 1 adet basınçlı döküm makinesi alımı hakkında anlaşma sağlandığını ve davacı tarafından 5 adet standart 85 cm lik etajerli lavabo reçine kalıp ile montajı tamamlanan … model basınçlı döküm makinesi geldiğini, gelen kalıpların montajının tamamlanmasının üzerine yapılan deneme üretimleri sonucu kalıpların ayıplı olduğunun görüldüğünü, davacı tarafın iddia ettiği gibi müvekkili şirkete 12 adet kalıp teslim edilmediğini, müvekkili şirkete davacı tarafından gönderilen bir makine ile 5 adet ayıplı kalıp bulunduğunu, makinenin bir üretim makinesi olup gerek hacmi ve gerekse yapısı itibariyle yerine montaj yapılması mekanik hatların ve hava tesisatının çekilmesi, elektrik tesisatının çekilmesi, kontrol paneli ekipmanlarının bağlantılarının yapılması ve ayarlarının yüklenmesi, gerekli parametrelerin yüklenmesi ve deneme üretimine alınması sonunda tam manasıyla çalışabildiğini, taraflar arasındaki yazışmalara göre makinenin … Seramik’e yerinde teslim tarihinin 22.06.2018 olduğunu, davacı şirket elemanı …’ın montaj ve devreye alım için gelişinin 21.06.2018, elektrik ve elektronik kurulum için gelen elektrikçilerin işlerini tamamlama tarihinin 02.07.2018-05.07.2018 olduğunu, davacı şirket ile yapılan görüşmelerde denemeye devam etmelerinin belirtildiğini, sonuçların değişmemesi üzerine davacı şirket yetkilisi …, makineyi devreye alan … ve firma modelcisi gelerek kendileri tarafından döküm yapıldığını ve hataların aynen devam ettiğini, bu durumun karşı tarafa bildirilerek sorunun giderilmesinin 25.07.2018 tarihli mehil ile bildirildiğini, 30.07.2018 tarihinde davacı şirket yetkilisinin kalıpların hatalı olduğunu ve bunun basınçlı döküm makinesine uyarlamasından kaynaklı olduğunu beyan ettiğini, davacı şirketin ürünlerin ayıplı olduğunu kabul edip iade prosedürünü başlattığını, davalının iyi niyetli işlemin gerçekleşeceğini beklerken davacının keşide ettiği ihtarname ile ayıbı kabul etmediğini, bunun üzerine Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/991 D.iş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını ve ayıplı mallarla ilgili TBK 220. madde uyarınca sözleşmeden dönüldüğünü savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkeme 24.10.2019 tarihli kararı ile; davacı tarafından üretilen döküm makinesi, 5 adet basınçlı teksir ve 12 adet basınçlı kalıp üretiminin yapılarak davalıya teslimine ilişkin taraflar arasında anlaşma yapıldığı, davacı taraf her ne kadar teslimin sevk irsaliyesiyle davacı adresinde yapıldığı ve sözleşmenin ifa yerinin Kemalpaşa İzmir olduğunu bildirmiş ise de anlaşmaya dayanak proforma fatura ve dosya kapsamından uyuşmazlık konusunun makine ve kalıpların üretimi ve devreya alma hizmet yardımına ilişkin olduğu ve eser ilişkisinden kaynaklandığı, bu tür uyuşmazlıklarda icra takibinin davalının yerleşim yeri, sözleşmenin ifa edileceği yer ya da yetki sözleşmesi ile belirlenen yer icra dairelerinden birinde açılması gerektiği, uyuşmazlık konusu makine ve kalıpların devreye alınma montaj ve hizmet yardımının Kayseri’de gerçekleşmesi gerektiği nazara alındığında sözleşmenin ifa yerinin Kayseri olduğu, davalı adresinin Kayseri’de bulunduğu, taraflar arasında yazılı bir sözleşme ve yetki sözleşmesinin de bulunmaması nazara alındığında Kemalpaşa İcra Müdürlüğü nezdinde başlatılan icra takibinin yetkili icra dairesinde başlatılmış bir takip olmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili, dava dilekçesini tekrarla, davacı müvekkilinin imalattan başka montaj gibi bir sorumluluğunun olmadığını, kalıpların Kemalpaşa’da imal edildiğini ve davalının makine ve kalıpları buradan teslim aldığını, sözleşmenin ifa yerinin İzmir’in Kemalpaşa ilçesi olduğunu, makinenin kurulumu ve kalıpların yerleştirilmesinin davalının sorumluluğunda olduğunu, montaj ve kuruluma ilişkin düzenlenen bir faturanın olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi olduğunu ve montaj ve kuruluma ilişkin sorumluluğun davacı müvekkiline ait olduğu iddiasının ispatının da yazılı şekle tabi olduğunu, davalının bu yönde yazılı bir delil sunamadığını, davalı tarafça dosyaya sunulan proforma faturaların icaba davet niteliğinde olduğunu, karara dayanak olan “… Firması lavabo tipi üretim için kalıp üretimi ve devreye alma hizmeti yardımı” konulu proforma faturanın dava konu kalıplarla ilişkili olmadığını, davalının dava konusu kalıplardan önce satın almak istediği küçük-çiftli lavabo kalıplara ilişkin olduğunu, taraflar arasında küçük-çiftli lavabo kalıplara ilişkin anlaşma yapılmamış olup dava konusu etajerli lavabolara ilişkin anlaşma yaptıklarını, bu proforma faturaların sözleşme niteliğinde olmayıp icaba davet olduğunu, bu nitelikteki faturalar ile davacı müvekkile montaj sorumluluğu yüklenmesinin mümkün olmadığını, davacının sadece devreye alma işinde davalının tecrübesizliği nedeniyle yardımcı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemi ile yapılan icra takibine itirazın iptali isteğine ilişkindir.
İİK’nın 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptâli davalarında mahkemenin yetkisine itiraz edilsin edilmesin öncelikle icra dairesinin yetkisine yapılan itiraz incelenmelidir. Yetkisiz icra dairesinde yapılan takibe dayanılarak açılan itirazın iptâli davası dinlenemeyeceğinden mahkemenin bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekir (HGK.20.03.2002 tarih ve 2001/13-241 E. 208 K.vb.). Zira itirazın iptâli davasını görme yetkisi takibin usulünce yapıldığı yer mahkemesine aittir. Eser sözleşmelerinde yetkili mahkeme İİK’nın 50. maddesinin yaptığı atıf gereği HMK’nın yetkiye ilişkin maddeleri uyarınca belirlenir. Buna göre alacaklı takibini davalı borçlunun yasal yerleşim yerinde ya da akdin ifa edildiği yer veya yetki sözleşmesi yapılmışsa o yer icra müdürlüklerinde yapabilir. Eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda para borçları ile ilgili dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nın 89. maddesi yollaması ile HMK’nın 10. maddesi gereğince alacaklının yerleşim yeri mahkemesinin yetkisi kabul edilmemektedir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2018/3241 Esas, 2018/4621 Karar sayılı içtihadı).
Öte yandan, 6100 Sayılı HMK’nın 17.maddesinde, ”Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşme ile belirlenen bu mahkemelerde açılır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapıldığı takdirde HMK’nın 17. maddesi uyarınca geçerlidir. Yalnızca tacirler ve kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi yetkili kılabilir.
Mahkemece resen yetkisizlik kararı verilebilecek haller, dava şartı olan kesin yetki halleridir. HMK’nın 18. maddesi kesin yetkinin olduğu hallerde tarafların yetki sözleşmesi yapamayacaklarını açıkça düzenlemiştir. Bu nedenle yetki sözleşmesi kesin yetkinin olduğu hallerde yapılamaz. Yetki sözleşmesinin yapılmış olması da resen yetkisizlik kararı verilebilecek hallerden değildir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/15056 Esas, 2017/319 Karar, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2018/5799 Esas, 2018/8065 Kararı)
Yapılan ilamsız icra takibinde borçlu, icra dairesinin yetkisi yanında borca veya faize itiraz etmiş ise açılan itirazın iptali davasında mahkeme ilk iş olarak icra dairesinin yetkili olup olmadığı yönünde bir inceleme yaparak bu hususta bir karar vermelidir. Dava açıldıktan sonra davalı cevap dilekçesinde mahkemenin yetkisine itiraz etmiş ise hakim yetki itirazı konusunda tahkikata geçmeden en son ön inceleme duruşmasında bir karar vermelidir.
Yetki itirazının incelemesi neticesi mahkeme yetkili olduğuna karar verirse borçlunun icra dairesine yapmış olduğu yetki itirazının reddine karar verilecektir. Mahkeme yapmış olduğu inceleme neticesi takip yapılan icra dairesinin yetkili olmadığına kanaat getirir ise “Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir takip olmadığından davanın reddine” karar verecektir.(06.10.2004 tarih E:2004/19-410 K:2004/471 karar sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı)
Somut olaya gelince; davalı tarafından Kemalpaşa İcra Dairesi’nde yapılan ilamsız icra takibinde icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiştir. Davacının yüklenici, davalının iş sahibi olduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki ilişki eser sözleşmesine dayanmaktadır.
Genel kural icra takibinin davalının ikametgahı İcra Müdürlüğünde başlatılması ve davanın da o yer mahkemesinde açılmasıdır (İİK: md 50, HMK. md. 6). Ayrıca HMK’nın 10. maddesi uyarınca akdin ifa yeri icra müdürlüğü ile mahkemesi de yetkili kabul edilmiştir.
Davalı, Kemalpaşa İcra Dairesi’nde yapılan icra takibine itiraz dilekçesinde, usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmuş olup, davalı iş sahibi şirketin faaliyet adresi Kayseri ilidir. Her ne kadar, eser sözleşmesine konu … Yüksek Basınçlı Döküm Makinesi, 5 adet basınçlı teksir ve 12 adet basınlı kalıbın üretim yeri davacı şirketin faaliyet adresi olan İzmir’in Kemalpaşa ilçesi olsa da; üretilen ürünlerin montajının ve devreye alma işleminin uzmanlık gerektiren işlerden olduğu ve proforma faturalarda montajlama işinin davacının sorumluluğunda olduğu, taraflar arasında yetki sözleşmesinin de bulunmadığı anlaşılmakla, davalının ikametgâhının yanında sözleşmenin ifa yerinin Kayseri ili olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu nedenle, HMK’nın 6 ve 10. maddeleri gereğince takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı sabittir.
Yukarıda açıklanan sebeplerle, mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1. maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’nin peşin alınan 44,40 TL’den mahsubu ile kalan 36,30 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyize kabil olan kararın dairemiz yazı işleri müdürlüğü tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere 27.04.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.