Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1410 E. 2022/1222 K. 28.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1410
KARAR NO : 2022/1222

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/152
KARAR NO : 2019/650
DAVA TARİHİ : 25.09.2017
KARAR TARİHİ : 06.11.2019
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 28.06.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 04.07.2022
Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.11.2019 tarih ve 2018/152 Esas, 2019/650 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, yüklenici olan müvekkili ile iş sahibi davalı arasında, 22.02.2011 tarihinde inşaat yapım sözleşmesi imzalandığını, yapılan imalatlar nedeniyle bir çok hakediş yapıldığını, faturaların tanzim edildiğini ve dava konusu olan hakedişe kadar tüm hakedişlerin davalı tarafından ödendiğini, müvekkilinin alacağından dolayı 34 nolu hakediş raporu ve buna bağlı olarak düzenlediği 14.04.2017 tarihli faturayı Karşıyaka 7. Noterliği’nin 18.05.2017 tarih ve 06593 nolu ihtarnamesi ile davalı tarafa tebliğ edildiğini, kooperatifin kayıtların kontrol edileceği ve yapılan işleri tespitinin yapılacağı gerekçesiyle faturayı ihtirazı kayıtla aldıklarının müvekkiline bildirildiğini, yaklaşık 2 ay boyunca herhangi bir eylemde bulunmadıklarını, bu nedenle davalı hakkında icra takibi başlattıklarını, davalının icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini ve takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, taraflar arasında 22.02.2011 tarihli sözleşmenin imzalandığını, … parsel üzerine 9.235.000,00 TL bedel karşılığında toplu konut yapılması hususunun kararlaştırıldığını, davacı yüklenicinin düzenlediği 34 nolu hakediş raporunun ve buna bağlı 14.04.2017 tarih, 20532 nolu faturanın kabulünün mümkün olmadığını, kooperatif defter ve kayıtlarının Cumhuriyet Savcılığında bulunduğunu, sonradan yapılan incelemeler neticesinde davacı tarafa fazla ödeme yapıldığının tespit edildiğini, davacı yüklenicinin 10.03.2014 tarihine kadar işleri bitirip teslim etmesi gerekirken teslimin gerçekleşmediğini ve halen eksik imalatlar bulunduğunu, eksiklerin tamamlanması için Karşıyaka 5. Noterliği’nin 31.01.2018 tarih ve 3745 yevmiye nolu ihtarnamesi ile süre tanındığını, davacının işe başlamadığını ve sözleşmenin feshedilmesine sebep olduğunu, davacının işi tamamlamadığı gibi SGK vs. resmi borcu bulunduğundan idari makamlarca yapı kullanma izni verilmediğini, davacı yüklenici firma yetkilileri ve kooperatif eski yöneticileri hakkında Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/7942 soruşturma nolu dosyası ile soruşturma yapıldığını savunarak, davanın reddi ile %20 kötüniyet tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “…gerçeğe ve hukuka uygun görülerek hükme esas alınan bilirkişi rapor ve ek raporunda belirlendiği üzere, davacının sözleşme içi ve sözleşme dışı yapmış olduğu toplam iş bedelinin 9.579.757,05 TL olduğu, karşılığında davalı ödemesinin 11.448.664,48 TL olduğunun belirlenmiş olması karşısında davacının davalıdan herhangi bir alacağının bulunmadığı, davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın yerinde olduğu, davacı tarafın icra takibi yapmakta haksız olduğu ancak kötü niyetli yaptığına dair dosyada herhangi bir delil bulunmadığından, davalı tarafın İİK’nun 67.maddesi uyarınca %20 tazminat isteminin yerinde olmadığı sonucuna varılmış…” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine, davacının icra takibini kötüniyetle yaptığı hususu ispatlanamadğından davalı tarafın kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın dosya kapsamına, usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporu ile müvekkilinin 809.000,00 TL alacaklı olduğunun tespit edilmiş olmasına rağmen ek raporda davacının 809.000,00 TL istemisinin nedeninin 2011 yılından itibaren davalı ödemelerinin bir kısmının davacı kayıtlarına geçirilmemesinden kaynaklandığının belirtildiğini, kök rapor ile ek rapor arasında açık bir çelişki bulunduğunu, dosyaya sunulan ihtiarnamelerle sabit olduğu üzere 34 nolu hakedişin davalı kooperatif tarafından defter ve kayıtlarına işlenmekten imtina edildiğini, uyuşmazlığın da bu noktada ortaya çıktığını, bilirkişi raporunda yapılan en önemli usul hatasının ise yapılan imalat ve işlere göre değil, sözleşmeye göre değerlendirme yapılması olduğunu, özellikle ek imalat olarak doğalgaz sistemleri ve istinat duvarının yapılmasına rağmen bedelinin ödenmemesi ve ayrıca hakediş ödemelerinin zamanında yapılmamasından kaynaklanan maliyet artışlarından dolayı müvekkilinin bakiye alacağının bulunduğunu, doğalgaz tesisatları işine ilişkin olarak davalı tarafından haricen yaptırılan tespit raporundan hareketle 255.882,50 TL’nin hesaplamaya dahil edildiğini ancak yapılan tespitin eldeki davayla ilgisinin bulunmadığını, tespit raporuna dayanılamayacağını, doğalgaz tesisatları işine ilişkin olarak yapılan ilave işlere ait hesaplamada 407.238,40 TL’nin hesaplamaya dahil edildiğinin belirtildiğini, ancak kök raporda bu yönde bir hesaplama bulunmadığını, yine istinat duvarına ilişkin olarak ek raporda 460.000,00 TL’nin hesaplamaya dahil edildiği belirtilmiş olmasına rağmen kök raporda bu yönde bir hesaplama yapılmadığını, müvekkiline toplam 12.258.153,80 TL ödenmesi gerekirken 11.448.664,48 TL ödenmiş olması nedeniyle bakiye 809.489,32 TL alacağı bulunduğunu, mahkemece yapılan imalata göre inceleme yapılması halinde 2011-2017 yılları arasında düzenlenen 7 adet fatura bedeli ve 34 nolu hakedişe ilişkin olarak müvekkilinin 12.258.153,80 TL bedel karşılığı iş yapmış olduğunun tespit edileceğini, davalı kooperatifin yönetimde yaşanan sorunlar nedeniyle 34 nolu hakediş ve faturayı defterlerine işlemediğini, ancak tüm hakedişlerin incelemesinin yapıldığını, hükme esas alınan raporda sözleşmenin 32. maddesine göre yıllık fiyat farkı hesaplanacağı halde hiçbir hakedişte yıllık fiyat farkının hesaplanmadığının belirtildiğini, gerçekten de davalı tarafından yıllık fiyat farkının hesaplanıp ödemesi yapılmadığı gibi sözleşmeye ve hakedişlere uygun ödemelerin de yapılmadığını, sözleşmenin sona erme süresinin 10.03.2014 olduğunu, bu tarihten sonraki zaman dilimi için tefe oranının %15’i geçmesi şartının ileri sürülemeyeceğini, meydana gelen her türlü artışın davalıdan talep edilebileceğini, bu sebeple sözleşmenin sona erme süresi olan 10.03.2014 tarihinden sözleşmenin yürürlüğünü koruduğu tüm süre boyunca yıllık fiyat farkının hesaplanması gerektiğini, davalının 10.03.2014 tarihine kadar toplam 9.235.000,00 TL ödeme yapması gerektiği halde bu tarihe kadar yaptığı toplam ödemenin 7.020.000,00 TL olduğunu, takip dayanağı fatura hariç 33 faturanın her iki tarafça da defterlere kaydedildiğini, kayıtların birbirini doğruladığını, usul ve yasaya uygun tutulan müvekkiline ait defterin müvekkili lehine yasal delil oluşturduğunu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın nedeninin sözleşmeye uygun olarak hakediş miktarlarının hakediş tarihlerinde ödenmemesi ancak müvekkilinin kendi özkaynakları ve finans gücüyle işi bitirmeye çalışması, ancak aradan geçen sürede malzeme ve işçilik fiyatlarının yükselmesi, yükselen maliyetlerin yıllık fiyat farkı olarak hesaplanıp müvekkiline ödenmemesinden kaynaklandığını, sözleşmede kararlaştırılan işlerin yanısıra ek imalat olarak 480.000,00 TL değerindeki doğalgaz merkezi sistemleri ve C blokun arkasına yapılan 465.000,00 Tl değerindeki büyük istinat duvarının bedeli olarak toplamda 945.000,00 TL tutarındaki ek imalat bedelinin ödenmemesi olduğunu, bilirkişi raporunda ek imalatlardan 480.000,00 TL’nin yalnızca 255.882,50 TL’lik kısmının hesaplamaya katıldığını, 224.117,50 TL’nin hesaplamaya dahil edilmediğini, istinat duvarının bedeli ise tamamının hesap dışı bırakıldığını, mahkemece mahallinde keşif yapılarak eksik kayıt ve belgeler de tamamlanmak suretiyle özellikle sözleşme dışı imalatların bedeli konusunda uzman kişilerden rapor alınmadan karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacı yüklenici tarafından düzenlenen 14.04.2017 tarihli faturanın kabulünün mümkün olmadığını, hakediş alacaklarının inşaat süresince işler yapıldıkça ve belirli aralıklarla ödendiğini, yüklenicinin hakediş alacağının doğabilmesi için öncesinde bir takım imalatların yapılmış olması gerektiğini, davacıya eksiklikleri gidermek için tanınan süre içerisinde eksik işlerin tamamlanmaması nedeniyle sözleşmenin feshedilmesine sebep olduğunu, bilirkişi raporunda sözleşme bedeli ve taraflarca hakediş ekinde sunulan pursantaj oranlarına göre hesaplanan ilerleme yüzdesi %92,268 olarak belirlenip, hakediş tutarının KDV dahil bedelinin 8.520.949,80 TL olduğunun saptandığını, müvekkiline gönderilen faturanın ihtirazı kayıtla alındığını, 30.04.2017 tarihinde seçilen yeni yönetim tarafından kooperatif kayıtlarında yapılan inceleme sonucunda davacının eksik imalatı nedeniyle alacağının bulunmadığı gibi fazla ödeme yapılmış olduğunun da tespit edildiğini, kök raporda 15-21.hakedişler arasında fazla ödeme hesaplandığı, 33. hakediş itibarıyla sözleşme bedeli ve inşaat bedellerinde artışların tespit edildiği, bu artışların sözleşmede dayanağının olmadığı, bu durumun 34. hakedişe kadar devam ettiğinin tespit edildiği, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda işin süresinin 10.03.2014 tarihinde dolduğu, süre uzatımına ilişkin yazılı bir belgeye rastlanılmadığı ve davacının davalıdan herhangi bir alacağının bulunmadığının tespit edildiğini, davacının sözleşme kapsamında ve sözleşme dışı yaptığı iş bedelinin 9.579.757,05 TL olduğu, yapılan ödemenin ise 11.448.664,48 TL olması nedeniyle davacının alacak talebinin yerinde olmadığını saptandığını belirterek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili istemi ile yapılan icra takibine itirazın iptali isteğine ilişkindir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde yazılı nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf edilmiştir.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Somut olaya gelince; dava, taraflar arasında 22.01.2011 tarihinde düzenlenen, inşaat yapım sözleşmesi gereğince düzenlenen 34. hak edişe ilişkin faturadan kaynaklanan alacağının tahsili istem ile yapılan icra takibine itirazın iptali isteğine ilişkindir.
Davacı yüklenici şirket, 34. nolu hak edişe ilişkin 14.04.2017 tarihli faturanın, 18.05.2017 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini, ihtirazi kayıt ile teslim alınan fatura bedelinin ödenmemesi nedeniyle icra takibi yapıldığını, itirazın haksız olduğunu belirterek İİK’nın 67. Maddesi gereğince yasal süresi içerisinde eldeki davayı açmıştır.
Her ne kadar 06.09.2017 tarihinde yapılan icra takibi; 1.634.950,49 TL asıl alacak ve 57.563,88 TL işlemiş faiz üzerinden yapılmış ise de eldeki davada takibin 809.000,00 TL yönünden iptali isteğinde bulunulmuştur.
Davacı yüklenici şirket anılan sözleşme ile davalı iş sahibi kooperatif adına kayıtlı … İlçesi …. ada … parsel numaralı taşınmaz üzerine, bodrum kat hariç 10 katlı, 3+1 ve 3 bloktan oluşan 117 adet, 2+1 daire ve 1 dükkan olmak üzere bodrum hariç 8 katlı 32 daire, 1+1 olmak üzere 15 adet daire, müştemilatları, sığınaklar, kapıcı dairesi, spor tesisi, havuz, ve peyzaj işlerini belediye tarafından onaylanan plan ve projeye, sözleşme ve eki teknik şartnameye uygun olarak KDV dahil toplam 9.235.000,00 TL bedel karşılığı üstlenmiş olup, sözleşmenin 10. Maddesine göre iskan ruhsatı alma yükümlülüğü de yükleniciye ait olmak üzere inşaatın yapımını üstlenmiştir.
Sözleşmenin “Hakedişler ve Ödeme Esasları” başlığını taşıyan 18. maddesi ise; “Hak edişlerin tanziminde bu sözleşme ekinde yer alan hak ediş puan cetveli esas alınarak inşaat seviyesi puanı tespit edilir. Hak edişler sözleşme ekinde yer alan tip hak ediş raporu formları üzerinde yapılacaktır. Yapılacak her hak ediş arasında 30 takvim günü olması gerekir. Ancak, yılın son günü itibarıyla ilerleme dikkate alınmaksızın yılsonu tespit hak edişi tanzim edilecektir.
Kooperatif hak ediş düzenlenmeden yapılan imalat bedellerinin tahakkuk edecek hak edişlerine mahsuben avans ödeyebilir. Yüklenici imalat yapılmadan önce tahakkuku edecek hak edişe mahsuben avans ödenmesi talebinde bulunabilir. Bu durumda Kooperatifin mali durumu elverirse yapılan ya da iş programına göre yapılacak imalatın seviyesi ya da seyrine göre yükleniciye avans verebilir.
Hak ediş bedelleri nakit veya Kooperatif çeki ile ödenecektir.” şeklinde olup, iş bedelinin ödenmesi hususu düzenlenmiş, dava konusu hakedişe kadar yapılan ödemeler konusunda da bu maddedeki düzenlemeye uygun davranılmıştır.
Öte yandan, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2). Belirtilen nedenle faturanın düzenlenmiş olması, karşı tarafa tebliğ edilmiş olması, ihtirazi kayıtla alınan faturanın ticari deftere kayıt edilmesi dahi iş bedelinin istenebilir olduğu sonucunu doğurmaz.
Mahkemece taraf defterleri üzerinde yapılan incelemeye göre düzenlenen bilirkişi rapor ve ek raporuna göre, davacı yüklenicinin sözleşme kapsamında yaptığı işler ile ilave iş bedelinin 9.579.757,05 TL olup, davalı tarafından ödenen bedelin toplamda 11.448.664,48 TL olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak davacı vekili, gerek yargılama aşamasında sunduğu dilekçeleri ile ve gerekse istinaf dilekçesinde, yapılan işler karşılığının yerinde yapılacak inceleme ile saptanması gerektiğini belirtmiş olup, mahkemece dosya üzerinde yapılan inceleme ile düzenlenen raporlar ile yetinilmiş ise de, taraflar arasındaki sözleşmenin 18. maddesi de gözetilerek yapılan ödemelerin iş bedeli karşılığı ya da avans niteliğinde olup olmadığının saptanması gereklidir.
HMK’nın 266. maddesi; ” Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir….” düzenlemesini içermekte olup, gerek işin niteliği ve gerekse taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 18. maddesi gereğince, alacağın tespiti ile kayıtların denetimi ve yapılan ödemelerin gerçekleşen iş karşılığı olup olmadığının belirlenmesi için mahallinde keşif yapılarak, davacı yüklenicinin sözleşme kapsamında yaptığı iş ve bedeli ile sözleşme dışı yaptığı iş ve bedelinin tespiti yönünden alınacak bilirkişi raporuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu hususun gözetilmemiş olması dairemizce doğru görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesinde de; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde, HMK’nın 353/(1)-a bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.11.2019 tarih ve 2018/152 Esas, 2019/650 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı vekili tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davacıya iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere 28.06.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.