Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1365 E. 2022/920 K. 13.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1365
KARAR NO : 2022/920

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1213
KARAR NO : 2019/1164
DAVA TARİHİ : 15.10.2018
KARAR TARİHİ : 22.10.2019
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 13.05.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 17.05.2022

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.10.2019 tarih ve 2018/1213 Esas, 2019/1164 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili ile katılma yoluyla davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, davalı borçlu …’nın tacir olduğunu, müvekkili şirket ile davalı arasında, müvekkili şirketin yüklenici, davalının işveren olduğu 05.12.2017 tarihli PVC doğrama, alüminyum teras korkuluğu ve alüminyum giriş kapılarının yapılması işini konu alan sözleşme imzalandığını, müvekkilinin üstlendiği işi yapıp teslim ettiğini, ancak davalının, 26.03.2018 tarihli fatura gereği müvekkiline ödemesi gereken 10.841,34 TL cari hesap alacağını ödemediğini, ödenmeyen bu alacağın tahsili için İzmir 2. İcra Müdürlüğü’nün 2018/9046 Esas sayılı dosyası ile takip yapıldığını, davalının kendisine teslim edilen işten memnun kalmadığını eksik ve ayıplı yapılan işlerin tamamlanmadığını belirterek borca ve ferilerine itiraz ettiğini, davalının itirazının kötüniyetli olduğunu, itiraz dilekçesinde belirtilen hususlar doğru dahi olsa 300,00-500,00 TL masrafla giderilebilecek basit tadilatlar olduğunu ileri sürerek, davalı borçlunun takibe yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, davacı firmanın tüm edimlerini yerine getirdiğini belirterek işi teslim ettiğini beyan etmiş ise de, yapılan kontrollerde 1, 2, 3, 4 nolu bağımsız bölümlerde giriş kapılarının kapanmadığını, mermere sürtmekte olduğunu, kilitlenmediğini, 1 nolu bağımsız bölümün mutfak alüminyum panjurunun kapanmadığını, yarıya kadar indiğini, 4 nolu bağımsız bölümün de dış teras kapısının sürtmekte olup, kapanmadığının tespit edildiğini, firmanın defalarca sözlü olarak eksiklikler konusunda bilgilendirildiğini, davalı firmanın yanlış ve hatalı yapılan işlemleri düzeltme ve değiştirme yoluna gitmediğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 13. maddesine göre, yapılan imalat ve işlerin teslim tarihinden itibaren 2 yıl süre ile yüklenici firmanın garantisi alında olduğunu, davacı firmaya bu konuda Foça Noterliği’nin 29.06.2018 tarihli ve 03186 yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edildiğini, ayıpların giderilmesi için 7 gün süre verildiğini, kapı ve pencerelerin o haliyle kullanılamadığından geçici olarak …’ne yaptırılan tamirat işleri için 1.121,00 TL ödendiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “…Davacının sözleşme gereği edimlerini tam ve eksiksiz bir şekilde yerine getirip getirmediği, ayıplı bir imalat ve montaj söz konusu ise bu ayıpların açık ya da gizli ayıp olup olmadığı, kullanımla ortaya çıkabilecek bir ayıp olup olmadığı, davacının davalıya yaptığı iş nedeniyle alacağının bulunup bulunmadığı, varsa miktarının ne olduğunun tespit ettirilmesi için dosya inşaat mühendisi ve mimar bir bilirkişiye tevdi edilmiş rapor alınmıştır. Tüm dosya içeriğine göre, davacının sözleşme gereği edimlerini tam ve eksiksiz bir şekilde yerine getirmediği, söz konusu ayıpların kullanımla ortaya çıkabilecek ve gizli nitelikte ayıplar olduğu, iş veren davalının kontrollerde durumu farkettiği ve davacıya ihtarname çekerek eksik ve arızalı işleri tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içersinde düzeltmesini talep ettiği, ihtarnamede ayıplı işlerin neler olduğunun ayrıntılı olarak belirtildiği, ayıpların gideriminin davacının yükümlülüğünde olan bir husus olduğu, hatta taraflar arasındaki sözleşmede davacının 2 yıl garanti yükümlüğünün de bulunduğu, davalının bu ayıplı işlerin düzeltilmesi için dava dışı … ile anlaştığı ve ayıpların kısmen de olsa geçici giderimi için 1.121,00 TL ödeme yaptığı anlaşılmasına göre, davacının bu iş için davalıdan olan 10.841,34 TL alacağı bulunsa da, hakkaniyete uygun olarak davalının dava dışı firmaya yaptırdığı kısmi giderim bedeli olan 1.121,00 TL mahsup edildikten sonra bakiye olan 9.720,34 TL nin davalıdan tahsiline karar verilmesi…” şeklindeki gerekçe ile davanın kısmen kabulü ile; İzmir 2. İcra Müdürlüğü’nün 2018/9046 Esas sayılı takip dosyasında davalının itirazının kısmen iptali ile; takibin 9.720,34 TL üzerinden devamına, davacının yerinde olmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili ile katılma yoluyla davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı ile müvekkili arasında düzenlenen eser sözleşmesi gereğince davacının üstlendiği edimleri gereği gibi yerine getirmediğini, ayıpların giderilmesi konusunda ihtarname gönderilmiş olmasına rağmen ayıpların giderilmediğini, dosyaya sunulan bilirkişi raporunda da davacının edimlerini yerine getirmediği, ayıpların gizli ayıp niteliğinde olduğu ve yapılan işin de ayıplı olduğunun tespitine rağmen müvekkilinin davacıya borçlu olduğu yönündeki tespitin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda eksik ve gizli ayıplı işlerin tamamlanması ve ayıpların ortadan kalkması için gereken maliyet hesabı yapılmaksızın müvekkilinin borçlu olduğunun tespitine karar verilmesinin doğru olmadığını, dava dışı firmaya yaptırılan işlerin ayıpların giderilmesine yönelik olmayıp geçici olarak tamiri amacına yönelik olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Katılma yoluyla davacı vekili istinaf dilekçesi ile istinafa cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin yaptığı işteki eksiklerin dava dışı şirket tarafından yapılan tadilat nedeniyle tespitinin mümkün olmadığını, bu nedenle inşaat alanında yapılacak keşif ile eksik ve ayıplı işlerin tespitinin mümkün olmadığını, müvekkilinin el çektiği durumun korunmaması nedeniyle mahkemece, davalının ayıpların giderilmesi için yaptığı harcamanın ödenecek bedelden mahsubu ile hüküm kurmasının doğru olduğunu, bu nedenle davalının istinafının reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davacı vekili istinafında ise; ayıplı olduğu belirtilen imalat ile ilgili olarak davalı tarafından süresinde yapılan bir ayıp ihbarı bulunmadığını, belirtilen ayıpların açık ayıp niteliğinde olduğunu, davalının teslim edilen işi gözden geçirme yükümlülüğü bulunduğunu, takas mahsup talebi bulunmadığı halde mahkemece davalının ödediği bedelin iş bedelinden mahsubu ile kalan bedel yönünden kabul kararı verilmesinin yerinde olmadığını, davanın tamamının kabulüne karar verilmesi gerektiğini, basit bir tadilatla giderilecek ayıplar için hukuki yollara başvurularak sürecin uzatıldığını, ayıca icra inkar tazminatının reddine karar verilmesinin de yerinde olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili istemi ile yapılan icra takibine itirazın iptali isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf edilmiştir.
Taraflar arasında 05.12.2017 tarihli sözleşme ile kurulan ilişki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içeren bir iş görme akdîdir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise teslim edilen eserin bedelini ödemektir. Eser yüklenicinin sermayesi, sanat ve becerisini kullanarak gerçekleştirdiği sonuçtur. İş sahibi ısmarladığı eserin belli nitelikler taşımasını, amacını karşılamasını arzu eder. Şayet ısmarlanan eser iş sahibinin beklentisini karşılamıyorsa sözleşmenin yararlar dengesi iş sahibi aleyhine bozulur. Bu bakımdan eser, fen ve sanat kurallarına uygun ve iş sahibinin amacını karşılar nitelikte imâl edilmelidir. Aksi halde eser ayıplıdır ve yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluğu ortaya çıkar. Bir tanımlama yapmak gerekirse; yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluk borcu, yüklenicinin eseri teslim borcunun tamamlayıcısı olarak, meydana getirdiği eserde ortaya çıkan ayıp ve eksiklikleri üstlenme borcudur. Bu gibi durumlarda eserde dürüstlük kuralları gereğince bulunması gereken niteliklerin yokluğu söz konusudur.
Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, 6098 sayılı TBK’nın 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. İmâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içersinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde ayıp halinde iş sahibine üç seçimlik hak tanınmıştır. Bunlar eserin kullanılamayacak ve kabule zorlanamayacak ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olması halinde sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim isteme ve aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde onarımı isteme ya da onarım bedellerini talep etme hakkıdır.
Eser sözleşmesi ilişkilerinde sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 474. maddesi hükümlerine göre iş sahibi açık ayıplarda eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz (makul süre içerisinde) eseri muayene ve açık ayıpları ihbar etmek zorunda olduğu, TBK’nın 472/son maddesi hükümleri gereğince ayıbın gizli olup sonradan ortaya çıkması halinde gecikmeksizin (derhal) ayıbı yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi halde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı hükümleri getirilmiştir. Bu hükümler gereğince gerek açık gerek gizli ayıplarda iş sahibinin ihbar zorunluluğu bulunmakta ise de, yüklenici eserdeki işçilik, malzeme ve yapımla ilgili açık ve gizli ayıplardan dolayı sorumluluğu garanti etmiş ise, garanti ettiği süre için önceden kabul ettiğinden, yüklenici lehine olan iş sahibinin ihbar zorunluluğunu aramaktan vazgeçtiği ve garanti süresi içinde ortaya çıkan bu ayıpları ücretsiz olarak gidermeyi sözleşme tarihinde peşinen kabul ve taahhüt ettiği kabul edilmektedir.
Somut olaya gelince; davacı yüklenici ile davalı iş sahibi arasında 05.12.2017 tarihinde, birim fiyat olmak üzere, PVC doğrama, alüminyum teras korkuluğu ve alüminyum giriş kapılarının yapılması konusunda eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu, işin davalıya teslim edildiği, bakiye iş bedelinin ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibine, davalı iş sahibinin imalatın eksik ve ayıplı olduğu, davacının iş bedeli alacağı bulunmadığı iddiası ile süresi içerisinde itiraz ettiği, eldeki itirazın iptali davasının yasal süresi içerisinde açıldığı sabittir.
Davacı yüklenici, sözleşme ile üstlenilen işin teslim edildiğini savunmuş, davalı iş sahibi ise teslim edilen işin ayıplı olduğunu, ihtara rağmen eksik ve ayıpların giderilmediğini, geçici olarak yaptırılan tamirat bedelinin kendisi tarafından ödendiğini belirtmiştir.
Taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu, yapılacak işin kapsamı ve ödenen bedellere yönelik olarak bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, 05.12.2017 tarihli sözleşmeye konu işin teslim edilmiş olmasına rağmen ayıplı olup olmadığı ve yüklenicinin sorumluluğunun kapsamının belirlenmesine ilişkindir.
Dosyaya sunulan bilirkişi raporu, davalı yanın icra dosyasına sunduğu beyanları, cevap dilekçesi içeriği ve ayıplara ilişkin sunduğu deliller ve davacı tarafçada kabul edildiği üzere teslim edilen işin ayıplı olarak teslim edildiği sabittir. Davalı iş sahibi tarafından ayıp ihtarında bulunulduğu gibi sözleşmenin 13. maddesi ile yüklenici, yapılan imalatın tesliminden itibaren 2 yıl süre garanti verdiğinden, ayıp ihbarı yapılmamış olsa dahi bu 2 yıllık süre içerisindeki ayıplar ile ilgili olarak sorumluluğu bulunmaktadır.
Mahkemece davacının bakiye iş bedelinden, davalı tarafından dava dışı şirkete ödenen bedelin mahsubu ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; bilirkişi raporunun 5. sahifesinden itibaren ayıpların değerlendirmesi yapılmış olup, bilirkişi tarafından ayıplı imalatın sözleşme hükümlerine uygun hale getirilmesi için gereken bedelin, dava tarihi itibarıyla bedelinin belirlenerek, ödenmesi gereken iş bedelinden mahsup edilmesi ve kalan bedel yönünden hüküm kurulması gereklidir. Geçici nitelikte olduğu belirtilen tadilat bedelinin mahsubu ile hüküm kurulması dairemizce yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilinin istinafına gelince; dava konusu alacağın bakiye iş bedeline ilişkin olması nedeniyle ödenecek bedelin belirlenmesi yargılama yapılmasını gerektirdiğinden mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmemiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesinde de; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde, HMK’nın 353/(1)-a bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Belirtilen nedenle istinaf kanun yoluna katılma yoluyla başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ise, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının davalı yararına kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.10.2019 tarih ve 2018/1213 Esas, 2019/1164 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Katılma yoluyla istinaf yoluna başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
5-İstinaf yoluna başvuran davalı vekili tarafından yatırılan 166,00 TL istinaf peşin karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davalıya iadesine,
6-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
7-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile kalan 36,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
8-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
9-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 13.05.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.