Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1197 E. 2022/454 K. 04.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1197
KARAR NO : 2022/454

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/426
KARAR NO : 2019/506
DAVA TARİHİ : 17.04.2017
KARAR TARİHİ : 02.05.2019
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 04.03.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 09.03.2022

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02.05.2019 tarih ve 2017/426 Esas, 2019/506 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, bayilik sözleşmesi kapsamında su deposu satış ve montajı işi ile uğraşan müvekkili ile yangın söndürme sistemleri ile ilgili faaliyet yürüten davalının dilekçe ekinde sunulan fatura, cari hesap ekstresi, sipariş bilgi formu ve proje teklif formunda nitelikleri yazılı su deposunun satışı ve davalı tarafından bildirilen … Mahallesi … Sk. No:… …/… adresinde mukim … Apartmanı isimli binaya montajı konusunda anlaştıklarını, davalının talimatı doğrultusunda kendisine bildirilen adresteki binaya su deposu montajını yaparak teslim eden müvekkilinin tüm taleplerine rağmen davalı tarafın fatura adresini bildirmediğini, yapılan iş bedelini de ödemediğini, bunun üzerine internet üzerinden davalının fatura bilgilerinin müvekkili tarafından temin edildiğini, 28.12.2016 tarihinde 4.425,00 TL tutarlı faturanın düzenlendiğini, davalıya kargo yoluyla gönderildiğini, davalının 04.01.2017 tarihinde faturayı müvekkiline geri gönderdiğini, bu sebeple ödemeye yanaşmayan davalı aleyhine 08.02.2017 tarihinde İzmir 5. İcra Müdürlüğü’nün 2017/1087 Esas sayılı dosyası ile 7 örnek icra takibi başlatıldığını, 10.02.2017 tarihinde davalı tarafından borca itiraz edildiğini, takibin durduğunu, davalı tarafça icra müdürlüğüne sunulan itiraz dilekçesinde talep edilen borçla ilgili hiçbir alışveriş olmadığının ifade edildiğini, davalının teslim tutanağı veya sevk irsaliyesi bulunmamasını bahane ederek borcunu ödemekten kaçındığını, oysa taraflar arasındaki sözleşmenin, talep ve teklif sonrası telefon ile kurulmuş olup teslimat adresinin müvekkiline sms yolu ile bildirildiğini, müvekkili ile davalı yanında çalışan … ve yetkili … arasındaki mesajlarda taraflar arasındaki ticari ilişkinin net olarak gözüktüğünü, ilk mesajlarda müvekkiline ödeme yapılacağı belirtilmekteyken sonrasında ticari ilişkinin ve müvekkilinin yaptığı işin inkarı yoluna gidildiğini, mesajların dökümü alındıktan sonra mahkemeye bilahare ibraz edileceğini, gerek montaj esnasında gerekse sonrasında müvekkilinin teslimata ilişkin belge düzenlemeleri söylenmişse de davalı yanca daha sonra halledeceklerini söyleyerek oyalandığını, fatura adresinin bildirilmediğini, fatura düzenlendikten sonra teyit amaçlı olarak fatura adresi mail yolu ile istediğinde de fatura adresinin müvekkiline bildirilmediğini, müvekkilinin su deposu montaj ve teslimatını davalının bildirdiği … Mahallesi … Sk.No:… …/… adresinde mukim … Apartmanı isimli binaya yaptığını, bu adreste keşif yapıldığında müvekkilinin montajını yaparak teslim ettiği su deposunun bulunduğunun tespit edilebileceğini, bahsi geçen su deposunun montajını yapan işçilerin de keşif mahallinde tanık olarak dinlenmesi halinde müvekkilinin yerine getirdiği edimin somut olarak kanıtlanacağını, yapılması talep edilen keşifte su deposu üzerinde üretim esnasında kabartma baskı yöntemiyle yazılmış … ibareli orijinal malzemelerin su deposunun ana parçalarını oluşturduğunun görüleceğini, müvekkilinin … Şti. isimli firmanın üretim ve dağıtımını yaptığı su depolarının İzmir ili ve ilçelerindeki tek yetkili satıcısı olduğunu, bu hususta 01.05.2015 tarihinde imzalanan bayilik sözleşmesinin sunulduğunu, başka bir deyişle apartmandaki su deposunun müvekkili dışında başka bir kişi tarafından satışı montajı veya tesliminin mümkün olmadığını, … markasının sunulan Marka Tescil Belgesi doğrultusunda … Şti.’nin kurucusu ve müdürü olan … adına TPE nezdinde tescilli olduğunu, …’ın şirket müdürü olduğunu gösterir 09.05.2013 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinin de sunulduğunu, bayilik sözleşmesi gereği … Şti.’nin İzmir ili ve ilçelerinde müvekkili dışında başka bir firmaya satış yapamadığı gibi müvekkilinin münhasıran … Şti.’nin ürettiği ürünlerin satış ve montajını yapabildiğini, bu hususta müvekkilinin faaliyetlerini tanıttığı broşürün sunulduğunu, diğer delillerle birlikte buradan da … Apartmanındaki su deposunun müvekkili tarafından satışının yapılıp kurulduğunun anlaşılabileceğini ileri sürerek, davalının İzmir 5. İcra Müdürlüğü’nün 2017/1087 sayılı takip dosyasında yaptığı haksız itirazın iptali ile takibin devamına, itiraz haksız olduğundan davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalıya hükmedilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında düzenlenmiş bir eser sözleşmesi olmadığını, müvekkiline su deposu satış-montaj işinin yapılmadığını, müvekkilinin icra takibine yaptığı itirazının haklı olduğunu, müvekkilinin ilgili olayda husumeti bulunmadığını ve davanın husumet yokluğundan reddinin gerektiğini, davacının beyanlarından su deposunun bir apartmana takıldığının anlaşıldığını, davanın eser sözleşmesinden veya hizmet sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili istemi olduğunu, taraflar arasında su deposu işi için şifahi yada yazılı bir sözleşme imzalanmadığını, taraf sıfatının bir başka deyişle husumet ehliyetinin dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade ettiğini, sıfatın bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına geldiğini, davacı sıfatının aktif husumeti, davalı sıfatının ise pasif husumeti ifade ettiğini, taraflar arasında yazılı eser veya hizmet sözleşmesi ilişkisi kurulduğunun kanıtlanamadığını, müvekkiline ilişkin olarak ortaya hiçbir delil ileri sürülemediğini, davacının su deposu ile ilgili olarak apartman yönetimi arasında kat malikleri kurulunun almış olduğu bir karar var ise apartman daire sahipleri sorumlu tutularak dava açması gerekirken müvekkili ile ilgili herhangi bir hukuki ilişki veya herhangi bir kazanım yokken dava açılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu savunarak, husumet itirazlarının kabulüne ve müvekkili hakkındaki uyuşmazlığın esasını inceleme olanağı bulunmadığından davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davanın kabulü ile davalı borçlunun İzmir 5. İcra Müdürlüğü’nün 2017/1087 Esas sayılı takip dosyasına konu 4.425,00 TL alacağa ilişkin itirazının iptali ile asıl alacağı takip tarihinden itibaren avans faiz oranı uygulanmak suretiyle takibin devamına, kabul edilen alacağın %20’si miktarındaki 885,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporları ile karar verildiğini, müvekkilinin davacıya borçlu olmadığını, mahkeme kararında gerekçe olarak gösterilen 20.09.2018 tarihli rapordaki “iş bu fatura bedelinin davalıdan tahsil edildiği” ve “davacı …’ın İzmir 5. İcra Müdürlüğü’nün 2017/1087 Esas sayılı dosyasına istinaden 08.02.2017 icra takip tarihi itibariyle davalı …’dan herhangi bir alacak talep edemeyeceği” beyanlarının dikkate alınmadığını, mahkemenin kararında SMS kayıtlarına dayandığını, esasen dosyada yazılı delil başlangıcının bulunmadığını, bir belgenin yazılı delil başlangıcı olabilmesi için bir evrak veya vesaik bulunması, bunun aleyhine kullanılacak tarafça verilmesi ve ispat edilecek hususun vukuuna delalet etmesi gerektiğini, Msn-mail gibi kayıtların delil olarak değerlendirilmesinin ancak bu kayıtların müvekkili tarafından yazıldığının ispat edebilmesi durumunda mümkün olduğunu, teknik olarak kişinin e-mail adresinin aynı olması ya da müvekkili adına kayıtlı olması mesajların o kişi tarafından yazıldığını gösteremeyeceğini, yazışmaların müvekkili tarafından yazıldığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ispatlanması durumunda delil olarak değerlendirilebileceğini, ancak SMS kayıtları üzerinde yapılan inceleme ve dosyaya sunulan 22.03.2019 tarihli raporda “dava dışı …’ın bizden iki defa para tahsil etmek istiyorsunuz” şeklinde beyanda bulunulduğunu, 20.09.2018 tarihli bilirkişi raporunda faturanın kapalı olduğu ve ödendiğinin belirtildiğini, bilirkişi raporlarının davacının aleyhine açıklamalar içerdiğini, bilirkişi raporuyla davacı defterlerinde yapılan incelemede, davacının dayandığı faturanın kapalı fatura olduğunun tespit edildiğini, dosyaya temin edilen mesaj kayıtlarının da taraflar arasındaki ticari ilişkinin kapsamını ve varlığını ispata elverişli nitelikte olmadığı gibi kayıtların inceleneceği konusunda bilgisi olmadan SMS kayıtlarındaki “bizden iki defa para tahsil etmek istiyorsunuz” şeklindeki beyanın müvekkilinin borçlu olmadığını gösterdiğini, ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; makine mühendisi bilirkişi değerlendirmesinde, üretim esnasında kabartma baskı yöntemi ile yazılan “…” ibareli malzemenin su deposunun ana parçalarını oluşturduğu, dosyada mevcut marka tescil belgesi ve bayilik sözleşmesi de dikkate alınarak, bu su deposunun müvekkili dışında başka bir kişi tarafından dava dışı apartmana montaj ve tesliminin yapılmasının mümkün olmadığının açık olduğunu, bu hususun ayrıca keşif sırasında dinlenen, su deposunun montajında çalışan tanık beyanı ile de doğrulandığını, yapılan mali değerlendirmede, dava dışı apartman işletme defterinde davalı ile dava dışı apartman arasında su deposu montajına ilişkin ödemenin kayıt altına alındığının açık olduğunu, hem teknik, hem de mali tespitler birlikte değerlendirildiğinde, davalı yanın iddiasının aksine, müvekkili ile davalı arasında ticari ilişkinin kurulduğunu, bu hususun yine bilgisayar mühendisi bilirkişi tarafından yapılan mesaj dökümlerine ilişkin teknik tespitler ile de ortaya çıktığını, davalı yanca ticari ilişki inkar edilmiş ise de, istinaf dilekçesindeki “bizden iki defa para tahsil etmek istiyorsunuz” şeklindeki mesaja itibar edilmesi gerektiği ve faturanın kapalı fatura olduğu iddiasının dahi ticari ilişkinin davalı yanca kabulü demek olduğunu, ticari ilişkinin toplanan delillerle somut olarak olarak kanıtlanması üzerine davalı yanca bu kez de çelişkili biçimde ifa iddiasına dayanıldığını, uzun süren yargılamada ilk derece mahkemesince titizlik içinde delil toplandığını ve değerlendirme yapıldığını, hukuka ve hakkaniyete uygun bir karar verildiğini belirterek, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili istemi ile yapılan icra takibine itirazın iptali isteğine ilişkindir.
Davalı vekili taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf edilmiştir.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1978/11-1147).
Kural olarak, eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yok ise de davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiği takdirde yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 200. maddesine göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan davalının veya onun adına hareket eden kişinin imzasını taşıyan teslim belgesi, irsaliyeli fatura, ile de sözleşme ilişkisinin ispatı mümkündür. Yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ticari defterler, ikrar veya yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir.
Tüm bu delillerle de sözleşme ilişkisi ispatlanmış değilse HMK 200. maddedeki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Açık muvafakat olmazsa tanıkla sözleşme ilişkisi ispatlanamaz. Bunun da istisnası olan HMK 202. maddeye göre senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir. HMK 222. maddeye göre ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Yemin delili 6100 sayılı HMK’nın 225 ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Yemin kesin delillerdendir. Yemin deliline dayanan taraf, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması nedeniyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlüdür. Şu durumda kural olarak, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemez.
Somut olaya gelince; davacı, taraflar arasında kurulan sözleşme ilişkisi kapsamında davalı adına, dava dışı … Mahallesi … Sk. No:… …/… adresinde mukim … Apartmanına, … Şti. isimli firmanın üretim ve dağıtımını yaptığı su depolarının İzmir ili ve ilçelerindeki tek yetkili satıcısı olarak su deposunun montajının yapılmış olmasına rağmen, bedelinin ödemediğini belirterek yapılan icra takibine itirazın iptali isteğinde bulunmuştur.
Taraflar arasında yazılı olarak düzenlenmiş sözleşme bulunmamakta olup davalı tarafından da sözleşme ilişkisi reddedilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere davacı yüklenicinin bedel isteğinin kabulü için öncelikle reddedilen eser sözleşmesi ilişkisinin kanıtlanması gereklidir. Her ne kadar mahkemece sözleşme ilişkisinin varlığı kabul edilerek takibin devamına karar verilmiş ise de dayanılan sms ve e-mail kayıtları davalıya ait olmadığından sözleşme ilişkisinin kanıtlandığından söz edilemez.
Belirtilen nedenle mahkemece davacıya yemin deliline dayanıp dayanmayacağı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi göre gerekirken yazılı gerekçe ile istemin kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesinde de; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde, HMK’nın 353/(1)-a bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02.05.2019 tarih ve 2017/426 Esas, 2019/506 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davalı vekili tarafından yatırılan 76,00 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuran davalıya iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 04.03.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.