Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1186 E. 2022/393 K. 25.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1186
KARAR NO : 2022/393

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/377
KARAR NO : 2019/750
DAVA TARİHİ : 04.04.2017
KARAR TARİHİ : 25.06.2019
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 25.02.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 25.02.2022

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25.06.2019 tarih 2017/377 E – 2019/750 K sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili şirketin asansör imalatı işi ile iştigal ettiğini, davalının yapmakta olduğu iki ayrı binada biri 400 kg kapasiteli 7 duraklı, diğeri ise 400 kg kapasiteli 4 duraklı olmak üzere iki asansörün imalat işi konusunda aralarında anlaştıklarını, iki asansörün malzemesinin temini, montajının yapılması ve ruhsatının alınması işinin bedelinin 60.000,00 TL olarak belirlendiğini, müvekkilinin bu asansörlerden … Mahallesi … ada … sokak No:… Buca/İzmir adresinde bulunan binaya yapılan 400 kg kapasiteli 7 duraklı asansörü tamamladığını ve ruhsatını da aldığını, diğer asansörün ise …/… sokak No:… Buca/İzmir adresinde kain binada raylarının montajının yapıldığını, kat kapılarının kasalarının montajının yapıldığını, makinesinin (motoru) sehpası ile montajının ve kabin süspansiyonlarının montajının tamamlandığını, malzemelerin temin edildiğini, bu aşamada davalı firmanın yapması gereken asansör kapı kenarlarının örülmesi ve sıvanması ile şaplarının atılması işinin yapılmadığı gibi müvekkiline ödeme de yapılmadığından işin devamında aksama olduğunu, davalı ile görüşmeler devam ederken davalı tarafından İzmir 16. Noterliği’nin 03.08.2015 tarihli ihtarnamesinin gönderilerek sözleşmenin feshedildiğini, bu aşamaya kadar davalı tarafından 35.000,00 TL ödeme yapıldığını, fesih tarihine kadar hak ettikleri iş bedelinin belirlenmesi için İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/892 değişik iş sayılı dosyası ile delil tespiti yapıldığını, müvekkilinin hak ettiği bedelin belirlendiğini, ödenen 35.000,00 TL çıkartıldıktan sonra (kullanılmamış ve montajı yapılmamış malzeme bedelleri hesaba dahil edilmeksizin yapılan tespit masrafları da dahil edilerek) kalan bedel olan 16.526,86 TL için takip başlatıldığını, takibin itiraz üzerine durduğunu ileri sürerek, davalının İzmir 20. İcra Dairesi’nin 2016/5581 esas sayılı dosyasında gerçekleştirdiği itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, taraflar arasında 10.03.2015 tarihli 15 – 12 sayılı sözleşme imzalandığını, sözleşme ile belirlenen 400 kg kapasiteli 7 duraklı ve 400 kg kapasiteli 4 duraklı acil kurtaranlı 2 adet şahıs 1 insan asansörünün malzemesinin temini, montajı ve ruhsatının alınması işinin 60.000,00 TL bedelle yapılmasının kararlaştırıldığını, sözleşme uyarınca 35.000,00 TL ödeme yaptıklarını, işin teslim süresinin 45 gün olarak belirlenmesine rağmen davacının süresinde asansörlerin montajını bitiremediğini, asansörlerin bitirilememesi nedeniyle müvekkilinin oturma ruhsatını alamadığını, evleri zamanında teslim edemediğini, bu nedenle İzmir 16. Noterliği’nin 03.08.2015 tarih ve 14914 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşmeyi feshettiklerini, fesihten sonra başka bir firma ile sözleşme imzalanarak kalan imalatın yaptırıldığını, fesih tarihi itibarıyla imalatın durumunun fotoğraflandığını, 7 duraklı asansörün butonları ve zemin kapısının eksik olduğunu, 4 duraklı asansörün ise sadece ray sisteminin yapıldığını, müvekkilinin 7 duraklı asansörün geri kalan montaj bedeli için en uygun teklifi veren “… Asansör ve Yürüyen Merdivenleri … ” isimli firmaya yaptırdığını, bunun için 8.000,00 TL KDV dahil bedel ödediğini, 4 duraklı asansörün yapılması için de aynı firma ile sözleşme imzalandığını ve bunun için 26.000,00 TL + KDV bedel ödendiğini, müvekkilinin sözleşmeyi feshetmekte haklı olduğunu, müvekkilinin teslim için gereken süreden sonra 4 ay bekleyerek sözleşmeyi feshettiğini, davacının yapmadığı montaj için müvekkilinin 34.000,00 TL ödediğini, montajı yapılmayan depoda duran asansörün bedelinin talep edilmesinin haksız olduğunu, tespitte davacı firmanın kendi deposunda duran bir asansör üzerinde tespit yaptırarak ne olduğunu bilmedikleri bir asansörün bedelini talep ettiklerini, bu asansörün müvekkili ile anlaşılan asansör olduğunu bilirkişinin nereden anladığını merak ettiklerini, davacı asansör işi yaptığından deposunda başka bir asansör de bulunabileceğini, davanın süresinde açılmadığını, inkar tazminatı talep edilmesinin haksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının sözleşmeyi fesihte haklı olduğunun kabulü gerektiği, ancak davacı tarafından montajı gerçekleştirilen ve yerine getirilerek tamamlanan edimler yönünden yaptığı iş bedelinin davacıya ödenmesi gerekli olduğu görülmekle 7 duraklı asansörün tamamlandığı ve bu asansörün bedelinin bilirkişi tarafından 38.220,00 TL olarak belirlendiği, davacı tarafından dört duraklı ve henüz yapımı tamamlanmamış asansörde montajı gerçekleştirilen malzeme bedelinin 7.854,80 TL olduğu, buna ilişkin işçilik bedelinin 2.500,00 TL olduğu bu bedellerin KDV’sinin 1.863,86 TL olduğu bu bedellerin toplamının 50.438,66 Tl olduğu, davalı tarafından ödendiği her iki tarafça da kabul edilen 35.000,00 TL bu tutardan mahsup edilmesi halinde bakiye 15.438,66 TL alacak tutarının hesaplandığı, bu hesaplamanın kabul edilebilir nitelikte olduğu her ne kadar davacı tarafından icra takibi sırasında tespit masrafları da dahil edilmek suretiyle icra takibi yapılmış ise de bu bedelin yargılama giderleri içerisinde değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, İzmir 20. İcra Müdürlüğü’nün 2016/5581 Esas sayılı takip dosyasında davalının itirazının kısmen iptaline, takibin 15.438,66 TL alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, icra inkar tazminatı isteminin kabulüne, hükmedilen alacak üzerinden hesaplanacak %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tespit dosyasındaki bilirkişi raporunda 7 duraklı asansörün bedeli belirlenirken hiçbir teknik bilgiye dayanılmaksızın sözleşme bedelinin kat sayısına bölünmek suretiyle 38.220,00 TL belirlendiğini, bu miktara tamamlanmayan 4 duraklı asansör için belirlenen malzeme, işçilik ve KDV tutarları eklenerek 15.438,66 TL alacak olduğunun kabul edildiğini, 7 duraklı asansörün imalatının tamamlanmadığını, müvekkilinin bu asansörü başka bir asansör firmasına 8.000,00 TL + KDV bedel ödeyerek tamamlattığını, bu asansörün imalatının tamamlanmış gibi hesaplama yapıldığını, mahkemenin müvekkilinin sözleşmenin feshinde haklı olduğunu kabul ettiğini, mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekirken tespit dosyasındaki rapora itibar edilerek karar verilmesinin yerinde olmadığını, müvekkilinin başka bir firma ile anlaşarak 4 duraklı asansör için de 26.000,00 TL + KDV ödediğini, mahkemece tamamlanmamış asansör ile ilgili olarak 2.500,00 TL işçilik ve 1.863,86 TL KDV bedeli alacağı olduğunu kabul ederek hüküm kurduğunu, tamamlanmayan bir montaj için işçiliğin hesaplanamayacağını, davacı tarafından kesilen bir fatura da olmadığından KDV de hesaplanamayacağını, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de hatalı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesi sunmamıştır.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın, İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali isteğine ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı ile iş sahibidir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karara karşı davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasındaki sözleşme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Uyuşmazlığın, eser sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirilip çözülmesi gerekli ve zorunludur.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Somut olayda; taraflar arasındaki eser sözleşmesi ile “400 kg kapasiteli 7 duraklı ve 400 kg kapasiteli 4 duraklı asansör malzemesinin temini, montajı ve ruhsatının alınması” işi konusunda toplam 60.000,00 TL götürü bedel üzerinden anlaşma sağlandığı ve yapılan iş karşılığı davalı iş sahibi tarafından 35.000,00 TL ödendiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık sözleşmenin feshi tarihi itibarıyla yüklenici tarafından tamamlanan imalat bedeline ilişkindir.
Sözleşme, davalı iş sahibi tarafından eserin sözleşmede kararlaştırılan sürede tamamlanmaması nedeniyle İzmir 16. Noterliği’nin 03.08.2015 tarih ve 14914 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile feshedilmiştir.
Nakit bedel karşılığı eser sözleşmeleri yönünden sınırlayıcı istisnai bir kural bulunmadığından mahkeme kararına gerek olmaksızın tek taraflı irade beyanı ile sözleşmeden dönme mümkündür. Hukuk Genel Kurulu’nun 08.11.2006 tarih 2006/15-702 Esas, 2006/691 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 15.H.D.’nin 04.06.1998 tarih 1998/513 Esas, 1998/2377 Karar sayılı kararında da bedel karşılığı eser sözleşmesinden dönme için tek taraflı irade beyanının yeterli olduğu benimsenmiştir.
Eser sözleşmelerinde sona erme üzerine, her iki tarafın da talep edebileceği tasfiyenin dayanağı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125/III. maddesidir. Bu maddeye göre sözleşmeden dönme halinde taraflar karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulur ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Sözleşmenin fesih ya da dönme suretiyle sona ermesi halinde geriye etkili sonuç doğuracağı yani, sözleşme hiç yapılmamış gibi başa dönüleceğinden, taraflar sözleşme ile üstlendikleri borçlarını ifa etme yükümlülüğünden kurtulacakları gibi, daha önce ifa ettikleri edimleri, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteyebileceklerdir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin bedeli, 6098 sayılı TBK 480. (818 sayılı BK 365. maddesi) maddesinde düzenlenen götürü bedel olarak kararlaştırılmıştır. Götürü bedelli sözleşmede, yüklenici işi kararlaştırılan götürü bedelle yapmak zorunda olduğundan yüklenicinin hakettiği imalât bedelinin, fiziki oran yöntemi ile başka bir ifadeyle yüklenicinin sözleşme kapsamında gerçekleştirdiği imalâtların eksik ve ayıpları da dikkate alınarak işin tamamına göre fiziki oranının tespit edilip, bulunacak bu oranın götürü iş bedeline uygulanması suretiyle saptanması ve bulunacağı kabul edilmektedir. (Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 14.11.2019 tarih, 2019/1350 esas ve 2019/4613 karar sayılı ilamı)
Götürü bedelli sözleşmede, iş sahibinin fazla ödemesinin bulunup bulunmadığı fiziki oran yöntemi ile başka bir ifadeyle asıl sözleşme kapsamında yapılan işin eksiklikler gözetilerek tüm işe göre fiziki oranı bulunmalı ve bu oran sözleşme bedeline uygulanmalı, ilave yani sözleşme dışı işlerle ilgili olarak da yapıldığı yıl mahalli serbest piyasa rayici ile hesaplama yapılıp (serbest piyasa rayici içerisinde KDV bulunduğundan ayrıca KDV ilave edilmemelidir.) her iki kalemin toplamı yüklenicinin hakkettiği iş bedeli olarak bulunmalı, iş sahibinin ödediği bedel iş bedelinden mahsup edilmelidir.
Mahkemece; yargılama aşamasında keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/892 değişik iş sayılı dosyasında alınan ve götürü bedelli sözleşme usulüne göre orantılama yapılmayan, aynı zamanda davalı yüklenici tarafından itiraz edildiğinden davalı yönünden bağlayıcılığı da bulunmayan rapor esas alınarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Kabule göre; itirazın iptâli davalarında borçlunun icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulabilmesi için İİK’nın 67/II. maddesi gereğince borçlunun itirazında haksız ve alacağın likid olması gerekir. Somut olayda alacağın varlığı yapılan yargılama ile belirlenebileceğinden, bu nedenle alacak likit olmadığından icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25.06.2019 tarih 2017/377 E – 2019/750 K sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan 263,66 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 25.02.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.