Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1156 E. 2022/317 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1156
KARAR NO : 2022/317

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/714
KARAR NO : 2019/260
DAVA TARİHİ : 31.12.2018
KARAR TARİHİ : 09.05.2019
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 16.02.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16.02.2022

İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09.05.2019 tarih 2018/714 Esas, 2019/260 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin adresinde bulunan idari bölümlerin yenilenmesi işlerinde malzemeleri tedarik ettiğini, işlediğini, akabinde davalı şirketin adresine nakil ettirerek montajlarını gerçekleştirdiğini, yapılan işlerin karşılığı olarak toplam 6 adette 132.289,56 USD tutarında faturaları davalı şirkete teslim ettiğini, faturaların itiraza uğramayarak davalı şirketin defterlerine işlendiğini, müvekkili tarafından faturalardan kaynaklanan alacaklar tahsil edilemeyince İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün 2017/696 esas sayılı dosyası ile bu fatura alacaklarının tahsili amacıyla takip başlatıldığını, yetkiye ve borcun tamamına gerçekleştirilen itiraz ile takibin durduğunu, davalı şirketin yetki itirazının yersiz olduğunu, faturalardan kaynaklanan borçların götürülecek borçlar olduğundan alacaklının adresinde bulunan yer icra daireleri ve mahkemelerinin yetkili olduğunu, bu nedenle yetki itirazının reddi gerektiğini, davalı şirketçe müvekkilinin borçlu olduğu İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün 2016/16830 esas sayılı dosyasında müvekkili adına yapılan kimi ödemelerden itiraz ile birlikte haberdar olduklarını, o nedenle takip tarihi olan 24.01.2017 tarihinden önce yapılan ödemelerin takip miktarından düşülmesi gerektiğini ileri sürerek, takip tarihi itibarıyla 82.408,59 USD’lik kısma gerçekleştirilen itirazın iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, müvekkili şirketin merkez adresinin … Mahallesi … Bulvarı No: … …/… olduğunu, ilamsız icra takibinde genel yetkili icra dairesinin borçlunun yerleşim yeri icra dairesi olduğunu, müvekkili ile dava dışı … ve dava dışı … ile alt taşeronu davacı ile yapılan sözleşmelerden anlaşılacağı üzere yapılan işin eser sözleşmesi niteliğinde olup, sözleşmenin ifa yerinin de Antalya olduğunu, eser sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda TBK’nın 89/1. maddesinin uygulanamayacağını, yetkili icra dairesinin Antalya İcra Dairesi, yetkili mahkemenin ise Antalya Mahkemeleri olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin eser sözleşmesi niteliğinde olduğu, eser sözleşmelerinde yetkili icra dairesi ve mahkemenin HMK 6. maddesi gereğince genel yetkili olan davalı ikametgahı ya da HMK 10. maddesi gereğince sözleşmenin ifa yeri mahkemesi ve icra daireleri olduğu, TBK 89/1 madde hükümlerinin somut olayda uygulanamayacağı, davalı tarafın adresinin Antalya’da olduğu, ifa yerinin Antalya olduğu icra takibinin ise İzmir’de başlatıldığı, yetkili icra dairesinde yapılmış bir icra takibi bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirket ile dava dışı …. Şti. arasında “İç Mekan Tasarımı Uygulama İşleri Sözleşmesi”nin imzalandığını, müvekkilinin bu sözleşmenin tarafı olmadığını, müvekkili ile davalı arasında imzalanan eser sözleşmesi bulunmadığını, müvekkili ile dava dışı … arasında imzalanmış bir alt taşeronluk sözleşmesi bulunduğunu, uyuşmazlığın bu sözleşme ile bir ilgisi bulunmadığını, faturaların hiçbirisinde montaj, nakliye, işçilik vs alacak kalemi bulunmadığını, faturaların tümünde “mal mukabili” açıklaması bulunduğunu, müvekkilinin davalı şirkete mal sattığını, bunların karşılığında da fatura kestiğini, fatura alacaklarından kaynaklanan borçların da götürülecek borçlar olduğundan uyuşmazlıkta yetkili icra dairesinin ve mahkemelerinin alacaklının bulunduğu yer olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile dava dışı … arasında “İç Mekan Tasarım Uygulama Sözleşmesi” imzalandığını, müvekkilinin işleri anahtar teslim dava dışı … ‘a teslim ettiğini, … da sözleşmede yer alan bir kısım işleri davacıya yaptırdığını, davacının alt taşeron, müvekkilinin ise iş sahibi olduğunu, sözleşmenin ifa yerinin Antalya olduğunu, müvekkilinin ikamet adresinin Antalya olduğunu, mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetli olduğunu belirterek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.

GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.Dava, TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın, İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yetkili icra dairesinde yapılmış bir takip bulunmadığından davanın reddine karar verilmiş; karara karşı davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanan icra takiplerinde kural olarak İİK’nın 50. maddesi uyarınca Hukuk Mahkemeleri Kanunu hükümleri kıyas yoluyla uygulanacağından takibin veya davanın, davalının yerleşim yeri, sözleşmenin ifa edileceği yer veya yetki sözleşmesi ile belirlenen yer icra dairelerinden birinde açılması gerekir.
Para alacakları yönünden yetkili mahkemeyi alacaklının yerleşim yeri mahkemesi olarak belirleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin sadece karz akdinden doğan borçlarla sınırlı olduğunun kabulü gerekir. Aksi halde, bütün para borcu ilişkilerinden doğan uyuşmazlıklarda yetkili mahkemenin bu maddeye göre tayini gerekeceğinden, para borçlarıyla ilgili tüm uyuşmazlıkların davacının yerleşim yerinde takip ve davaya konu olması sonucunu doğurur ki bu da; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan yetkiyle ilgili kuralları istisna haline getirmiş olur. Oysa, gerek mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 ve gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmeleri, niteliği itibariyle iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olup, karşılıklı edimleri içerir. Bu nedenle, eser sözleşmelerinden kaynaklanan bir alacakta yetkili mahkemenin tayininde 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 73. ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Belirtilen nedenle eser sözleşmesinden kaynaklanan takip ve davalar, HMK’nın 6. maddesine göre davalının, davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde (genel yetkili mahkeme) açılabileceği gibi HMK’nın 10. maddesi uyarınca sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde (özel yetkili mahkemede) de açılabilir.
Yine HMK’nın 17. maddesi ile getirilen düzenleme gereğince yetki sözleşmesinin ancak, tacirler veya kamu tüzel kişileri aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.
İİK’nın 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptâli davalarında mahkemenin yetkisine itiraz edilsin edilmesin öncelikle icra dairesinin yetkisine yapılan itiraz incelenmelidir. Yetkisiz icra dairesinde yapılan takibe dayanılarak açılan itirazın iptâli davası dinlenemeyeceğinden mahkemece bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekir (HGK.20.03.2002 tarih ve 2001/13-241 E. 208 K.vb.). Zira itirazın iptâli davasını görme yetkisi takibin usulünce yapıldığı yer mahkemesine aittir.
Somut olaya gelince; davalı iş sahibi …. ile dava dışı asıl yüklenici … arasında imzalanan “İç Mekan Tasarımı Uygulama İşleri Sözleşmesi” kapsamında yapılacak işlerin bir kısmı için dava dışı asıl yüklenici … ile davacı taşeron … arasında “… İç Mekan Ahşap Uygulama İşleri Sözleşmesi” imzalanmış olup takibin dayanağı faturalar eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
Alacağın dayanağını eser sözleşmesi oluşturduğundan, eser sözleşmesinden kaynaklanan takip ve davalar, HMK’nın 6. maddesine göre davalının-borçlunun, davanın açıldığı veya takibin yapıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde (genel yetkili mahkeme) açılabileceği gibi HMK’nın 10. maddesi uyarınca sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde (özel yetkili mahkemede) de açılabilir.
Davalı, İzmir icra dairesinde yapılan icra takibine itiraz dilekçesinde, usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmuş olup davalının Antalya’da faaliyet göstermesi ve sözleşmenin ifa yerinin de Antalya olması sebebiyle, HMK’nın 6. ve 10. maddeleri gereğince takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı sabittir.
Belirtilen nedenle mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olmasında dairemizce de bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1. maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’nin peşin alınan 44,40 TL’den mahsubu ile kalan 36,30 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olan kararın dairemiz yazı işleri müdürlüğü tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere 16.02.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.