Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1126 E. 2022/320 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1126
KARAR NO : 2022/320

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/1285
KARAR NO : 2019/739
DAVA TARİHİ : 15.09.2014
KARAR TARİHİ : 28.05.2019
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 16.02.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16.02.2022

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28.05.2019 tarih 2014/1285 Esas, 2019/739 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, müvekkilinin taşeron olarak davalı şirketin … Üniversitesi’nde toplam 224.832,25 TL’lik AR-GE ile ilgili çeşitli işlerini yaptığını, davalı borçlu şirketin bugüne kadar 129.000,00 TL ödeme yaptığını, 14.02.2013 tarihli 14081 numaralı 47.200,00 TL bedelli faturanın 12.600,00 TL’sinin ve 28.12.2013 tarihli 83.232,25 TL bedelli faturanın ödenmeyip iade edildiğini, müvekkilinin … tesisat işlerini yapıp teslim ettiğini, müvekkilinin hakedişlerinin yapıldığı halde davalının dava konusu edilen ödemeleri yapmadığını ileri sürerek, 98.062,21 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.

CEVAP :
Davalı vekili, müvekkilinin cari hesabında davacıya 12.600,00 TL borcu görüldüğünden davanın 12.600,00 TL kısmını kabul ettiklerini, müvekkilinin “… Hastanesi Araştırma Laboratuvar Binası İnşaatında” 22.01.2007 tarihli taşeron sözleşmesi ve 25.12.2007 tarihli ek protokol gereğince …’ın alt yüklenicisi olarak faaliyette bulunduğunu, davacı şirketin ise bu inşaatta bir kısım boru montaj işlerini müvekkili şirket adına 2007 yılından itibaren yaptığını, ancak davacı şirketin yaptığı işlerin 12.600,00 TL dışındaki alacaklarının ödendiğini, davacı şirket tarafından fatura düzenlenmediği için müvekkili şirketin ticari defterlerinde yer almayan ancak davacıya belgeler karşılığı ödenen paraların toplamının 77.270,00 TL olduğunu, buna rağmen davacı şirketin 06.12.2013 tarihli ve 14098 numaralı 83.232,25 TL bedelli faturayı düzenleyerek müvekkiline gönderdiğini, faturanın müvekkili tarafından kabul edilmeyerek iade edildiğini, faturanın iade edilmesinin ardından davacı şirketin bu kez 28.12.2013 tarih ve 14104 numaralı yine 83.232,25 TL bedelli ikinci bir fatura düzenleyerek müvekkili şirkete gönderdiğini, bu faturanın da iade edildiğini, fatura içeriğinde “malzemeli” ibaresi yer almasına rağmen bu malzemelerin neler olduğunun yer almadığını, yapılan işin tam içeriği ve birim fiyatlarının söz konusu edilmediğini, müvekkili şirketin tek imza yetkilisinin Yönetim Kurulu Başkanı … olup bu nedenle dosyaya sunulan müvekkili şirket yetkilisi tarafından imzalanmamış üstelik müvekkili şirket kaşesi dahi bulunmayan hiçbir belgeyi kabul etmediklerini, üstelik davacı şirketin üstlendiği işi bile yapmadığını, müvekkili şirketin … şantiyesinde normalde çalıştırdığı işçilere ilave olarak eleman istihdam etmek zorunda kaldığını, bu yolla işi kendisinin bitirdiğini, aslında davacının yaptığını iddia ettiği işleri de müvekkilinin tamamladığını, kullandığını iddia ettiği malzemelerin de yine müvekkili şirket tarafından başka firmalardan satın alındığını, kesin kabulün henüz yapılmadığını, dolayısı ile alacakların ancak kesin kabul ile muaccel olacağını, buna rağmen müvekkilinin alt yüklenici davacıya alacaklarını iyiniyetle ödediğini, müvekkilinin dava tarihinden önce temerrüde düşürülmediğini, bu nedenle talep edilen alacaklara temerrüt tarihinden önce faiz talep edilmesinin olanaksız olduğunu savunarak kabul edilen kısım dışında davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 92.646,24 TL asıl alacak, 80,38 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 92.726,62 TL’nin asıl alacağa dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının kendisinin yaptığını iddia ettiği işlerin önemli bir kısmının müvekkili şirket tarafından tamamlandığını, müvekkili şirket tarafından bu nedenle yapılan harcamalara ilişkin faturaların mahkemeye ibraz edildiğini, ancak bu hususun bilirkişi incelemelerinde ve mahkemece dikkate alınmadığını, mahkemenin kendi ara kararı ile çelişerek … Şti. ve … Rektörlüğü’nden ihale, belge, proje ve sözleşmeler gelmeden üstelik bu konuda bilirkişi incelemesi de yapılmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacının işleri tamamladığını ispatlaması gerektiğini, mahkemenin davacının davasını ispatlayamadığını hem 12.01.2017 hem de 02.05.2017 tarihli duruşmalarına ait ara kararlarında açıkça tespit ederek bildirdiğini, mahkemece 06.11.2018 tarihli 2 nolu ara karar ile davacı tarafa bilirkişi ücreti ve tebligat giderlerini yatırması için 2 haftalık kesin süre verdiğini, davacının kesin süre içinde bu ara kararın gereğini yerine getirmediğini, böylece ispat yükü kendisine ait olan davacının davasını ispatlamaktan açıkça kaçındığını, mahkemenin ara kararlarına aykırı şekilde gerekli dosya ve belgeler beklenmeden ve davacının bilirkişi incelemesinden kaçınması sonucunda eksiklikler hakkında bilirkişi incelemesi de yapılmadan karar verilmesinin dikkate alınması gerektiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı vekilinin istinaf nedeni olarak ileri sürdüğü iddiaların usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın somut delillerle ispatlandığını, davalının iddialarının soyut iddia olmaktan öteye gidemediğini, dinlenen tanık beyanlarının ve bilirkişi raporlarının iddialarını teyit ettiğini belirterek, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili isteğine ilişkindir.
Mahkemece, belirlenen bakiye iş bedelinin tahsiline yönelik davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karara karşı davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasında imzalanan sözleşme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Uyuşmazlığın, eser sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirilip çözülmesi gerekli ve zorunludur.

6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
Faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1978/11-1147).
Somut olayda; dava dışı asıl yüklenici … Şti’nin yüklendiği … Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Araştırma Labaratuvar Binası İnşaatı’nın Bina Otomasyonu ve Medikal Gaz Tesisatı haricindeki tüm tesisat işlerinin yapılması hususunda davalı … A.Ş ile aralarında 22.01.2007 tarihinde “Taşeronluk Sözleşmesi” imzalandığı, akabinde taşeron … A.Ş ile davacı alt yüklenici arasında sözleşme kapsamındaki bir kısım işlerin yapılması hususunda eser ilişkisi kurulduğu anlaşılmaktadır.
Eser ilişkisi kapsamında davacı tarafından yüklenilen tüm işlerin eksiksiz olarak tamamlanarak teslim edildiği iddia edilerek ödenmeyen bakiye iş bedeli talep edilmiş, davalı tarafından ise davanın 12.600,00 TL’lik kısmı kabul edilmiş, ancak bakiye iş bedeline ilişkin yüklenilen işlerin davacı tarafından değil kendileri tarafından malzemeleri de tedarik edilerek tamamlandığı gerekçesiyle davacının alacağının bulunmadığı savunmasında bulunulmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık yüklenilen işin tamamının davacı tarafından tamamlanarak eserin eksiksiz olarak teslim edilip edilmediği hususunda toplanmaktadır.
Davalı tarafından eksik işlerin kendileri tarafından tamamlandığı iddiasında bulunulmaktadır. Bu iddianın ispat külfeti davalıdadır. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere; eser sözleşmesi imzalandıktan sonra yapılan işlerin yüklenici tarafından yapıldığı karine olarak kabul edilir. Bu karinenin aksinin ispatı iş sahibine aittir. İş sahibi tarafından öncesinde tespit ettirilmiş bir eksiklik bulunmadıkça mevcut imalatın yüklenici tarafından yapıldığı ve bu kapsamda giderilmiş olan eksikliklerin yüklenici tarafından tamamlandığı kabul edilir. İş sahibinin 3. kişilerden alınan fatura veya belgelerle işin kendisini tarafından yapıldığının ispatı mümkün değildir. Nitekim bu tür belgeler her zaman düzenlenebileceği gibi başka işler için de yapılmış olabilirler.
Kaldı ki; 08.04.2015 tarihli “Tutanak” ile taraflar arasındaki 02.03.2012 tarihli sözleşme ile yapılan yangın tesisatı branşman borulaması, sprinkler başlığı, sıhhi tesisat hidrofor ile borulamaları ve buhar tesisatı borulama işlerinin yapılıp, testleri istenilen basınca getirilip … firması yetkilisi …’e teslim edildiği anlaşılmaktadır. O halde; mahkemenin eser ilişkisi kapsamında yapılması gereken işlerin davacı tarafından yerine getirildiğine dair kabulü yerindedir.
Somut olayda; 23.04.2015 tarihli Makine Mühendisi bilirkişi tarafından tanzim edilen raporda … Merkezinin bulunduğu binadaki kazan dairesi veya tüm ekipmanlarının bulunduğu boru ve montaj işlerinin yapıldığı bölümdeki sıhhi tesisat, buhar tesisatı, hidrafor tesisat boru montajları ile yangın tesisatı için yapılmış olan sprinkler gruplarının montajının, boru imalatlarının, farklı çaplardaki boruların, dirseklerin Te tipi parçaların argon kaynak işlerinin, eşanşör montajının, branşman montajlarının, sıcak su boru izolasyon çalışmalarının hakedişlere uygun olarak yapıldığının, hakedişlerdeki fiyatların sözleşmeye de uygun olduğunun belirtilmesi karşısında bakiye iş bedelinin ödendiği davalı tarafından yazılı delillerle ispatlanamadığından mahkemece yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 6.334,15 TL’den peşin alınan 1.583,54 TL’nin mahsubu ile kalan 4.750,61 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 16.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.