Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1102 E. 2022/1011 K. 30.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1102
KARAR NO : 2022/1011

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2013/118
KARAR NO : 2019/80
DAVA TARİHİ : 26.03.2013
KARAR TARİHİ : 23.01.2019

İZMİR 11. ATM’NİN 2013/301 E 2014/22 K SAYILI DAVADA;
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali, Paraya Çevrilen Teminat Mektubunun Bedelinin Tahsili
KARAR TARİHİ : 30.05.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 30.05.2022

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.01.2019 tarih ve 2013/118 Esas, 2019/80 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, taraflar arasında fatura alacağından kaynaklı ticari ilişkinin mevcut olduğunu, davalı borçlu şirket tarafından aleyhine başlatılan İzmir 4. İcra Müdürlüğünün 2013/2573 sayılı icra dosyasına yapılan itirazın haksız olduğunu ileri sürerek itirazın kaldırılarak takibin devamına ve borç likit olduğundan %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınıp, davacıya verilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili, … fabrikasının yangın sistemi yapım işinin davacıya verildiğini davacının füzyon kaynak ile yaptığı tüm kaynak yerlerinin 2012/7 . ayda tek tek koptuğunu ve su sisteminde arızaların meydana geldiğini, davacının yaptığı onarımdan sonra onarılan yerlerin 2013/1 . ayda yeniden patladığını bunun üzerine dava dışı başka bir şirket ile anlaşma yapılarak füzyon kaynaklı yerlerin teker teker sökülüp tekrar yapıldığını, işlerin ayıplı yapıldığına ilişkin asıl iş veren ile firmaları arasında sürekli yazışmalar olduğunu, sözleşmenin 10. maddesinde ayıplı işlerden davacının sorumlu olduğuna ilişkin hüküm bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İzmir 11. ATM’nin 2013/301 E. – 2014/22 K. Sayılı Davada;
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında …’nin (… Şti) Ege Serbest Bölge’deki … çerçevesinde yapılacak doğalgaz sistemi ve saha borulama işlerinin yapılması konulu sözleşme imzalandığını, sözkonusu sözleşme gereğince müvekkili tarafından davalı şirkete … A.Ş.’nin 23.08.2011 tarih, 4320TM136 numaralı 10.000 USD tutarlı kesin teminat mektubu verildiğini, müvekkili şirketin işbu sözleşme ile üstlendiği yükümlülükleri eksiksiz ve kusursuz olarak yerine getirmiş olmasına rağmen sözleşmeden kaynaklanan 3.540,00 TL alacağının tahsili için davalı şirkete kestiği 22.06.2012 tarih, 176645 sayılı faturadan kaynaklanan alacağın davalı şirket tarafından müvekkiline ödenmemiş olduğunu, söz konusu faturanın davalı şirkete gönderilmesi üzerine davalı şirket tarafından müvekkiline aynı bedelli bir iade faturası kesildiğini, mail üzerinden yapılan yazışmalarda davalı şirket tarafından kabul edilen ancak müvekkiline ödenmeyen 4.595,45 TL’nin müvekkile ödenmemesi üzere tarafınca davalı şirket aleyhine İzmir 4. İM’nün 2013/2573 sayılı dosyasında icra takibinin başlatıldığını, ancak davalı tarafça yapılan itiraz üzerine takibin durduğunu, bunun üzerine tarafınca İzmir ATM’nin 2013/118 Esas sayılı dosyasıyla itirazın iptali davası açılmış olduğunu ve yargılamanın devam etmekte olduğunu belirterek, … A.Ş.’nin 23.08.2011 tarih 43207TM136 numaralı 10.000 USD tutarlı kesin teminat mektubunun davalı tarafından haksız yere paraya çevrilmesi sebebiyle müvekkili şirketin uğradığı 10.000 (onbin) USD karşılığı olmak üzere dava tarihi itibariyle 20.415,00 TL zararın mektubunun paraya çevrildiği tarih olan 22.07.2013 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tazmini ve tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP :
Davalı vekili, davacı şirketin sözleşme hükümlerini yerine getirmediğini, davacı firmanın işin yapımı sırasında bir mühendisi inşaat sahasında görevlendirmiş olduğunu, bu mühendisin işinin ehli olmaması, davacı firmanın da yeterli özeni göstermemesi sebebiyle yangın hattında kaçaklar ve patlamar olduğunu, yangın hattında füzyon kaynak makinesi ile yapılan tüm kaynak yerlerinin tek tek kopmuş ve su sisteminde arızalara sebebiyet verdiğini, müvekkili … AŞ bu patlamalar ve arızalar sonucunda … Firması yetkilerini defalarca inşaat sahasına çağırmak zorunda kaldığını, ancak yapılan işler, ayıplı olduğundan ve düzgün olmadığından davacı firmanın yeterli özeni de göstermeden yaptığı işlerin tekrar arızalanmış ve patlamış olduğunu, işin gecikmesi, iyi yapılmaması ve devamlı arızalanması sebebiyle müvekkili firmanın işi zamanında teslim edemediğinden iş sahibi nezdinde zor durumda kaldığını ve prestij kaybına uğradığını, mevcut hat üzerindeki tüm füzyon kaynak yapılan yerlerin Temmuz 2012 ile Ocak 2013 tarihleri arasında yeniden tekrar tekrar patlamış olduğunu, işinin ehli olmayan davacı firmanın bir türlü düzgün şekilde yapmadığı işler sonunda müvekkilinin işveren karşısındaki sorumluluk gereği işlerin başka firmaya yaptırıldığını, davacı firmanın füzyon türü kaynak yaptığı yerlerin tek tek kesilmiş ve başka firma (….) tarafından yaptırılmış olduğunu, davacının ayıplı olarak yaptığı ve bir türlü düzeltemediği bu ilave imalat için fazladan firmalarından ücret talep edildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “Karar vermemize dayanak teşkil eden bilirkişilerin 09.06.2017 tarihli heyet raporu da dikkate alındığında, 3.540,00 TL lik yangın suyu hattı, tadilat bedeli açıklamalı faturanın …. in kendi yaptığı imalat işlerini düzeltir nitelikte olması nedeniyle kesilebilmesinin uygun olmadığı, … Şti.’nin …. A.Ş.’ye sözleşme kapsamında verdiği …’a ait 23.08.2011 tarihli 2 yıl süreli 10.000 USD bedelli teminat mektubu ve mektubun 22.07.2013 tarihinde paraya çevrildiği ve parasının … ne ödendiğine ilişkin 10.000 USD lik banka dekontu dikkate alındığında, sözleşmenin 7. Maddesinde, “Taşeron sözleşmenin imzalanmasından sonra 10.000 USD lik 2 yıl süreli banka teminat mektubunun verileceği, teminat mektubunun sözleşmedeki tüm edimlerin ifasını kapsadığı, işverenin kesin kabul tutanağını onaylamasından sonra, müteahhidin alacağı yoksa iade edilecektir.” hükmünün yer aldığı ve eldeki davanın işin tasfiyesine yönelik olup bilirkişi kurum raporunda da bu husus dikkate alınarak inceleme yapılmış olup kesin kabulün sonuçları doğuracağından, işin ayıplı olduğu dikkate alınarak davalının oluşabilecek giderlerinin toplamının 9.891,57 TL olduğu, 22.07.2015 tarihinde 1 USD’nin 1,9215 TL olduğu, 10.000 USD nin ise 19.215,00TL olduğu ve aradaki farkın 9.323,43 TL, davacının teminat mektubu nedeniyle iadenin teminat mektubunun paraya çevrildiği 22.07.2013 tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle davalıdan alınıp davacıya verilmesine dair birleşen dosyanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine, görülmekte olan dava dosyamızda da dosya içindeki mevcut 22.01.2013 tarihli mutabakat belgesi dikkate alınarak 4.595,45 TL üzerinden davanın kabulüne, alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan mutabakat ile bu miktar belli olduğundan %20 icra inkar tazminatının kabulüne” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı asıl ve birleşen dosyada davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Asıl ve birleşen dosyada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafın yargılama aşamasında defter kayıtlarını ibraz etmediğini, kendilerine ait defter kayıtları üzerinde yapılan incelemelerde davacının ayıplı üretimini başka firmalara yaptırıp düzelttirdikleri konusunda dosyaya ibraz ettikleri faturaların bilirkişilerce yüksek bulunduğunu, davacı tarafın fatura içeriklerine bir itirazı olmadığı halde re’sen başkasına yaptırdıkları işlere ait faturalarda fahiş indirimler yaparak raporlarını düzenlediklerini, bu hususlara ilişkin itirazlarının mahkemece dikkate alınmadığını, başından beri ayıplı imalat yapıldığını, arızaların halen devam ettiğini, dosyaya sundukları belgeler ile oluşan ayıplara ilişkin firmaları tarafından yapılan ve başka firmalara yaptırılan tamiratlara dair belgelerin dosya içerisinde bulunduğunu, hatta keşif sırasında yeni oluşan arızanın da bilirkişilerce görüldüğünü, aradan 6 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen yapılan imalatta arızaların ve patlakların devam ettiğini, eser sözleşmesine ilişkin hükümlere göre yüklenicinin eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmeyi, yine yüklenicinin hem sadakat hem de özen borcunun bulunduğunu, meydana gelen eserin iş sahibinin beklentilerini karşılayacak düzeyde olması gerektiğini, eserdeki ayıplı hususlardan ve eksikliklerden yüklenicinin sorumlu olduğunu, yüklenicinin eser sözleşmesinin teknik bilgisine sahip bir kişi olarak kabul edildiğini, eserin yapılacağı bölgede veya malzemede kusur veya hata varsa bunu işverene açıkça bildirmekle ve gerekirse o işi yapmaktan kaçınmakla yükümlü olduğunu, eser sözleşmelerinde yüklenicinin iş bedeline hak kazanabilmesi için kural olarak eseri sözleşme ve ekleri ile fen ve tekniğine uygun şekilde tamamlayıp teslim etmesi gerektiğini, yüklenicinin mal için garanti vermiş ise ayıp ihbar süreleri geçmiş olsa bile garanti süresi içerisinde her zaman ayıpları gidermesi gerektiğini, eksik işler bedelinin ihtara gerek kalmadan zaman aşımı süresi içerisinde her zaman istenebileceğini, eldeki davada davacının yapılan işlerin bedelinin ödenmediğini, davalı olarak da kendilerinin yapılan işler ayıplı olduğu için bir başkasına yaptırıldığını bildirdiklerini, taraflar arasındaki sözleşmenin 9.2, 10.9 maddelerinde düzenlenen hükümler kapsamında davacı yüklenicinin işi eksiksiz ve ayıpsız olarak yerine getirmek zorunda olduğunu, arızların uyarılara rağmen giderilmemesi nedeniyle müvekkili tarafından kendisi ve gerek başka firmalara bu arızaların yaptırıldığının dosya içeriğinde belli olduğunu, bu nedenle davacı tarafın kusurunun sabit olduğunu, teknik bilirkişinin hatanın ve kusurun davacıdan kaynaklandığına dair raporun yedinci sayfasında görüş bildirdiğini, raporun hesap ve muhasebe bilirkişi bölümündeki açıklamalarda davalının kaçak ve patlak tamiratı için yaptığı harcamaların fazla olduğu bilirkişilerce değerlendirilmiş ise de, bu değerlendirilmeye katılmadıklarını, müvekkilinin yaptırdığı tamiratlara ilişkin fazla miktarda fatura alarak yine devlete fazla KDV ödeme yapmak istemesinin de düşünülemeyeceğini, yalnızca davalı defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi ile olayın mali yönünün değerlendirilmesinin eksik olacağını, bu şekilde eksik incelemeye dayalı raporun hükme esas alınmasının yerinde olmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Asıl ve birleşen dosyada davacı vekili istinafa cevap vermemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, asıl dosyada eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali, birleşen dosyada ise sözleşme gereği verilen teminat mektubunun paraya çevrilmesi nedeniyle bu bedelin tahsili isteğine ilişkindir.
İddia olunan sözleşme ilişkisinin kurulduğu tarih ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan, 6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
TBK’nun 480. maddesinde; “Bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana getirmekle yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez.Ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar,taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse yüklenici,hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.”
TBK’nun 481. maddesinde;”Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.”
Hükümleri düzenlenmiştir.
Somut olayda; davacı yüklenici taşeron, davalı ise işveren müteahhittir.
Davalı işveren müteahhit ile davacı yüklenici arasında ….’nin (…. Şti) Ege Serbest Bölge’deki …. fabrikasının yapılacak doğalgaz sistemi ve saha borulama ile yangın hattı işlerinin yapılması konulu sözleşme imzalandığı anlaşılmaktadır. Davacı yüklenici asıl davada; üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirerek imalatı teslim ettiğini, davalı işveren şirket tarafından kendisine gönderilen mutabakat belgesinde davalı işverenin 4.595,45 TL bakiye imalat bedeli borcu kaldığını bildirdiğini, ayrıca yaptıkları imalata ilişkin diğer bakiye alacaklarının da 3.540,00 TL olduğunu, bu şekilde kalan bakiye bedel 8.135,45 TL olup, bu miktarın davalı işveren tarafından ödenmediğini, birleşen dosyada ise sözleşme gereği edimlerini yerine getirip imalat teslim edilmiş olmasına rağmen davalı işverenin sözleşme kapsamında verilen teminat mektubunu iade etmeyep paraya çevirmek suretiyle bedelini irat kaydettiğini ancak, bu işlem haksız olup, birleşen dava tarihindeki dolar kuru üzerinden belirlenen 20.415,00 TL’nin tahsilini talep etmektedir.
Davalı işveren ise; davacı yüklenicinin yangın boru hatlarının birleşim noktalarındaki füzyon kaynak imalatını ayıplı yapmış olması nedeniyle sistemde bir çok arıza ve patlakların meydana geldiğini, davacı yüklenicinin arızaları giderme yönünde onarım yapmasına rağmen aynı ayıpların tekrar oluştuğunu, bu nedenle yangın boru hattının tüm birleşim noktalarının yeniden dava dışı … isimli firmaya füzyon kaynak yaptırılmak suretiyle ayıpların giderildiğini, bu nedenle davacı yüklenicinin firmalarından herhangi bir alacaklarının bulunmadığını ve davacı yüklenicinin paraya çevrilen teminat mektubu nedeniyle kendilerinden talepte bulunamayacağını beyan etmektedir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere; davacı yüklenici tarafından davalı işveren adına düzenlenen 22.06.2012 tarih ve 17645 seri nolu 3.540,00 TL bedelli faturanın açıklama kısmında “yangın suyu hattı tadilat bedeli” açıklamasının bulunduğu, bu duruma göre davacı yüklenicinin sözleşme kapsamında kendisi tarafından yapılan ve arıza veren imalat işlerine ilişkin yapmış olduğu onarıma dayalı bu faturayı düzenlemiş olduğunun anlaşıldığı, bu itibarla dava konusu fatura bedeli yönünden talepte bulunamayacağı, dosyaya ibraz edilen ve davalı işveren tarafından düzenlenen cari mutabakat belgesi gereğince davalı iş sahibinin davacı yükleniciye bakiye iş bedeli olan 4.595,45 TL’yi ödemediği anlaşıldığından yerel mahkemece asıl dava yönünden verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir.
Birleşen dava yönünden ise; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 10.9. maddesinde “Taşeron sonradan ortaya çıkabilecek hatalardan (gizli ayıplardan) kullanıcı hataları ya da üçüncü şahıslardan kaynaklı olaylar hariç olmak üzere geçici kabul tarihinden itibaren 5 yıl sonuna kadar sorumlu olacaktır.” düzenlemesi nedeniyle davacı yüklenici sözleşme kapsamında yapmış olduğu imalatı geçici kabul tarihinden itibaren 5 yıl süre ile garanti kapsamına almıştır.
Davacı yüklenicinin işi tamamladığı ve geçici kabul tutanağı ile işi teslim ettiği sabittir. Bu nedenle, daha sonradan ortaya çıkacak olan ayıplara ilişkin 5 yıl süre ile garanti şartı devam ettiğine göre davalı iş sahibinin sözleşme kapsamında alınan teminat mektubunu davacıya iade etmesi gerekir. Ancak, mahkemece yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporu içeriğine göre, davacı yüklenici işin tesliminden sonra ortaya çıkan bir kısım arızaları onarmaya çalışmış ise de, onarım yapılan yerlerin tekrar patlaması üzerine davalı iş sahibi tarafından dosyaya ibraz edilmiş olan belge ve faturalara göre davacı yüklenicinin garanti kapsamında bulunan arızaların dava dışı başka bir firmaya yaptırıldığı anlaşılmaktadır. hükme esas alınan raporda davalı iş sahibi tarafından dava dışı şirkete yaptırılmış olan imalatların yapım tarihi olan 2012 yılındaki serbest piyasadaki rayiç bedeller dikkate alınmak suretiyle yapılan hesaplamada 9.891,57 TL olduğu, teminat mektubunun paraya çevrildiği 22.07.2015 tarihindeki kur üzerinden yapılan hesaplamada teminat mektubu miktarının ise 19.215,00 TL’ye tekabül ettiği, hükme esas alınmaya yeterli bilirkişi raporunda hesaplanan ve davalı işveren tarafından başka bir firmaya yaptırılan imalat bedeli olan 9.891,57 TL mahsup edildikten sonra davacı yüklenicinin 9.323,43 TL teminat mektubundan kaynaklanan alacağı olduğu sonucuna varılmakla yerel mahkemece birleşen dava yönünden kurulan hükümde de bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince asıl ve birleşen davada davalı istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl ve birleşen davada davalının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Asıl ve birleşen davada davalıdan alınması gereken istinaf karar harcı 950,79 TL olup, peşin alınan 159,22 TL’nin mahsubu ile bakiye 791,57 TL karar harcının ilk derece mahkemesince asıl ve birleşen davada davalıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA,
3-Asıl ve birleşen davada davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir KAYDINA,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile asıl ve birleşen davada davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından asıl ve birleşen davada davacı lehine vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen TEBLİĞE ÇIKARILMASINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 30.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.