Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/1053 E. 2022/910 K. 13.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1053
KARAR NO : 2022/910

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1508
KARAR NO : 2019/381
DAVA TARİHİ : 27.12.2016
KARAR TARİHİ : 16.04.2019
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 13.05.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 13.05.2022

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.04.2019 tarih ve 2016/1508 Esas, 2019/381 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … A.Ş. vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili, davacı şirket ile davalı şirketler arasında 25.03.2016 tarihli sözleşme imzalandığını, işbu sözleşmeye göre … AŞ’nin “Müteahhit Firma” olarak, diğer davalının ise “Müteahhit firmanın tüm inşaat işlerini verdiği firma” olarak, davacının ise “işverenin aldığı tüm inşaat işlerinden yalnızca kaba inşaat işlerini verdiği firma” olarak yer aldığını, her iki davalı şirketin aynı adreste faaliyet gösterdiğini ve yetkililerinin de aynı olduğunu, davalılardan … AŞ’nin daha önceden kurulmuş mal varlığı olan bir şirket olduğunu, diğer davalının ise bu şirketin yetkilileri tarafından kurulmuş üzerinde hiç bir mal varlığı olmayan şirket olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme gereğince işin tamamının 13.06.2016 tarihinde bitirileceğinin kararlaştırıldığını, davacı şirket tarafından yapılan imalatlar karşılığında davalı … AŞ’ye değişik tarihlerde KDV dahil toplam 484.335,04 TL tutarında fatura kesildiğini, bu faturaların bu davalı tarafından hiç bir ihtiyati kayıt ileri sürülmeksizin ödendiğini, yine davacı tarafından en son hakediş ile ilgili olarak davalı … AŞ’ye 68.359,97 TL tutarında son bir fatura daha kesildiğini, ancak davalının İzmir 27. Noterliğinin 24.10.2016 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmeye aykırı ve hatalı imalatlar bulunduğunu ileri sürerek faturayı kabul etmediğini bildirdiğini, daha sonra da bu davalının Menderes Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/24 D.İş sayılı dosyası üzerinden 03.11.2016 tarihinde delil tespiti talebinde bulunduğunu ancak delil tespiti talebinden vazgeçmesi nedeniyle keşfin yapılamadığını, daha sonra davalı … AŞ tarafından Karşıyaka 5. Noterliğinin 09.12.2016 tarihli ihtarnamesi ile sözleşme gereği işin 111 gün geç tamamlandığını ileri sürülerek davacı şirketten 111.000,000 TL gecikme cezası talep edildiğini ancak sözleşme gereği işin gecikmesinin davacının değil aksine davalı … AŞ’nin taleplerinden kaynaklandığını, bu davalının sözleşmeye esas olan projede sürekli değişiklikler yaptığını, bu süreçte de davacı şirketin çalışmasını durdurduğunu, davalı …. AŞ tarafından davacı şirkete gönderilen 23.06.2016 tarihli ve 20.07.2016 tarihli e-mailler ekindeki tadilat projeleri ile önemli değişiklikler talep ettiğini, sözleşme gereği işin tamamlanma tarihinin 13.06.2016 tarihi olmasına rağmen davalı şirketin 20.07.2016 tarihinde halen bu projede değişiklikler yaptığı gibi taraflar arasındaki sözleşmenin B7.maddesi uyarınca bims, gazbeton, tuğla gibi malzemelerin tedarik edilmesi işinin işverenin sorumluluğunda olduğunu, bu malzemelerin % 47’sinin işin bitirme tarihi olan 13.06.2016 tarihinden sonra işveren tarafından satın alınarak şantiyeye sevk edildiğini, davacının şantiyeyi terk tarihi olan 02.10.2016 tarihinden sadece üç gün önce 28.09.2016 tarihinde 230 metre kare imalata yetecek 5771 tuğlanın yine işveren tarafından satın alınarak şantiyeye sevk edildiğini, bu nedenle işin gecikmesinin davalı tarafından kaynaklandığını, bunlar dışında sözleşme uyarınca inşaatın dış çevresinde yapılan çiçeklik imalatının ölçümü hatalı yapılarak 230 metre kare eksik hesaplandığını ve eksik ödeme yapıldığı belirtilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla taraflar arasında yapılan 25.03.2016 tarihli kaba inşaat yapım sözleşmesi nedeniyle davacı şirkete ödenmeyen sözleşme bedelinden şimdilik 10.000,00 TL tutarındaki kısmın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili sunmuş olduğu 11.02.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile; alınan bilirkişi raporunda davacı alacağının 68.359,91 TL olduğu belirtildiğinden dava dilekçesinde 10.000,00 TL olarak gösterilen dava değerini 68.359,91 TL’ye çıkardıklarını ve sonuç olarak dava konusu alacağın 10.000,00 TL’sine dava tarihinden 58.391,91 TL’sine de ıslah tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalılar vekili, iş bu dava her ne kadar davalılara yöneltilmiş ise de, her iki şirketin ayrı tüzel kişiliklere sahip olduğunu ve iştigal konularının farklı olduğunu, davaya konu 25.03.2016 tarihli sözleşmenin tarafların davacı şirket ile davalılardan … A.Ş. olduğunu, diğer davlının bu sözleşmenin tarafı olmadığını, sözleşmede sadece müteahhit firmanın davalı … A.Ş. olduğunun belirtildiğini, sözleşme içeriğinde de bu davalıya herhangi bir sorumluluk yüklenmediğinden öncelikli olarak davalı … A.Ş. yönünden husumet yokluğundan davanın reddinin gerektiğini, yine dava dilekçesinde belirtilen davacı tarafın iddialarının da yerinde olmadığını, davalılardan sözleşmenin tarafı olan … A.Ş. tarafından hatalı imalatların dava dışı firmaya düzelttirilmekte olduğunu, davacı tarafın işin gecikmesinin davalıdan kaynakladığı yönündeki iddiasının yerinde olmadığını, davalının davacı tarafça yapılan işin durdurulması yönünde herhangi bir talimatının olmadığını, davalı tarafça davacıya gönderilen 23.06.2016 tarihli mailin projedeki duvar metrajlarının azalması nedeniyle duvar metrajını çıkarmak için mimari projelerinin istenmesi üzerine gönderilen bir mail olduğunu, söz konusu proje tadilatına ilişkin evrakların davalı şirket tarafından doğrudan davacı şirket çalışanlarına verildiğini, B Bloktaki duvarların 09.06.2016 tarihinde tamamlandığını, sonrasında 23.06.2016 tarihinde davacının davalıdan duvar metrajı çıkarmak için proje istemesi üzerine e-mail gönderildiğini, bu tarihten sonra yapılan herhangi bir değişiklik bulunmadığını, yine C Bloktaki proje tadilatına ilişkin tadilatların doğrudan şirket çalışanlarına verildiğini, bu bloğun duvarlarının 14.06.2016 tarihinde tamamlandığını, sonrasında 23.06.2016 tarihinde davacının davalıdan duvar metrajı çıkarmak için proje istemesi üzerine kendisine e-mailin gönderildiğini, bu kapsamda söz konusu değişikliklerin proje üzerinden yapıldığını ve davacınında söz konusu imalata başladığını, söz konusu değişiklikler proje üzerinden yapıldığı için işi uzatacak mahiyete olmadığını, yine davalı …. tarafından davacı şirkete gönderilen 20.07.2016 tarihli e-mailin ise M ve J bloklardaki duvar örme işine davacı tarafça başlanmışken davacıya gönderildiğini, davalı tarafça proje üzerinden yapılan değişikliklerin davacının sözleşme uyarınca yerine getirmesi gereken yükümlülükler olduğunu, davacının söz konusu e-maillerin gönderim tarihinden önce inşaatı tamamlandığını ve proje üzerinde yapılan tadilat nedeniyle yeniden imalat yaptığını iddia etmekte ise de; bu iddiasını ispatlamasının gerektiğini, davalı tarafça işin devamı süresince davacı taraf işleri tamamladıkça ve ihtiyaç oldukça yeterli miktarda malzemeyi şantiyeye sevk ettiğini belirtilerek davacı tarafın, sözleşme gereği işi tamamlamamış olmasına rağmen inşaat alanından 02.10.2016 tarihinde ayrıldığını, bu nedenle davacının en az 111 günlük gecikmesinin olduğunu, sözleşme gereği günlük 1.000,00 TL uygulanacağından davalının davacıdan 111.000,00 TL gecikme cezasından kaynaklı cezai şart alacağının bulunduğunu, bu alacak açısından da takas mahsup talebinde bulunduklarını savunarak açılan davanın reddine, aksi halde cezai şart alacağının takas ve mahsubuna karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “davaya konu sözleşme gereğince davacının davalılardan … AŞ’den her iki tarafın defterlerinde de kayıtlı olduğu anlaşılan son hakediş bedeline ilişkin davaya konu 12.10.2016 tarihli KDV dahil 68.359,91 TL bedelli faturadan dolayı alacaklı olduğu ve bu bedelin davalı tarafça ödenmediği sonuç ve kanaatine varılmış olmakla davalı … AŞ yönünden davanın kabulü ile 68.359,91 TL alacağın, 10.000,00 TL’sine dava, kalan bakiyesi olan 58.359,91 TL’sine de ıslah tarihi olan 12.02.2019 tarihinde itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte bu davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı … A.Ş. yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine, diğer davalı … AŞ yönünden davanın kabulü” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı davalı … A.Ş. vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; 6100 sayılı HMK’nın 181. maddesinde “kısmen ıslaha başvuran tarafa ıslah ettiği usul işlemini yapması için 1 haftalık süre verilir. Bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.” düzenlemesinin bulunduğunu ancak davacı tarafından ilk önce 07.05.2018 tarihli dilekçe ile sonrasında da 15.05.2018 tarihli duruşmada ıslah için süre talep etmiş ise de, davacı tarafın ıslahını 14.02.2019 tarihinde yaparak HMK’nın 181. maddesindeki süreye uyulmadığını, bu nedenle HMK’nın 181. maddesi uyarınca ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilmesi gerekirken yerel mahkemece ıslah doğrultusunda hüküm kurulmasının yerinde olmadığını, dosyaya sunulan 05.04.2018 tarihli bilirkişi raporuna taraflarınca 27.04.2018 tarihinde süresinde beyan ve itiraz dilekçesi verildiğini ancak davacı tarafın bilirkişi raporu kendisine 16.04.2018 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen 2 haftalık kesin süre geçtikten sonra 07.05.2018 tarihinde itiraz dilekçesi sunmuş olması dikkate alındığında mahkemece davacı tarafın da itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasının usule aykırı olduğunu, davalı müvekkilinin davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığından dava konusu 12.10.2016 tarih ve A 41679 numaralı ve 68.359,97 TL bedelli faturaya İzmir 27. Noterliğinin 24.10.2016 tarih ve 21166 yevmiye nolu ihtarnamesi ile itiraz edildiğini, taraflar arasında imzalanmış olan kaba inşaat yapım sözleşmesinin zımnen uzatılmasının mümkün olmadığını, tarafların bu yönde irade birliğinin bulunmadığını, kaldı ki davacı tarafından da taraflar arasındaki sözleşmenin zımnen uzatıldığına dair bir iddianın da bulunmadığını, sözleşmenin işin süresi başlıklı maddesindeki ve ayrıca gecikme halinde uygulanacak cezalar başlıklı maddesi birlikte değerlendirildiğinde alacaklının hem ifayı hem de cezayı birlikte isteyebilme hakkına sahip olduğunu, tarafların imzaladıkları sözleşme ile ifaya ekli ceza koşulunu kararlaştırdıklarını, bu nedenle müvekkilinin hem ifayı hem de cezayı birlikte istediğini, ayrıca müvekkilinin ihtiyaçtan daha fazla miktarda malzemeyi şantiyeye sevk ettiğini, mahkemece sözleşmenin teslim tarihinin zımnen uzatıldığı ve bu yönde taraflar arasında irade birliğinin oluştuğu yönündeki gerekçesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının yaptığı imalat ile davalı şirket tarafından temin edilen malzemenin birbirine uygun olduğunu, bilirkişi raporlarında da bu hususun teyit edildiğini, hatta raporlarda ve ekindeki fotoğraflarda şantiyede paletli halde bulunan bims blok ve tuğla malzemelerinin davacı şirket tarafından imalata sokacak sayıda işçi bulundurulmaması nedeniyle kendisinin sorumlu olduğunun tespit edildiğini, müvekkili olan şirketin davacının yaptığı blok sayısından daha fazla blok yapabilecek malzemeyi temin ettiğinin açıkça belirlendiğini, ayrıca TMK’nın 472/3. maddesindeki düzenleme gereğince davacı yüklenicinin davalı taraftan talep etmesine rağmen kendisine malzeme temin edilmediğini ispat etmekle yükümlü olduğunu, davacı tarafın bu hususa ilişkin herhangi bir delil sunmadığını, her ne kadar bilirkişi raporunda havuz inşaatının tamamlanmış durumda olduğu bildirilmiş ise de söz konusu havuzun başka bir firmaya yaptırıldığını, davacı tarafın da bu havuzun kendileri tarafından yapıldığına dair bir iddiasının bulunmadığını, tüm dosya kapsamına göre işin gecikmesinde davacının tek başına kusurlu olduğu açık ve net şekilde tespit edilmiş olmakla müvekkili şirketin davacıdan 111.000,00 TL gecikme alacağı bulunduğundan takas-mahsup taleplerinin kabulü gerekmekte iken bu taleplerinin de yerel mahkemece reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; müvekkili davacı şirketin sözleşme konusu inşaatın yapımının derhal başladığını ve belirli aralıklarla hakedişler düzenleyerek davalı … A.Ş.’ye faturalar düzenlediğini ve bu şekilde KDV dahil toplam 484.335,04 TL tutarlı fatura karşılığında tahsilat yapıldığını, davalı … A.Ş.’nin bu faturalara hiçbir itirazının bulunmadığını, ayrıca davalının hiçbir hatalı imalat veya gecikme itirazında da bulunmadan ödemeleri gerçekleştirdiğini, müvekkili şirketin son hakedeşine ilişkin dava konusu 68.359,97 TL tutarlı faturayı düzenlediğini ve davalının bu faturaya itiraz ederek ayıplı imalatlar bulunduğunu ileri sürdüğünü ve bu amaçla Menderes Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/24 D.İş. sayılı dosyası ile tespit talebinde bulunmuş ise de, keşif yapılmadan bu tespit talebinden vazgeçtiğini, yerel mahkemece yapılan araştırmalar, toplanan deliller ve bilirkişi raporları kapsamında verilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan davalı tarafın istinaf nedenlerinin reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, Eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir.
İddia olunan sözleşme ilişkisinin kurulduğu tarih ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan, 6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
TBK’nun 480. maddesinde;”Bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana getirmekle yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez.Ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar,taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse yüklenici,hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.”
TBK’nun 481. maddesinde;”Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.”
Hükümleri düzenlenmiştir.
25.03.2016 tarihli kaba inşaat yapım sözleşmesinin incelenmesinde;
İşverenin … A.Ş., yüklenicinin … Şti. olduğu, ayrıca tüm inşaat işlerini veren müteahhit firmanın ise … A.Ş.’nin olduğu, sözleşmede … A.Ş. yönünden herhangi bir yükümlülük getiren bir düzenleme bulunmadığı, sözleşmenin kapsamının bu şirketten tüm inşaatın imal işini alan … A.Ş.’nin inşaatın sadece kaba inşaat bölümünü yüklenici … Şti. tarafından imal edilmesine ilişkin olduğu, işveren ile yüklenici arasında akdedilen sözleşmenin konusunun İzmir İli, … İlçesi, …. Beldesi … ada … parsel sayılı arsa üzerine 14 ikiz ev, 1 üçlü sıra ev, 2 adet tekli müstakil ev (29 bağımsız bölüm) ve havuz dahil site inşaatı kapsamında yer alan kaba inşaat işlerinin proje ve teknik şartnameler ile fen ve sanat kaidelerine uygun şekilde imalatı yapılarak işverene teslim edilmesi işi olduğu, malzemenin işveren tarafından temin edileceğinin hükme bağlandığı, kaba inşaat m² birim fiyatının 75,00 TL + KDV olarak belirlendiği, işin süresinin ise 29.03.2016 tarihinde başlanarak 75 takvim günü olup, işin tamamının 13.06.2016 tarihinde bitirileceğinin, işin yapımında gecikme olması halinde işverenin sözleşmeyi tek taraflı fesh etme hakkının bulunduğu, gecikme halinde uygulanacak cezalar başlıklı bölümde de; yüklenicinin gecikmesi veya kusuru nedeniyle işi zamanında bitirememesi halinde günlük 1.000,00 TL gecikme cezası uygulanacağının hükme bağlandığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacı yüklenici, davalı … A.Ş. işveren, diğer davalı … A.Ş. ise inşaat işinin tamamını üstlenen ve bu kapsamda diğer davalıya tüm inşaat işlerini veren asıl yüklenicidir.
Davacı yüklenici ile davalı işveren … A.Ş. arasında dava konusu 25.03.2016 tarihli kaba inşaat yapım sözleşmesi imzalandığı ve bu sözleşme uyarınca İzmir İli, … İlçesi, … Beldesi … ada … parsel sayılı arsa üzerine 14 ikiz ev, 1 üçlü sıra ev, 2 adet tekli müstakil ev (29 bağımsız bölüm) ve havuz dahil site inşaatı kapsamında yer alan kaba inşaat işlerinin proje ve teknik şartnameler ile fen ve sanat kaidelerine uygun şekilde yapılması hususunda anlaşmaya varıldığı görülmektedir.
Taraflar arasında yapılmış olan sözleşmede işin bedeli m² birim fiyat üzerinden belirlenmiş olup, davacı yüklenici tarafından yapılmış olan imalat nedeniyle toplam KDV dahil 484.335,00 TL ödeme yapıldığına ilişkin taraflar arasında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Davacı yüklenici en son hakediş ile ilgili olarak davalı işveren … A.Ş. adına düzenlemiş olduğu iş bedeline ilişkin 12.10.2016 tarih ve A 41679 seri numaralı 68.359,97 TL’lik fatura miktarı kadar bakiye iş bedeli alacağının bulunduğunu ancak davalı … A.Ş.’ye gönderdiği bu faturaya davalı tarafından İzmir 27. Noterliğinin 24.10.2016 tarih ve 21166 yevmiye nolu ihtarnamesi ile itiraz edilerek kabul edilmediğini, ayrıca aynı ihtarname ile sözleşmeye aykırı ve hatalı imalat bulunduğu ve yine kaba inşaat yapım sözleşmesinin gecikme halinde uygulanacak cezalar başlıklı maddesi uyarınca işin zamanında teslim edilmemesinden kaynaklı 111 günlük gecikmeye istinaden toplam 111.000,00 TL tazminat alacağı bulunduğunu bildirmiş ise de; sözleşme kapsamında belirtildiği üzere malzeme temininin işveren tarafından sağlanacağını, işverenin zamanında bims, gaz beton ve tuğla gibi malzemeleri tedarik edemediğini, iş bitirme tarihi olan 13.06.2016 tarihinden sonra da işveren tarafından malzeme tedariki yapılarak şantiye alanına getirildiğini ve bu şekilde imalata devam edilerek en son 02.10.2016 tarihi itibariyle imalatın tamamlandığını, bu nedenle gecikmenin kendisinden değil davalı işverenden kaynaklandığını iddia etmektedir.
Davalı işveren … A.Ş. ise; davacı yüklenicinin sözleşmede belirlenen süre içerisinde ve işin teslim tarihi olarak belirlenen 13.06.2016 tarihi itibariyle işi tamamlayarak teslim edemediğini, taraflar arasında teslim tarihinin uzatıldığına ilişkin herhangi bir anlaşmanın da bulunmadığını, davacı yüklenici tarafından yapılan bir kısım imalatın ayıplı olduğunu, bu nedenle davacı yükleniciye bakiye borçlarının bulunmadığını ayrıca işin sözleşmede belirtilen teslim tarihinden sonra bitirilmiş olması nedeniyle sözleşme gereği toplam 111.000,00 TL cezai şart alacaklarının bulunduğunu, davacı yüklenicinin bakiye imalat bedeli alacağının belirlenmesi halinde cezai şart alacaklarından bu bedelin takas ve mahsubunu talep ettiklerini beyan etmiştir.
HMK’nın 177/1 maddesinde “Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.”
HMK’nın 177/2 maddesinde “Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.” hükümleri düzenlenmiştir.
HMK’nın 180. maddesinde davanın tamamen ıslahı, 181. maddesinde ise kısmen ıslahı düzenlenmiştir. Davacı vekilinin ıslah dilekçesinin içeriği, dava açılırken talep etmiş olduğu miktarın artırılması olup HMK’nın 180 ve 181. maddeleri anlamında davanın tamamen veya kısmen ıslahı değildir. Bu nedenle ıslahın süresinde olmadığı yönündeki davalının istinaf itirazı yerinde değildir.
Davacı yüklenici ile davalı işveren … A.Ş. arasında akdedilmiş olan kaba inşaat yapım sözleşmesi kapsamında yerel mahkemece alınan bilirkişi raporlarına göre, davacı yüklenicinin dosyaya sunulan proje ile yerinde yapılan tespitler doğrultusunda yapmış olduğu imalat miktarının 6.423,89 m² olduğunun hesaplandığı, davalı tarafın itiraz ettiği 12.10.2016 tarih ve A-41679 seri nolu KDV dahil 68.359,91 TL bedelli fatura da dahil olmak üzere davacı yüklenicinin davalı işveren adına düzenlediği 5 adet fatura içeriğinde belirtilen imalat miktarının ise 6.429,15 m² olduğu ve buna karşılık düzenlenen 5 adet faturadan kaynaklı imalat bedelinin KDV dahil 552.695,01 TL olduğu ve davalı işveren tarafından bu faturalar karşılığında davacı yükleniciye KDV dahil 484.335,04 TL ödeme yaptığı tespit edilmiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporu ve tarafların beyanlarından da anlaşıldığı üzere; davacı yüklenicinin 25.03.2016 tarihli kaba inşaat yapım sözleşmesinde belirlenen 13.06.2016 tarihi itibariyle imalatı tamamlayamadığı, ancak davalı iş sahibinin de bu tarihten sonra imalata yönelik malzemeyi inşaat alanına getirmeye devam ettiği, bu nedenle davacı yüklenicinin işi teslim tarihinden sonra da imalatı sürdürdüğü ve bu şekilde imalatın 02.10.2016 tarihinde tamamlandığı sabit olup, tacir olan davalı işverenin de sözleşme ile belirlenen teslim tarihinden sonra davacı yükleniciye geç teslimden kaynaklanan herhangi bir ihtar ve bildirimde bulunmadığı, yüklenici tarafından gerçekleştirilen imalatı bu şekilde kabul etmiş sayılacağı anlaşılmakla, davalı işverenin geç teslimden kaynaklanan cezai şart tazminatı bedeli yönünden takas ve mahsup talebinde bulunamayacağı anlaşılmıştır.
Ayrıca sözleşmede belirtilen teslim tarihinden ve işin tamamlandığı 02.10.2016 tarihinden sonra 24.10.2016 tarihli ihtarname ile işveren tarafından ayıp ihbarında bulunulmuş ise de; bu hususta Menderes Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/24 D.İş sayılı dosyasında delil tespiti istenmesine rağmen mahkemece keşif yapılmadan önce işverenin bu talebinden vazgeçtiği, yargılamayı yapan yerel mahkemece yapılan keşif tarihi itibariyle de bilirkişilerce yapılan incelemede sözleşme konusu tüm binaların kaba inşaatı tamamlandığı gibi ince işlerininde tamamlandığı ve çevre düzenlemesi işlerinin devam ettiğinin tespit edildiği, davalı işveren tarafından daha sonradan ihtarnamede bildirdiği ayıpların kendisi tarafından giderildiğine dair dosyaya herhangi bir delil ve belge de sunulmadığı bu nedenle davalı işveren imalatın ayıplı olduğunu ispatlayamamıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacı yüklenicinin davaya konu 12.10.2016 tarihli A-41679 seri nolu 68.359,91 TL bedelli faturadan dolayı bakiye imalat bedeli alacağı bulunduğuna dair yerel mahkemece davanın kabulü yönünde verilen kararda dairemizce bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı … A.Ş.’nin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … A.Ş.’nin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … A.Ş.’den alınması gereken istinaf karar harcı 4.669,66 TL olup, peşin alınan 1.167,41 TL’nin mahsubu ile bakiye 3.502,25 TL karar harcının ilk derece mahkemesince bu davalıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA
3-Davalı … A.Ş. tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir KAYDINA,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile davalı … A.Ş.’nin yaptığı giderlerin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA,
6-HMK’nın 359/4. maddesi gereğince, temyizi kabil olmayan kararın ilk derece mahkemesi tarafından resen TEBLİĞE ÇIKARILMASINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 13.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.