Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2023/765
KARAR NO : 2023/1089
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/12/2022
NUMARASI : 2022/767 ESAS – 2022/1014 KARAR
DAVA KONUSU : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR YAZIM TARİHİ : 05.06.2023
İSTEM:
Davacı vekili, davacının, Bornova 36. Noterliğinin 17.02.2022 tarihli, 2918 yevmiye numaralı araç satış sözleşmesine istinaden … plakalı … marka aracı davalıdan satın aldığını, davacının, önceden tanıdığı davalının araçta herhangi bir hasar, sorun, arıza olmadığına dair beyanlarına itibar ederek aldığını, ancak müvekkilin aracı aldığı ilk gün iş çıkışı eve dönüş yolunda kullandığında aracın motorunda sorun olduğunu anlaması üzerine, satıcıya derhal bildirim yapıldığını, satıcı ile yapılan görüşmelere rağmen çözüm sağlanamadığını, söz konusu ayıpların tespiti için İzmir 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2022/46 D.İş sayılı dosyasında yapılan delil tespiti sonucu ibraz edilen bilirkişi raporunda da; aracın motorunun arızalı olduğu ve zarar bedelinin 98.200,00 TL olduğunun rapor edildiğini, davacının oto galerici olup, davalı ile aralarında ticari ilişki bulunduğunu, davacının aracı ticari amaçla satın aldığını, davacının satın aldığı araçtan beklenilen fayda gerçekleşmediği gibi motor onarımı için ciddi bir maliyet çıktığını, dolayısıyla satıcının bu ayıplardan sorumlu olduğunu ileri sürerek; malın ayıplı olması nedeniyle uğranılan zarar bedeli 98.200,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, taraflar arasında 17.02.2022 tarihinde araç takası gerçekleştiğini, hem davalı hem de davacının otomobillerini ekspere sokmadan ve birbirlerinden eksper talebinde bulunmadan karşılıklı satışları gerçekleştirdiklerini, davalının, galerici olmadığını, kendi deneyimsizliği çerçevesinde ekspere sokmadan araç satın alma ve satma işlemlerini yaptığını, satışın üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra iki araçta da bazı sorunlar ortaya çıktığını, dava konusu aracın 2007 model olduğundan hasarının olmasının normal olduğunu, iş bu hasarların, tehlike arz edecek şekilde, pert boyutunda olmadığı sunulan rapor ile de sabit olduğunu, davacının bir galerici olduğunu, elinden senelerdir binlerce araç geçtiğini, satın almadan evvel ekspere sokmayarak iyi niyetli bir alıcı, bilinçli bir tüketici veya basiretli bir tacir gibi davranmadığını, kendi sorumluluğunu davalının üzerine yıkmaya çalıştığını savunarak davanın reddine karar verilmesi cevaben bildirmişlerdir.
MAHKEME :
“… taraflara ait ticaret, vergi ve esnaf sicil kayıtları incelendiğinde görüleceği üzere davacının 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlaması sebebiyle tacir sıfatını haiz olduğu ancak davalının 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamaması sebebiyle tacir sıfatını haiz olmadığı, taraflar arasındaki ilişki konusu dikkate alındığında dava konusu uyuşmazlığın davacının ticari işletmesi ile ilgili olduğu, ancak davalının tacir sıfatının ve ticari işletmesinin bulunmadığı ve bu sebeple uyuşmazlığın davalının ticari işletmesi ile ilgili de olmadığı, davanın nispi ticari dava olarak kabulü için her iki tarafın da tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirir mahiyette bulunması gerektiği, dava konusu uyuşmazlık tacir olan davacının ticari işletmesini ilgilendirmekte ise de davalının tacir olmaması sebebiyle davanın nispi ticari davalardan da olmadığı, açıklanan gerekçeler dikkate alındığında mahkememizin görevli olmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü noktasında görevli mahkemenin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu,…” gerekçesiyle,
“1-Açılan davanın USULDEN REDDİ İLE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi kapsamında İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 115/2. maddesi gereğince mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi gereğince, tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep edebileceklerinin, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3-Tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri durumunda dosyanın görevli İZMİR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE
” karar vermiştir.
BİLDİRİLEN İSTİNAF NEDENİ:
Davalı vekili, tarafların ikametgah adresi Karşıyaka’da olduğunu, mahkemenin görevsizliği resen değerlendirdiği halde yetkisizliği resen değerlendirmeyi göz ardı ettiğini, hem davacının hem de davalının yerleşim yeri Karşıyaka iken İzmir mahkemelerini yetkili saymak 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 6’ya aykırı olduğunu, mahkemenin yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirmesine karar vermiş ancak vekalet ücretine değinmediğini, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri olarak ileri sürmüştür.
GEREKÇE:
Dava, satım konusu aracın ayıplı olması nedeniyle uğranılan zararın tahsili istemine ilişkin olup, istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri ile kamu düzeni kapsamında Daire önüne gelen uyuşmazlıklar dikkate alınmak sureti ile yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu;
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları”, “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ve “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a),(b),(c),(d),(e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması, ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması, ya da açılan davanın maddede 6. bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Somut olayda; uyuşmazlık araç satım sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. O halde, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ve mahkemenin uyuşmazlığı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla çözmesi için uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur.
Somut olayda davalının tacir sıfatı bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere, davalı tacir olmadığından, dava konusu da kanunda özel olarak düzenlenen hallere girmediğinden 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesi hükmünce davayı ticari dava saymak ve asliye ticaret mahkemesini görevli kabul etmek mümkün değildir.
Yeri gelmişken açıklamak gerekir ki, 6100 Sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/1. maddesinde dava şartları sırasıyla sayılmıştır. Bunlar;
a) Türk Mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.
b) Yargı yolunun caiz olması.
c) Mahkemenin görevli olması.,
ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması…
Eldeki davada öncelikli olarak belirlenmesi gereken husus görevdir. Mahkemece bir davada, dava şartlarının olup olmadığına 6100 sayılı HMK. 114/1 maddesinde gösterilen sıralamaya göre bakmak gerekmektedir. Bu durumda görevli olmayan bir mahkemede açılan davada, mahkemenin yetkili olup olmadığına bakılamaz. Öncelikle görevli mahkeminin belirlenmesi gerekir.
Diğer taraftan, yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı hallerde yetki itirazı cevap dilekçesi ile birlikte ileri sürülmelidir (HMK’nın 116 ve 117. maddeleri). Kesin yetki kuralı bulunmadığı durumlarda, hakim kendiliğinden (re’sen) yetkisizlik kararı veremez. Kaldı ki, yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı, kesin yetkinin de bulunmadığını belirgin olan eldeki davada; davalı, süresinde sunmuş olduğu cevap dilekçesinde mahkemenin yetkisine yapılan bir yetki itirazı da bulunmamaktadır.
Öte yandan HMK’nin 331/2. maddesi “görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder.” hükmünü taşımaktadır.
Buna göre, görevsizlik nedeni ile verilen kararlarda yargılama giderlerinden olan vekalet ücretine hükmolunamayacağı açıktır.
Bu halde, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu kabul edilerek dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, dair verilen kararın; dava dosyası kapsamında mevcut maddi delillere uygun, yasal ve hukuksal gerekçelere dayandığı, delillerin takdirinde herhangi bir isabetsizlik ve kamu düzenine aykırı bir halin varlığının tespit edilemediği dikkate alınmak sureti ile davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı;
1)Davalı vekilinin, İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.12.2022 tarih ve 2022/767 Esas – 2022/1014 Karar sayılı kararına yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2)Davalıdan yeteri kadar istinaf karar ve ilam harcı alınmış olduğundan, yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3)İstinaf giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
4)İstinaf giderinin kullanılmayan kısmının HMK’nin 333/1. maddesi uyarınca davalıya iadesine,
Dava dosyası üzerinden yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda, HMK’nin 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 05/06/2023 günü oybirliği ile karar verildi.