Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/21 E. 2022/169 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/21
KARAR NO: 2022/169

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/10/2021
NUMARASI : 2021/513 E. 2021/290 K.

DAVA KONUSU : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR YAZIM TARİHİ: 19/01/2022

İSTEM : Davacı vekili, davalı kurum ekiplerince müvekkili şirket aleyhine şehir şebeke suyundan başka bir kaynaktan su temin edildiği ve idareye ait olan kanalizasyona drenaj edildiğinden bahisle tutanak düzenlenerek idari para cezası tahakkuk ettirildiğini, müvekkili tarafından idari para cezasının gecikme zammı ile birlikte ödendiğini, ancak müvekkilinin başka bir kaynaktan su kullanarak idareye ait kanalizasyona drenaj edilmediğini, düzenlenen tutanakta belirtilen durumla ilgili olarak herhangi bir kontrol yapılmadığını ileri sürerek müvekkilinin borçlu olmadığı halde ödediği 35.539,31 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacı şirketin harici kaynaktan elde ettiği suyu, müvekkilinin tasarrufundaki kanalizasyon şebekesine sayaçsız ve abone olunmaksızın deşarj edildiğinin tespit edildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ : İlk derece mahkemesi,’…6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olduğu, 6100 sayılı HMK.nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılacağının belirtildiği anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK.nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkemenin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nun 21/1-c maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin Bodrum 4. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğunun tespitine” karar vermiştir.
İSTİNAF TALEBİNDE BULUNAN : Davacı vekili istinaf talebinde bulunmuştur.
BİLDİRİLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosyanın sürüncemede kalmamasını teminen görev hususundaki uyuşmazlığın çözümü için istinaf başvurusunda bulunduklarını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, kaçak atık su kullanımı nedeniyle tahakkuk edilen bedel nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen ilk derece mahkemesi kararı hakkında 6100 sayılı HMK nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince; istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.”
HMK’nin 114. maddesi” (1) Dava şartları şunlardır:
a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.
b) Yargı yolunun caiz olması.
c) Mahkemenin görevli olması. … ” hükmünü;
115. maddesi, “(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder…” hükmünü içermektedir.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur.
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim karar 07.07.2021 günü alınmış, ancak yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.
Bu itibarla, 01/09/2021 tarihinden önce açılan eldeki davada görevli ve yetkili mahkemenin Bodrum 4. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğu anlaşıldığından, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı;
1)Davacı vekilinin, Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.10.2021 tarih ve 2021/513 Esas – 2021/290 Karar sayılı kararına yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2)Harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3)İstinaf giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4)İstinaf giderinin kullanılmayan kısmının HMK’nin 333/1. maddesi uyarınca davacıya iadesine,
Dava dosyası üzerinden yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda, HMK’nin 362/1-c maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 19/01/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.